ANKARA (ANKA)- CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e, İrticayla Mücadele Eylem Planı’na yönelik ihbar mektubunu sordu. Gök “Islak imzalı belge olduğu iddia edilen kâğıtlar sadece özel yetkilendirilmiş savcıların elindeyse ve o kâğıtları savcıların dışında yalnızca Adli Tıp Kurumu'ndaki uzmanlar gördü ise, o zaman bu belgeler, soruşturmanın gizliliği ilkesi de ihlal edilerek, basına kim ya da kimler tarafından, hangi amaçla servis edilmiştir?” sorusunu yöneltti.
Gök, Meclis Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, İrticayla Mücadele Eylem Planı’na ilişkin ihbar mektubuyla başlayan yeni iddiaları Meclis gündemine taşıdı. Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görev yaptığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne uzun yıllar hizmet ettiği söylenilen bir subayın Ergenekon soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na uzun bir ihbar mektubu gönderdiğinin belirtildiğini ifade eden Gök, “Islak imzalı olduğu iddia edilen bu belge de tıpkı fotokopi belge gibi, aynı anda bir kısım medyaya sızdırılmıştır. İhbar sahibinin mektupta, söz konusu belgenin basında yer almasından sonra aslını klasörden aldığını belirttiği de yer almıştır.Bu ıslak imzalı belge savcılar tarafından, gerçek olup olmadığının araştırılması için Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiş, Sayın Başbakan’ın açıklamasından öğrendiğimize göre Adli Tıp da belgenin gerçek olduğunu tespit edip, bunu savcılara bildirmiştir.”dedi. Gök, soru önergesinde Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e şu soruları yöneltti:
“Bu son ihbar mektubu hangi tarihte Özel Yetkilendirilmiş Cumhuriyet Savcılığı’nın eline geçmiştir? Söylendiği gibi o ihbar eski tarihli ise, açıklama niçin Açılım Projesi’nin bu son aşaması ile aynı zamana denk getirilmektedir? Amaç sürekli gündem değiştirerek kamuoyunu, ülkenin geleceğini sıkıntıya düşürecek bazı girişimlerden habersiz kılma çabası mıdır? İddia sahibi, aylardan beri aranılan ıslak imzalı belgeye, bu olayı ortaya atan Taraf gazetesinin yayımlandığı günün sabahında, klasörden alarak savcılığa gönderdi ise o habere ve belgenin aslına ulaşan makamlar bu açıklama için neden aylarca beklemiştir? Belgeye o tarihte sahip olduğunu iddia eden ihbar sahibi subay, savcılığa belgenin aslını hemen göndermemiş de aylardır belgeyi elinde tutmuş ise, bu kadar zaman beklemesinin arkasındaki gerçek neden nedir? Islak imzalı belge olduğu iddia edilen kâğıtlar sadece özel yetkilendirilmiş savcıların elindeyse ve o kâğıtları savcıların dışında yalnızca Adli Tıp Kurumu'ndaki uzmanlar gördü ise, o zaman bu belgeler, soruşturmanın gizliliği ilkesi de ihlal edilerek, basına kim ya da kimler tarafından, hangi amaçla servis edilmiştir? 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 285'inci maddesinin birinci fıkrasında, “Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır..." denildiğine göre, bu maddenin ihlal edilmiş olması dikkate alınacak mıdır? ‘Ben olsaydım, hakkında soruşturma bulunan bir devlet görevlisini, soruşturma tamamlanıncaya kadar görevden alırdım. Örneğin bana bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü'ndeki bir bürokrat suçlansa, böyle yapardım’ diyen Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç önceki RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın ismi Deniz Feneri'nin şüphelileri arasında ilk sırada yer aldığı ve hakkında açılan soruşturmalar devam ettiği halde neden kendisini görevden almamış, sadece istifasını rica etmiştir? İhbarda bulunan subay tanık olarak ifade verebileceğini söylediğine göre ifadesine başvurulacak mıdır?“ (ANKA)