Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lütfi İhsan Sezer, nüfusun belirli bir merkezde yoğunlaşması yerine çevreye yayılmasının depremlerde ölüm ve yaralanma riskini azalttığını belirterek, bunun da uydu kentlerle sağlanabileceğini söyledi.
Muhtemel bir deprem anında risk derecesinin binaların sağlamlık derecesiyle doğru orantılı olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Sezer, projesi sağlam olduktan sonra fayın üzerine bile ev yapılabileceğini savundu.
Özellikle İzmir'de yapılaşmanın kentin dışına kayması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Sezer, "İzmir'in morfolojisi kentin yatay genişlemesine izin vermez. Yapılması gereken şey mümkün olduğunca yüksek katlı yapılardan uzaklaşmaktır. Dolgu alanlarının geniş yer kapladığı alanlar için en doğru yapılaşma ise müstakil evlerdir" dedi.
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan ise, İzmir deprem kuşağında olduğu için projelerin sağlam yapılması, belediyelerin de sorumlu davranması gerektiğini ifade etti. Başlatılan projelerde her şeyden önce iyi bir zemin etüdü yapılması gerektiğini kaydeden Aslan, "Zemin etüdü birinci şart ama, zemin ne kadar sağlam olursa olsun malzemeler proje gereğince kullanılmazsa depremde yıkılmaya mahkumdur" diye konuştu.
Uydu kentlerin sadece konuttan ibaret olmayan farklı bir model olduğunu vurgulayan Aslan, "Konutların yüzde 55'inin ruhsatsız ve nüfusun yüzde 45'inin gecekondularda yaşadığı ülkemizde, uydu kentler alternatif bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Ege-Koop'un inşaat için seçtiği alanların tamamı uydu kent türünden yapılaşmadır. Bu uygulamalarla ve sağlam binalarla sadece depremde ölüm ve yaralanma riskleri azaltılmamış, aynı zamanda kentin de çevreye doğru genişlemesi sağlanmıştır. Kurallara uyularak doğru yerlere inşa edilen uydu kentler, ülkemizdeki kentleşme sorununu aşmaya yönelik atılan en önemli adımlardır" dedi.