Kurum, TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonunda yaptığı sunum sonrasında milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hayata geçirdiği projelerde kimsenin açıkta kalmadığını, bakanlık eliyle yapılan konutların, bugün devlete olan borcunun yanı sıra 250 bin lira farkla satılabildiğini ifade eden Kurum, "Taksiti 700 lira olan yerler 1500-2000 liraya kiraya veriliyor. Helali hoş olsun, çok daha iyisini alsınlar. 81 vilayetimize 300'ün üzerinde ziyaret gerçekleştirdim. Bu süreçte bir kişi 'Ben depremde hasar gördüm, devletim benimle ilgilenmedi, ben açıkta kaldım' demedi. Elazığ'da bir ay kaldım, tüm mahallelerini, köylerini gezdim. Salgın şartlarında vatandaşın dertlerini dindirebilmek adına çok sayıda toplantı yaptım." diye konuştu.
Murat Kurum, İzmir'de depremden zarar gören bölgelerde zeminin kötü olması nedeniyle yapılacak binalarda 5 katı geçmeyeceklerini söyledi.
Bölgedeki projeleri Ankara'da, İstanbul'da en pahalı daireleri satan firmaların mimarlarına çizdirdiklerini belirten Kurum, "Bu çalışmalar bittiği zaman şehrin içinde bir kültür olacak. Kimseye haksızlık yapmıyoruz. Rezerv alanında zemin artı 3 kat, 4 kat yapıyoruz. Kültürü yaşatmak istiyoruz. Yüksek yüksek binalarda komşuluk ilişkisi, örf, adet gidiyor. Rezerv alanı 3 milyon 750 bin metrekare. Alanın yarısına 100'er metrekare daire yapsanız 20 bin konut eder. Dolayısıyla açıkta kalan kimse yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Kurum, salgın sürecine rağmen fedakarca çalıştıklarını, bu noktada eksiklerinin, hatalarının olabileceğini dile getirdi.
İzmir depreminde olabileceğin en iyisini yapmaya gayret gösterdiklerinin altını çizen Kurum, kentsel dönüşümde herkesin bir araya gelmesi gerektiğine işaret etti.
Kentsel dönüşümün önünde Bakanlık nezdinde herhangi bir eksikliğin görülmesi durumunda düzeltmeye hazır olduğunu belirten Kurum, şöyle konuştu:
"Biz her yerde bu gönüllülükle ilgili olarak toplantılar yapıyoruz. Nerede kentsel dönüşüm varsa bizzat kendim gidiyorum vatandaşların yanına. Burada ülke için, vatandaş için el birliği içinde çalışmamız gerekiyor. Bunun bir zorunluluk olması lazım. 1999 depremi öncesi yapılan hemen hemen bütün yapılarda risk söz konusu. Çünkü bu binalar yapı denetim hizmeti görmemiş. Burada sorun hangi binaların riskli olup olmadığı değil, bunları el birliği içinde nasıl dönüştürebiliriz, buna yoğunlaşmamız lazım."
Kurum, İzmir depreminin ardından, maliklerin isteği doğrultusunda hem bina inşasını gerçekleştireceklerini hem de depremi anımsatacak bir görsel hazırlayacaklarını anlatarak, "Kimsenin kırılmayacağı şekilde süreci yönetmeye çalışıyoruz." dedi.
Tüm komisyon üyelerinin görüş ve önerilerine ilişkin notlarını aldığını söyleyen Kurum, şöyle devam etti:
"Bu komisyon bana göre 3 aydır çok önemli çalışmalar yapıyor. Komisyonun çalışması çerçevesinde yapması gereken en önemli iş, bundan sonra yapılacak kentsel dönüşüme katkı sağlayacak düzenlemelerin hayata geçirilmesidir. Burada ortak akılla hareket edilmelidir. Gerek afet yasasında gerek bu işin finansmanına destek olacak belediyeler kanununda gerek diğer kanunlarda gerekli adımları atarak bu süreci hızlandırmalıyız. Bu vicdani, ahlaki bir sorumluluktur. Bu çerçevede var gücümüzle tüm ekibimizle çalışıyoruz.
Koyduğumuz hedefler doğrultusunda ilerliyoruz. Her yaptığımız iş doğru olmayabilir ama bakış açımız, genel itibarıyla vatandaşımızın sağlığını, huzurunu ilgilendiren meseleler için hızlı bir şekilde aksiyon almak. İş yapıyoruz, iş yaparken eksiklik de yapabiliriz hatamız da olabilir ama hiçbir hatayı bilerek yapmıyoruz. Gördüğümüz eksiklikleri bir sonraki projede gidermeye gayret gösteriyoruz. Tüm milletvekillerimiz sağ olsunlar bize gerek Elazığ'da gerek Malatya'da gerek İzmir'de destek oldular. 3 deprem bölgesinde tüm Türkiye olarak o 84 milyonluk aileyi bir arada gördük. O birlik beraberliği bozmamak lazım. Burada önemli olan herkesin üzerindeki sorumluluğu yerine getirmesidir." (AA)