Kılıçdaroğlu, Gazete Duvar'da canlı yayımlanan "Gündem Özel" programında soruları yanıtladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın, ücretsiz izne çıkarılanlar için maaş desteği başlatılacağı açıklamasına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, ödemelerin aylık 1177 lira olduğunu belirtti.
İşsizlik Sigortası Fonu'nda 131 milyar lira olduğunu, bu paranın salgın gibi olaylarda ödendiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Siz bu işçilere kaç lira ödüyorsunuz? 1177 lira yani günde 39 lira para ödüyorsunuz. Açlık sınırının altında bir ödeme yapılıyor." diye konuştu.
Bu ödemenin işten çıkarılmayan ama evde kalacak vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamaktan son derece uzak bir ödeme olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Bu ödeme önemli mi? Elbette yine önemli, onun da altını özenle çizeyim ama bu ödeme o kişiyi ve ailesini mutlu etmeyecektir." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, kısa çalışma ödeneği olması durumunda ise vatandaşın en az 1752 lira alacağını belirterek, kısa çalışma ödeneğinin alt sınırının altında para ödendiğini, bunun da başlı başına ciddi bir sorun olduğunu savundu.
Bu ödemelerin kayıtlı çalışan işçilere yapılacak ödemeler olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, milyonlarca kişinin de kayıt dışı çalıştığını ve şu anda onların da evlerinde olduğunu söyledi. Bu vatandaşlara yapılan hiçbir ödeme bulunmadığını belirten Kılıçdaroğlu, daha önce yoksulluk listesinde olmayan hiç kimseye herhangi bir para da ödenmediğini ifade etti.
Bir il müdür yardımcısının sosyal medyada tepki çeken paylaşımı sebebiyle görevinden alınması ve hakkında soruşturma başlatılmasına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, devlette liyakat sisteminin çökmüş olmasının bu zihniyete kaynaklık ettiğini öne sürdü.
İl müdür yardımcısının paylaşımını eleştiren Kılıçdaroğlu, kullandığı ifadenin çürümüşlüğün göstergesi olduğunu, bürokrasinin hangi noktalara geldiğini göstermesi açısından da çok önemli olduğunu savundu.
"Sosyal medyadan paylaşımlar, alternatif mecralar çok önem kazandı. Bunu gören siyasi iktidar, torba yasaya sosyal medya paylaşım sitelerini zapturapt altına alacak bir düzenleme daha yerleştirdi. Değerlendirmeniz nedir?" şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Ne yaparlarsa yapsınlar, insanlar düşüncelerini başkalarıyla paylaşacaklardır. Yani sürekli içlerine atmaları aslında toplumsal bir patlamaya da yol açabilir. Bir toplumun sessizliği, aslında çok tehlikelidir. Doğal olanı o toplumun konuşmuş olmasıdır, konuşmasıdır, düşüncelerini aktarmasıdır. İçinde biriken sorunları aktarma güdüsünü kullanması gerekir. Şimdi siz 'Konuşma, sus, ne yaparsam bana hak vereceksin, şu televizyon kanalını izleyeceksin, şu gazeteleri okuyacaksın, onun dışında konuşmayacaksın, düşünceni aktarmayacaksın.' dediğiniz andan itibaren toplumu tehlikeli bir noktaya sürüklemiş olursunuz."
Kılıçdaroğlu, "Havuz medyası' diye biz tanımlıyoruz siyaseten. Onların zaten ne gazeteleri okunuyor ne de televizyonları izleniyor. Örneğin, bunlardan bazı gazeteleri kapatmak zorunda kaldılar. Baktığınız zaman onların tirajları 100-150 bin civarındaydı. 100-150 bin tirajlı bir gazete niye kapanır? Aslında öyle bir tirajları yoktu." diye konuştu.
İnfaz kanununa da yeni bir hüküm ilave edildiğini, onun çıkması için mücadele verildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Basın İlan Kurumunu havuz medyasını besleyen bir organa dönüştürdüler. Tirajı yüksek gösterip daha fazla reklam, ilan, gelir oradan elde edip gazeteyi yaşatmak istiyorlardı. Ona rağmen bile yaşatamadılar. Bazı gazeteleri kapatmak zorunda kaldılar." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, "muhalif gazete" denilen veya kendine göre gerçekleri yazan gazetelere ceza verilmek istendiğini, Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilanlarının kesildiğini savundu.
"Böylece cezalandırmak, onları kapattırmak istiyorlar." diyen Kılıçdaroğlu, bunun da demokrasiye aykırı bir uygulama olduğunu öne sürdü. Kılıçdaroğlu, yargının çok hızlı karar alması, yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerektiğini ifade etti.
"Meclis'te görüşülen infaz düzenlemesinde neden bu kadar ısrarcı olundu? Neden siyasi iktidar ve ortağı siyasetçileri, gazetecileri, sivil toplum temsilcilerini içeride bırakmakta ısrar ediyor?" şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu, "Çünkü demokrasi kültüründen nasibini almamışlar. Bir insan düşüncelerinden ötürü hapse mi atılır? Yazı yazdı diye bir insan hapse mi atılır?" yanıtını verdi.
Farklı düşüncelerin, aykırı düşüncelerin bugün ve gelecekte çok önemli olduğunu dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, "İnfaz kanunu olmakla beraber aslında bir af yasası çıkarıyorlar." dedi.
Sağlık çalışanlarına şiddet konusundaki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, sağlıkta şiddeti önleyecek yasal düzenleme konusunda bir teklif götürdüklerini ancak reddedildiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, kamuoyundan gelen tepki üzerine iktidarın teklif verdiğini belirterek, "Bu da aslında kamuoyunun başarısıdır. Yani toplumsal talebin parlamentoya bir anlamda yansımasıdır. Muhalefet partilerinin talebinin bir anlamda iktidar partisi tarafından zorunlu olarak kabul edilmesidir, gönüllü değil, zorunlu olarak kabul edilmesidir. Yine de ben, bunu Cumhuriyet Halk Partisinin ve muhalefetin başarısı olarak görüyorum ve kamuoyunun desteği ile iktidar ve onun yandaşı olan Milliyetçi Hareket Partisi, sağlıkta şiddete son vermek için düzenleme yapmak zorunda kaldı. Bu da bizim başarımız." değerlendirmesinde bulundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın karşılaştığı en temel sorunun kaynak olduğunu ifade etti.
Ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalındığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla bir şeyler yapılması lazım. Ne yapılması lazım? İşte İşsizlik Sigortası Fonu vardı, oradan yola çıkarak Merkez Bankasının yeniden para basması sağlanacak, sıfır kaymeler alacağız, paralar basılacak. Bunun kontrolü yapılması lazım. 'Niçin para basıyorsunuz?' diye bir eleştiri getirmiyoruz çünkü elleri mahkum, başka seçenekleri yok." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın herkesin fedakarlık yapması gereken bir süreçten geçildiği yönündeki ifadelerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Doğru, herkesin fedakarlık yapması gereken bir süreç. O zaman şunu soracağız, 'Fedakarlığı kim yapacak?' Fedakarlığı ücretliler mi, asgari ücretler mi, memurlar mı, kim yapacak? Aslında sıralama yaptığınız zaman bir numaraya oturacak olanlar, devletten milyarlarca dolarlık ihale alanlar ve bu ihaleyi dolar bazında alanlar, ihaleyi Hazine garantisi altında alanlar, yaptıktan sonra köprülerden, yollardan, tünellerden, hastanelerden dolar bazında ya da avro bazında garanti alanlar. Bunların zarar etme şansları sıfır. O zaman en çok bunların devlete para ödemeleri gerekir." şeklinde konuştu.
Hazinenin bu yıl Osmangazi, Yavuz Sultan Selim köprüleri ile Avrasya Tüneli için 3 milyar 400 milyon lira ödeyeceğini, otoyol bağlantıları dahil edildiğinde ödenecek rakamın 6 milyar liranın üzerine çıkacağını anlatan Kılıçdaroğlu, bu ödemenin ötelenerek rakamın ihtiyaç sahipleri için kullanılmasını istediklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, bağışların kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahından düşüleceğini ifade ederek, bu konuda de eleştirilerde bulundu.
"Bir sermaye kontrolü ihtimali var mıdır, böyle bir ihtimal öngörüyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, "Hiç bilmiyorum. Emin olun bilmiyorum. Ne yaptıklarını da bilmiyorlar zaten. Nereden para bulacaklar, o da belli değil." dedi.
Milli Dayanışma Kampanyası'nın beklendiği gibi bir sonuca ulaşamadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Alınması gereken önlemleri siz böyle bir bağış kampanyası ile çözmeye kalkarsanız bu iş yürümez. Bu, ne demektir? 'Biz iflas ettik, para yok, ne olursunuz bize para verin.' Devlet verendir, devlet sosyal devlettir, devlet vergi alır, fakire fukaraya yardım eder." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, iyilikte yarışılması gerektiğini belirterek, belediyelerin gelirleri arasında bağışların da bulunduğunu, bir kentte yoksullara en rahat ulaşan kişinin belediye başkanı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, "Belediyelerin imkanları bellidir ve o imkanlar çerçevesinde ne kadar çok kaynak alabilirlerse daha geniş kitlelere, ihtiyaç sahibi olan insanlara yardım edeceklerdir. Bunun paralel devletle falan bir ilgisi yok. Devletin yapılanmasını bilmeyenlerin maalesef söyledikleri bir cümle." ifadelerini kullandı.
Salgın nedeniyle daha otoriter bir yapının ortaya çıkacağını düşünmediğini belirten Kılıçdaroğlu, liyakate dayalı, demokratik bir devletin, bağımsız bir yargının, düşünce özgürlüğünün ve özgür medyanın giderek güçleneceği kanısında olduğunu anlattı.
Kılıçdaroğlu, sosyal devletin de güçleneceğini düşündüğünü, yaşananların sosyal devlete ne kadar ihtiyaç olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.