HABER

CHP ile MHP milletvekilleri arasında tartışma

Meclis Genel Kurulu'nda bütçe mesaisi tartışmalarla devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin görüşmeleri sırasında tansiyon yükseldi. CHP ile MHP arasında başkanlık sistemi tartışması yaşandı.

 CHP ile MHP milletvekilleri arasında tartışma

CHP Ankara Milletvekili Haluk Koç, Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, bazı ülkelerde demokrasinin tanıdığı temel hak ve özgürlükler kullanılarak sandıktan iktidar olarak çıkanların, daha sonra kendilerini oraya getiren temel hak ve özgürlükleri adım adım budayarak, ortadan kaldırarak sandıktan bir daha çıkmamak gibi bir sorunun olmayacağı bir ortamı sağladıklarını söyledi.

Koç, "Şimdi, birilerine bir siyasi görev verilmiş gibi başkanlığın peşinde koşan bir siyaset tarzı Türkiye'de geliştirilmeye çalışılıyor. Onların eski söylemlerine bakıyoruz. Eski söylemleriyle çelişen tavırlar siyaseti her zaman için güvenilir kurumların en sonunda gösteriyor Türkiye'de." diye konuştu.

AK Parti sıralarına dönen Koç, "Aslında yaptığınız tüm eylemlerinizden, hukuk dışılıklarınızdan, sergilediğiniz usulsüzlüklerden ve yolsuzluk iddialarından gerçekten korkuyorsunuz. Gerçekten huzursuzsunuz, tedirginsiniz. En çok da birbirinizden korkuyorsunuz, acaba Pandora'nın kutusu açılır da nasıl birbirimizin kuyruğundan birbirimizi tutarız diye tedirginsiniz. Türkiye'ye iyilik yapmıyorsunuz. Bu tavır, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü savunabilecek bir tavır değil." diye konuştu.

Koç'un konuşmasının ardından sataşma gerekçesiyle söz alan MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, "Şu an fiili durumun en önemli müsebbiplerinden birisi Anayasa'daki cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğuna ilişkin düzenlemelerdir. Önümüzdeki günlerde gelecek olan anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanına belli bir konuda hukuki ve siyasi sorumluluğun getirilmesi halinde anayasal olarak da bu fiili durumun sona erdirilmesi imkanı da olacaktır. MHP, sadece kendi ilkelerini, doğrularını uygulayan bir partidir. Yoksa o kaos hali devam etsin diyorsanız o zaman söyleyecek sözlerimiz olacak." dedi.

MHP'nin çok partili, demokratik hukuki parlamenter sistemden yana olduğunu vurgulayan MHP'li Akçay, "Ortada bir kaos var mı? Var. Fiili durum var mı? Var. Hukuki duruma çekilmesi gerekiyor mu? Çekilmesi gerekiyor. Bu tartışmaları hukuki ve anayasal zeminde önümüzdeki günlerde daha da tartışacağız." diye konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı da sandığa hep birlikte sahip çıkılması gerektiğini söyledi.

"Halk seçmeye başladığında artık cumhurbaşkanı siyasi bir kişiliktir. Siyasete, her şeye ilişkin görüşlerini açıklama durumundadır." diyen Bostancı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da her konuda görüşlerini açıklayabileceğini belirtti.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, MHP'nin rektörlük seçimleriyle ilgili düzenlemede takındığı tavrı tebrik ederek, "O gün rektörlük önerisiyle ilgili ne geldiyse bugün anayasa paketine o konmuş durumda. O gün sayın Akçay, 'Fevkalade sorumlu durumdur, ancak diktatörlüklerde olacak durumdur, bunu kabul etmek mümkün değildir, bu önerge çekilmeli.' derken hepimizin alkışını almıştır. Ama bugün partilerinin kabul ettiği metinde rektörlük atamasında aynı madde yer alıyor. Bugünkü fiili durumun adını CHP olarak şöyle koyuyoruz; birileri demokrasimize tecavüz etti, şimdi diyorsunuz ki demokrasiyi tecavüzcüsüyle evlendirelim ve affedelim onları. Bunu yapmamız mümkün değil." değerlendirmesinde bulundu.

"BİRLİK RUHU TEKRAR CANLANDIRILMALI"

CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl de TBMM Başkanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Meclis çalışanlarının 4 farklı statüde çalıştığını belirterek, çalışanlar arasında iş barışının bozulduğunu öne sürdü.

Parlamento çalışanlarının işsiz kaldıklarında işsizlik maaşı alamadıklarını, danışmanların hiçbir güvenceleri olmadığını anlatan Bingöl, Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın adı kullanılarak çalışanlara yandaş bir sendikaya geçmeleri konusunda baskı yapıldığını, bu konuda açıklama beklediğini, gerekli açıklama olmaması halinde baskı yapan bürokratların isimlerini açıklayacağını söyledi.

Bingöl, 15 Temmuz sonrası oluşan birliktelik ruhunun tekrar canlandırılması gerektiğini, bu konuda AK Parti'ye büyük görev düştüğünü kaydetti.

Meclis Başkanı Kahraman'ın milletvekillerinin ve parlamentonun itibarını koruyamadığını savunan Bingöl, şöyle konuştu:

"Sayın Meclis Başkanı başka şeylerle meşgul. Sayın Meclis Başkanı ne yapıyor? 23 Nisan'da çocuklarımızın burada resepsiyon yapmasını engelliyor. 'Laiklik Anayasa'dan çıkarılsın.' diye çok engin özdeyişlerde bulunuyor, son günlerde de Sayın Meclis Başkanı, Atatürk'ün resimlerini değersiz yerlere asmakla meşgul."

CHP'li Bingöl'ün konuşmasından sonra söz alan TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın, Bingöl'ün Meclis Başkanı Kahraman ile ilgili haksız ve yersiz açıklamalarda bulunduğunu belirtti.

Kahraman'ın görevinin hakkını sonuna kadar verdiğini, Meclisin ve milletvekillerinin itibarını koruduğunu ve bu görevin sadece Meclis Başkanına düşmediğini anlatan Aydın, "Her birimiz milletvekili itibarını korumak zorundayız. Kullandığımız söylemler, ifadeler, milletin iradesiyle ilgili konuştuğumuz tüm kelam, vekil ve meclis itibarı için önemlidir." diye konuştu.

"15 TEMMUZ'DA MECLİS'İN AÇILMASI TALİMATINI KAHRAMAN VERDİ"

Ahmet Aydın, 15 Temmuz gecesi Meclisin açılması talimatını Kahraman'ın verdiğini anımsattı.

Oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Bahçekapılı da "Bu Meclis, Kurtuluş Savaşı esnasında kurulmuş, 15 Temmuz gecesini yaşamış Meclis'tir. O geceyi burada olanların unutmayacağına inanıyorum. Meclisin itibarını korumak zorundayız, bu kürsü itibarı korumak için en önemli araçtır. Sorunların diyalog yoluyla çözülmesinden yanayım. Kullandığımız dilin daha yapıcı olmasını rica ediyorum." dedi.

CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan da 15 Temmuz sonrası ihraç edilen yargı mensuplarının oranının yüzde 23,4'e ulaştığını, Türkiye'deki her 4 hakim ve savcıdan birinin meslekten ihraç edildiğini ve Yargıtaydaki dosya sayısının 1,5 milyonu aştığını söyledi.

Mavi Marmara olayında Türk yargısının kendi hükümranlık hakkından vazgeçtiğini ve bunun da TBMM eliyle sağlandığını savunan Aldan, Mavi Marmara olayındaki sanıkların toplam hapis cezasının 18 bin 32'şer yıl olduğunu anımsattı.

Aldan, "Ne yazık ki bu Meclisin aldığı bir kararla, dolaylı bir afla, çünkü uluslararası anlaşmalara karşı Anayasa Mahkemesine başvurulmadığından, bu insanlar affedilmiştir. Bu, Türk hukuk tarihi adına kara bir lekedir. Benim için uluslararası anlaşma, ülkeler arasındaki ilişkilerin hiçbir önemi yoktur. 10 tane Türk vatandaşını göz göre göre öldürenler serbest kalmıştır. Bunun vicdan muhasebesini herkes yapmalıdır." dedi.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in "Birinci Dünya Harbi'nden bu yana en zor dönemimizi yaşıyoruz" dediğini ifade eden Aldan, "Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak, ben onu ekonomik olarak algılıyorum. Demek ki İkinci Dünya Savaşı'ndan daha zor durumdayız, demek ki 70 sente muhtaç olduğumuz dönemden daha zor bir durumdayız, demek ki ülkemiz 2001 krizinden de daha zor bir sürece girmektedir. Şunu öneriyorum: Lütfen başkanlığı bir tarafa bırakın. Başkanlık ekonomide popülizmi beraberinde getirecektir, bu ülke daha çabuk zor durumlara ve batma noktasına gelecektir. Bu ülkenin daha önemli sorunları vardır." diye konuştu.

"SADECE BİR GRUBUN MÜLKİYET SORUNUNU ÇÖZEBİLMİŞSİNİZ"

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra el konulan arazilere değinerek, Başbakan Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin FETÖ'cülerden alınan arazileri kast ederek "Vatan topraklarına el koyduk." dediğini anımsattı.

Bakan Özhaseki'ye bin 142 "vatan toprağının" nerelerde olduğunu sorduğunu ifade eden Bingöl, FETÖ'nün 110 yurduna çeşitli bakanlıklar tarafından geçmişte destek verildiğini, yurtlara verilen arsalarla desteğin devam ettiğini, FETÖ mensuplarına 105 vakıf, 934 okul, 17 sendika, 17 üniversite, 42 hastane, çok sayıda AVM, rezidans gibi onlarca rant alanlarının AK Parti'nin desteğiyle açıldığını savundu.

Tekin, "Siz vatandaşımızın mülkiyet sorununu çözeceğiz.' derken sadece bir grubun mülkiyet sorununu çözebilmişsiniz, o da darbe yapan FETÖ'nün mülkiyet sorunu. 81 ilin tamamında bunları görebilirsiniz. Arsalar tahsis edilmiş, imar uygulamaları yapılmış, yetmemiş yapımı konusunda çeşitli kurumların katkıları olmuş." dedi.

FETÖ'nün okullarının isimlerine dikkati çeken Tekin, "Bakın, birçok siyasetçinin annesinin, babasının o okullara, o vakıflara, o dershanelere isimleri verilmiş. Niye veriliyor yani neden CHP, MHP, HDP'deki milletvekillerinin ailelerinin, annelerinin, babalarının isimleri bu okulların üstüne yazılmıyor da sizinkiler yazılıyor?" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da Kamu Denetçiliği Kurumuna Türkiye'de ihtiyaç olup olmadığını sorarak başladığı konuşmasında, demokratik hukuk devletlerinde böyle kurumlara ihtiyaç bulunduğunu, çünkü bu kurumların iktidarı uyararak, kamu denetiminde bulunduğunu anlattı.

Türkiye'de kamu denetçilerinin tarafsız olmadığını, kanuna karşı hileli bir şekilde seçildiklerini iddia eden Tanal, Kamu Denetçiliği Kurumunun iktidarı uyaran kararları bulunmadığını savundu. Tanal, Kamu Denetçiliği Kurumunun görevini yerine getirmediğini, işlevsiz bir kurum olduğunu öne sürdü.

"DİYANETTEN BİR TANE SES GELDİ Mİ"

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu da Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Başkanlığın sadece bir mezhebe hizmet ettiğini belirterek, bunu eleştirdi.

Bütçenin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in "Biz sahih İslam'ın peşindeyiz." dediğini anımsatan Bekaroğlu, "Diyanet İşleri Başkanlığına ve bu ülkenin ulu hocalarına soruyorum: Esas nerede? İslam'ın özü dediğimiz şey nerede, bunu soruyorum. Siz, zaman zaman hutbelerde, vaazlarda başka şeylerde ahlaktan da söz ediyorsunuz, İslam ahlakından da söz ediyorsunuz ama yanınızdaki örneklerden hiç söz ediyor musunuz? Kul hakkından, kibirden, israftan, iltimastan, kayırmacılıktan söz ediyor musunuz?" dedi.

Türkiye'deki iş kazalarını, taşeron işçileri hatırlatan Bekaroğlu, şöyle devam etti:

"Bu ülkede kasım ayında 190, 2016'nın on bir ayında bin 816 işçi iş kazasında, iş cinayetinde öldü gerekli tedbirler alınmadığı için, denetleme yapılmadığı için. Diyanetten bir tane ses geldi mi? Peygamberin bin dört yüz sene evvel kaldırmış olduğu kölelik var. Peki, Diyanet İşleri Başkanlığı, bir tane hoca çıkıp bu konuda bir şey söyledi mi? Kentler yağmalanıyor, dağlar, vadiler yağmalanıyor, meralar yağmalanıyor; gelecek kuşakların mirası, gelecek kuşakların emaneti yağmalanıyor bir gün bir tane Diyanet görevlisi, hoca, ilahiyatçı çıktı bir şey dedi mi? Bunlar yanlıştır dedi mi?"

"Ey yeşil sarıklı ulu hocalar, niçin bütün bunları bize söylemiyorsunuz, suçlusunuz, sorumlusunuz." diyen Bekaroğlu, bütün İslam coğrafyasının hocalarına seslendiğini belirterek, "Yeşil sarıklı ulu hocalar, siz eğer iktidarların önünde eğilmemiş olsaydınız, İslam coğrafyasında insanlar birbirleriyle boğazlaşmazdı, çocuklar öldürülmezdi. Ey, yeşil sarıklı ulu hocalar, sorumlusunuz, sorumlu, bunun hesabını Allah'a vereceksiniz." diye konuştu.

"ÖNEM VERSEYDİNİZ O PROGRAMLARI YASAKLARDINIZ"

CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel de RTÜK'ün bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, RTÜK'ün sansür kurulu haline geldiğini savunarak, 2015'te 44 kez yayın yasağı getirildiğini söyledi.

Sertel, "Tecavüzü önleyemiyorsunuz yayın yasağı getiriyorsunuz, terör olayı oluyor, terörü önlenemiyor ama yayın yasağı getiriliyor. Adana'da Valilikte patlama oluyor daha televizyon kanalları oraya ulaşmadan RTÜK ve Hükümet olayı yasaklıyor. Yasakçı bir zihniyetle sorunların üstesinden gelmeniz asla mümkün değil." dedi.

Hükümetin ahlaka önem vermediğini öne süren Sertel, "Önem verseydiniz RTÜK'le bütün gün evlilik programları diye yayınladığınız saçma sapan ve manken artıklarının çıkarılıp bir dizayn içerisinde Türk toplumuna sunulmasını ahlaka aykırı bulur ve o programları yasaklardınız. Ama o programlar sizin işinize geliyor ve o toplumun sorunlarının konuşulması yerine kim kimle, ne yapıyor, kim kimi gözetliyor, gözetleme evinden evlilik evlerine Türkiye'yi çevirdiniz." ifadesini kullandı.

En Çok Aranan Haberler