Dün 12 ülkeyle aynı anda Türkiye’de okurlarıyla buluşan 576 sayfalık Dan Brown imzalı “Cehennem”in merkezinde İstanbul yer alıyor.
Hikayesi Floransa’da başlayan kitaptaki semboller, Brown’ın baş kahramanı Robert Langdon’ı Venedik’e, oradan da İstanbul’a sürüklüyor.
Hikayede ağırlıklı olarak Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı önce çıkıyor.
Brown’ın “Cehennem”i, 369. sayfadan, sona erdiği 461. sayfaya kadar İstanbul’da geçiyor.
Romanda Ayasofya’yı “tartışmasız şekilde dünyanın sekizinci harikası” olarak tanımlayan yazar, romandaki soruların yanıtlarını ise Yerebatan Sarnıcı’nda buluyor.
Galata Kulesi, Mısır Çarşısı gibi birçok mekânın anlatıldığı romanda, uluslararası gizli bir teşkilatın biyolojik terör eylemini başlatmak için neden İstanbul’u seçtiğini “Çünkü İstanbul Doğu ile Batı’nın karşılaştığı yer.
Kitaptan... Eski Bizans başkentinde akşam olmuştu. Marmara Denizi’nin kıyısında yanan ışıklarla birlikte camiler ve ince minarelerden oluşan şehir silueti aydınlandı. Akşam namazı vaktiydi ve şehirdeki hoparlörlerden ibadet çağrısı yapan ezan sesleri yankılanıyordu.
La ilahe illallah.
Allah’tan başka ilah yoktur.
İnançlılar camilere koşarken, şehrin geri kalanı işlerine devam ediyorlardı. Gürültücü üniversite öğrencileri biralarını içiyor, işadamları anlaşmalarını yapıyor, tüccarlar baharatlarını ve halılarını pazarlıyor ve turistler büyülenmiş bir halde olan biteni izliyorlardı.
Burası ikiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehriydi: Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; Doğu’yla Batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu ebedi şehir, gerçekten de Eskidünya’dan daha da eski bir dünyaya uzanan bir köprüydü. İstanbul.
Tüm dünyada 80 milyon satan “Da Vinci Şifresi” kitabının yazarı Brown aslında doğuştan bir şifreci. Şifreler, semboller ve komplo teorileri üzerine kurguladığı kitaplarıyla tanınan Brown’ın gizemlere olan merakı çok küçük yaşta başladı.
Fransız televizyonu TF1 muhabirlerini Boston’da kabul eden ünlü yazar söyleşide hayatına dair önemli bilgiler vermişti:
- Harika bir anne babayla muhteşem bir çocukluk geçirdim. Noel sabahı insanlar uyanıp aşağıya iner, etrafında hediyeler olan bir Noel ağacı bulur. Çocukluğumda biz ‘kod’ bulurduk. Onu deşifre etmemiz gerekirdi. Mesela ‘Buzdolabını aç’ yazılıysa notta, buzdolabını açarsın, orada başka bir kod olur, ‘Yatak odasına git’ gibi. Hazine avının neticesinde hediyeye ulaşırdık.
- Okurlarım kitaplarımı ‘taptaze’ bir gözle okusun. Öncesinde hakkında çıkmış bir sürü şeyi okumadan oturup kitabımı açsın, sıfırdan başlasın...
- “Kayıp Sembol”ü okuyanlar “Da Vinci Şifresi”nden daha fazla şifre, daha fazla entrika var diyor, demek ki işimi iyi yapmışım.
- Aslında İngilizce öğretmeni.
- Onu en çok etkileyen isimler Sidney Sheldon, Shakespeare, John Steinbeck, Robert Ludlum, Harlan Coben ve Leonardo da Vinci.
- The Gypsy Kings, Enya ve Sarah Mclachlan dinlemeyi seviyor.
- Yazma yeteneklerini geliştirebilmek için sıkı bir disiplin uyguluyor. Sabahları sabah 4’te uyanan yazar, masasının üzerinde antika bir kum saati bulunduruyor. Her saat başı masadan kalkıp kan dolaşımının hızlanması için çeşitli egzersizler yapıyor.
- Baş aşağı yarasa gibi asılı durmayı çok seviyor ve yazarken yeni perspektifleri bu şekilde yakalıyor.
- Romanlardan nefret ediyor.
- Son kitabını tamamlaması, Da Vinci Şifresi’nin getirdiği başarının yarattığı baskı nedeniyle altı yıl aldı.
- Kitabı için mekân araştırması yaparken bazen kılık değiştiriyor.