Söz konusu köşe yazısıysa şöyle:
RAMAZAN BAYRAMI VE DİNİ YOZLAŞMA
Türkler, dinen kitlevi olarak bir sapıklığa düşmemişler, kutsal yolda yürüyüşlerini sürdürmüşlerdir. Türklerde İslam’ın iman, itikad ile amel dengesi kurulmuş din; insanıntoplumun yaşamının adeta bir dinamizmi haline gelmiş, dünya ve ahiret dengesi ile tekâmül
ve terakkinin muazzam terkipleri tesis edilmiştir. Din, devlet içinde saygın yerini muhafaza ederken dünyevi meselelerde müdahil olmamak üzere mümtaz yerinde tutulmuştur. Elbette insanları Müslüman olan bir devletin yöneticileri, İslam’ın sınırlarını zorlamadan, halkına eziyet, zulüm ve cefa çektirmeden dengeleri muhafaza ile mükelleftir. Bu İslami muvazene, hoşgörü, medeniyet anlayışı bizi biz yapan temel kıymet hükümlerimize öylesine imtizaç etmiştir ki hiç farkına varmadan hepimiz örf ve adet haline getirdiğimiz bu değerleri yaşar dururuz. Bin yıllık İslami gelenektir bu bahsedilen. İmam Maturidi (r.a)den ilmi inkişafa açık bir itikad, İmam Hanefi(r.a.) den insan fıtratı ve sünnete uygun temiz ve yalın İslam; İten, ayıran, öfke ve kine yol açan, bölen, katleden değil. Bu İslam’dır aslında Türk’ün İslam’ı. Buna Hünkâr Hacı Bektaşı Veli’yi (r.a) de ekleyelim. Edep aşılayan, eline-beline-diline sahip
olmayı belleten, bir gönül yapmanın hacca gitmekten daha üstün olduğunu öğütleyen Hünkâr.
Zaman geliyor, gençlerimizden bazıları sömürge ülkelerindeki İslamcı yazarlardan etkilenmeye başlıyor. Seyyid Kutupları, Benna’ları, Gannuşileri öğrenmeye ve aynı tavrı ve tepkiyi vermeye başlıyorlar. İran’daki mollalara özenenler çıkıyor. Ali Şeriati gibi aşırıları
taklide başlıyorlar. Siyaseten Libya Lideri Kaddafi’ye öykünen zavallılar dahi çıkıyor. Arabın BAAS’çısı, Vehhabicisi, Yemenin Mutezile imamları, İran’ın Ayetullahları ve bilumum sözde İslam cemiyet önderleri Türk gençlerinden bazıları için önder olabiliyor. Buna Mısır’ın El Ezher hocalarını da ekleyelim. Bu öykünen çocuklar büyüdü; iş güç sahibi oldular; büyüdüler, geliştiler, değiştiler! yönettiler. Bu safhaya gelinceye kadar önce amellerinde değiştiler. Her sahada arabileştiler. Türk’e, Türklüğe ve Türkçe’ye ait ne varsa ona saldırdılar. Hatta içlerinden bir kısmı Türkiye’nin İslam Ülkesi olmadığı iddiasıyla Cuma Namazını dahi terk etti. Amelde değişimler yaşandı. Zaten İslam’a diş bileyen ezeli ve ebedi din düşmanları
siperlerinden İslam’ın ameli meselelerine büyük saldırılar gerçekleştirdiler. Kurban kesmeden, namaz kılmadan, cenaze namazının sadece erkeklerle kılınmasından vazgeçirmek için epey uğraş verdiler. İslam’ın iki taraflı salvolarla ameli burçlarında oldukça gedikler açılmış bulunuyor.
Fakat son yıllarda İslam ekseninde saldırılar daha çok itikadi alana kaymış bulunuyor. İtikadın tahribatı Allah göstermesin çok vahim neticeler doğurur. İnanç aleminin değişmesi demek topluca bir milletin helakı demektir. Bu itibarla saldırıların hangi mahreçten geldiğine ve boyutlarının cesametine dikkat ederek ilmi, teknik ve psikolojik, siyasi karşılığı mutlaka verilmelidir. Unutulmamalı ki tarikat ve cemaat yoluyla İslam toplumlarına en seri şekilde
nüfuz edebilen ulus İngilizlerdir. Suudi Arabistan’da Vehhabi hareketi bir İngiliz istihbarat örgütü işidir. Bazı stratejistler bu vahameti dikkate alarak derler ki, “nerede nevzuhur bir cemaat ve tarikat varsa onun altında İngilizler vardır”.Yeniden itikada dönelim. İtikad derken; tahrif ve tahrip edilmeye çalışılan itikadın ne demek olduğunu Ömer Nasuhi BİLMEN’den iktibas edelim:
“Hakiki bir din, Allah Teala Hazretlerinin bir kanunudur ve bir takım hükümlerin, hakikatlerin mukaddes bir mecmuasıdır ki, bunu Peygamberleri vasıtaları ile insanlara lütuf ve ihsan buyurmuştur. Bu kanun, insanları hayra götürür; insanlar bu hakiki kanunun
hükümlerine kendi güzel ihtiyarları ile riayet ettikçe doğru yolu bulmuş, hidayet üzerine bulunmuş olurlar, dünyada da, ahirette de selamete, saadete kavuşurlar. İslam dini hakiki dinlerin en sonu ve en mükemmelidir. Bu mübarek din yalnız bir kavme, bir asra mahsus
değildir. Belki bütün insanlara ve bütün asırlara ait umumi, fıtri bir dindir. İnsanların yaradılışlarına, yaşayışlarına tamamen uygundur. Bu muazzam din, bir necat ve felah yoludur, bir selamet ve saadet kaynağıdır ve mukaddes mabudumuzun razı olduğu yegane bir
dinden ibarettir.”
İşte böylesine muhkem ve güçlü bir dinin inanç, iman ve ibadet hususları ile itikadını bizatihi görünürde sahiplenenler eliyle indirilen darbeleri açıklığa kavuşturmakta fayda mülahaza etmekteyim: “cami veya mescit” ibaresinin, “ibadethane” olarak değiştirilmesi, yeni Türk Ceza Kanunu ile zinanın suç olmaktan çıkarılması, Başörtüsü meselesinin Leyla Şahin davası nedeniyle bir iç hukuk normu haline gelmesine seyirci kalınması, Cumahutbelerinde
“inneddine indallahül İslam” ayetinin okunmasının yasaklanması,.. Bunları çoğaltabiliriz.
Lümpen hale getirilen toplumların artık tarih şuuruna sahip olma, yeni medeniyet yaratma gibi melekelerini kaybedeceği kaçınılmazdır. Serseri, aşağı toplum haline getirilmelerini beklemeden Türkiye’de küresel çetenin Türkiye şubesine, güya İslamcı işbirlikçilere, Atatürk Türkiye’sine düşman bilumum liboş ve darül harpçi taifesine; azgın, hain bölücülere ve onların destekçisi tozcu-beyazcı güruhuna ve nihayet diyalogçulara karşı uyanmalı ve direnmeliyiz.
Direnirsek önce insanlık kazanır. İnsanlık düşmanları kaybeder. Dinimiz gerçek Bu duygularla mübarek Ramazan Bayramınızı kutlarım.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz