Kılıçdaroğlu, Ankara Spor Salonu'nda gerçekleştirilen CHP'nin 35. Olağan Kurultayı'ndaki konuşmasına, kurultayın hayırlı olması temennisinde bulunarak başladı.
Türkiye'nin üzerine baskıcı, karanlık atmosfer çöktüğünü iddia eden Kılıçdaroğlu, kurultayın bu atmosferin dağılmasına da katkı sunmasını umduğunu söyledi.
Amaçlarının Türkiye'ye kardeşliği, birinci sınıf demokrasiyi getirmek olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu kurultayın bir bayram havası içinde geçmesini isterdik, bu sahnede oyunların oynanmasını, türkülerin söylenmesini isterdik. İsterdik ki hapishanelerde gazeteciler olmasın, isterdik ki Türkiye'de hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, hiçbir çocuk teröre kurban gitmesin ama bugün geldiğimiz nokta iç açıcı değil, yönetilemeyen bir Türkiye gerçeği var" görüşünü savundu.
Yaşanan karamsar tablonun yönetimden kaynaklandığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Özgürlüğü isteyenler bir olursa emin olun Türkiye'yi aydınlığa çıkartırız" ifadesini kullandı.
Bugün can güvenliğinin her şeyin önüne geçtiğini savunan Kılıçdaroğlu, insanların iş, aş yerine can güvenliğini düşündüğünü belirtti. Terörün azdığı, her gün şehitlerin geldiği bir atmosfer yaşandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini sürdürdü:
"Mısır'daki sağır sultan da duysun, biz CHP'liler olarak bu ülkeye hizmet etmeyi temel görev biliyoruz. Biz CHP'liler olarak terör nereden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin, hangi amaçla olursa olsun, teröre karşıyız. Terör bir insanlık suçudur. İnsan hayatı kadar değerli olan bir şey yoktur. Terör bir insanlık suçuysa teröre karşı durmak insanlığın ortak görevidir. Hiç kimse unutmasın, terörden beslenen terör örgütleridir, kandan beslenen terör örgütleridir. Terörle mücadele akılla, bilimle, irfanla yapılır. Terörle mücadele kolay bir mücadele değil ama bugün geldiğimiz nokta iç açıcı nokta değil. 31 yıldır PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz, önce 'iki baldırı çıplak' dediler, bugün gelinen nokta çok daha vahim bir tabloyu ortaya koyuyor."
Kılıçdaroğlu, terörle kararlılıkla mücadele edilirken, ayrışmanın değil birlikte olmanın savunulmasının başarıyı artıracağını söyledi. Terörle en büyük mücadeleyi Bülent Ecevit'in yaptığı ve bunu bir devlet adamı misyonuyla gerçekleştirdiği görüşünü dile getiren Kılıçdaroğlu, terör örgütünün bu süreçte dağılma sürecine girdiğini kaydetti.
"Sıfır terörle devraldılar"
AK Parti'nin sıfır terörle ülkeyi teslim aldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bugün geldiğimiz noktada 'Biz barışı sağlayacağız' dediler, 'Birlikte olmayı gerçekleştireceğiz' dediler. 'Buyurun yapın' dedik. Onlara nasıl yapacaklarını da anlattık. 'Sizin önerinize ihtiyacımız yok' dediler. Terör örgütüyle masaya oturdular. Biz, benim başkanlığımda bir grup arkadaşla dönemin başbakanını ziyaret ettik. Yol haritamızı paylaştık. Sonra siyasal partileri değil terör örgütlerini muhatap alarak masaya oturdular."
"Türkiye'nin doğu ve güneydoğusundaki fotoğrafların Irak'tan, Suriye'den ne farkı var" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, hükümetin masaya otururken de ciddi yanlışlar yaptığını iddia etti.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Önce 'Silahları bırakın yurt dışına çıkın' dediler. Örgütün yetkilileri 'Bırakmayız' dediler. İlk darbeyi orada yediler. Valilere talimat verdiler, 'Sakın dokunmayın' diye. Bugün 17 ilçede, pek çok ilde terör örgütü silahları depoladı. Kandil'den gelenler şehir merkezinde çocuklara terör eğitimi verdi, AKP sadece bunları seyretmekle kalmadı, 'Kimse bunlara dokunmayacak' dedi. Mahkemeler, vergi daireleri kurdular, sesleri çıkmadı. Sadece bu mu? Bunları ben söylüyorum, 'Sen muhalefet partisi olduğun için söylüyorsun' diyorlar. Hayır, acı bir gerçeği Erdoğan'ın dilinden sizlere sunacağım, bir televizyon kanalında, 'Çözüm Süreci'ni bunlar adeta, Güneydoğu'da silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler' diyor. Kim söylüyor, bu ülkenin başbakanı diyor, 'Çok ciddi silah stokladılar' diyor. Şimdi ben 78 milyon yurttaşımın vicdanına sesleniyorum, doğu, güneydoğuda kentler, ilçeler silah deposu haline getirilirken iktidarda kim vardı?"
Yaşananların tamamının sorumlusunun AK Parti olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Bu gerçeğin bilinmesini istiyorum. 2002'de sıfır terörle ülkeyi devraldılar, bugün kan gölüne dönen bir Türkiye. Bugün bunu sorgulamamız lazım. Sorgulayalım ki bu sorunu nasıl çözeceğiz, onu bilelim" dedi.
"Sorumlu taksici Şehmuz mu"
"Bütün bunları sorumlusu kim? Diyarbakır'daki taksi şoförü Şehmuz mu sorumlusu" diyen Kılıçdaroğlu, "Bu işin sorumlusu bu ülkeyi yönetenlerdir, bu gerçeği herkesin bilmesini isterim. Neyin bedelini ödüyor Türkiye? Neden zamanında tedbir almadın? Bunu sorgulamak lazım" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Doğudaki, batıdaki Kürt kökenli kardeşlerime sesleniyorum; bizler hiçbir ayrımı kabul etmiyoruz. Kimlik siyaseti yapmıyoruz, Kürt kimliğinle gurur duyabilirsin, onur duyabilirsin, hiç kimse senin kimliğini asla ve asla sorgulamayacak. Seni kandırdılar, sana yalancı baharı yaşattılar, 'Barışı getiriyoruz' dediler ve ülkeyi kan gölüne çevirdiler. Sevgili kardeşim biz seninle Çanakkele'de, İnönü'de, Maraş'ta, Antep'te birlikteydik, yine omuz omuza bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getireceğiz, hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz yine seninle birlikte hiç kimsenin kimliğinden ötürü ötekileştirilmemesini sağlayacağız, insanın insana kulluğuna son vereceğiz. Bunun sözünü veriyoruz sevgili Kürt kökenli kardeşim. Yine bütün vatandaşlarıma söylüyorum; Türkiye'nin en temel sorunlarından biridir, toplumsal barışımız dinamitlenmiştir. Toplumsal barışı sağlayacak tek parti vardır, o da CHP'dir. Hiç kimse unutmasın. Biz bu ülkeyi birlikte kurduk, biz bu ülkede birlikte yaşıyoruz, yaşayacağız, hiçbir yurttaşımızın ötekileştirilmesini istemiyorum."
Yeni anayasa tartışmaları
Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, toplumun özgürlükçü bir anayasa istediğini dile getirdi.
Darbe döneminde çıkan yasaların, darbe hukukunun ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye özgürlükçü bir demokrasinin gelmesi gerektiğini belirtti.
Samimi olarak toplantılara katılıp, düşüncelerini savunacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bir kişinin kişisel beklentileri üzerine yeni bir dünya inşa edilmesine" ise asla izin vermeyeceklerini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "AK Parti'nin değerli Genel Başkanı'na açık çağrıda bulunuyorum; siz bu ülkede özgürlükçü bir demokrasi istiyorsanız, gelin darbe hukukunu tamamen değiştirelim. Anayasa da darbe hukukun bir parçası, bunları değiştirebilirsek, demokrasiyi getirmiş oluruz" dedi.
Kılıçdaroğlu, yeni anayasa ve değiştirilmesi gereken yasaları anımsatarak, 12 Eylül döneminde DGM'lerin bulunduğunu, pek çok idamın altına imza atıldığını, bunun daha sonra, özel görevli sulh ceza mahkemesi haline getirildiğini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, yasanın, adının değiştiğini ancak darbeci ruhunun değişmediğini ifade ederek, bu darbeci ruhu değiştirip, ülkeye özgürlükçü, çoğulcu demokrasi getirilmesi çağrısında bulundu.
Darbe hukukunun kaldırılmasını istediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, darbe anayasasının, "basın hürdür sansür edilemez" dediğini aktararak, "Bugün basın hür mü? Az önce Kurultay Başkanı, Silivri Cezaevi'nden iki gazeteci arkadaşımızın mektubunu okudu. Özgür olsaydı, doğru haber yaptılar diye zindanlarda olur muydu? Basın özgür değil demek ki" diye konuştu.
"Patronlu başkanlık sistemi"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, darbe hukuku dedikleri anayasa ve yasaları birlikte ele alıp, eş zamanlı değerlendirdiklerinde, darbe ve darbe hukukundan kurtulmuş olacaklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim çağrımı kabul ederse, bu sözümü geri alacağım. Onların niyeti darbe hukukunu kaldırmak değil. Onların niyeti, darbe hukukunu tahkim etmek. 'Bu yetmiyor bize, başkanlık sistemini getireceğiz' diyorlar. Nasıl başkanlık, ABD'deki gibi mi? Nasıl başkanlık sistemi istiyorlar, patronlu başkanlık sistemi istiyorlar. Buna asla izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin. Ne oldu da patronlu başkanlık sistemi istiyorlar? Bir ülkenin rejimini, tarihi, siyasi, sosyolojik koşulları belirler. ABD'de başkanlık sistemi, Almanya'da parlamenter sistem varsa, oranın tarihine, kültürüne bakacaksın. Biz 2. Meşrutiyet'ten bu yana parlamenter sistemi benimsemiş ülkeyiz. Osmanlı diyorlardı, Osmanlı'da da parlamenter sistem vardı, neden Osmanlı'nın parlamenter sistemini reddediyorsun? Bunların niyeti patronlu başkanlık sistemi getirmek. Bir kişi emredecek, herkes gereğini yapacak. Buna izin vermeyeceğiz, mücadelesini yapacağız. Mısır'daki sağır sultan da kaçak sarayda oturan zat da duysun."
"Arka bahçesi gibi çalışıyor"
Türkiye'de parlamenter sistemin, 12 Eylül darbe hukuku nedeniyle sağlıklı çalışmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, sağlıklı çalışması için 12 Eylül darbe hukukunun ve Siyasi Partiler Yasası'nın değişmesini isteyerek, lider sultasına son verilmesi gerektiğini kaydetti.
Vatandaşlara, "Milletvekili seçtiğinize mi inanıyorsunuz, yoksa liderler masalarında oturup, milletvekili adını yazıp, oy pusulasını yazıp bunlara oy vereceksiniz mi diyor?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, milletin vekilini, milletin seçmesini savunduklarını anlattı.
Kılıçdaroğlu, "Hem milli irade diyeceksin hem ona güvenmeyeceksin, milletvekili listesini dayatacaksın. Bu doğru değil" dedi.
Yasama organı, parlamentonun, bir anlamda yürütme organının, Bakanlar Kurulu'nun arka bahçesi gibi çalıştığını öne süren Kılıçdaroğlu, bunun doğru olmadığını, milletvekilinin parlamentoda özgür iradesini kullanamamasının, bu tabloya yol açtığını, milletvekilinin, "Acaba elimi kaldırıp düşüncemi açıklarsam, genel başkan bir dahaki seçimde çizer mi" diye düşündüğünü ifade etti.
Eski AK Parti Milletvekili Tülay Bakır'ın, "Parlamentoda görev yaptığım süre içinde Meclis'e gelen yasalarda iktidar milletvekili olarak hiçbir rolüm yok, sadece elimi kaldırmaktan başka" şeklinde bir açıklaması olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu milletvekilinin, doğruyu söylediği için listeye konulmadığını savundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, bunun, parlamentonun saygınlığına gölge düşürdüğünü, buna izin vermemeleri gerektiğini belirtti.
"4 maddenin anlamı bu"
Darbe hukukundan birinin yüzde 10 seçim barajı olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, bunun kaldırılmasını talep etti.
Kılıçdaroğlu, darbe hukukunun güçlendirilip, makul şüphenin getirildiğini ifade ederek, "12 Eylül darbe yasaları bile bunu yapmaya cesaret edemedi, bunlar yaptı" değerlendirmesinde bulundu.
Gençlerin, bu ülkenin geleceği, umudu olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Sizi onlar potansiyel suçlu görüyor, biz başımızın tacı görüyoruz" dedi.
Düşüncelerini açıklayan akademisyenlerin tek tek gözaltına alındığını belirten Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Nasıl oluyor da bu insanların kapılarına polisleri gönderip gözaltına alıyorsunuz? İçeriğine katılmayabilir, desteklemeyebilirsin, bizim de katılmadığımız yönleri var ama insanlar düşüncelerini özgürce dile getirmeliler. Üniversiteler her türlü düşüncenin özgürce dile getirdiği kurumlardır. Sevgili Peygamberimiz, 'İlim Çin'de de olsa gidin, öğrenin' diyor. Diktatör bozuntusu diyor ki 'devletin ekmeğini yiyip devlete düşmanlık edenler' lafa bakın. Erdoğan'a sormak istiyorum, devletin ekmeğini yiyip, aile boyu devletin bütün imkanlarından yararlananlar, devleti soyarken acaba neyi düşünüyorlardı? Oturduğun yer devleti soyma makamı değildir. Bu kara leke senin alnındadır ve hiç silinmeyecektir. Bir devlet, darbe hukukundan arınacaksa toplanan her kuruşun hesabını vermek zorundadır. Onun için bu düzen değişecek. Bu düzeni biz mübarek ellerimizle değiştireceğiz. 'Benim servetim sadece bu yüzükten ibaret' diyordu. Bırakın yüzükleri, dünyanın en zengin liderlerinden. Nasıl götürdün bu malı, bunun hesabını sormak zorundayız."
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş maddeleri olan Anayasa'nın ilk 4 maddesinin, kendilerinin kırmızı çizgileri olduğuna vurgu yaparak, şehit kanıyla, gözyaşıyla bu devleti kurduklarını, birilerinin altın tabakta lütfetmediğini, 4 maddenin anlamının bu olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, ilk 4 maddenin iradesinin, mandayı reddeden, bağımsız Türkiye'yi kuran irade olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, dış politikanın milli menfaatler, toplumsal çıkarlar üzerine inşa edilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Türkiye'nin geçmişte Rusya, Irak, Suriye, Libya, Mısır gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirmesine itiraz etmediklerini, yerinde kararları desteklediklerini belirten Kılıçdaroğlu, ancak iktidarın yanlış dış politikasının tüm bu ülkelerle olan ilişkileri olumsuz noktalara taşıdığını savundu.
İktidarın dış politikada dostlarını arkadan hançerleme gibi bir özelliği olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, dış politikanın iç politika malzemesi yapılamayacağının altını çizdi.
Türkiye'nin AB ile ilişkilerine de değinen Kılıçdaroğlu, "Buradan açıkça söylüyorum; AB ile uyum yasaları parlamentoya geldiğinde hiçbir yasaya itiraz etmedik, koşulsuz destek verdik. Çünkü biz de Türkiye'nin uygar bir dünyanın parçası olmasını istiyoruz" diye konuştu. - "Dış politikada macera Suriye ile başladı"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 2013 yılında yazdığı bir makalede "komşularla sıfır sorun" anlayışını ortaya koyduğunu, bunun kendilerinin de kabul ettiği bir yaklaşım olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ancak Suriye'deki gelişmelerin ardından "dış politikadaki maceranın başladığı" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, "Suriye sınırımız yol geçen hanına döndü. 'Esad'ı devireceğiz' dediler, 'Emevi Camisi'nde namaz kılacağız' dediler. Süleyman Şah Türbesi'ni taşımak zorunda kaldılar" dedi.
CHP'nin, iktidarı Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklememesi yönünde uyarılarda bulunduğunu, ancak bu uyarıların dikkate alınmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "70 ilden militan Türkiye'den Suriye'ye ve Irak'a gidiyor. 70 ilde IŞİD nasıl taban tutuyor? Bu ülkeyi kim yönetiyor? Ve bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı neden IŞİD terör örgütünün yaptıklarının Müslümanlık olmadığını, masum insanların öldürülmesinin Müslümanlık olmadığını neden anlatmıyor? 'Efendim bir sefer anlattık', her gün anlatacaksınız, her gün söyleyeceksiniz" diye konuştu.
Türkiye'nin Suriye politikasının mağdurunun Türkler ve oradaki Türkmenler olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Bu kadar boyumuzu aşan işlere karışacağımıza Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' lafı sizin neyinize yetmiyor?" sorusunu yöneltti.
Dış politikanın iç politika malzemesi yapılamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, iç politikada kavga edenlerin yarın ülke çıkarları doğrultusunda yine yan yana gelebileceklerini, ancak dış politikadaki düşmanlıkların kuşaktan kuşağa sürme tehlikesi olduğunun altını çizdi.
"Nerede sorun varsa çözüm CHP'dedir"
Konuşmasında CHP'ye yönelik eleştirilere de yanıt veren Kılıçdaroğlu, "CHP çözüm üretmez sadece eleştirir" diyenlere seslendi. CHP'nin seçim bildirgelerinin ve vaatlerinin iktidar tarafından kopyalanarak hayata geçirilmeye çalışıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Nerede sorun varsa çözüm CHP'dedir" dedi.
Kılıçdaroğlu, vatandaşlardan kendisine mektup yazarak her soruna ilişkin ürettikleri çözüm önerilerini sorabileceklerini anlatarak, bu mektupların tümünü yanıtlayacağını söyledi.
Taşeron işçiliği, asgari ücreti, mevsimlik işçileri, özgürlükçü bir demokrasiyi, çiftçinin, emeklinin, memurun sorunlarını dile getirenin CHP olduğunu, çözüm önerilerini de ortaya koyduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Bakın kurultayımızın adı demokrasi, değişim ve kardeşlik kurultayı. CHP en büyük değişimleri bu ülkeye getiren partidir. Değişerek, değişimleri getirdi" değerlendirmesinde bulundu.
"Bedeli ne kadar ağır olursa olsun, bu ülkeye demokrasiyi ölümüne getireceğiz"
Kılıçdaroğlu, "Bedeli ne olursa olsun bu ülkeye özgürlükçe demokrasiyi mutlaka getireceğiz. Bizi tutuklayabilirler, gözaltına alabilir, dokunulmazlığımızı kaldırabilirler. Ne yaparlarsa yapsınlar, bedeli ne kadar ağır olursa olsun, bu ülkeye demokrasiyi ölümüne getireceğiz" diye konuştu.
CHP'nin elitlerin partisi değil, çöpten kağıt toplayandan, sanayicisine kadar çok farklı kesimlerden insanı buluşturan bir kitle partisi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Biz halkın partisiyiz. Biz herkese kucak açarız, bizim ilkelerimizi, düşüncelerimizi benimseyen herkese kucak açarız. Tek koşulumuz var; kul hakkı yiyenlere bu partide yer yok" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin hiçbir zaman darbeyi ve darbecileri savunmadığını, darbelerden en fazla zarar gören parti olduğunu kaydederek, darbe hukukunun biran önce ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu, sana açık net bir çağrı yapıyorum; darbe hukukunun arkasına saklanma, darbe hukukun arkasına saklanan adam darbe hukukunu kafasından atmamış adamdır" dedi.
CHP'nin geri dönerek mağduriyet edebiyatı yapan bir parti olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, yüzlerini arkaya değil, geleceğe döndüklerini, vizyonu ve ufku olan bir siyasi yapı olduklarını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, ibadeti siyaset için değil Allah için yaptıklarını söyledi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Genelkurmay Başkanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığını aynı gün kurduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin, dünyanın en önemli okullarından birisi olduğunu söyledi.
İmam hatip okullarını CHP'nin kurduğunu belirten Kılıçdaroğlu, inançları siyasete alet etmenin dine saygısızlık olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Kapalı kapılar ardında bize yapılan bu iftiraları Allah'a havale ediyoruz, böyle bir şey olamaz" diye konuştu.
Kocatepe Cami'nin tarihine bakıldığında, burada da CHP'nin yer aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu konularda kafalarında soru işareti olan vatandaşların kendisine yazmasını, her türlü soruya cevap vereceğini kaydetti.
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelen laikliğin, CHP için önemini vurgulayan Kılıçdaroğlu, devletin, vatandaşın dini, kimliği, yaşam tarzı ne olursa olsun eşit hizmet etmesi gerektiğini bildirdi.
Laikliğin, inançların güvencesi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Buradan bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, sevgili vatandaşlarım, kardeşlerim, 'Ben ibadetimi özgürce yerine getiremiyorum' diyorsan, birisi sana engel çıkarıyorsa gel kapım açık, senin yanına düşeceğim, ibadetini özgürce yapıncaya kadar seninle beraber mücadele edeceğim" dedi.
"Bu yemini niye ettin"
Cumhurbaşkanını halkın seçtiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Anayasa'nın 101. maddesinin cumhurbaşkanının niteliği ve tarafsızlığı üzerine olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanlarının "tarafsızlıkla" görev yapacağına dair "namusu ve şerefi" üzerine yemin ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, namus ve şeref kavramının toplumda çok önemli bir değere sahip olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'ye yönelik sözlerine atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
"Dün yine bize sataşmış. Şimdi ben yine Sayın Erdoğan'a hatırlatıyorum, senin için şeref ve namus ne anlama geliyor? Oturacaksın bunun hesabını vereceksin. Tarafsızlığını korumazsan her gün, her dakika, her saniye namus ve şeref kavramını sana hatırlatacağım. Soruyorum, sen, namus ve şereften neyi anlıyorsun? Sen bu yemini niye ettin? Bütün milletin önünde yemin ettin namusun ve şerefin üzerine, tarafsız davranacağına. Ya tarafsızlığını adam gibi korursun ya da bu lafları ağırlaştırarak devam ettireceğim, ta ki seni susturuncaya kadar. Sen bir de dindar geçiniyorsun, ona göre sadece o dindar, başkalarının dini imanı yok. Sen namus ve şerefini çöp sepetine atabilir misin? Ya tarafsızlığını koruyacaksın ya ben bu lafları edeceğim. Sayın Davutoğlu beni eleştirebilir, hiçbir sorunum yok, ben de cevabını veririm, takdir millete ait. Ama namusu ve şerefi üzerine tarafsızlık yemini etmiş birisi tarafsızlığını bozarsa ona namus ve şerefin ne olduğunu ben hatırlatırım."
"Huzur içinde yaşamak istiyoruz"
Bütün amaçlarının Türkiye'de barış içinde, özgürce yaşanması, adaletin olması, herkesin karnının doyması olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, hiçbir ayrım yapmadan, doğusu, batısı, kuzeyi ve güneyiyle, hep beraber huzur içinde yaşamak istediklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye demokrasiyi ve adaleti getireceklerini ifade etti.
Konuşmasının sonunda, kurultaya katılanları ayağa kaldıran Kılıçdaroğlu, "Ankara'dan Hakkari'ye, Diyarbakır'a, Mardin'e, İstanbul'a, Muğla'ya, Rize'ye, Samsun'a, Kilis'e, Yozgat'a, Çankırı'ya, Sivas'a, Çorum'a, Uşak'a, Tekirdağ'a, Kırklareli'ne selam olsun, selam olsun Türkiye" sözlerini salonu dolduran partililere tekrarlattı.
Kılıçdaroğlu daha sonra partilileri selamlayarak kürsüden ayrıldı.