Kadıköy Altıyol’da küçük vitriniyle büyük bir dünyaya açılan bir mağaza Ajda Çanta… 31 yıldır aynı yerde her gün kepenklerini kadınlar için açıyor, çanta modasına yön veriyor. İşine büyük tutkuyla bağlı Ajda Çanta’nın sahibi Coşkun Zararsız, müşterilerine duygusal olarak bağlı olduklarını belirterek, “Şairin söylediği gibi, seni sen yapan, sendeki bilmediklerindir” diyor. Hiç boş kalmayan mağazada müşterilerden arta kalan zamanda Coşkun Zararsız ile keyifli bir röportaj yaptık.
Fulya B. ÖZTÜRK
Öncelikle tanıyabilir miyiz sizi, kaç yıldır bu işi yapıyorsunuz?
1980 yılından beri bu mekândayım. Tabii bu zamanda mekânımız 30 metrekareden 330 metrekareye ulaştı. Sürekli farklılığı ön planda tuttuk. Farklı olmamız da bizi buralara kadar getirdi. 10 yılımız hep tanıtımlarla geçti. Diğer mağazalarda eşi benzeri bulunmayan ürünler yapıyoruz. Mağazamızın ismi çok dikkat çekti. “Acaba bir sanatçıdan alınma mı?” diye pek çok soruyla karşılaştık. Ajda isminin kısa ve akılda kalıcı olması nedeniyle markamıza bu ismi verdik. Türkiye’de ünlü markalar vardı ama çantaların üzerine marka isimleri basılmıyordu. Çanta üzerine marka ismi basarak bir ilke imza attım, ilk kez logolu çantayı ürettim. Logoyu yaptığımda insanlar çok şaşırdı. “Üzerinde Ajda yazan bir çanta kullanmak istemem” diyenler oldu. Derken yazımızı bugünkü haliyle logoya dönüştürdük. Çantaların izine de dışına da logo basmaya başladım. Bu girişim bana 10 yıl sonra geri dönmeye başladı. Çünkü bir bayan bunu kullandığı zaman aradan yıllar geçtiğinde unutabiliyor ve sonradan gördüğünde nereden aldığını logolar sayesinde hatırlayabiliyor. İddia ediyorum ki, Türkiye’de diğer mağazalarda eşi benzeri bulunmayan ürünler yapıyoruz. Derken zamanla sektörde fuarlara katılmaya başladım. Bu işi sokak arasında kalmaktansa Türkiye geneline yaymayı tercih ettim. Deri, kürk giysiler uluslararası fuarlar kapsamında Türkiye’de düzenleniyordu. Fakat bir çanta fuarı yoktu. Dünya Ticaret Merkezi’nde büyük firmaların da bulunduğu bir fuarda Ajda standı kurarak toptan çalışmayı başlattım. Derken yurtiçi, yurtdışı bayilik teklifleri geldi. El işçiliği üzerinde durduğumuz için gerekli siparişleri yerine getiremedik. Büyük bir fabrikamız yok. Halen 30-40 kişilik bir ekiple tamamen el işçiliğine dayalı bir şekilde çalışıyorum. Böylece adet bazında olmasa bile kalite olarak markamı büyüttüğüme inanıyorum.
Kaç çeşit ürün sunuyorsunuz? Ürünler ne kadar sürede bir değişiyor?
Ürünler imalat safhasında sıraya giriyorlar. Bin 500 modelimiz bulunuyor. Mağazamıza her gün ürün geliyor. Her gün yeni bir model var, bir çanta modelini 10 kez yapsak bile 10’u da birbirinden farklı renk ve desenlere sahip oluyor. Birinin kilidi, birinin dikişi değişiktir örneğin. Aynısı asla bir daha yapmıyoruz. Ben öncelikle farkı ortaya koymayı amaçlıyorum, daha sonra ticari kaygılarım geliyor. Ben de Çin’den binlerce adet çantayı getirebilme zekâsına ve kültürüne sahibim. Ama ben butik çantacıyım. Sattığım ürünün arkasında duruyorum. Üzerinde logonun oluşu, müşteriye teminat oluyor. Müşterime verdiğim garanti, çantanın üzerindeki logomdur.
Üretim süreçlerinizi anlatır mısınız?
Atölyem bir eczane laboratuarı gibi diyebilirim. Adet bazında değil model bazında üretimimiz var. Şu kadar adet yapalım gibi bir kaygımız yok. 30 kişilik bir ekibimiz var. Modelcimiz, makinecimiz ayrıdır. Yarım günümü onların yanında geçiriyorum. Yönlendirme, malzeme alımı bana ait. Modeli önce bir tane oluşturup nasıl durduğuna bakarım. Bence devletimiz yurtdışından çanta ithalatını yasaklamalı. Çünkü binlerce insan kandırılıyor. Çin’den getirilen kanserojen etkisi olan suni ürünler var ve denetimsiz bir şekilde satışları yapılıyor. Büyük markalar, markayı önde tutarak yurtdışından gelen bu ürünleri satıyor.
Biz deri olmayan bir ürünü asla deri diyerek satmayız. Malzemelerimizin hepsi Türk malı.
Müşterimizi seçiyoruz
Bir modelin tutup tutmayacağını nasıl anlıyorsunuz?
Bu mesleğimizin özel bir sırrıdır. Biz ayakkabı veya tekstil satmıyoruz. Beden olayı olmadığı için bir çantayı 20 yıl sonra da satabiliriz. Yeter ki onu iyi koruyalım. Çantacılıkta ne sezon başı ne de sezon sonu vardır. Dönüşümü kendi içinde sağlıyor. Üretimimizi kısıtlı sayıda yaptığımız için kışın beyaz çizme satıldığı için beyaz çanta da elimizde bulunduruyoruz. Dolayısıyla yaza da kışa da hitap ediyoruz. Modayı kendimiz yaratıyoruz.
Müşteri profiliniz nedir? Kimler alışveriş yapıyor sizden?
Müşteri profilimizi ortanın üstü olarak nitelendiriyoruz. Ama her türlü müşteri geliyor. Müşteri veli nimetimizdir. Hepsiyle ayrı ayrı ilgilenmek zorundayız. Belki biraz ukalalık olacak ama biz çantamızı nasıl seçerek yapıyorsak, müşterimizi de seçerek satıyoruz. En azından aynı dünya görüşü, aynı diyalog kurabildiğimiz kişilere ürünü satmamız çok kolay. Üründen anlamayan birine satmak çok zor. Mesleğimizin bizi zorlayan yönü de işte bu.
En çok hangi renk çantalar alınıyor?
Müşterilerimiz genelde siyah, kahverengi, lacivert, taba, kırmızı renkleri tercih eder. Ben her zaman bunun dışına çıktım. Ajda rengârenk bir mağaza… Bir kadın giymiş olduğu tasarımdan, ayakkabıdan, çantadan belli olur. Müşterilerimize duygusal olarak bağlıyız. Şairin söylediği gibi ‘Seni sen yapan sendeki bilmediklerindir.’
Bu sezonun modasını dinleyebilir miyiz sizden?
Kadınlarda klişeleşmiş olan tarz meselesi vardır. Tarz kalıplı bir şey değildir, tarzı kişi kendisi yaratır, tarz değişkendir. Moda ticari amaçlıdır ve sektörler bunu belirler. “Bu sene somon ve pudra renkler moda” deniyor. Bunu kabul eden veya reddedenler var. Moda insanın içindeki renktir.
Kadınları anlamak zordur derler. Siz müşterilerinizi anlayabildiniz mi?
Çok güzel bir lokantada balık yemeğe gidersiniz ama adam onu iyi sunamazsa tabakta o balığın tadı olmaz. Bizim sektörümüzde de böyle bir müşteri psikolojisi var. Benim müşterilerimle kurduğum iletişim başarısı, eğitimle olan bir şey değil, tamamen içimden gelen bir durumdur. Kadınlar bunu benim dünyaya gönderiliş sebebim olarak söylüyor. “Allah size böyle bir misyonerlik” vermiş diyorlar. Ben maddiyatın önünde düşündüm hayatı. Hayatım boyunca cebimde 10 TL bile taşımadım. Benim için esas amaç hiçbir zaman para olmadı, hiçbir zaman para hırsım olmadı. İçimdeki Ajda tutkusu beni her zaman öne çıkardı. Paramla bir şey yaptırmam gerekmedi. Renklilik adına, dünya fuarlarında ilgi çekmek, farklılık yaratmak adına şov amaçlı figürler oluyor. Bunu ticari değil şov amaçlı yaparlar. Herkes “Ben bunu alıp yaparsam nerede satacağım Türkiye’de?” düşüncesindeyken, ben sadece modele bakmayıp onun yanında renk, kombinin de önemine vardığım için bunu iyi değerlendirebiliyorum.
Mağazaya gelen müşteriler öncelikle sizi arıyor ve sizinle iletişime geçmek istiyor. Belki de markanızın önüne geçiyorsunuz. Bu bağlamda şube açmayı, zincirleşmeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye genelinde küçük corner’larımız var. Genellikle güney sahillerinde, hatta bu sene Bodrum’da çok güzel bir butik açıyoruz. Daha fazla şubeleşmenin burayı bozacağını düşünüyorum. Franchising sistemine geçmeyi düşünüyoruz. Uygun kişi ve uygun yeri bulmak kaydıyla... Sadece para kazanmak adına bayilikler açmam. Bunca yıllık ismimizi zedelemek olur. Meslek bilgisi olan kişilerle çalışmak önemli...
Sadık müşterileriniz var mı?
Müşterilerimizin yüzde 80’ini sadık müşterilerimiz oluşturuyor. Onlar olmasa aşka gelemezsiniz. 20 yıl önce cüzdan alan bir müşterim, ülke değiştirip yeniden buraya geldiğinde hâlâ benim ürünümü kullandığını ve memnuniyetini iletiyor.
Mağaza dergisi