KADIN

Çanakkale Savaşı'nda Vatan İçin Mücadele Eden Keskin Nişancı Türk Kadınları

Tarihin en çarpıcı savaşlarından birinde kadınların izleri var...

Çanakkale Savaşı'nda Vatan İçin Mücadele Eden Keskin Nişancı Türk Kadınları

'Kadın kahraman' kavramı dünyada 20. yüzyıl ortalarına doğru popülerleşti belki.

Superman v. Batman'de kendini gösteren, bugünlerde de heyecanla kendi filmini beklediğimiz Wonderwoman DC Comics tarafından yaratıldığında takvimler henüz 1942'yi gösteriyordu. Üstelik yaratıldığı ülkenin topraklarından bile değildi Wonderwoman; Yunan mitolojisine göre bugün Samsun'un Terme ilçesinin yer aldığı topraklarda, yani

Kuzey Anadolu'da yaşayan, mitolojik kadın savaşçılardan oluşan topluluk Amazonlar'ın biricik prensesiydi :)

Kahraman Amerika'da yaratılmış da olsa, bir Anadolu kadını var yani işin içinde...

On yıllar içinde unutuldu belki ama;

Türkiye bu kahramanları zaten 1915 yılında görmüş, onlar sayesinde dünyanın gördüğü en çarpıcı muharebelerden birini kazanmıştı... 2000'li yıllarda Türk bilim insanlarının Avusturalya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yaptığı araştırmalar bu kahramanları tekrar gözler önüne serdi.

Belgelerde hayalet sanılan kadınlardan, vücudundaki kurşun yaralarına rağmen savaşmaya devam eden kadınlara, yani tüm efsanevi betimlemeleriyle Anzak askerlerinin hatıralarına konu olmuş keskin nişancı Türk kadınlarından bahsediliyor. İşte birkaçı;

Kendini yeşile boyamış nişancılar

Savaşçı Türk kadınları Anzak askerlerinin mektup ve hatıralarında sık sık yer bulmuş, ancak bu hatıraların bir bölümü savaş koşullarında ruhsal çöküntüye bağlı hayal ürünleri olarak değerlendirilmiş.

Prof. Mete Tunçoku'nun Çanakkale 915 - Buzdağının Altı adlı kitabında değindiği bu Anzak mektuplarında, Prof. Tunçoku'na göre aslında epey doğruluk payı mevcut. Örneğin dönemin Mısır gazetesi The Egyptian Gazete'de yer alan bir mektupta İskenderiye'de çarpışan asker ailesine şu cümleleri kuruyor:

"...şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı kadın savaşçıların ateşi altında, adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada, pusuya yatıp çarpışan keskin nişancıların çoğu kadın veya kız. Kendilerini yeşile boyayıp ağaçlar ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlar."

Vücutta 52 kurşun yarası

Bir başka efsane de Avustralyalı piyade er J.C. Davies'in annesine yazdığı, Prof. Tunçoku'nun araştırmalarına konu olan mektubunda gizli:

"Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak, gün batmadan, bir Avusturalyalı tarafından öldürülmesine gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19- 21 yaşlarında genç bir kızdı. Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı."

Cephede olmayan nişancı kadınlar da vardı.

Amerika'da yayınlanan Times Gazetesi'nde yer alan bir başka mektup, Türk kadınlarının vatan savunması için her yeri cephe haline getirebildiklerini gösteriyordu:

"O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyor, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da vardı. Yakalanana kadar, bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesiyle, oldukça yüklü miktarda yabancı para bulduk."


Kaynaklar: Notdefterlerim.blogcu.com, Hurriyet.com.tr, Wikipedia.org & Milliyet.com.tr

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler