CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Şu anda Türkiye, Ortadoğu'da yalnızları oynayan devlettir. İtibarı sıfırlanan devlettir. Buna üzülüyoruz. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu hale mi düşecektik” dedi.
Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen Kadın Kolları Genel Başkanlığı devir teslim töreni sonrası gazetecilerin sorularını cevaplandıran Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin 3. Yargı Paketi kapsamında Bahçelievler davası hükümlülerinin tahliye olduklarını hatırlatması üzerine, “Öyle bir cinayeti ve o cinayetin toplumda yarattığı derin yaraları unutmak mümkün değil. Reform diye yaptıkları bu ise kamu vicdanı kan ağlıyor. Söyleyecek fazla bir şey yok. İki olayı bir arada değerlendirmek doğru değil. Birisinde katiller var, yargı kararıyla kesinleşmiş katiller. Diğerleri tutuklu. Siz, katillerle tutukluları aynı kefeye nasıl koyabilirsiniz. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Birisinde kamu vicdanı kanıyor dedim. Serbest bırakmışsınız. Yedi genç hunharca katledilmiş. Buna kim gerekçe bulabilir serbest bırakılmaları için. Siz reform adı altında kendinize göre bir şeyler yapıyorsunuz, istediğinizi serbest bırakıyorsunuz, istediğinizi de hapse atıyorsunuz. Bunun adı da adalet oluyor. Siz buna inanır mısınız. Böyle bir adalet kavramı var mı dünyada. Tümüyle adalet kavramının içini boşalttık. Kamu vicdanının rahatsız olmasının temel nedeni de bu zaten. Adalet dediğiniz kavramın içi tümüyle boşaltılmış durumda. Artık adalet denildiğinde AK Parti'nin adaleti anlaşılmaktadır” dedi.
Bir gazetecinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün 'TOKİ konutlarında sadece AK Partililer oturmuyor. Kılıçdaroğlu, ucuz siyaset yapıyor' sözlerini hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, “Acaba Sayın Başbakan orada ölen yurttaşlarımızla ilgili bir şey söyledi mi. Ben ölen yurttaşların hesabını sorduğum zaman bunu ucuz siyaset olarak değerlendiren bir Başbakanın ucuz siyaset, sığ siyaset yaptığını halk anlamıyor mu. Bodrum katında ölen insanların hesabını kim verecek? TOKİ'den sorumlu olan Bakan bile 'Biz sorumluyuz' dedi. Sayın Başbakan onun sesini bile öyle anlaşılıyor ki duymamış. Bu ülkede insanın değeri yok mu? Onlar insan değiller mi? Biz geçen yasama döneminde bodrum katlarında insanların, ailelerin oturmamasıyla ilgili kanun teklifi bile verdik. Şimdi yeni uyanmışlar, 'bodrum katlarında oturmasınlar' diye. Niçin, dere yatağında yaparsanız sel gelince önce o insanlar boğulacak. Bunu gördüler. Bütün Samsunlular gördü. Sel sonrası atıklara baksınlar. Çöp merkezinin üstünde, çöplerin toplandığı bir alan üzerine TOKİ konutu yapacaksınız, sonra kalkacaksınız bunu eleştirenlere de 'Efendim bunlar ucuz siyaset yapıyorlar' diye CHP'ye eleştiri getireceksiniz. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Dünyanın neresine giderseniz gidin, kabul edilmez” diye konuştu.
CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün TBMM'de cemevi açılmasına ilişkin talebinin Meclis Başkanlığı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorulması ve reddedilmesine ilişkin bir soruya ise Kılıçdaroğlu, “Bunlar Türkiye'nin gündemini birinci derecede işgal edecek tartışmalar değildir. Bu tartışmalardan siyasetin özenle kaçınması lazım. Din, Allah'la kul arasındaki bir manevi ilişkidir. Bu ilişkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, milletvekilleri, Başbakan, ana muhalefet partisi lideri olarak kendisi ya da TBMM Başkanının girmeye hakkı ve yetkisi yoktur. Kimsenin elinde adaleti tartacak, inancı ölçecek bir tartı yok” şeklinde cevap verdi.
Kıdem tazminatına yönelik yeni düzenlemeye de değinen Kılıçdaroğlu, “Bu konuda Türk-İş'i, sendikaları bekleyeceğiz. Sendikaların bu konuda almış oldukları kararlar var. Türk-İş'in genel kurulunda oy birliğiyle alınan kararlar var. O kararlara biz saygı duyuyoruz. O kararların arkasında Türk-İş durduğu sürece biz de duracağız. Türk-İş durmasa da biz duracağız. Çünkü işçilerin haklarının ellerinden alınmasını uygun görmüyoruz. Sosyal devlet ilkesine aykırıdır bu'' dedi.
Kılıçdaroğlu, piyanist-besteci Fazıl Say'ın kendisine yönelik sözlerini değerlendirerek, “Herhangi bir yanıtım olmayacak. Ben sanatçılar üzerindeki baskıyı eleştirdim. Tabi isim verme ihtiyacı var. Sizin sanatçılar üzerindeki baskıyı söylemeniz, kanıtlamanız gerekiyor. Sayın Fazıl Say üzerinde de ciddi baskılar var. Bu bilinen bir gerçek'' diye konuştu.
Suriye'deki gelişmeler ve Türkiye'nin tutumuna ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Suriye konusunda BM Güvenlik Konseyi'nde başlayarak ilişkilerin tutarlı bir bazda gelişmesi için biz geçen yıl AKP hükümetine bir çağrı yaptık. Dedik ki; Rusya, Çin, Suriye iki taraf da hem Esad hem karşıtları, İran bir araya gelsin, Türkiye bir uluslararası konferans düzenlesin. Bu sorun nasıl aşılabilir, bu konuda çözüm üretsin dedik. Bizim bu önerimiz AKP hükümeti tarafından reddedildi. Sonra bizim bu önerimizin benzerini Rusya yaptı. Çağrıda bulundu, tarafları topladı. Bizim yaptığımız çağrının gereğini Rusya yaptığı için gerçekten üzülüyoruz. Hem Türkiye kendi bulunduğu coğrafyada iddialı bir devlet olacak, sorunlara sağlıklı çözüm üreten bir devlet görüntüsü verecek fakat yaptığı eylemlerle bu görüntüye tümüyle ters düşecek. Suriye içindeki muhaliflere açıkça destek vermesi Türkiye'nin, üstelik kendisinin sırtını sıvazlayan Batı’nın egemen güçlerinin taşeronluğunu yaparken, onlardan daha aktif öne çıkacak, çıkmaya özen gösterecek, sonra da gelip duvara çarpacak. Şu anda Türkiye, Ortadoğu'da yalnızları oynayan devlettir. İtibarı sıfırlanan devlettir. Buna üzülüyoruz. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu hale mi düşecektik. Stratejik Derinlik diye kitap yazdılar, stratejik alanlarda boğuldular. 'Sıfır sorun' dediler, komşularla geldikleri nokta sıfır politika. Böyle bir dış politikayı Türkiye hak etmiyor.''
Türkiye'nin uluslararası alanda çıkarlarını savunan bir parti varsa o partinin adının CHP olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bizim izlediğimiz politikayı gayri milli olarak adlandıranlar Batı’nın egemen güçlerinin taşeronluğunu yapanlardır. Taşeronluktan gayri milliliğe terfi etti onlar. Onu çok iyi biliyoruz. Benim yaptığım çağrıyı eğer cesurlarsa ve yürekleri varsa kamuoyuna onlar da o çağrıyı yapsınlar. Yani ABD'nin, Rusya'nın ve İngiltere'nin ellerindeki bilgileri kamuoyuyla paylaşmalarını isteme çağrılarını Sayın Başbakan yapsın, Sayın Davutoğlu yapsın. Bunu yaparsa gerçekten milli bir politika izlediğini ben anlayacağım'' dedi.
Başbakan Erdoğan’ın tutuklu milletvekilleriyle ilgili CHP’yi eleştirmesini değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Engel varsa çıkıp söylesinler. Kim engel? YSK, savcılıklar, milletvekilleri seçilmelerinde önlerinde hiçbir engel olmadığını karara bağladı. Bu kadar basit bir hukuk gerçeğini çarpıtıp, kamuoyuna farklı bir dille seslendirmek bir ülkenin Başbakanına yakışmıyor. Bir insan hukuk bilgisine sahip olmayabilir, bilmeyebilir, ama kendi geçmişini bir tahlil etmesi lazım Sayın Başbakanın. Milletvekili seçilemiyordu. Önündeki engelleri kaldıran parti CHP'dir. Bunu bilsin. Biz bu gerçeği her seferinde onun yüzüne vurmak zorunda değiliz. Ama hapiste tutuklu milletvekilleri var, mahkum değil. Bu kadar basit gerçeği çarpıtarak, kamuoyunu yanıltacağını sanıyorsa aldanıyor” şeklinde konuştu.
KPSS’deki iddialarla ilgili görüşlerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Kimmiş o terör örgütü. Sorular çalınmışsa, çalanın kimliğine bakılmaz. Soru çalınıp birilerine servis edildiyse, 'Efendim bunu KCK'lılar çaldı. Ses çıkarmayalım. Ya da başkaları çaldı ses çıkarmayalım' Böyle bir anlayış olabilir mi. Sorunun çalınmaması lazım. Bir mantık bütünlüğü olması lazım insanlar cümleleri kurarken. Sayın Başbakanın kurduğu cümlenin mantık bütünlüğü yok. 'Soruları KCK'lılar çaldı. CHP bunu eleştiriyor. O zaman CHP KCK'lılara sahip çıkıyor'. Olur mu böyle şey” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz