Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanı Faruk Çelik, "Yargılama sürecinde kaçma, delilleri karartma ihtimali yok. O halde 'tutuksuz yargılanma esas olmalı, tutuklamalar bir tedbirdir, infaza dönüşmemeli' diyoruz" dedi.
Çelik, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi 13. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, geçmişte, tipo ve ofset dönemlerinde kısa süre de olsa medyada bulunmuş biri olarak genel kurula katıldığını söyledi.
Medyanın demokrasilerde 4. kuvvet olarak tanımlandığını ifade eden Çelik, dünyada her alanda bir değişim yaşandığını, bu değişimi görmek gerektiğini, değişimin algılamasında zorlanılması halinde çağın çok gerisinde kalınabileceğini vurguladı.
Değişimin bir tercih değil bir zorunluluk olduğunu anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Gazetecilik, zanaat dönemini kapattı, sanayileşmeye dönemine dönüşmeye başladı. Medya fikir çatısı olmaktan sektör çatısı olmaya veya kalkan çatısı olmaya başladı. Ya şirket korunacak ya holding korunacak ya patron korunacak. Yani farklılık, değişim olmalı. Değişim iyi algılanmalı ama değişim, hangi yönde olmalı konusunda belki medya kendisini sorgulamalı. Burada yüzeysel anlamda, 'medya üzerinde baskı var, olaylar bu şekilde değil, işte burada kamu idaresi tarafından, hükümet tarafından bir baskı' şeklinde kolaycılığa kaçmaktansa ana sorun olarak tarihsel süreç içerisinde medyanın hangi yerlerden geçtiği ve bu öğrenimler neticesinde olmaması gereken nelerdir- Olması gerekenler nelerdir- Bu çerçevede bugün bu değerlendirme yapılırsa ben inanıyorum ki daha sağlıklı neticeler elde etme imkanı olacaktır."
Medyanın görevinin kamuyu oluşturmak ve kamuoyunu aydınlatmak olduğunu ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
"Medyanın etkisinin ölçüsü belli. Şimdi ne- Tiraj, reklamlardan ne kadar pasta ne kadar pay alıyor ve satış nedir, karlılık nedir- Etki ölçümü çok başka alana kaydı. Oysa 'kamuya etkisi nedir-' diye 'kamuoyunu nasıl oluşturuyor nasıl bilinçlendiriyor-' diye medyayla ilgili bir değerlendirme yapma imkanımız olacakken bugün 'ne kadar tirajınız oldu ne kadar reklamdan pay aldınız-' noktasına geldi. Buna böyle çok da yüzeysel bakıp süreçlerle ilgili hale getirmeyi de doğru bulmuyorum. Bu, genel değişimi algılayamama ve medyayla bunu uyumlaştıramama medyanın değişimi, hangi alanda hangi yüzeylerde yapacağı konusundaki tercihindeki yanlışına bağlıyorum."
-Sosyal medyaya geçiş-
Çelik, beden gücünün yavaş yavaş ortadan kalktığını ve beyin gücünün, beden gücünün yerini aldığını ifade ederek, dünyanın artık küçük bir kutuya sığdırıldığını, bilgi teknolojisinin bu değişimin bir ürünü olduğunu söyledi.
Basının, bu değişimden ve gelişmelerden uzak kalmadığını vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
"Onun için sosyal medya olgusu bugün, yazılı ve baskı neticesiyle elde ettiğimiz medyayı çoktan geçti ve dikkat ederseniz 31 Aralık 2012'de dünyanın en önemli belgelerden biri olan Newsweek basılı hayatına son verdi. 3 milyon abonesi vardı, son 1,5 milyon satışı gerçekleştirildi ama aynen şu cümleyi kullandılar, 'bu bir veda değil, bir geçiş' diye bunu duyurdular. Nereye geçiş- Sosyal medyaya geçiş. Değişimleri bence bu boyutlarıyla ele almak gerekiyor ve şimdi sosyal medyadadır medyada dünyanın en önemli dergisi. En etkili iletişim aracı haline geldi, sosyal medya. Artık bir anlamda her ev, her konut, bir gazete, her birey bir gazeteci gibi varlık göstermeye başladı."
-"Basın, genel itibarıyla muhalif bir meslek"-
Basın özgürlüğünün, bireyin çıkarları için değil, toplumsal çıkarlar için kullanılması gerektiğini vurgulayan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Basın, genel itibarıyla muhalif bir meslek aslında. Buna hepimizin tahammülü olması gerekiyor. Çünkü zaten esas görevi, bu sorgulamayı yapmaktır. Bundan çekinmemek gerekiyor, ama eleştirinin çizgisiyle hakaretin çizgisi... O dengeyi nasıl kuracaksınız- Hakaret ediyorsanız, bu eleştiri midir- O halde o çizgiyi o dengeyi kuracak bir eleştiri bir muhalefet anlayışı medyanın ortaya koyması gerekiyor. Ama bu konuda da medyamızın çok iyi bir sınav verdiği kanaatinde değilim. Ya hakareti tercih ediyor ya aşırı övgüyü tercih ediyor. Eleştiri boyutunda kalıp doğruya doğru, yanlışa yanlış denilse bence burada belki bahsedilen bazı müdahalelerin hiçbirinin olmadığı bir ortam oluşacak."
Evrensel basın ilkelerini hakim kılmanın, bu konuda dik duruş sergilemenin basının ilk görevi olduğunu vurgulayan Çelik, "Ondan sonra şikayetler varsa dile getirmek gerekiyor. O dik duruşu sağlamadan, teslimiyetçi bir mantıkla, yani sorgulamadan, araştırmadan, zahmet etmeden yapılacak değerlendirmelerle evrensel basın ilkeleri çerçevesinde hareket etmiş olmayız" dedi.
-"Tutuksuz yargılanma esas olmalı"-
Çelik, yargıda, medya mensuplarıyla, askeri kesimlerle, siyasetçilerle ilgili geçmişe dönük, birçok karanlık noktanın aydınlatılmasıyla ilgili çok önemli süreçler yaşandığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Şunu herhalde hepimiz kabul ediyoruz, hiç kimsenin taşıdığı sıfattan ve makamdan dolayı imtiyazlı olmaması gerekiyor. Bu, hepimizin ittifak ettiği bir kavramdır. İfade özgürlüğünden dolayı, inandığını yazdığından dolayı da kimse tutuklanmamalı, kimse hapse girmemeli. Bu konuda da ittifak halindeyiz. Şimdi, eğer bir şeyler yaşanıyorsa ve burada demokrasi ile hukuku birbirinin rakibi olarak görmeyi de ben şahsen doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum. Yargılama sürecinde kaçma, delilleri karartma ihtimali yok. O halde 'tutuksuz yargılanma esas olmalı, tutuklamalar bir tedbirdir, infaza dönüşmemeli' diyoruz."
-"İş Sağlığı Güvenliği Yasası"-
Basın emekçilerinin çalışma koşullarının önemli olduğunu, bunun için de "İş Sağlığı Güvenliği Yasası"nı yürürlüğe koyduklarına hatırlatan Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Daha sağlıklı çalışma ortamının sağlanması konusunda, İş Sağlığı Güvenliği Yasası, bütün çalışanlar için önem arz eden bir yasadır. İkincisi yine basın emekçilerinin yıpranma payları ile ilgili düzenlemeyi yine parlamentoya getirdik. Sağ olsun bütün partilerin, grupların katılımıyla bunu da basın emekçilerine iade ettik. Onun da hayırlı olmasını diliyorum. Tabi önümüzdeki süreç içinde talepler olacak. Örgütlü toplumu önemsiyoruz. Sendikal mevzuatı değiştirdik. Yüzde 10'luk barajları, yüzde sıfırlara, birlere, eksilere kadar çektik. Amaç, örgütlü toplum, sorunların ilacı bize göre. 1 ay, 2 ay içinde 920 bin olan sendikalı sayısında da 120, 110 binlik artış oldu. Umuyor ve diliyorum ki bu, 2-3 milyonları, tüm çalışanları kapsayacak şekilde, hak arama konusunda Türkiye'de bir bilinç daha da kökleşir, derinleşir ve bu konuda arkadaşların bize taşıyacakları benzeri sorunları çözüme kavuşturma konusunda el birliği yapmaya hazır olduğumuzu da ifade ediyorum."
Muhabir: Büşra Nur Özcan / Haluk Yüksel
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz