CHP lideri Özgür Özel, Habertürk TV canlı yayınında Fevzi Çakır ve Esra Toptaş'ın sorularına yanıtladı. CHP Genel Merkezi'nden yapılan canlı yayında Özel, gündemdeki konularla ilgili açıklamalar yaptı.
Özel'in açıklamalarından öne çıkan satır başlıkları şöyle:
"Ben geçmişte de partinin yetkililerinden bir tanesi olduğum için özeleştiri olarak da kabul edebilirsiniz. Benim devlet geleneği dediğim şekle yönelik değil. Ben Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığımız görüşmede, ilk kez söyleyeceğim, yaptığımız dış temaslar hakkında bilgi verdim. Filistin için 119 ülkenin sol-sosyal demokrat partilerine yazdığım mektup, Sosyalist Enternasyonel konuşmam, Avrupa Sosyalist Partisi konuşmam, SPD konuşmam Sayın Cumhurbaşkanına verdiğim dosyada var. Ayrıca dedim ki, 'Bir devlet geleneğini terk ettik son 20 yılda. Benim yurt dışına gitmeden önce Dışişleri Bakanlığından brifing almam lazım. O ülkeyle ilişkilerimiz, sorunlarımız nasıl, işbirliklerimiz ne noktada? Önümüzdeki fırsatlar, riskler ne ve benden ne beklersiniz?' Üzerinde çok mutabık olmadığım bir konu varsa o zaman ayrı düşündüğümü söylerim ama yüzde 85 Türkiye'nin dış politikasında benzer müştereklerde birleşiyor olmamız lazım. Dönüşte de bizim bilgi vermemiz lazım. Benim Sayın Cumhurbaşkanına kendi dediklerimi söylemem çok kolay ama onun cevaplarını söylemek nezaketsizlik olur. Pozitif yaklaşıp bir talimat verdiği için bunu söyleyeceğim. Kendisi, 'Mili Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanlarımız, Sayın Genel Başkan ihtiyaç duyduğunda brifing versinler, bu temaslar sağlansın' dedi. Biz diğer bakanlarla genel başkan yardımcılarımızın iletişiminin faydalı olacağını söyledik, bu konuda da bir talimat vereceğini söyledi."
"Sayın Erdoğan'la görüşmeye gitmeden önce sayın Ahmet Necdet Sezer'i ziyarete gittim. Bir Cumhurbaşkanı ile nasıl görüşme yapmam gerektiğini sordum. O da bana Cumhurbaşkanlarının özel kalem müdürleri ve protokol müdürleri büyükelçidir. Ben de sayın Namık Tan'ı görevlendirdim. Kendisi hem Hasan Bey hem de sayın protokol müdürü ile görüştü. Görüşmenin detayları anlaşıldı. Daha sonra Ahmet Necdet Sezer, 'bir büyükelçinin not tutmasını talep edebilirsiniz' dedi. Biz de not tutmak için hazır bulunacağını söyledik. 2 gün gazetelerde böyle haber oldu. AK Parti'de de bir büyükelçi not tutacak diye. Sayın Elitaş, benimle olan ortak mesaisini hatırlatarak, kendisi de malum başkanvekili, heyette yer alabileceğini söyleyince, sayın Erdoğan onu heyete almış."
"Odada karşılıklı bir oturma düzeni beklerken 3 koltuk vardı. Ben şaşırdım. Burada denge nasıl sağlanacak? Hani ikimiz uçlara otursak orta koltuk boş kalsa olacak şey değil. Oturma düzeni önemli bir şey. Önceden konuşmuştuk. Sayın Büyükelçimiz, Sayın Hasan Doğan'la görüştüğünde oturma düzeninin her iki tarafın eşit şartlarda oturacağı bir düzen olmasını temin edeceklerini taahhüt etmişti. Biz girdiğimizde ona çok uygun bir düzen yoktu. Ben tabii ilk anda böyle bunu kameralar veya fotoğrafçıların önünde sorun edip bir gerginlik yaşanıyor görüntüsünü görüşmenin ilk dakikalarında vermek istemedim açıkçası. Ve ayakta fotoğraf çekildi, oturduk. Kameralar çıkınca Hasan Bey henüz odadaydı, Şu ifadeyi kullandım, 'Biz üç yerde randevu talep ettik, Çankaya Köşkü. TBMM ve AK Parti Genel Merkezi. Ancak Beştepe'de verilseydi oraya da giderdik. Ama bizim orayla ilgili zorluklarımız var. Ama orayı verseydiniz oraya da gelecektim.' Ama dedim 'Burada vermeniz bir nezakettir. Size de ev sahipliğiniz için teşekkür ediyoruz.' Ancak dedim 'Oturma düzeni bizim açımızdan sorunludur ve bunun telafisi gerekir.' Sayın Cumhurbaşkanı da 'Biz de bir iadeyi ziyarette bulunalım. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'ne olur mu?' dedi. Ben de 'Gayet münasip olur, iyi olur, memnun oluruz.' diye ifadeler kullandım. Sonra da diğer konuları konuştuk."
"Sayın Bahçeli ile biraz daha kısa görüştük. Grup konuşmam vardı. 50 dakika kadar sürdü. Hızlı ve kısa konuştuk. Sayın Bahçeli'nin de önemli değerlendirmeleri oldu. Emekli maaşının yetersizliği sayın Bahçeli'nin geçmişte de yakındığı bir durumdu. Biz ikimiz de milletvekiliyiz. Bahçeli'nin benden farklı yanı sayın Erdoğan ile ittifak ortağı. Hep birlikte olalım, biz yapalım siz peşimizden gelin diyecek halimiz yok. Asgari ücret, vatandaşın ekonomik beklentileri, öğretmen, memurların beklentileri, müfredat, mülakatı konuştuk. Seçimleri karşılıklı değerlendirdik. Sayın Bahçeli de sıkılı yümruk doğru değil yaklaşımını ifade etti. El sıkışmanın, diyaloğun önemi. Biz sayın Bahçeli ile çok polemik yaptık, sözcüleri ile sert tartışmalara da giriyoruz tabii. Sayın Bahçeli ile karşılıklı nezaket ve anlayışla son derece ev sahibi şekilde. Birbirimizin sözümüzü kesmeden. Farklı düşünüyorsak da söz sırası bize geldiğinde bunu yaptık. Sayın Erdoğan'la da öyle. Grup başkan vekillerimiz yan odada oturdular, biz başa baş görüştük."
"Taha Hüseyin Karagöz o arkadaş, gazeteci. Yeni Şafak'ta çalışırken bana bir yolla ulaştı. 'Ben TV Net'te program yapıyorum 'Zor Sorular' diye, sizin Meclis'te performansınızı görüyorum, benim zor sorularıma cevap vermek istemezsiniz' gibi davet. Biraz da meydan okumavari bir davet. Nezaketli dille söylemişti. Ben de 'tamam' deyip gitmiştim. Format gereği sert sorular soruldu. Değişik üsluplu, sert. Kamuoyunda çok tartışılan konuyu sert üslupla soruyor. Ben kendi açımdan büyük fırsata çevirmiştim. Soruların birçoğunda trollerin çarpıtması, cümlenin başı var sonu yok falan gibi. Çok iyi niyetle yapılan esprinin gerçekmiş gibi algılatılması. Benim açımdan, benim çevrem çok başarılı program oldu dedi. Karşı mahallede programın bizim tezlerimiz açısından faydası olmuş. Sonrasında Taha Hüseyin Karagöz bayramlarda beni arar. O gün de demişti 'Biz burada tartışırız ama insan ilişkilerine önem veririm'. Bire bir de 'abi' demeyi tercih ediyor. Adem Metan var mesela, onunla da konuşurum. Geçtiğimiz günlerde 23 Nisan resepsiyonunda yanıma geldi. 'Bir tebrik mesajı attım, ziyaretinize gelmek isterim' dedi. 'Buyrun' dedim. Meclis'te geldi. Çok hayırlı iş için gelmiş. Evleniyormuş, davetiye çıkardı. Birçok yere dağıttım. Şeref verirsiniz dedi, davetiye verdi aldım. Siyasetçi eleştiriye açık olacak. Bütün eleştiriler başım üstüne. Kızıp da bir şey demem. Yeni dönemin ruhu başka bir şey. Buna belki içinden rahatsız olup, kamuoyundaki büyük destek üzerine bir şey demeyen, mahalle kavgasının yaralarını unutmayan, haklı da olabilecek kadar bazı arkadaşların tepki gösteriyor olmasını anlıyorum. Ben geçmişte de televizyon programına gittiğim birisi 'ziyaretinize geleceğim' demesine nasıl gelme derim?"
"Nasıl yapacağız biliyor musunuz? Bir, tek başına asla karar vermem. İki, kendimi dayatmam. Üç, bir adayı dayatmam. Dört, partinin seçilmiş hiçbir organını dayatmam. Ne Meclis grubunu ne MYK'yi ne PM'yi. Başka yerde karar alıp onlara da dayatmam. Ne yaparım biliyor musunuz, bütün seçilmişlerden görüş alırım. En geniş toplumsal kabulle en çok oyu alacak bir CHP'liyi cumhurbaşkanı adayı yapacağız ve bu seçimi kazanacağız. Bunun önünde kendimin dahil, kimsenin ihtirasını engel olarak kabul etmem."