İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılandığı davanın 26. duruşması tamamlandı.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, müştekiler ve tanıklar dinlenildi.
Müşteki Tuncay Akçay, darbe girişimi olduğunda Çengelköy Polis Merkezi Amirliği'nde grup amiri olarak görev yaptığını belirterek, karakolun sabit hattına gelen ihbarlarla darbe girişimini öğrendikten sonra çevre emniyetini aldıklarını söyledi.
Karakolda 4 kişi olduklarını belirten Akçay, ilk ihbarın 21.38'de ulaştığını, sonraki süreçte de "Köprü üzerinde askerlerin yolu kapattığını, Çengelköy'de polisin silahını aldıkları" yönünde ihbarlar geldiğini anlattı.
Olay günü, polis merkezinde Çevik Kuvvet polisleri olduğunu aktaran Akçay, "Onların yanına gittim, bilgi verdim. Sayımızın az olduğunu, polis merkezinden ayrılmamalarını, bize yardımcı olmalarını söyledim. Arkadaşlardan biri, sanırım grup amiri olanı merkezi aradı. Çevik kuvvet merkezindekiler, bunları merkeze çekti. Bunlara yalvarma derecesine kadar ısrarcı olunca tekrar merkezi aradı, yine izin vermediler. Vahdettin Köşkü'nün tarafından gitmeyi kararlaştırdılar. Orada rampa olduğundan çıkmamışlar, Kuleli tarafından gitmişler. Önlerini askerler kesmiş. Bu polis arkadaşları daha sonra görmedim." diye konuştu.
Sayıları az olduğu için esnafa gittiğini belirten Akçay, şöyle devam etti:
"Esnafa durum hakkında bilgi verdim. 'Herkes polis merkezinin önüne gelsin, hep birlikte bunlara direnelim.' dedim. Sağ olsunlar geldiler. 20-30 askerin polis merkezine doğru geldiğini bildiren bir ihbar aldık. Amiri aradım, vatandaşların araçlarla yolu kapatmalarını söyledi. Çengelköy ışıklarının oraya gittim. Yoldan geçen vatandaşlara söyledim. Yolu kapattılar. Sonra silah sesi gelmeye başladı. Biri yanıma geldi, 'Askerler karakola geldi.' dedi. Elinde silah olan bir asker gördüm. Vatandaşlar toplandı. Tekbir getiriyorlardı. Bir şahıs ayağından vurulmuştu. Bunun üzerine havaya ama Kuleli istikametine doğru ateş ettim. Askerler üzerimize doğru geldi. Sıcak çatışmaya girdim. Çınaraltı çay bahçesinin oraya gittim. Oradan ateş etmeye devam ettim. Yağmur gibi mermi geliyordu. Cadde boyu ateş ediyorlardı. Mermim azaldığını hissedince ve bulunduğum yerin güvenli olmadığını anlayınca çınar ağacının yanına geçtim. Oradan ateş etmeye başladım. Ancak bu kez beni net görmeye başladılar. Oradan kaçmayım diye solumdan daha yoğun şekilde ateş ediyorlardı. Ya bir ya iki mermim kalmıştı, bir boşlukta polis merkezinin oraya gittim. Kapısı kapalıydı. Demir korkuluklara tırmandım. O sırada da yaralandım."
Diğer arkadaşlarının polis merkezi içinde olduğunu ve etrafını emniyete aldıklarını gördüğünü kaydeden Akçay, şunları anlattı:
"İçeri girdim, bahçedeydim. Ben bahçedeyken sabaha doğru dışarıdan polis üniformalı bir şahıs geçti. Şaşırdım. 'Kim bu? Hayırdır? Polis üniformalı asker mi acaba?' dedim. Kim olduğunu sordum. 'Tanımadın mı ağabey beni? Akşam çevik kuvvetteydim. Bizi rehin aldı bunlar.' dedi. 'Kapıyı açacağım, bizi tehlikeye atmadan anında içeri gir.' dedim. 'Yok ağabey ben arkadaşlarımı satamam.' dedi. Sonra da gitti. Mürsel Çıkrıkçı kapıya geldi, 'Kapıyı açın yoksa sıkıyönetim kanunlarıyla yargılanacaksınız.' dedi. Gitti, sonra geri geldi. '3 dakika müsaade ediyorum size.' dedi. Korkulukların oraya geçtim, orada bir yalı vardı, kapıyı zorlayarak girdim. Benim ardımdan da polis merkezinin bekçisi geldi, birlikte çatıya girdik. Merkezle de görüşüyorduk oradan. Çıkrıkçı ilk geldiğinde oyalamaya çalışıyorduk. Elimizde onlarla baş edecek silahımız yoktu, onlarda G3 vardı. Çengelköy girişinde silah sesleri yükseldi. Arkadaşlar yardıma gelmiş. Başka bir çatıda vatandaşlar vardı, onlar daha net görüyorlardı, 'Askerler uzaklaştılar.' dedi."
Sanıklardan şikayetçi olduğunu belirten Akçay, davaya katılma talebinde bulundu.
- "Çıkrıkçı, yoldan geçenleri dövüp kelepçelettiriyordu"
Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanan tanık Recep Derin, halen Uludere'de görevde olduğunu belirtti.
Olay gecesi uzman çavuş olarak Kuleli Askeri Lisesi'nde nöbette olduğunu dile getiren Derin, şunları anlattı:
"Saat 13.00 sıralarında telefon çaldı, kaç dolu, kaç boş şarjör olduğu soruldu. Sayım yapıp, telefonla bilgi verdik. Saat 15.00 sıralarında 4 UNİMOG araç kışlaya giriş yaptı. Santralde görevli asker 20.00 gibi arayarak, Erdal Yarbay'ın (Kılınç) emri olduğunu, acil iç bahçeye inmemizi söyledi. Hızlıca indik. Erdal Yarbay bağırıyordu, otobüsün içinde öğrenciler vardı. Mürsel Çıkrıkçı, aracıyla iç bahçeye geldi. Herkese emir verdiler, koşarak okulun önüne geldik. Orada Şafak Gündoğdu ve Mustafa Paycı vardı. Gündoğdu bizi yanına çağırdı. Bütün rütbelilere ulaşıp, okulda tatbikat olduğunu, okula gelmelerini söylememizi emretti. Sabit uzmanı aradım, telefonu Gündoğdu'ya verdim. Sonra herkesin ikmale çıkıp silah ve mühimmat alması emredildi. Oraya gittik, içeride şarjör dağıttıklarını gördüm. Sonra aşağı indik, öğrenciler ile bütün askerler nizamiyede sıraya girmiş bekliyordu. Çıkrıkçı, 'Subay ve astsubaylar yanımıza gelsin.' dedi. Aralarında bir şey konuştular. Sonra Çıkrıkçı 'Herkes iyi dinlesin, TSK sıkıyönetim ilan etti. Emirlere itaat etmeyen olursa, komutanları tarafından vurulacaktır.' diye bizi tehdit etti. Bizi okulun dışına dizdiler, okulun güvenliği bize ait olduğunu söylediler. Öğrenciler ile bazı askerlerin okuldan çıkış yaptıklarını gördüm. Mürsel Çıkrıkçı, yoldan geçen bazı kişileri durdurup dövüp kelepçelettiriyordu."
Kuleli Askeri Lisesi önünde kargaşa hakim olduğunu söyleyen tanık Derin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben beklerken, Çıkrıkçı, 'O karakola gidip pezevenk bekçiyi alacağız.' dediğini duydum. Oradan ayrılıp Çengelköy istikametine gittiler. Çevik Kuvvet aracını durdurup polisleri indirdiler. Erdal Yarbay polisin birine 'Çabuk amirini ara, amirinle görüşeceğim.' dedi. Polis aradı, telefonu Erdal Yarbay aldı, 'TSK yönetime el koydu, sıkıyönetim ilan edildi, polisler bizim emrimizde.' deyip telefonu kapattı. Erdal Yarbay'ın sela okuyan cami hocasının durdurulması emrini duydum. Cami hocasının kızı ve eşi cama çıkıp 'Ezan burada okunmuyor, Sarıyer tarafında okunuyor.' dedi ağlayarak. Hoca aşağı inip, elektrikleri kapattı, ezan durdu. Sonra telefonumda Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını gördüm. Yukarı nöbet tuttuğum yere çıktım. Sabaha kadar orada bekledik. Sabah oldu, üzerimi değiştirip oradan uzaklaştım. 4 gün sonra da ifade vermek istediğimi söyleyip emniyete gittim. Sulh ceza mahkemesinde de ifade verip serbest bırakıldım. Bulunduğum nizamiye bölgesinde hiç ateş edilmedi, vurulan da görmedim."
Duruşmaya yarın müşteki ve tanık beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.