İstanbul - Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, fabrikaların nabzını tutmadıkları, çarşının pazarın kalp atışlarını dinlemedikleri, sanayicinin, iş adamının, esnafın, tüccarın söylediğine kulak vermedikleri takdirde, bir arpa boyu bile yol alamayacaklarını çok iyi bildiklerini kaydetti.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) şubat ayı meclis toplantısına katılan Çağlayan, burada yaptığı konuşmada, Ankara'ya kilitlenip kalmış, Türkiye'yi hatta dünyayı Ankara'dan ibaret sanan zihniyetlerin nelere ne kadar çözüm ürettiğinin, çözüm diye sunulan politikaların Türkiye'ye nasıl yüksek maliyetler ödettiğinin çok iyi hatırlandığını dile getirerek, "Fabrikaların nabzını tutmazsak, çarşının, pazarın kalp atışlarını dinlemezsek, sanayicinin, iş adamının, esnafın, tüccarın söylediğine kulak vermezsek, bir arpa boyu bile yol alamayacağımızı çok iyi biliyoruz" diye konuştu.
Çağlayan, bütün ekonomik verileri monitörlerden takip ettiklerini, ancak İkitelli'ye, Kıraç'a, Gebze'ye, Çerkezköy'e uğramadan, buradaki sanayicilerin nabzını tutmadan ne Türkiye ekonomisi ne de dünya ekonomisi üzerine söyleyecek tek bir sözleri bile olamayacağını ifade etti.
Çağlayan, makro ekonomide istikrarın sağlanması ve AB'ye tam üyelik hedefine uygun bir şekilde ekonominin yeniden yapılandırılmasının, ekonomik programın temel hedefi olduğunu dile getirerek, 2003-2006 döneminde GSMH'nın yıllık ortalama yüzde 7,3 oranında artış kaydettiğini, 2002 yılında 181 milyar dolar olan milli gelirin, 2,7 kat artarak 2007 yılında 490 milyar dolara yükseldiğini, böylece Türkiye'nin dünyanın 17. büyük ekonomisi durumuna geldiğini söyledi.
Bakan Çağlayan, istihdam konusunda zaman zaman "işçi sendikalarının ağır saldırısına karşın", her zaman söyleyeceklerini söylemekten geri kalmadığını ifade ederek, "Türkiye'deki işsizliğin temel ekseninde istihdam arzıyla talebinin kesişmemesi yatıyor" dedi.
2002'den bu yana yıl sonunda ekonomiye ilişkin yapılan değerlendirmeleri taradığını ve genellikle "geçtiğimiz yıl kayıp yıldı, gelecek yıl daha sıkıntılı olacak, kriz ya geldi ya kapıya dayanacak" şeklinde değerlendirmelerin bulunduğunu aktaran Çağlayan, şöyle devam etti:
"2001 krizinden bu yana hepimiz krizle yattık krizle kalktık. Bu kadar krizin telaffuz edildiği bir ortamda kendi ayağımıza sıkıyoruz. Her şeyin güllük gülistanlık olduğunu da söylemiyorum. Pembe tablolar çizmeye çalışmıyorum. Kayıp olarak nitelediğimiz ve kriz gelecek kehanetlerinde bulunduğumuz her yılın sonunda Türkiye büyüdü. Üretim, ihracat, yabancı sermaye girişi arttı. Kamu borcu düştü. Bugün bizim için risk, krizin varlığından çok kriz beklentisidir. Şunu da biliyoruz ki bu ülkede uzun yıllar krizlerden medet uman, krizlerden beslenen birçok kesim de olmuştur."
AA