Koronavirüs enfeksiyonunun, vücudun direncinin düşmesi nedeniyle hastalıktan 2-3 ay sonra şiddetli bir saç dökülmesine yol açtığını anlatan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi ve Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, üniversite bünyesinde devam eden çalışma hakkında bilgi verdi.
Bu konuda yurt dışında dar kapsamlı, hasta sayısı az olan çalışmalar olduğunu belirten Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, “O yayınlara baktığımızda koronavirüs geçirenlerin yüzde 25'inde saç dökülmesi görüldüğü belirtilmişti. Biz Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde koronavirüs geçirenler yaklaşık binin üzerinde hastayı taradık. Çalışmamız hala devam ediyor, şu an yayın aşamasına gelmedi. Amacımız çalışmayı dünya çapında iyi bir dergide yayınlamak. İlk veriler elimize gelmeye başladı. Burada görüyoruz ki koronavirüs geçirenlerin yüzde 25 ila 30'unda az ya da çok miktarda saç dökülmesi görülüyor. Saç dökülmesi sorunuyla hastalar bize başvuruyor" değerlendirmesinde bulundu.
Dökülmeler kalıcı bir problem olmayacağına da dikkat çeken Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, “Koronavirüsün ilk zamanlarında bu kadar fazla saç dökülmesi karşımıza çıkmıyordu. Son 6-8 ay içerisinde koronavirüs geçiren kişilerde özellikle 2 ay sonra saç dökülmesinde artış, yoğun saç dökülmesi görülmeye başladı. Bu da koronavirüs hastalığının vücut direncinin düşürmesi, vücudu baskılamasından dolayı meydana gelen bir dökülme. Bu dökülme ortalama 3 ay, bazılarında ise 4 ay devam edebilir. O sırada yoğun miktarda saç dökülüyor. Günde 200-300 tel saç dökülebiliyor. Bu fizyolojik bir süreç ve hastalıktan sonraki 6 ve 7'nci aya kadar sürüyor. Ortalama 8'inci aydan sonra dökülen saçlar çıkmaya başlar. Burada amacımız dökülen saçların bir an önce ortaya çıkması bu süreci elimizden geldiğince kısaltmak" diye konuştu.
Saç dökülmesi problemi hakkında genel bir değerlendirmede de bulunan Doç. Dr. Kutlubay, “Kadınlar saç dökülmesi problemini daha çok kozmetik problem yapıyor. Saçlı deride ortalama 100 ila 120 bin civarında saç teli var. Günlük dökülen saç teli sayısı 100'ü geçerse bizim için dökülme var demek. 100'ün altını biz normal olarak kabul ediyoruz. Türkiye'ye baktığımızda 18 yaş üzerinde kellik problemi yaşayan erkek sayısı ortalama 9 milyon civarında. Türkiye'de doğudan batıya gittiğimizde dökülme bir tık artıyor ve batıdaki insanlar daha fazla dökülme problemi ile uğraşıyor saçlarına daha çok önem veriyor. Özellikle 30 yaşındaki erkeklerin yüzde 30'unda, 50 yaşındaki erkeklerin yüzde 50'sinde dökülme oranı karşımıza çıkıyor. Yaş ilerledikçe bu dökülme oranı bir tık daha artıyor. Aynı yaş grubundaki kadınlara baktığımızda 30 yaşındaki kadınların yüzde 12'sinde, 50 ila 60 yaşındaki kadınların yüzde 40'ında saç dökülmesi yaşanıyor. 50-60 yaş sonrası menopoz karşımıza çıkıyor. Bu dönemde kadınlık hormonunun azalmasından dolayı saçlarda dökülme, incelme karşımıza çıkabiliyor” ifadelerini kullandı.
Saç dökülmesinin en önemli nedeninin genetik kökenli faktörler olduğunu hatırlatan Kutlubay, şöyle devam etti:
“Klasik tip ya da erkek tipi kellik dediğimiz saç dökülmesi. Erkek tipi kellik sadece erkeklerde karşımıza çıkmıyor. Aynı zamanda bu tarz dökülmeler kadınlarda da görülüyor. Kadınlardaki kellik hiçbir zaman erkeklerdeki gibi alın ya da tepe bölgesinde açılma, tamamen saçın dökülmesi şeklinde karşımıza çıkmıyor. Daha çok incelme, seyrelme, uzaktan baktığınız zaman saçlı derinin görülmesi şeklinde bir seyrelme karşımıza çıkıyor. Genetik faktör tek sebep değil psikolojik sebepler, stres, üzüntü, evham bunlar da saç dökülmesine yol açıyor. Kansızlık, demir eksikliği, vitamin eksiklikleri, guatr problemleri endokrin problemler böbrek üstü bezi sorunları yumurtalık kistleri durumunda da dökülme karşımıza çıkabiliyor.”
Saç dökülmesi problemi yaşayan kişilerin süreç uzamadan bir uzmana başvurması gerektiğini ifade eden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi ve Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, tedavi hakkında ise şunları söyledi:
“Dermatolog zaten gerek muayene gerek tahlil gerekse saçlı deriden biyopsi yaparak kesin tanıyı koyacaktır. Kesin tanıdan sonra dermatolog tanıya göre bir tedaviye başlar. Elimizde çeşitli silahlar mevcut ağızdan alınan takviye edici gıdalar mevcut. İçerisinde bitkisel gıdalar, amino asitler yer alıyor. Onun dışında deriye sürerek kullanılan ilaçlar var. Bunlar hazır losyon ve spreylerin dışında eczacılar tarafından hazırlanan yapma ilaç şeklinde de olabiliyor. En sık başvurduğumuz minoksidil adı verilen etken madde var. Bu aslında hem Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) hem Sağlık Bakanlığı'nın onayladığı ilaç statüsünde sprey. Sürerek uygulanan bir ilaç. Biz bunu hazır ürün tarzından da uygulayabiliyoruz. Minoksidil maddesini karışımların içerisine koyarak da gücünü artırıyoruz. Bu maddenin faydası birkaç ayda görülüyor. 1-2 haftada sonuç alınmıyor. Benim hastalara tavsiyem en az 12 hafta kullanmaları. Memnun kalanlara birkaç yıla kadar süreyi uzatıyorum."
Kaynak: DHA