Canon ve Nikon Sony'ye karşı!

Aynasız fotoğraf makinesi pazarı uzun süredir bu alanda üretim yapan markaların rekabetine sahne oluyor. Son yıllarda full frame yani tam boyutlu sensörlü (36x24 mm) aynasızlara doğru bir eğilim başladı. Bu eğilimin en önemli temsilcisi Sony olmuştu. Firma birbiri ardına full frame sensörlü (özellikle A7 serisi) modellerle kullanıcıların karşısına çıkmaya başladı.

A7 modellerinin en önemli özelliği ise fotoğraftan ziyade video konusundaki gelişmiş özellikleri, log desteği ve yarı profesyonellerin ilgisini çekecek video fonksiyonları olmuştu. Video konusunda çalışmalar yapan kişilerin Sony kullanmasına neden olan bu durum, diğer markalar tarafından da yakından takip ediliyordu.

Canon ve Nikon Sony'yi yenebilecek mi?

Kısa süre önce Nikon, Z 6 ve Z 7 isimli iki yeni aynasız modelini duyurmuştu. Bu iki modelin en önemli özelliği ise full frame sensöre sahip olmaları. Nikon bugün kadar 1 serisi ile aynasız fotoğraf makinesi üretmişti. Ancak bu modeller giriş seviyesi DSLR cihazlarda da kullanılan APS-C boyutunda sensörler kullanıyorlardı. Profesyonel ve yarı profesyonellerin ilgisini çekemeyen bu modeller ağırlıklı olarak amatör kullanıcıların ilgisine mazhar oldu.

Full Frame sensör, kulaklık çıkışı, mikrofon girişi, 30 fps 4K video ve ileri seviye gelişmiş özellikleri bulunan bu iki model, bugüne kadar markanın rekabet etmediği bir kategorideki ilk modelleri.

Canon da boş durmuyor!

Canon henüz resmi olarak duyurmasa da birçok özelliğinin sızdığı Canon EOS R da bu markanın full frame modeli olarak karşımıza çıkıyor. Bu modelin muhtemel özellikleri arasında döndürülebilir bir ekran, full frame sensör, mikrofon ve kulaklık çıkışı, 4K video cihazın olası özellikleri arasında. Canon'un bugüne kadar APS-C boyutunda sensörlü modelleri vardı. Ancak yeni model full frameli ilk Canon aynasız olacak.

Canon ve Nikon neden bugüne kadar bekledi?

Muhtemelen sizin de aklınıza geliyordur: Bu iki marka neden bugüne kadar full frame aynasız fotoğraf makinesi üretmedi? Bu sorunun tek bir yanıtı yok. Ancak en önemli yanıtı bu iki markanın DSLR modellerinin bulunması ve gelişmiş aynasız modellerin DSLR cihazlarla rekabet ediyor olması. Zira gelişmiş bir full frame aynasız bu markaların diğer modellerinin satışlarına etkileyecek potansiyale sahipti. Bir diğer sebep ise bu markaların daha eski geleneksel anlayışlara sahip olması. Bu iki marka da geleneksel yaklaşımlarını hızlı terk etmedikleri için yeni aynasız modellere adaptasyonları da uzun oldu. Bu anlayış Canon ve Nikon'un APS-C büyüklüğüne sahip giriş seviyesi aynasızların da geç üretilmesine sebep oldu.

Neden full frame?

Full frame sensörler uzun zamandır fotoğraf makinelerinde kullanılan bir sensör boyutu. Ancak genelde orta ve üst seviye cihazlarda kullanılan bu boyut filmli dönemlerde bir filmin ebadı (36x24 mm) göz önüne alınarak hesaplanan bir boyut. Üretim maliyeti yüksek olan full frame sensörler ışık hassasiyeti ve görüntü aktarımı konusunda çok daha iyi sonuç veriyor. Ayrıca objektiflerin kullanımı ve verim alınması açısından full frame sensörler daha iyi.

Sony'nin işi zorlaşıyor

Telefondan televizyona kadar birçok cihaz üreten Sony'nin (muhtemelen en başarılı olduğu alanlardan biri olan) fotoğraf makinesi konusunda bu kadar büyük başarılar elde etmesi takdire şayan bir konu. Özellikle video üreticilerinin ilgisini çeken A7 modelleri büyük başarılar elde etti. Canon ve Nikon gibi yılların fotoğraf uzmanlarına kafa tutan ve kendi kategorisinde başarılı da olan Sony'yi zor günler bekliyor gibi. Zira tecrübelerini konuşturan iki markanın da aynı anda aynasız üretmesi Sony'e sağlam rakiplerin geleceğini gösteriyor.

Yine de geleneksel bir anlayışın sürdüğü bir ülkenin markası olmasına rağmen aynasız fotoğraf makinelerinde ileri görüşlülüğü ile takdir ettiğim bir marka olan Sony'nin bir süre daha bu vizyonunun ekmeğini yiyeceğini söyleyebiliriz. Ancak bu durumun ne kadar süreceğini şimdilik öngörmek zor. Zira Nikon ve Canon'un modellerin piyasaya sürülmesi ve kullanıma girdikten sonra belli bir kitlesinin oluşması için biraz zamana ihtiyaç var. Kullanım deneyimleri, ekosistem ve kullanıcı tecrübesinin oluşması için gerekli olan bu süre, bu modellerin ömrünü de belirleyecek.

Bekleyelim ve görelim diyorum...

Kaynak: Teknolojioku