Vurulma anını gördüğünü iddia eden bir tanık, Öztürk’ün karakoldan uzak bir noktada, sırtından ve yakın mesafeden vurulduğunu, yaralı haldeki gencin “Abi beni niye vurdun, işimden evime gidiyordum” dediğini ileri sürdü. Aile savcılığa başvurarak, tanığın dinlenmesini, polis merkezinin ve çevresindeki kameraların incelenmesini istedi. Savcılık, ailenin bütün taleplerini kabul ederken, polisler hakkında disiplin soruşturması başlatılmasını istedi.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre; Avukat Cemal Öztürk’ün 23 Şubat’ta yaptığı suç duyurusunda, Yılmaz Öztürk’ün Fatih Sultan Mehmet Polis Merkezi’nin bahçesine, “parça tesirli üç bomba” attığı iddiasıyla polis tarafından vurulduğu yönünde bilgi verildiği anlatıldı. Öztürk’ün 20 yaşında olduğu ve iki yıldır simit üretim merkezinde çalıştığı, öldüğü ana dek poliste hiçbir kaydının olmadığı, hatta ifade vermek için dahi karakola gitmediği belirtilerek, “Bir suçla ya da örgütle ilişkisi yoktur. İşinden evine giden, haftada bir izin yapan, o izin gününde de ailesiyle ve arkadaşlarıyla vakit geçiren bir kişidir. Karakola bomba atması ya da bir eylemlilik içinde bulunması mümkün değildir” dedi.
Öztürk’ün o akşam işten çıkıp mahalleye geldiği, arkadaşlarıyla buluştuğu, Ö.A. adlı arkadaşıyla mahalle dışında gezmeye gittiği, saat 23 sularında evine dönmek üzere ayrılıp evine dönmekteyken yol üzerinde vurulduğu anlatıldı. Öldürüldüğü nokta ile polis merkezi arasında 700 metre mesafenin bulunduğu ifade edilerek, “Kendisi tarafından bir saldırı olmuş olsaydı karakola yakın bir yerde vurulması gerekirdi. Bu durum dahi eylemle bir ilgisi olmadığını göstermektedir” denildi.
"Beni niye vurdun?"
Tanık H.K.’ye göre uzun boylu, kirli sakallı bir polisin Öztürk’ü yakın mesafeden ve sırtından vurduğu, ateş ettikten sonra yanındaki polise dönerek, “Vurdum” dediği; Öztürk’ün vurulduktan sonra “Abi beni niye vurdun, ben işimden evime gidiyordum” dediği iddia edildi. Bir başka tanığın da Öztürk’ün bulunduğu noktaya koşan polislerin, “Bu sefer geberteceğiz” diye bağırdığı, ardından silah seslerinin duyulduğunu söylediği kaydedildi. Öztürk vurulduktan sonra ambulansın geç geldiği, polislerin başka bir araç yardımıyla yaralının götürülmesine izin vermediği, Öztürk’ün kan kaybından ölmüş olabileceği savunuldu. Polis merkezine bomba atıldığı iddiasının bile kuşkulu olduğu vurgulanarak, mahallelinin patlama sesi duymadığı belirtildi. Polisin Öztürk’ü niye vurduğunun anlaşılamadığı kaydedilerek, “Polisin vurma sebebi; mahallenin Küçükarmutlu olması, mahalledekilere karşı polisin önyargılı davranması, mahalledeki herkesi terörist görmesi, pervasız şekilde saldırması ve her an ateşe hazır olmasıdır. Nitekim, mahallede Dilek Doğan isimli genç kız da evinin içinde suçsuz yere öldürülmüştür” denildi. Dilekçede, şu talepler sıralandı:
* Polis merkezine herhangi bir saldırının olup olmadığının tespiti için bütün kamera kayıtları toplanıp incelensin
* Olay yeri ile polis merkezi arasındaki mesafenin tespiti için bir harita temin edilsin
* Olay yerinde bulunan ve Öztürk’e ateş eden polislerin kimliği belirlensin; şüpheli tutuklansın
* Olay anını gören H.K., bir dakika öncesine kadar Öztürk ile birlikte bulunan arkadaşı Ö.A.’nın ifadeleri alınsın
Savcı, polislerin kimliğini ve kameraları istedi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu’ndan Savcı Tuncay Yardımcıoğlu, ailenin taleplerini kabul ederek, 26 Şubat’ta İstanbul Emniyeti’ne yazı yazdı. Savcı Yardımcıoğlu; olayın bir saat öncesi ve sonrasını kapsayacak, polis merkezini ve Öztürk’ün vurulduğu noktaları gösterecek şekilde bütün kamera görüntülerinin alınmasını istedi. Polis merkezinin, Öztürk’ün vurulduğu noktanın, gencin evinin ve aradaki yolların görüleceği bir krokinin hazırlanması talimatını verdi. Polisler hakkında disiplin soruşturması açılmasını, olay yerindeki bütün polislerin görev yerleri ve sicil numaralarının savcılığa bildirilmesini, Öztürk’ün herhangi bir örgütle ilişkisi olduğuna dair kayıt olup olmadığının saptanmasını ve varsa gönderilmesini istedi.