HABER

Çernobil kanseri arttırmadı mı?

TRABZON (İHA) - Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Hematoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Ercüment Ovalı, Çernobil Faciası'ndan sonra Karadeniz Bölgesi'nde radyasyona bağlı kanser türlerinde bir artış yaşandığına dair elde yeterli kanıt bulunmadığını, konuyla ilgili yapılan spekülasyonların da doğru olmadığını söyledi.

Ukrayna'daki Çernobil Reaktörü'nde 26 Nisan 1986 yılında meydana gelen nükleer kazanın 20. yıldönümü yaklaşırken patlama sonucu çevreye yayılan radyoaktif maddeler nedeniyle bölgeye en yakın yer olan Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda kanser vakalarında ciddi bir artış yaşandığına dair tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ercüment Ovalı, Çernobil Faciası'ndan sonra Karadeniz Bölgesi'nde radyasyona bağlı kanser türlerinin artış gösterdiğine dair şimdilik elde yeterli kanıt bulunmadığını kaydetti. Bölgede radyasyona bağlı kanser vakalarında bir artış olup olmadığını anlamak için geçmiş yıllardan kalma yeterli verinin elde bulunmadığını da belirten Ovalı, "Patlamadan sonra Çernobil'in ilk 10 yıl sonundaki etkilerini görmek için 2000 yılında bir araştırma yaptık. 1996 yılında radyasyona bağlı kanser türlerinin ne kadar sıklıkla meydana geldiğini araştırdık. Araştırmada saptadığımız oran yüz binde 2 idi. Eğer Çernobil'in etkisi olsaydı daha yüksek çıkması gerekirdi. Ama bu oran ABD'nin bize bildirdiği orandan bile daha düşük çıktı" dedi.

2. Dünya Savaşı'nda Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atıldıktan sonra bu bölgelerde radyasyona bağlı iki kanser türünde çok büyük bir patlamanın yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Ovalı, Çernobil'den sonra Karadeniz Bölgesi'nde böyle bir saptamanın yapılmadığını, şu andaki verilerle bölgede radyasyona dayalı bir artışın olduğunun söylenemeyeceğini ifade etti.

Çernobil'deki patlamanın ardından Karadeniz Bölgesi'nde radyasyona bağlı kanser vakalarında bir artışın yaşanıp yaşanmadığını ortaya koymak için bölgenin Akdeniz Bölgesi ile karşılaştırılmasını teklif eden Prof. Dr. Ovalı, şunları söyledi:
"Karadeniz Bölgesi'nin tam aksi istikamette bulunan Akdeniz Bölgesi'nde yapılacak bir araştırmayla her 1 milyon kişide rastlanan kanserli hasta sayısıyla Karadeniz Bölgesi'ndeki kanserli hasta sayısı araştırılabilir ve kansere rastlanma sıklığı belirlenebilir. Böyle bir çalışma bu sorunun cevabını verecektir. Böyle bir çalışma bu spekülasyonların da sonunu getirmiş olur. Böyle bir çalışmanın halen yapılmaması çok enteresan. Çok daha kolay ve ucuz olacak böyle bir araştırma kabaca bir fikir de verecektir. Önce bunu yapalım, sonra tartışalım."

"ÇERNOBİL DOLU BARDAĞI TAŞIRAN BİR DAMLA OLMUŞTUR" Prof. Dr. Ovalı, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi Karadeniz Bölgesi'nde de kanser vakalarında bir artış yaşandığını hatırlatarak, "Bunun tek başına Çernobil'deki patlamanın ardından bölgeye gelen serpintiden kaynaklandığı inancında değilim. Çernobil olsa olsa dolu bardağı taşıran bir damla olmuştur. Diğer kanser türlerinde belirgin bir artış vardır. Ancak biz radyasyona bağlı kanser türlerinde bir artış hissetmedik. Akciğer kanserindeki artışı bile radyasyona bağlamak çok doğru değil. Dolayısıyla bunun çok iyi araştırılması gerekir. Bu spekülasyonların fazla abartılı olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

Karadeniz Bölgesi'nde kanser vakalarındaki artışın Çernobil'den kaynaklandığına dair yapılan spekülasyonların belli amaçlar için yapılmış olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Ercüment Ovalı, bu spekülasyonların birçok amacı olabileceğini, bunlardan birinin de dikkatleri bölgeye çekmek ve yatırım almak için yapılmış olabileceğini kaydetti. Prof. Ovalı "Eğer bu amaçlı yapılmış provokasyonlar ise bence o anlamda da iyidir. Yapılmasından yanayım. İnsanların bakış açısının buraya dönmesi anlamında ona hemfikirim, taraftarım. Ancak bilimsel olup olmadığı noktasında şüphelerim var" şeklinde konuştu.

"Bugün sigarayı bir kenara bırakarak Çernobil'i tartışmak bence abesle iştigaldir" diyen Prof. Dr. Ercüment Ovalı, şöyle konuştu:
"Elbette ki daha fazla kanserle karşı karşıya geliyoruz. Çünkü toplumun ortalama yaşam süresi uzadı. Ortalama yaşam süresi 80-90'lara yükseldikçe kanseri daha fazla göreceğiz. Nüfus artışı, medya olaylara ilgimizi çekiyor. Tıp teknolojisi çok gelişti. Eskiden adını bilmediğimiz birçok ölümün altında artık kanserin olduğunu biliyoruz. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz şeylerin içinde kanserojen maddeler içeren kimyasal boyalar var. Soluduğumuz havadan tutun da ayakkabımızın içindeki yapıştırıcıya kadar birçok etken bir kenarda dururken, bunların arasından sadece birini çekmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum."

Spekülasyonların sıklıkla yapıldığı bir ortamda olaya "Ben de bir spekülasyon yapayım" diyerek yaklaşan Prof. Dr. Ovalı, "Bu bilimsel bir iddia değildir. Fakat Karadeniz'de çok yaygın uranyum yatakları bulunduğuna dair yazılmış bilimsel makaleler var. Bölgede kanser buna bağlı olarak arttı da diyebiliriz. Neden olmasın? Bu da bir iddiadır. Eğer böyleyse elimizde artık bir neden daha var demektir" dedi.

Prof. Dr. Ercüment Ovalı, bölgede kanser hastalığının artış gösterdiğine dair yapılan spekülasyonların bir başka tehlikesine de dikkat çekerek, "Bölgede yaşayan insanları paniğe sevk etmenin, korkuyla yaşatmanın, buradan göçü zorlamanın bir anlamı yok. Dolayısıyla bu bölgedeki insanları hed ısıyla Karadenizefteki insanlar haline getirerek zavallı gibi göstermenin de doğru olmadığını düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Merkezi Trabzon'da bulunan Kanser Hastaları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin Başkanı Avukat Sibel Suiçmez ise Çernobil'e daha farklı bir açıdan bakarak olayda devletin görevini ihmal ettiğini ve kötüye kullandığını ileri sürdü. Çernobil Faciası'ndan sonra devletin kurum ve kuruluşlarıyla yöre halkı arasında çok büyük bir güven bunalımı doğduğunu iddia eden Suiçmez, aradan 20 yıl geçmesine rağmen bu güven bunalımının halen aşılamadığını ifade etti. Patlamanın ardından o dönemde ihraç edilen malların geri geldiğini ve iç piyasada tüketildiğini hatırlatan Avukat Sibel Suiçmez, "Devlet burada uyarıcı ve tedbir alıcı görevini yapmamış, bunun ötesinde saklama içgüdüsüyle hareket ederek de görevini kötüye kullanmıştır. Bunun sonucunda bugün hemen hemen her evde bir kanserli hasta var ve yöre halkı halen nasıl davranacağını bilemiyor. Sosyal bir hukuk devletinde, devlet, bir tehlike olmuşsa bunu anında halkına bildirerek önleyici tedbirleri almak zorundadır. Ama baktığımızda Çernobil patlamasının ardından bunların hiçbiri yaşanmadı ve bugün kanserli hasta sayıları da bu rakamlara ulaştı" dedi.

Devletin görevini ihmal ettiğini, bunun da ötesinde kötüye kullandığını ileri süren Suiçmez, "Bu nedenle devletin burada kusuru vardır. Yarın öbür gün kişiler İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğunda bunun olumlu sonuçlanacağını düşünüyorum. Şu ana kadar böyle bir başvuru yapılmadı fakat böyle bir başvuru yapılırsa bunu sonuna kadar götürmeye hazırız" diye konuştu.

Yöredeki kanserli hasta sayısının net bir şekilde ortaya konulması için bir anket çalışması hazırlığı içinde olduklarını dile getiren Suiçmez, anketten elde edilecek verilerle halkın gördüğü ve hissettiklerinin de uyuşacağını ve anket sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılacağını kaydetti.

Öte yandan 26 Nisan 1986 tarihinde eski Sovyetler Birliğine bağlı Ukrayna'da Kiev yakınlarında bulunan Çernobil Nükleer Güç Santrali'nin 4. ünitesinde bir patlama meydana gelmiş, bunun sonucunda reaktör kalbinin tümüyle binanın büyük bir bölümü hasar görmüştü. Patlama sonrasında reaktörden büyük miktarda radyoaktif materyal çevreye yayılmış, bu yayılmadan da Türkiye'nin en çok aralarında Karadeniz Bölgesi'nin de bulunduğu kuzey bölgeleri etkilenmişti.

En Çok Aranan Haberler