HABER

CHP İstanbul adayı kim olacak? Flaş açıklama: Salı günü belli olacak

Yerel seçim için İYİ Parti ile ittifak kararı alana CHP'de 'İstanbul adayı kim olacak? sorusunun yanıtı netleşmeye başladı. Kulisler Ekrem İmamoğlu isminin kesin olduğu konuşulurken, Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı 'Salı günü toplantı sonrasında Sayın Seyit Torun’dan parti meclisinde hangi illerin konuşulduğunu, hangi ilçelerde adaylaşmaların gerçekleştiğini duyarsınız. Yüzde yüz demiyorum ama büyük ihtimalle bu Salı İstanbul da belli olur' dedi.

CHP İstanbul adayı kim olacak? Flaş açıklama: Salı günü belli olacak

Habertürk'ten Kübra Par, CHP Parti Örgütü ve Örgüt Yönetiminden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı'yla konuştu. 31 Mart'ta yapılan yerel seçimler hakkında konuşan Salıcı İstanbul adayının Salı günü açıklanabilceğini duyurdu.

İYİ Parti ile yapılan ittifak görüşmelerinde neler yaşandığını da anlatan Salıcı, İzmir, Ankara adayları; Deniz Baykal ve Muharrem İnce'yle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Kübra Par'ın Oğuz Kaan Salıcı ile yaptığı röportaj şöyle;

Hayırlı olsun. Kuruldu mu kurulacak mı derken İYİ Parti ile ittifakı kurdunuz. “Galiba olmayacak bu iş” dediğiniz anlar oldu mu?

Evet, oldu. Öyle bir an oluyor ki istenen şeyi bizim kabul etme şansımız yok. “Böyle bir ihtimal yok, ben bunu genel başkana dahi götüremem” dediğiniz anlar oluyor. Bunlar en zor zamanlar. Karşı tarafın kendince ısrarcı olduğu zamanlar, yerler oluyor. Sıkıntılı sonuç yaratacağını bildiğimiz ya da kabul etsek dahi onların sonuç alamayacağını düşündüğümüz anlar meydana geldi yani.

Düğüm nasıl çözüldü?

Bu tür görüşmelerde nihai olarak liderler karar verir. Nitekim öyle oldu, sonuçlandığında Sayın Akşener, yanında bir heyetle CHP’ye geldi. Sonra genel başkanlığa çıktı ve bunun olumlu sonuçlandığına dair beraber bir açıklama yaptılar.

İYİ Parti ile ilişkileri Bülent Tezcan yürütüyordu, neden görev değişikliği oldu da siz geldiniz? Bülent Tezcan’ın İYİ Parti’ye zorluk çıkardığı iddiaları gündeme geldi…

Bülent Bey görüşmeleri yürütürken ben o sürecin içinde değildim, dolayısıyla tam olarak ne yaşadıklarını bilmiyorum. Bu süreçlerde bu tip durumlar kaçınılmaz; bizim de zorluk yaşadığımız dönemler oldu, Bülent Bey de yaşamıştır. Ama sonuçta genel başkanın oluruyla ben görevi devraldım ve devam ettim.

Koray Aydın zor bir müzakereci miydi?

Evet, Koray Aydın zor bir müzakereci.

Genel seçimlerden hemen sonra İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, “CHP ile seçimde ittifak yapmamız hataydı” dedi. Daha sonra İYİ Parti’li başka temsilciler de aynı çerçevede açıklamada bulundu. Onların bu sözleri size kırıcı gelmiş miydi?

Bana kırıcı gelmedi ama “Bugün yapmış olduğumuz işbirliği kendilerine kırıcı geldi mi?” diye onlara sorarım.

Peki, o sözlere rağmen ittifak yapıyor olmanız, “Siyasette sonuç itibariyle pragmatik çıkarlar önemlidir” sözünü doğrular mı?

Partilerin karar mercileri önemlidir. Partilerin içinde son sözü genel başkanları söyler. Sayın Meral Akşener’in ağzından, “CHP ile 24 Haziran’da yapılmış ittifak keşke olmasaydı” diye bir ifade duymadık, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ağzından da duymadık. İyi ki de duymadık. Gelmiş olduğumuz noktada, iki siyasi parti daha birkaç gün önce el sıkışarak yerel seçimlerde de bir işbirliği sürecini başlattılar. Siyasi partileri bağlayan, siyasi partilerin kurullarından çıkan kararlar ve siyasi partilerin davranışları ve beyanlarıdır, biz de buna göre davranıyoruz.

"MANSUR YAVAŞ GENEL BAŞKAN’IN TAKDİRİDİR"

İttifak sürecinde düğümün hep Ankara olduğu konuşuldu. Ankara düğümü nasıl çözüldü?

Aslında sadece Ankara değildi, biz bir genel çerçeve konuştuk. 21 il üzerinde bir işbirliği imkânı açıklandı ve bu 21 ilin içinde Ankara, İstanbul ve İzmir yer alıyor. Aynı zamanda CHP’de halihazırda belediyesi olan 6 büyükşehir ve bazı başka büyükşehirler, işbirliği safında CHP’nin aday çıkaracağı iller oldu. Konya, Kayseri, Trabzon, Samsun gibi bazı büyükşehirler de İYİ Parti’nin aday çıkaracağı iller oldu. Dolayısıyla bu tür süreçlerde illerin her biri tek tek konuşuldu, tartışıldı. Onun için, “Düğüm Ankara’da oluştu, diğer illerde çok kolay anlaşıldı” gibi bir durum söz konusu değil. Ankara’da kimin aday göstereceğinden, aday gösterecek partinin kazanma ihtimalinin ne olacağına dair her şey tartışıldı ama biz ısrarla isim konuşmadık. Çünkü bu tür süreçlerde isim konuşmaya başlarsanız, bütün iller ile ilgili isim konuşmanız gerekir.

Ankara özelinde isim konuşmadık demeniz kulağa pek inandırıcı gelmiyor çünkü asıl tartışmanın Mansur Yavaş’ın hangi taraftan aday olacağına dair yaşandığı yansıdı kulislere…

Mansur Yavaş benim işim değil, Sayın Genel Başkan’ın takdiridir. Kulislere çok şey yansıdı ve yansıyan şeylerin bir kısmının hiç konuşulmadığı daha sonra ortaya çıktı. Ankara kulisleri hareketlidir, birçok şey konuşulur. Bunların bir kısmı kurgudur, bir kısmı olmuştur ama öyle olmamıştır, kalan bir kısmı da olmuştur ama yanında da üç tane şey ile beraber olmuştur. O üç tane şeyi anlatmazsanız anlattığınız şey eksik kalır veya bir şey ifade etmez. Kulislere bu kategorilerin hepsinde bilgi sızdı. Biz ısrarla görüşmelerin görüşmeciler ve genel merkez arasında kalması gerektiğini basına da açıkladık, ketum da davrandık.

"Kulisler bizden sızmadı, karşıdan sızmış olabilir” mi diyorsunuz?

Karşıdan olabilir mi, olabilir. Başka kesimler bu görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını istemediği için bir şeyler varmış gibi davranmış da olabilir.

"YAVAŞ’IN CHP ÇATISI ALTINDAKİ BELEDİYECİLİK BAŞARISINDAN BAHSETME İMKANIMIZ YOK"

Mansur Yavaş’ı Kemal Bey istiyor, Meral Akşener ile de üzerinde anlaştılar ama MYK’daki herkesin içine sinmiyor… Tablo bu mu?

Meral Akşener ile Sayın Kılıçdaroğlu’nun anlaşıp anlaşmadığından haberdar değilim. Partide Örgüt ve Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’yım, eğer böyle bir durum varsa Sayın Genel Başkan bunu MYK toplantısına getirecektir.

MYK’da Mansur Yavaş’ı doğru aday olarak görmeyenlerin olduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet, olabilir. Ama bunu kimin neden böyle düşündüğünü bugün itibariyle bilme imkânım yok.

Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş konusunda MYK’yı ikna edebilir mi?

Sayın Kılıçdaroğlu’nun ikna yeteneği güçlü. Sayın Mansur Yavaş’ı mı, yoksa başka bir ismi mi getirir, onu bilmiyorum. Ama getirdiği isimle ilgili, öncesinde görüş alışverişinde bulunacaktır.

Parti kurmaylarınıza “İstanbul adayınız Ekrem İmamoğlu mu?” diye sorduğumuzda hemen “Olabilir” deyip başarılarını anlatıyorlar. Ama söz Mansur Yavaş’a gelince, hep orada durma, fazla yorum yapmama refleksi oluyor. Bu da Mansur Yavaş’a karşı parti içi muhalefetin bir yansıması mı?

Sayın İmamoğlu, uzun zaman Beylikdüzü İlçe Başkanlığı görevini yürüttü, daha sonra aday oldu ve belediye başkanlığını yüzde 51 oy ile kazandı. Belediye başkanlığını da AK Parti’li belediye başkanından kazandı. Ondan sonra da 5 yıl, tüm toplum kesimleri tarafından pozitif olarak algılanabilecek hizmetlerde bulundu. Şu andaki anketlerde de görüyoruz ki CHP’nin Beylikdüzü’ndeki oyu yüzde 51’in üzerinde. Bu bir başarı hikâyesidir. Ama Sayın Mansur Yavaş, CHP’den belediye başkanlığı yapmadı; böyle bir imkân olmadı. 2014 seçimlerinde belki kazansaydı, bugün itibariyle Mansur Yavaş’ın CHP çatısı altındaki belediyecilik başarısından bahsediyor olacaktık. Ama şu anda ondan bahsetme imkânımız yok.

İstanbul için sizin de adınız geçti, öyle bir ihtimal var mıydı?

Şu anda CHP Genel Başkan Yardımcısı’yım, bu göreve de çok yakın zamanda Sayın Genel Başkanımızın takdiriyle geldim. Eğer Sayın Genel Başkan görev verseydi giderdim ama benimle böyle bir şey konuşulmadı, ben de görevimin başındayım. Dolayısıyla bu da kulislerde konuşulan şeylerden.

Gönlünüzden geçti mi? “Olsa iyi yapardım” der misiniz?

Bana verilen her görevi iyi yaparım. Şu andaki çabam da şu an verilen görevi iyi yapmak.

"İYİ PARTİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPMAMIZ DOĞRU ÇÜNKÜ İKİ PARTİ ARASINDA GEÇİŞKENLİK VAR"

İttifak görüşmelerini yürütürken, “Cumhur İttifakı yeniden kuruldu. Biz de kuramazsak halkın gözünde bizim taraf başarısız gibi algılanır” baskısı hissettiniz mi?

Öyle bir baskı hissetmedim, çünkü bu bir yarış değil; “Cumhur İttifakı kuruldu, dolayısıyla bizim de kendimizi bir ittifakla bağlamamız gerekir” gibi bir durum olmaz. Bir iktidar partisi var ve bu parti 2014 seçimlerine girerken, şu anda ortağı olan parti muhalefetteydi. Bugün itibariyle iktidar partisi zayıflıyor, yanında bir ortağa ihtiyaç duyuyor, o ortak da gönüllü bir şekilde MHP ile Cumhur İttifakı olarak oluştu. “Yerel seçimlerde ittifak yapmayacağız” dediler, iki partinin grubunda da milletvekilleri gözleri parlayarak ayağa kalktı, elleri patlayana kadar alkışladı. Birkaç hafta sonra tekrardan başa dönüldü ve “Cumhur İttifakı’nı yapıyoruz” dediler. Bizim görüşmelerimiz belki de onları tekrardan bir araya gelmeye zorlamış olabilir. Türkiye’de şu anda ağır bir ekonomik kriz var. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne 24 Haziran’da oy veren seçmenlerin yerel seçimlerde AK Parti adaylarına oy vermesini çok mümkün görmüyorum. Oylarında bir düşüş olduğunu anketlerden de sahada yapmış olduğumuz çalışmalardan da görüyoruz. Muhalefete tanınmayan bir siyaset alanı var. Biz siyaset alanımızı genişletmek durumundayız, yerel seçimler de bunun için iyi bir fırsat. Yerelde alanınızı genişlettiğiniz zaman bunun genel siyasete etki etmemesi mümkün değil. Örneğin, CHP İstanbul’u alırsa, bunun genel siyasete çok büyük bir etkisi olacak. Yine CHP Ankara’yı alırsa ve elindeki 6 büyükşehiri 11’e çıkarırsa da genelde etkili olacak. Dolayısıyla, yerel seçim sürecini muhalefetin alan genişletmesi olarak görmemiz gerekiyor.

CHP’nin milletvekili seçimlerinde oy oranı düşmüştü. Bu düşen oyların çoğunun İYİ Parti’ye geçtiği analizleri yapıldı. Dolayısıyla, “Biz İYİ Parti ile ittifak yaparsak, en azından totalde kazanabiliriz” hesabı yaptınız mı? Yani AK Parti’ye yönelttiğiniz eleştiri tam olarak CHP için de geçerli değil mi?

Muhtelif hesaplar yaptık. 24 Haziran’da Millet İttifakı vardı, bir de CHP’ye oy veren veya vermeyen vatandaşlarımızdan, HDP baraj problemi yaşamasın diye oy veren vatandaşlarımız oldu. Ayrıca ilk defa seçimlere giren bir İYİ Parti faktörü vardı, bunu da görmek lazım. Eğer CHP’den İYİ Parti’ye oy geçişi olduysa, İYİ Parti ile işbirliği yapmak doğru bir şeydir, çünkü iki parti arasında bir geçişkenlik oluştuğunu gösterir. Yaptığımız şey siyasi olarak mantıklı.

Habertürk TV’de katıldığınız yayında 3 büyük şehirdeki adaylarınızı AK Parti’nin adayları belli olduktan sonra açıklayacağınızı söylemiştiniz. “CHP, siyasetini AK Parti’ye göre konumlandırıyor” eleştirilerine ne diyorsunuz?

Katılmıyorum. AK Parti, Ankara ve İzmir’i açıkladı, İstanbul’u açıklayamıyor, çünkü sıkıntıları var.

Sıkıntılarının sizinle bir ilgisi var mı?

Kendi içlerinden de kaynaklanıyor, CHP’nin nasıl bir aday açıklayacağını görmekle ilgili de sıkıntıları var. İki tane ithal aday açıkladılar; İzmir’deki adayları İzmirli değil, Ankara’daki adayları da Ankaralı değil. İstanbul öyle bir metropol ki İstanbul’da İstanbullu olanların sayısı çok az. Dolayısıyla orada yerli mi, değil mi tartışması çok olmaz. Ama Ankara’da olur. Sayın Özhaseki Ankara’da aday oldu, Yenimahalle’de bir toplantıya geldi, kendi mahallelileri “Sayın Başkanımız Ankara’ya hoş geldiniz” diye pankart astılar. Sayın Zeybekçi dışarıdan gelen bir aday; İzmir’in hassasiyetlerini, yerel durumunu yeterince bilmeyen bir aday. Bu pozisyon almaları gördükten sonra CHP’nin aday belirlemesi kadar anlamlı bir şey yok. Bu, AK Parti’ye göre aday belirlemek demek değil, biz AK Parti’den daha fazla aday açıkladık. Ama biz stratejiyi beldelerden, ilçelerden, metropollere doğru devam eden bir şekilde yürüttük, AK Parti sadece il belediye başkanlarını açıklıyor, geri kalanları açıklamıyor.

"KURULTAY İÇİN İMZA VEREN KİMİ İSİMLERİ DE YENİDEN ADAY GÖSTERDİK"

Peki, bu yerel seçim Kemal Bey için bir tür “sırat köprüsü” diyebilir miyiz?

Kılıçdaroğlu için diyebilir miyiz tartışmalı ama Sayın Erdoğan için bir sırat köprüsü olduğu kesin; İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i, büyükşehirleri kaybetmiş bir Erdoğan’ın o sırat köprüsünden geçme ihtimali çok yüksek görünmüyor. Biz kendi içinde tartışan bir partiyiz. 24 Haziran seçimlerinden sonra, Olağanüstü Kurultay talebiyle imza toplandı. Şu anda, o kurultay talebiyle imza veren belediye başkanı arkadaşlarımızdan bazılarının belediye başkan adaylığını tekrardan açıkladık. Bunu başka bir siyasi partide görmezsiniz; tasfiye ederler, gözünün yaşına bakmazlar, başarılı mıdır değil midir diye düşünmezler, parti içindeki pozisyonuna göre davranırlar.

Bu seçimde oylar düşerse CHP ne yapar?

Yerel seçimin kriteri oy değildir, sizin kazanmış olduğunuz belediye sayısıdır. AK Parti ile MHP bir araya gelip Adana’yı, Mersin’i kurtarmaya çalışıyorlar. Bir araya gelmiş olmalarına rağmen ikisini de kaybedecekler. Onlar bir araya gelmiş olmalarına rağmen CHP Antalya’yı kazanıyorsa, bu, onların kendi siyaset denklemini doğru kuramadığı anlamına gelir.

"CHP’NİN OYLARI YÜKSELİYOR"

CHP Genel Merkez kamuoyu araştırmaları yapıyor mu? Son seçime göre tablo nasıl?

“Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz?” araştırması yapılmıyor, çünkü bu bir yerel seçim. Yerel seçimde seçim çevrelerine dair araştırmalar yapılıyor. Örneğin, bir il ölçeğinde veya ilçe ölçeğinde yapılıyor. Dolayısıyla CHP, genel olarak CHP’nin oyunun ne olduğuna dair bir araştırma yapmıyor. Ama bize ulaşan araştırmalar var ve orada da görünüyor ki CHP’nin oyları yükseliyor.

"BAYKAL’IN DEDİĞİNİ YAPIYORUZ"

Deniz Baykal bir açıklama yaptı: “Genel Merkez’in cesurca aday belirlemesi gerekiyor. ‘Daha önce şöyle konuşmuş, daha önce şuraya imza vermiş’ diye bakmadan, nerede/kiminle kazanılacaksa o kişiler aday gösterilmeli. Bu, ezber bozar, parti içindeki kireçlenmeleri de önler” dedi

Katılıyoruz ve aynen onu yapıyoruz.

Baykal bu sözleriyle Muharrem İnce’ye mi işaret etti?

Sayın Baykal burada bir prensip işaret ediyor. Parti içindeki tartışmaları bir kenara bırakarak, kimin hangi süreçte nasıl tavır aldığını önemsemeden, halihazırda belediye başkanımızın kendi seçim bölgesindeki kabul oranına, vatandaşın ona gösterdiği ilgi alakaya bakarak adaylaştırma yapıyoruz. Parti içi meselelere takılırsak, bu, CHP’nin başarısına gölge düşürür.

“Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 30 oy almıştı, İstanbul’da ancak o kazanır” gibi yorumlar yapanlar var. Muharrem İnce İstanbul’da aday gösterilirse başarılı olacağını düşünüyor musunuz?

Sayın İnce, “Ben aday olmak istiyorum” demedi, “Ben ön seçim istiyorum, İstanbul’da ön seçim yapılmazsa adaylık talebinde bulunmayacağım” dedi. Nitekim, bir adaylık talebi de yok. Görünen o ki İstanbul’da bir eğilim yoklaması yapılmayacak.

Neden?

İstanbul’da eğilim yoklaması en son 1989 yılında yapıldı.

Eğilim yoklamalarını başka yerlerde yapıyorsunuz, İstanbul’da Muharrem İnce istedi diye mi yapmıyorsunuz?

2014 seçimlerine giderken İstanbul İl Başkanı’ydım. Muhalefette olduğumuz belediyelerin neredeyse tamamında, ilçelerde belediye başkanı adaylıklarıyla ilgili eğilim yoklaması yaptık. Bunların arasında 15 bin üyesi olan ilçe de vardı, 3 bin üyesi olan ilçe de. Bu, kategorik olarak, “Bir dönem yapıldı, başka bir dönem yapılmıyor” denecek bir şey değil. Bu dönemde de İstanbul’un bazı ilçelerinde eğilim yoklaması yapılabilir. Eğilim yoklaması yaptığımız iller var, halihazırda belediye başkanımız olan ve eğilim yoklaması yaptığımız yerler var. Kamuoyunu bunlar çok ilgilendirmiyor, kamuoyu, “İstanbul’da ne yaptınız?” veya “Ankara’da ne yapıyorsunuz?” diye bakıyor. Ama CHP’nin demokratik mekanizmaları çalışmaya devam ediyor.

Soruma net bir yanıt alamadım. Genel Merkez, İstanbul’da eğilim yoklaması yapmayı neden tercih etmiyor?

İstanbul’da bütün üyelerin katılımıyla bir eğilim yoklaması yapmanın bizim önümüze net, açık ve yarışabilir bir sonuç verip vermeyeceğinden çok emin değilim. Kamuoyu yoklaması yapmanın, ilçe başkanlarının, il başkanlarının, CHP kurultay delegelerinin, milletvekillerinin görüşünü almanın ve bunlar üzerinden AK Parti’nin ve MHP’nin duruşunu hesaplayarak bir aday belirlemenin daha doğru bir strateji olduğu kanaatindeyim.

Her ne kadar parti içi demokrasi olsa da liderler verdikleri kararla bazen siyasi partilerin yönünü tayin edebiliyorlar. “Kemal Bey, seçimden sonraki dönemde Muharrem İnce’nin çıkışlarını siyaseten yanlış buldu, dolayısıyla da İstanbul’da onu aday göstermek istemiyor ve tam da bu yüzden İstanbul’da eğilim yoklaması yapmayı istemedi” diyebilir miyiz?

Yanlış. Sayın İnce tek başına değil, Sayın İnce birçok arkadaşla beraber siyaset yürütüyor ve o arkadaşlarla beraber bir olağanüstü kurultay talebinde bulundular. Sayın İnce ile beraber olağanüstü kurultay talebinde bulunan bazı arkadaşlar adaylaşıyor. Sayın İnce bir şart koydu, o şart yerine gelmedi diye bunların hepsini dönüp bir kırgınlığa, bir tek kişiye indirgemek doğru bir anlayış değil.

İstanbul’da seçimi CHP kaybederse, “Muharrem İnce’yi aday gösterseydiniz kazanacaktınız” yorumlarına cevabınız hazır mı?

Seçimi kazanacağımız için bunları konuşma ihtiyacı olmayacak.

"EKREM İMAMOĞLU BİNALİ YILDIRIM’IN KARŞISINA CHP’Lİ BİR NEFER…"

Ekrem İmamoğlu şu an en güçlü görünen aday o, karşısında da hâlâ Binalı Yıldırım adı masada. Başbakanlık, Ulaştırma Bakanlığı yapmış; bütün Türkiye’nin yakından bildiği bir adaya karşı bir ilçe belediye başkanı gerçekten kazanabilir mi?

İlçe belediye başkanlığı bir geçiş pozisyonu. Ben de bundan dört sene önce İstanbul il başkanıydım. Siyasette, siyasi aktörlerin önüne başarı peşinde koşan, bu enerjisini de topluma yansıtabilen insanların önüne bir fırsat koyarsanız sonucunu görürsünüz. Sayın Binali Yıldırım gezgin aday; bazen İzmir, bazen İstanbul; bazen Başbakanlık, bazen Meclis başkanlığı. Bu, ellerinde atacak başka bir barutları olmadığını gösteriyor. CHP, eğer Sayın İmamoğlu’nu adaylaştırırsa, CHP Binali Yıldırım’ın karşısına CHP’li bir nefer çıkardı diye düşünürüm.

Peki, Gürsel Tekin’in hiç şansı var mı? Kendisi de sitem edip duruyor, “2014’teki hatayı bir daha yapmasınlar” diyor.

Parti meclisinde hangi ismin geleceğini bilemediğimiz için şansı olabilir. Başka isimler de geçiyordu, o isimlerle ilgili de bir durum söz konusu olabilir. Siyasette henüz parti meclisine kadar bir zaman var.

Hangi gün toplanacak?

18 Aralık Salı günü.

Çarşamba günü duyacak mıyız?

Salı günü toplantı sonrasında Sayın Seyit Torun’dan parti meclisinde hangi illerin konuşulduğunu, hangi ilçelerde adaylaşmaların gerçekleştiğini duyarsınız. Yüzde yüz demiyorum ama büyük ihtimalle bu Salı İstanbul da belli olur.

"İZMİR ADAYI OCAK’TA BELLİ OLUR"

İzmir’de adayınız kim olacak? Çeşitli isimler hâlâ dolaşıyor.

Birçok ismin geçmesi gayet güzel. İstanbul için talip olan çok sayıda CHP’li arkadaşımız var. Bu, kazanma duygusunun aday adayı olan arkadaşlarımız üzerinde oluştuğunu gösteriyor. İzmir daha heyecansız bir seçim; AK Parti’nin neredeyse imkânsız bir yarışa girdiği, ithal bir aday getirdiği bir seçim. Dolayısıyla CHP’nin halihazırda ilçe belediye başkanı olan arkadaşlardan aday adayları var. Onun dışında, şu anda partide bir görevi olmayan ama böyle bir pozisyona talip olan arkadaşlar var ya da başka arkadaşlarımız da var.

İzmir’i ne zaman açıklarsınız?

İzmir’in bu parti meclisine geleceği kanaatinde değilim. Ocak ayı içinde olacağını düşünüyorum.

“Tayyip Erdoğan belediyecilikten geldiği için AK Parti belediyecilikte CHP’den daha iyi. Zaten seçim sonuçları da bunu gösteriyor” yorumlarına ne diyorsunuz?

Boş laf. Sayın Erdoğan 1994 yılında belediye başkanı seçildi. 1994’te Sayın Erdoğan seçim kampanyası yürütürken, ben de Zülfü Livaneli seçim kampanyasında, Gençlik Kolları’nda üniversitelerden sorumlu olarak çalışıyordum. 2019’da seçime gideceğiz. Yani 25 yıldır, Tayyip Erdoğan ile beraber başlayan, aynı siyasi çizgiden gelen insanların yönettiği bir şehir var. 25 yıl önce İstanbul’da trafik problemi vardı ama bu kadar kötü değildi. Neyi çözdü?

Sayın Erdoğan “Su, çöp, yollar” diyor. Yollar arttı ama trafik çözülmedi. Sorunu çözmek, bir yere ulaşımı daha kısa sürede sağlamak için yol yaparsınız. Daha kısa sürede ulaşım sağlanamıyor. Raylı sistemlere yatırımda 20 küsur yıl beklediler. Sayın Sözen, onlara ilk metronun temelini attı ve görev süresi tamamlandıktan sonra Sayın Erdoğan’a teslim etti. O metro 25 yılda 8 kilometreden neden 800 kilometreye ulaşmadı? Ulaşımda bir mesafe alamadılar. İstanbul’un deniz trafiğinin bugün itibariyle kullanım oranı yüzde 2 seviyesinde. Doğanın bize vermiş olduğu böyle bir imkân var, biz 25 sene içinde doğanın bize verdiği imkânı neden daha avantajlı bir şekilde kullanmadık da İstanbul Deniz Otobüsleri kâr edemediği için sefer sayısını azaltıyor. İnsanlar deniz yolunu daha az kullanmak zorunda kalıyor, köprülere yükleniyor. Susuzluk oldu, Sayın Nurettin Sözen o dönemde bulutları dahi aşıladılar. Bu ülkede deprem oluyor, “Doğal afet” diyoruz; yağmur yapmıyor, “CHP’li belediyenin suçu” diyoruz. Böyle bir dünyanın içindeyiz.

Haliç’in kokması, çöp patlamaları… Bunlar belediyecilik değil mi?

Haliç’in kokması meselesini ortadan kaldıran da zaten Sayın Nurettin Sözen’di.

O zaman İstanbul seçmeni 21 yıl boyunca, neden CHP’ye değil de AK Parti’ye oy verdi?

Bu, “Sayın Ankaralılar, 1994’te başlayan süreçle sonuna kadar neden Sayın Melih Gökçek’e oy verdi?” sorusu ile benzer bir sorudur. “Bu belediye başkanları neden daha sonra görevden alındı?” sorusuyla da devam etmek lazım. Görevinin üçüncü yılında metal yorgunluğu gerekçesiyle bu belediye başkanları neden buharlaştı? Bu belediye başkanları millet iradesiyle seçildi. Bizim millet iradesine karşı bir saygısızlığımız yok. Sayın Topbaş yüzde 47 küsur oy aldı, biz saygı duyduk, “Burada bir seçim başarısı oluştu” dedik. Sandıklarda eksik yanlış olan şeyler vardı ama Sayın Topbaş’ın belediye başkanlığı sorgulanmadı. Sayın Topbaş’ın belediye başkanlığını CHP sorgulamazken, onun genel başkanı neden sorguladı? Bu kamunun görevi.

"AK PARTİ BÖLGEDE HDP SEÇMENİNDEN OY İSTEYİNCE “VATANSEVERLİK”,
CHP BÜYÜK ŞEHİRLERDE HDP SEÇMENİNDEN OY İSTEYİNCE “HAİNLİK” DİYORLAR"

Görevden alınan CHP’li belediye başkanları da oldu ama malum…HDP ile ittifak olacak mı? “Tabanda ittifak” tanımlaması, HDP ile açıktan ittifak yapamıyor olmanıza karşı bir söylem manevrası mı?

Biz ona ‘sandıkta ittifak’ diyoruz. Yerel seçimlerde partinizin almış olduğu oydan daha yüksek oy alacağını düşündüğünüz kişileri adaylaştırırsınız, çünkü partinizin mevcut oy oranıyla söz konusu yerde belediye başkanlığı kazanamıyor olabilirsiniz. Öyle bir aday koyarsınız ki o aday CHP’ye oy vermemiş seçmenin de teveccühünü kazanır ve orada belediye başkanı olur. Bunun adı zaten ‘sandıkta ittifak’tır, yerel seçimler yapıldığından beri bu böyle olmuştur. Biz eğer HDP ile ittifak yapmak istemiş olsaydık, kim engelleyecekti? Siyaset yaparken Sayın Erdoğan’ın takdirlerine ve teveccühlerine göre mi siyaset yapacağız? Sayın Erdoğan yokken CHP vardı. HDP ile ittifak yapmak istersek, buna CHP’nin yetkili kurulları karar verir, kimseden de icazet almayız. 24 Haziran seçimlerinde Millet İttifakı yaptık. Bugün de “HDP’ye de, AK Parti’ye de oy vermiş seçmenin oyuna talibiz” diyoruz. MHP’ye oy vermiş seçmenin de oyuna talibiz. Bu da ‘sandıkta ittifak’ dediğimiz şey. Diyarbakır’da, Bitlis’te, Muş’ta bizim oyumuz çok düşük. Orada oyu yüksek olan partiler AK Parti ve HDP. AK Parti’li bakan, milletvekili, belediye başkanı orada oyunu artırmak için HDP seçmeninden oy istiyor. Orada AK Partililer oy isteyince bunun adı vatanseverlik, CHP, Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de ve Türkiye’nin başka yerlerinde HDP seçmeninden oy isteyince bu hainlik. Bunu gidip başkasına anlatsınlar…

Peki CHP niye yıllardır Diyarbakır, Bitlis ve Muş’ta yok?

Bu, bizim de olmak istediğimiz, çaba gösterdiğimiz ama henüz yeterince sonuç alamadığımız bir durum. Bundan mutlu değiliz, çözmek istiyoruz. Mesafe alıyor olmamıza rağmen henüz çözebilmiş değiliz. Ben HDP’lilerden oy isterim, HDP’liler bu ülkenin vatandaşı. HDP’ye oy veren yurttaşlar kıymetli insanlardır, AK Parti’ye oy veren yurttaşlar da kıymetli insanlar; biz hiç kimseyi, hiçbir vatandaşımızı diğerinden ayırmıyoruz. Bu kafa Türkiye’yi bölen kafa.

"İYİ PARTİ İLE İTTİFAK, SAADET İLE DİRSEK TEMASI…"

Yerel seçimdeki ittifaka Saadet Partisi’nin de katılma ihtimali hâlâ masada mı?

Saadet Partisi ile dirsek teması var. İYİ Parti ile işbirliği yapıyoruz, Saadet Partisi ile dirsek temasındayız. Saadet Partisi’yle, “Biz bir yerde Saadet Partisi’ni desteklemek için bir aday çıkarmayalım” ya da “Saadet Partisi, CHP adayını desteklemek için aday çıkarmasın” gibi durumlar olmayacak. Ama CHP, Saadet Partisi’nin tabanında da makul, makbul, olumlu görünen kişileri adaylaştırırken bir profil üzerinde dikkat edecek.

OĞUZ KAAN SALICI HAKKINDA BİLİNMEYEN BİRKAÇ ŞEY…

Memur bir baba ve ev hanımı bir annenin çocuğu. 11 yaşından itibaren hep yatılı okumuş. Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Siyasete üniversite yıllarında adım atmış. 1994 Yerel Seçimleri’nde Zülfü Livaneli’nin seçim kampanyasında, Gençlik Kolları’nda üniversitelerden sorumlu olarak çalışmış.
Aileden CHP’li ama “Ailem CHP’li olduğu için CHP’li değilim; sosyal demokrasiyi okudum, benimsedim, CHP’nin de doğru bir anlayış olduğunu düşündüğüm için CHP’li oldum” diyor.
Tarih okumaya meraklı. Özellikle eski Osmanlı coğrafyasında geçen romanları seviyor. Amin Maalouf favori yazarlarından. En son Ahmet Ümit’in bir romanını okumuş.
Şu sıralar en çok eşi Gülizar Hanım ile beraber iyi filmler seyretmeyi özlüyormuş. “Son 6 aydır film izleyemiyoruz. En son bir kaçamak yaptık ve Vikingler dizisinin son bölümünü izledik” diyor.
32 aylık Lavin adında bir kızları var. Evlerini 3 ay önce Ankara’ya taşımışlar.
Antep yemeklerini seviyor, fırsat bulduğunda yemek yapıyor. Ette iddialı.
Fenerbahçe’li. “Spor yapmaya vakit bulamıyorum ama zaten siyaset ağır bir zihinsel spor” diyor.

En Çok Aranan Haberler