HABER

Cemaati araştıranların hepsi hapiste buluştu

Cemaati araştıranların hepsi hapiste buluştu

Tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in ismi 1999’da İdil Savcısı iken duyuldu. 1989 yılında öldürülen üç kişiyle ilgili soruşturmayı itirafçı İbrahim Babat’ın anlatımları doğrultusunda raftan indirip ilk JİTEM iddianamesini hazırlamıştı. Cihaner sayesinde, Ergenekon sanığı olan JİTEM kurucusu emekli Albay Arif Doğan’ın ifadesi alınabilmişti. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in adı HSYK ile hükümetin karşı karşıya geldiği, 2009 Temmuz ayındaki kararname krizinde de gündeme gelmişti. Adalet Bakanlığı’nın Başsavcı Cihaner’in görev yerinin değiştirilmesi istemi kurul tarafından yerinde görülmemiş ve Cihaner Erzincan Başsavcılığı’nda kalmıştı.


İsmailağa cemaati soruşturması Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından, il jandarma istihbaratından gelen bilgi notu doğrultusunda 2 Kasım 2007’de başlatıldı. İddiaya göre, cemaate bağlı Medine Vakfı’nın kentte ve bazı ilçelerdeki evlerinde çocuklara yatılı dini eğitim veriliyordu. Hemen dinleme kararı alındı. Takipte edinilen bilgilere göre, daha önce haklarındaki bir soruşturma kapsamında dernekler masasındaki bir görevli cemaati arayıp “Önlem alın” diye haberdar etmiş, kimi polisler de ‘yüzeysel arama’ yapmıştı. Bu bilgi üzerine dokuz kişi tutuklandı. Cemaat çok sayıda kent ve ilçede açtığı çeşitli dernek ve vakıf bünyesinde kurs kurmuş, dini eğitimler veriyordu.

O ihbarı kim yaptı?

Başsavcılık, 16 kentte operasyon yaparak cemaat lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ile Cüppeli Ahmet diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün de aralarında bulunduğu 69 şüpheliyi gözaltına almaya hazırlanıyordu ki, Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girdi. Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısı Osman Şanal, 2 Mart 2009’da ulaşan, cemaatin silahlı olduğu ve Anayasa’yı yıkmayı hedeflediği yönündeki ihbara dayanarak dosyanın yetki alanına girdiğini savundu. Oysa Erzurum Savcısı İlhan Cihaner’e göre, grup ‘silahlı’ değildi. ‘İhbar’ mektubu da muhtemelen dosyanın Erzurum’a gönderilmesini isteyen şüphelilerce gönderilmişti. Çünkü şüphelilerden Mehmet Turan, daha dosya Erzurum Özel Yetkili Savcılığı’nca istenmemişken, 10 Mart 2009’da yaptığı görüşmede “Dosya Erzurum’a gidiyor” demiş ve bu görüşme kayda geçmişti. Erzurum savcısı Şanal, 5 Mayıs’ta Erzincan Valiliği’ne gönderdiği yazıda, Erzincan savcısı Cihaner’in görevini kaldırdığını belirtip başsavcılığın emirlerine uyulmamasını istedi. Cihaner ise 26 Mayıs’ta valiliğe, Şanal’ın bu yetkisinin bulunmadığını belirtti. Ayrıca Şanal’ı Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet etti. Adalet Bakanlığı’ndan da Şanal’ın soruşturulmasını istedi. Ama dosya artık Erzurum’da, yani Şanal’daydı.


Soruşturması elinden alınan, bir yandan Fethullah Gülen cemaati ile ilgili ayrı soruşturma yürüten İlhan Cihaner için sıkıntılı günler başlamıştı. Cihaner’e iki idari soruşturma açıldı. Biri, İsmailağa’ya ilişkin, diğeri ‘hakaret’ konuluydu. Evraka göre Cihaner, 3 Aralık 2008’de hâkim Ö.H. ile telefon konuşmasında ‘hakaret’ etmişti. Böylece Cihaner’in en az 3 Aralık 2008’den beri üçüncü bir idari soruşturma kapsamında dinlenildiği ortaya çıktı. Cihaner, neden dinlendiğini Adalet Bakanlığı’na sorarken, AKP yanlısı basında ‘Ergenekon’ kapsamında teknik takip yapıldığı yazıldı.
Bu arada Taraf gazetesi 12 Haziran’da, ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ adlı ve albay Dursun Çiçek imzalı belgeyi yayımlandı. İddiaya göre, AKP ve Fethullah Gülen cemaati yıpratılacaktı. Çalkantı sürerken, AKP yanlısı basın ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın Erzincan’da uygulandığını yazdı. Yeni Şafak’ın 20 Temmuz’daki ‘İşte andıcın ilk uygulaması’ ve 29 Ekim’deki ‘Islak andıç Erzincan’da uygulanmış’ başlıklı haberleri Erzincan’ı işaretliyordu.

‘Kaos’un uygulayıcıları’ iddiası

Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner’e İsmailağa cemaatiyle ilgili verileri sağlayan üç jandarma görevlisi tutuklandı. AKP yanlısı Bugün gazetesinin 29 Kasım’daki ‘İşte kaos planının ilk uygulayıcıları’ başlıklı haberine göre, tutuklanan Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Nedim Ertan’a yöneltilen beş suçlama şunlar: Ergenekon’la organik ilişkiler kurmak, hayali delil ve istihbaratlarla Erzincan’da İsmailağa kapsamında 17 ayrı yere baskın yapılmasına ve 26 kişinin gözaltına alınmasına neden olmak, sahte bilgi ve belgelerle yargıyı yanlış yönlendirmek, yasadışı telefon dinlemek, ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı Erzincan’da 23 Mart 2009’da uygulamaya sokmak... Aynı habere göre, Erzincan Savcısı İlhan Cihaner de soruşturmayı Adalet Bakanlığı’ndan gizlemekle suçlanıyor. Cihaner’e yöneltiler diğer suçlamalarsa şunlar: yasa dışı telefon dinleme, Kemah’ta İsmailağa’ya bağlı Medine Vakfı’ndaki aramayı polise değil, jandarmaya yaptırmak...


Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’in ‘Görevsizlik Kararı’na göre, İsmailağa soruşturması çerçevesinde 235 şüpheli vardı. Evrakta, cemaat lideri Mahmut Ustaosmanoğlu, ‘Cübbeli Mahmut’ lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü ve Yeni Şafak’ın sahibi Ahmet Albayrak, ‘örgüt üyesi’ sayılıyordu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise ‘örgüte yardım’ ile suçlanıyordu. Grubun ‘silahlı örgüt’ olduğu yönündeki ihbar doğrultusunda dosyaya el koyan Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısı Osman Şanal, iddianamesini 22 Haziran’da bitirdi. Fakat iddianamede, dosyayı almasına gerekçe gösterdiği ‘silahlı örgüt’ isnadına yer vermedi. Üstelik 235 şüpheliyi 16 sanığa düşürdü. Dokuzu tutuklu 16 sanık hakkında Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, ‘Anayasal düzeni kaldırmaya teşebbüs ve kanuna aykırı eğitim kurumu açma’ suçlarından dava açıldı. Ayrıca, İsmailağa’yı deşifre eden tek gizli tanığın kimliği de “Bu ifadeyi verdiğim anlaşılsa eşim beni öldürür” dediği halde iddianamede teşhir edildi.

Suçlar azaldı

Üstelik Şanal, Cihaner tarafından soruşturulan şu suçları da kapsam dışı bıraktı: “Karapara aklama, sahte diploma hazırlama, cemaatin isteği doğrultusunda Diyanet’in imam ataması, okul çağındaki çocukların okula gönderilmemesi, bunu engellemek isteyen MEB görevlilerini pasifize etme, bazı polislerin suçları soruşturmadığı gibi şüphelileri haberdar etmesi, İBB’nin imara aykırı yapılaşmaya göz yumması, siyasi sebeplerle tayin ve işe yerleştirme, sahte seçmen kaydı, ihaleye fesat karıştırma, Basın İlan Kurumu’na ve İÜ’ye baskı, Danıştay’daki davaya etki etmeye çalışma, belediye başkan adayları hakkında ses dosyası hazırlama, rüşvet, iki ayrı bakanla ticari çıkar için görüşme...


Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkındaki soruşturmalar için Hakim Savcılar Yüksek Kurulu’na gönderdiği savunmada bazı bakanları ve Adalet Bakanlığı’nı suçladı. Cihaner, savunmasında, İsmailağa cemaatine ilişkin soruşturma sırasında şüpheliler gözaltında iken sekreterinin Cemil Çiçek’in görüşmek istediğini söyleyerek telefonu bağladığını belirterek şöyle devam etti: “Cemil Çiçek özetle; ’Cezanın alt ve üst sınırını, cezaevlerin doluluğunu ve genel seçimler öncesi kendilerini siyaseten çok zorda bırakacağını söyleyerek gözaltındaki şüphelileri salıvermemi’ istedi. Ben yasal gereğini yapacağımı söyleyerek konuşmayı sonlandırdım ve sorguya sevk ettiğim 9 kişi tutuklandı. Sekreterime konuşmanın tarih ve saatini not alması talimatını verip bir tutanak tuttum” dedi. Cihaner, bu tutanağı da savunmasına ekledi.

‘Başın derde girer’

Cihaner, savunmasında, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdür Yardımcısı Çetin Şen’in de kendisini cep telefonundan arayarak “Böyle soruşturmalar insanın başını derde sokar. Ankara’da ortalık toz duman. Yaptığın soruşturma Ergenekon soruşturmasına misilleme olarak algılanacaktır” dediğini ileri sürdü. Cihaner, kendisinin de Şen’e, “Soruşturmayı başlattığımda ortada Ergenekon diye adlandırılan bir soruşturma yoktu. Ayrıca öyle denilse bile bu kaygı ile soruşturmadan geri durulamaz” dediğini belirtti.

Gölde bulunan silahlar

Bu gelişmeler yaşanırken 27 Ekim 2009 günü Erzincan Emniyeti’ne Çatalarmut köyü mevkiindeki Göyne Baraj Gölü’nde silah ve mühimmat olduğuna dair bir ihbar yapıldı. İddiaya göre ihbarı yapan kişi, İsmailağa cemaati soruşturmasının zanlılarından biriydi. Barajın bulunduğu yer, askerin yetki alanında olmasına karşın, Erzincan Emniyet Amirliği’ne mensup polisler, bizzat Erzurum Özel Yetkili Başsavcısı Osman Şanal’ın nezaretinde aramalara başlamıştı.

Aramalarda gerçekten de silah ve mühimmat bulundu. 10 el bombası, 1 adet kimyasal el bombası, 3 adet el bombası fünyesi, 2 adet 40 milimetrelik bombaatar mühimmatı, 310 adet 5 milimetre uzunluğunda uzun namlulu silah fişeği, 5 adet Bixi silahına ait çelik çekirdekli yangın fişeği, 1 adet uçaksavar fişeği, 6 adet Commet aydınlatma fişeği, 1 adet renkli küçük sis kutusunun yanı sıra bir cep telefonu ile telefondan ayrı vaziyette bir de sim kartı ve hafıza kartı da bulundu. Göl sularının çekilmesiyle bulunduğu öne sürülen silah ve mühimmatı atanlar, her nedense kendilerine ulaşılacak bilgiyi barındıran “cep telefonu ve sim kartı da olay yerine atınca”, yapılan teknik inceleme sonucu zanlılara ulaşılmıştı.


Zanlılar Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in yürüttüğü İsmailağa cemaatine yönelik soruşturmada kolluk kuvveti olarak görev alan askerlerden başkası değildi. 20 Kasım’da Erzincan İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Üstteğmen Ersin Ergut ile bu birimde görevli Astsubay Orhan Esirger, 28 Kasım’da ise İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Nedim Ertan baraj gölünde bulunan silah ve mühimmatla ilgileri olduğu iddiasıyla tutuklandı.

1 Temmuz 2009’da göreve başlayan Erzincan Bölge Müdürü’nün de aralarında bulunduğu üç MİT çalışanı, 4 Aralık 2009’da, Erzurum Savcısı Osman Şanal’ın talimatıyla gözaltına alınıp birkaç gün sonra da tutuklandı. Başbakanlığa bağlı MİT’e yönelik gözaltı işlemlerinde Başbakanlık ve MİT Müsteşarlığı’nın izni olması gerekirken, savcılığın bu kurallara uymaması da ayrı bir sorun yarattı. MİT tarafından yapılan açıklamada çalışanlarına yönelik gözaltı işleminin hukuksuz olduğu vurgulandı.

Bu arada cemaat yanlısı yayın organlarında Cihaner ve yürüttüğü soruşturmayla ilgili usulsüzlükler olduğuna yönelik haberlerin ardı arkası kesilmedi. İddialara göre Cihaner ve soruşturmayı yürüten askerler, zanlılara hakaret edip kötü muamelede bulunmuş, tehdit etmişlerdi. Hatta baraj gölünde bulunan bombaları polise mal etmek için de gizli tanık kiralamışlardı. Osman Şanal’a ifade veren “gizli tanıklar”, 3’üncü Ordu Komutanı Saldıray Berk, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, İl Jandarma Komutanı Ali Tapan, Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Nedim Ersan, Jandarma Üstteğmen Ersin Ergut ve Jandarma Kıdemli Başçavuş Orhan Esirger’in İsmailağa cemaati, Nurcu Kurdoğlu cemaati ve Fethullah Gülen cemaatlerinin terör örgütü kapsamına alınması için komplo hazırlamak ve Erzincan’da Ekim ayında bulunan silah ve mühimmatlarla ilgili olarak malzemelerin polis tarafından konulduğu yönünde gizli tanıklık yapmaya zorlandıklarını öne sürüyorlardı.

Bir yıl boyunca jandarmaya muhbirlik yaptığını belirten “Erzincan” adı verilen gizli tanık, kendisinden kaldığı cemaatlere ait ev, yurt ve eğitim kurumlarına silah, mühimmat ve benzeri suç unsurlarını yerleştirmesi istediğini, karşılığında da 800 bin TL para önerildiğini söylüyordu. İfadeler üzerine Erzurum Savcısı Şanal, Erzincan İl Jandarma Alay Komutanı Ali Tapan’ın sanık olarak ifadesini alırken, 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’i de ifade vermeye çağırdı. 25 Şubat’a kadar ifade vermesi istenen Berk bu çağrıya uymazsa hakkında yakalama kararı çıkarılacağı açıklandı.

MİT’çilerle görüşme

CHP İzmir Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ahmet Ersin, tutuklanan üç MİT görevlisi ve askerlerle tutuklu bulundukları cezaevlerinde görüşmeler yaptı. 21 ve 22 Aralık 2009 günleri Radikal’de manşetten yayımlanan haberlerde MİT görevlilerinin ifadeleri şöyle yer aldı:
“Mayıs ayında Kurdoğlu Cemaati içinde bulunan ‘Erzincan’ kodlu öğrenci MİT’in internet sitesine, cemaatin faaliyetlerine ilişkin olarak bilgi vermek istemiş. MİT ana karargâhı da gelen mesaj üzerine öğrenciyle görüşülmesi talimatı verdi. 5 ay boyunca görüşme sürdü. Verdiği bilgilerin tutarsızlığı nedeniyle Ekim ayında ilişki kesildi.
Erzincan kodlu öğrenci Erzurum Savcısı Osman Şanal’a MİT görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Savcı Şanal da MİT görevlilerini Erzincan’da Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı uygulamakla suçladı.”


Milletvekili Ersin’in görüştüğü askerlerin anlattıkları ise daha ilginçti. Askerler savcılık sorgusunda kendilerine 2008’de Erzincan’ın Kemah ilçesinde dokuz askerin mayın patlaması sonucu şehit olmasıyla ilgileri olup olmadığı yönünde sorular sorulduğunu söylüyordu. Polisin komplo kurduğunu öne süren askerler, “Bombaları polisin koyduğunu düşünüyoruz. Bize açık bir komplo var. Biz istihbarat birimi olarak polisin bu komplosunu açığa çıkarmak üzereydik. Zaten Jandarma bölgesinde bir polis aracının dolaştığını tespit etmiştik. Hemen ertesi gün adamın biri ‘Bomba buldum’ diye ihbarda bulundu. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sürdürdüğü Fethullah Gülen cemaatine yönelik soruşturmanın etkisizleştirilmek için tutuklandık. İstihbarat birimi cemaatler üzerinde uzmanlaşmıştı. İsmailağa cemaatinin ardından Gülen cemaati soruşturması genişleyebileceğinden çekindiler. Ve bunu engellemek adına böyle bir komplo kurulmuş olabilirler. Savcılık sorgusunda bize 2008 Ağustos’un da Erzincan Kemah’ta terör saldırısı sonucu dokuz askerin şehit edildiği olayda sorumluluklarımızın olup olmadığını da sordular” dedi.

Tutuklayanla tutuklananı buluşturan olay

Ergenekon üyesi olmakla suçlanıp tutuklanan askerlere sorulan 9 askerin öldüğü olay, 11 Ağustos 2008’de Kemah’a bağlı Sarıyazı köyü yakınlarında olmuştu. Bir askeri aracın,uzaktan kumandalı mayınla patlatılması sonucu 9 asker ölmüş, ikisi de yaralanmıştı. Yapılan incelemelerde üzerlerinde parmak izi olmayan, bombalı düzeneğe bağlı beyaz kabloyla altı adet pil bulundu. Soruşturmayı yürütense İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı Erzincan’da hayata geçirmek suçlamasıyla iki askeriyle birlikte tutuklanan Binbaşı Nedim Ertan ve sorumluluğunda bulunan Erzincan Jandarma İstihbarat’ıydı. Olayın savcısı ise Binbaşı Ertan ve askerlerini tutuklayan Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısı Osman Şanal’dı.


Soruşturma kapsamında ifade veren gizli tanıkların anlattıkları doğrultusunda Zeki Algül, Mızrap Işık ve Metin İnce isimli köylüler 26 Ocak 2009’da tutuklandı. Savcı Şanal’ın hazırladığı iddianameye göre olaydan bir önceki gece üç PKK’lı Metin İnce ve Mızrap Işık’ın çadırına girmiş, bu 5 kişi daha sonra beraber köye inmişti. Hayvancılık yapan köylülerden İnce ve Işık savunmalarında 2008 yılında PKK’lıların gelip tehditle hayvan başına vergi ve pil istediklerini kendilerinin de 15 Temmuz 2008’de bu isteği yerine getirdiklerini söyledi. Ancak köylüler Kemah Alp Jandarma Karakolu’na giderek konuyu anlatıp şikayette de bulunduklarını ve PKK’lılarla birlikte köye inmediklerini de söyledi.
Muhtar Zeki Algül ise saldırıdan bir gün önce üç PKK’lının Sarıyazı’daki evlerine geldiğini belirterek, “Bunun üzerine Nedim Yüzbaşı ile Murat Başçavuş ile görüştüm. Ertesi gün de jandarmaya uğrayıp olayı anlattım, Yanımda Metin İnce de vardı” dedi. Ancak savcı Şanal, tutuklanan köylülerin PKK’lılara verdikleri pillerle olay yerinde üzerinde parmak izi bulunmayan pillerin aynı marka olmasından yola çıkarak, “Tasarlayarak adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs, terör örgütüne üyelik, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla dava açtı.

Köylüler müebbet hapis istemiyle yargılanmalarına karşın 3 Kasım 2009’daki ilk duruşmada, Metin İnce ile jandarmaya PKK’lıların köye geldiği ihbarını yaptığını söyleyen muhtar Zeki Algül tahliye edildi. Mızrap Işık ise jandarma baskısı sonucu pilleri PKK’lılara verdikleri yönünde ve Algül ile İnce aleyhinde ifade verdiğini söyledi.

Savcı haftalar sonra uyandı!

Köylülerin avukatlığını yapan Hüseyin Aygün, duruşmada saldırıdan bir gün önce üç PKK’lının köye geldiğini Binbaşı Ertan ve jandarmaya bildirdiklerini anımsatarak askerler hakkında bir idari soruşturma yürütülüp yürütülmediğini sormuştu. Yargılama sırasında Aygün’ün, “Olay yerine yakın iki gözetleme noktası olmasına ve yol görünmesine rağmen mayınların döşenebildiği, köylülerin yaptığı ihbarın neden değerlendirilmediği, askeri cemsenin önünde giden mayın tarama aracının Sarıyazı’ya uzanan toprak yolu neden taramadığı ve neden zırhlı araç kullanılmadığına” yönelik askeri yetkililerin yanıtlamasını istediği soruları “hukuki olmadığı” gerekçesiyle mahkemece geri çevrildi.
Savcı Osman Şanal’ın soruşturma sürecinde dikkate almadığı ve Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de “hukuki bulmadığı”, kuşkular içeren bu sorular haftalar sonra Ergenekon kapsamında tutuklu bulunan Binbaşı Nedim Ertan’a, “Askerleri siz mi öldürdünüz” diye soruldu. Bütün bunların sonucunda Erzincan Başsavcısı Cihaner de tutuklanarak cezaevine konuldu.

En Çok Aranan Haberler