ORDU (İHA) - MDF üreten büyük şirketlerden olan Çamsan'da, ortaklar arasında yaşanan kriz sürüyor. Şirketin yüzde 45 hissesine sahip olan Yüksel Poyraz'ın, yüzde 37.68 hisseye sahip Şükrü Bodur ve yüzde 16.10 hisseye sahip Aztaş Grubu'nun birleşerek yönetim kurulu başkanlığından azledilmesinin ardından başlayan anlaşmazlıklar gün geçtikçe derinleşirken, eski yönetim kurulu başkanı Yüksel Poyraz, şirket ortaklığından ayrılmak istediğini açıkladı.
26 yıl boyunca Çamsan Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptıktan sonra görevinden azledilen Yüksel Poyraz, İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Ortaklar arasında güven ve itimadın kalmadığını ve bu yüzden ayrılmak istediğini belirten Yüksel Poyraz, ortaklar arasındaki ihtilaflara geçen yıl 'bayii karlarının' neden olduğunu söyledi. Bodur ve Aztaş grubunun, şirketin önünü açabilecek kararların önünü tıkadığını ve genel kurulda yönetimi ele geçirdiklerini kaydeden Poyraz, "Biz her zaman yapılanların yanlış olduğunu, birbirimize artık güven kalmadığını söyledik. Bu arada Bodur Grubu'nun avukatı Ali Mertan bana gelerek, 'Siz bunlarla anlaşamazsınız. Sizin ayrılmak mecburiyetiniz var. Ben Vali beyle görüştüm. O da ayrılmak gerektiğini söyledi. Bir protokol imzalayalım' dedi. Bu arada Belediye Başkanı da yardımcı oldu. Bir protokol imzaladık. Ayrılma safhası başlayacak ve protokoldeki tüm maddeler tek tek gerçekleşince biz şirketten ayrılacaktık. Onlar bu protokole uymadı ve bunun bir kağıttan ibaret olduğunu söylediler. Bizi fabrikaya bile sokmadılar. Bu olay bizim itimadımızı, güvenimizi sarstı. Bunlardan dolayı Çamsan'da ortaklık yapma şansımız kalmadı" dedi.
"GENEL KURUL ADİL DEĞİL" Gergin ve tartışmalı geçen son genel kurula da değinen Poyraz, bugüne kadar Çamsan Genel Kurul toplantılarını ya yönetim kurulu başkanının ya da genel müdürün açtığını, o gün ise bir bayan avukatın eline mikrofonu alarak konuşmaya başladığını söyleyerek, "Bu tanımadığımız kişi genel kurulu açtı. Ben ayağa kalkıp 'Ben sizi tanımıyorum, kimsiniz?' diye sordum. O kişi (bayan avukat) bir anda 'Atın bunu dışarı' dedi. Oysa gerçekten tanımıyordum. Divan başkanlığına ise Avukat Ali Mertan talip oldu. Biz de bunun üzerine kendisine, yapılan protokolü hatırlattık ve 'Bu protokole uymadınız, kağıt dediniz. Ortakları ihtilafa düşürdün, sen bizi yanlışa sürükledin. Nasıl divan başkanı olursun?' dedim. Sonuçta Ali Mertan divan başkanı oldu, ama adil olmayan ve yanlış uygulamalar içeren bir genel kurul oldu" diye konuştu.
"BEN BU MALI BAĞIŞLAMAM" Çamsan'da yüzde 45 hisseye sahip olduğunu ve ayrılmak istediğini vurgulayan Yüksel Poyraz, ayrılmanın hukuken mümkün olmadığını açıklayan şirket yönetiminin, ayrılma iradesi göstermesi halinde bunun mümkün olduğunu dile getirdi. Yönetim kurulu başkanlığı yaptığı yaklaşık 30 yıllık süre içinde Şükrü Bodur'un başkan yardımcılığı yaptığına dikkat çeken Poyraz, tüm kararları beraber aldıklarını ve ortak sorumluluk paylaştıklarını kaydederek, "Şimdi aramızdaki ihtilaflar sebebiyle güven ortamı kalkmıştır. Ben ayrılmak istiyorum. Ayrılmak mecburiyetindeyiz. Ben Şükrü'ye (Bodur) söyledim. 'Bak Şükrü, ben buraya 30 yılımı verdim. Ben bu malı senden alacağım ve ayrılacağım. Sen bu malı bana vermezsen bu canı alacaksın. Ben bu malı sana bağışlayamam' dedim. Gerçekten bağışlayacak değilim" şeklinde konuştu.
"HAYATIMIN ÜÇ HATASI" Hayatında üç defa hata yaptığını ifade eden Yüksel Poyraz, şunları söyledi:
"Birincisi, zamanında Ata Bodur (Şükrü Bodur'un babası, eski Ordu Milletvekili) fabrikayı Ordu'ya değil, İstanbul'a götürecekti. Bana, 'Ordu'da sanayi olmaz, Sağra'yı batırdılar, sizi de batırırlar, ben Ordu'yu çok iyi tanıyorum, Ordu'ya gitme' dedi. Ben 6 ay uğraştım, fabrikayı Ordu'ya getirme kararı aldım. Burada Ata Bodur haklı çıktı. İkincisi, Ziraat Bankası'nın hisselerini alıp bunlara dağıttım. Dağıtmamam lazımmış. Üçüncüsü ise, bu kadar insana aş, iş dağıttım. Muhtaçlara, camilere, okullara yardım ettim. Bu olayların başlangıcında, fabrikada 4 gün 4 gece kapı dışarı çıkarılmadığımda, fabrikaya jandarma geldiğinde kimseden ses çıkmadı. Hiç kimse 'Jandarma'nın Çamsan'da ne işi var?' demedi. Kimse yazmadı. Kimse Vali'ye, Bakan'a bir telefon açmadı. İnsanların yüzde 90'ı, sivil toplum kuruluşlarının yüzde 95'i beni cezalandırdı. Bu kadar hizmetin bedeli bu olmamalıydı. O sebeple Ordulu'ya kırgınım."