HABER

CHP’nin iptal başvurusunun gerekçeleri

CHP’nin 111 imza ile Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda Anayasa değişikliğinin, Anayasa’nın 2, 4, 87 ve 175’nci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle tüm maddelerinin iptali istendi.

CHP’nin 111 imza ile Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda Anayasa değişikliğinin, Anayasa’nın 2, 4, 87 ve 175’nci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle tüm maddelerinin iptali istendi. İptal başvurusunun gerekçesinde, değişiklik teklifinin, ‘teklif görünümü verilmiş bir kanun tasarısı’ olduğu vurgulanırken Başbakan Erdoğan’ın üç kez grup toplantısı yaptığı ve milletvekillerine “Ya tarih yazarsınız ya tarih bizi siler” şeklindeki ifadesine de yer verildi. Gerekçede “Anayasa değişikliğinin bir tasarı niteliğini taşımasına rağmen, teklif görünümü verilmeye çalışılarak önerilmesi, kamunun hukuka güven duygusunu da sarsmıştır. Bu da hukuk devleti ile bağdaşmaz” denildi.

CHP, Anayasa değişikliği paketine ilişkin Çankaya Köşkü’nden gelen onayın ardından bugün beklenen başvurusunu Anayasa Mahkemesi’ne yaptı. CHP’nin 97 milletvekilinin yanı sıra 6 DSP, 1 DP ve 7 Bağımsız milletvekilinin olmak üzere toplam 111 imzalı başvurusu dilekçesinde, Anayasa değişikliği teklifinin, TBMM’ye sunulması, Anayasa Komisyonu’nda görüşülmesi, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülüp oylanması, ‘ivedilikle görüşülme yasağı’ ve yöneldiği amaç bakımından Anayasa’nın 2,4, 87 ve 175’nci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle tüm maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talep edildi. Başvuru dilekçesinde ayrıca, teklifin 8, 14,16, 19, 22, 25 ve 26’ncı maddelerinin iptal ve yürürlüğünün durdurulması talebinin gerekçeleri de sıralandı.

-“YA TARİH YAZARSINIZ, YA TARİH BİZİ SİLER DEDİ”-

Gerekçede Anayasa’nın 175’nci maddesinde “Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir” hükmünün yer aldığı vurgulanarak, değişiklik teklifinin Meclis’e sunulmadan önce geçirdiği sürecin ‘tümüyle milletvekili iradesine dayalı bir öneri’ niteliğini taşımadığını gösterdiği kaydedildi. Teklifin Başbakanın başkanlığında bir tasarı gibi hazırlandığı, daha sonra hazırlanan metne sadece AKP milletvekillerinin imzalarının alınması yoluyla bir teklif görünümü kazandırıldığı ifade edilen gerekçede, bu durumun teklifin, ‘teklif görünümü verilmiş bir kanun tasarısı’ olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmeyeceği belirtildi. Başbakan’ın üç kez grup toplantısı yaptığı ve milletvekillerine “Ya tarih yazarsınız ya tarih bizi siler” dediğine dikkat çekilen gerekçede bu durumun teklifin bizzat Başbakan tarafından sahiplenildiğini ortaya koyduğu kaydedildi.

-“TEKLİF GÖRÜNÜMÜ VERİLMİŞ TASARI”-

Böyle bir durumun Anayasa’nın 175’nci maddesine aykırı olduğu dile getirilen gerekçede şöyle denildi:

“Anayasa değişikliğinin bir tasarı niteliğini taşımasına rağmen, teklif görünümü verilmeye çalışılarak önerilmesi, kamunun hukuka güven duygusunu da sarsmıştır. Bu da hukuk devleti ile bağdaşmaz. Çünkü Anayasa Mahkemesinin de belirttiği gibi, ‘hukuk devleti, bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir’ Bu durum, 5982 sayılı Kanunun, bir tasarı niteliği taşımasına rağmen teklif görünümü verilerek önerilmesinin, Anayasanın 2’nci maddesinde belirtilen ve hukuk güvenliği temel unsuru olan ‘hukuk’ devleti ilkesine de aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. 5982 sayılı Kanun bir Anayasa değişikliği gerçekleştirdiği için bu aykırılık, Anayasanın 2’nci maddesindeki hukuk devleti ilkesinin Anayasanın 4’üncü maddesindeki değiştirilmezlik ilkesine aykırı olarak değiştirildiği anlamına gelmektedir. Bu da yasakoyucuya yetki tanınmamış bir husustur ve Anayasanın 2’nci ve 4’üncü maddelerine aykırıdır. Bu açıklamalardan hareketle, 5982 sayılı Kanunun daha teklif edilirken, Anayasaya aykırı düştüğü ve bu aykırılığın 5982 sayılı Kanunun tüm hükümlerini ilgilendirdiğini göstermektedir.”

-“OY GİZLİLİĞİ ESASINA UYULMADI”-

Gerekçede Anayasa’nın 175’nci maddesinde Anayasa’nın değiştirilmesi hakkında kanun tekliflerinin kabulünde gizli oy esası bulunduğu belirtilirken değişiklik teklifinin TBMM’deki görüşmelerinde, 1 ve 2’nci tur oylamalarında bu esasa uyulmadığı kaydedildi. Gerekçede, “Oy gizliliğinin ihlal edildiği; oy gizliliğinin sağlanması için önlem alınması gerektiği muhalefet partilerinin milletvekilleri ve Grup Başkanvekillerince sıklıkla dile getirilmesine, bu konuda tartışmalar yapılmış olmasına rağmen TBMM Başkanlığınca herhangi bir önlem alınmamıştır. Oy gizliliğinin ihlal edilmiş olması ise, oyun geçerliliğini ortadan kaldıran bir durumdur” görüşü dile getirildi. Yine Anayasa’nın 175’nci maddesinin, 1987 tarih ve 3361 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki şeklinde ‘Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez’ denilirken, sözkonusu kanunla yapılan değişiklikten sonra bu ifadenin ‘Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurul’da iki defa görüşülür’ şekline dönüştürüldüğüne dikkat çekilen gerekçede, ikinci turda da siyasi parti gruplarına söz verilmesi gerektiği ancak oylamalarda bunun yapılmadığı ifade edildi.

-“AKP İLE YARGI ARASINDA ÇEKİŞME VAR”-

Gerekçede, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ni yeniden yapılandıran maddelere de dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:

“Hakim ve savcıların kariyerleri ve mesleki ilerlemeleri konusunda karar yetkisine sahip olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yürütmeye bağımlı karakteri değiştirilmemiş; aksine bu Kurul, yürütmenin etki ve baskılarına daha açık bir hale getirilmiştir. Bu tablo karşısında, akla gelecek ilk soru, böyle sonuçlar yaratacak bir Anayasa değişikliğinin hangi amaçla yapıldığıdır. Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının yargı ile, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesi ile sorunu vardır. Çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılması için dava açan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısıdır. Bu davada Adalet ve Kalkınma Partisinin demokratik ve laik Cumhuriyet karşıtı fillerin işlendiği bir odak olduğunu karara bağlayan ve Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun TBMM’de çıkardığı birtakım Anayasaya aykırı yasaları iptal eden de, Anayasa Mahkemesidir. İdari ve adli yargı organlarının kararları, artık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının öznel beklentilerini karşılamaktan uzaklaşmış; Adalet ve Kalkınma Partisi ve bu partinin milletvekili, bakan ve yandaşlarından oluşan blok ile yargı arasında bir gerginlik ve çekişme başlamıştır.”

-CİHANER OLAYI ÖRNEK GÖSTERİLDİ-

Gerekçede Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner olayı da yer aldı. Gerekçede ayrıca, “Erzurum Cumhuriyet savcılarının özel yetkilerini, hukuka açıkça aykırı işlemleri nedeniyle kaldıran HSYK kararı, AKP’li çevrelerce ‘saldırı’ denebilecek şekilde eleştirilmiştir. Bunlar gerçekleştirildiğinde ise artık yargı, hukuki sınırlarına sığamayan AKP için bir engel oluşturmaktan çıkacak; kapatılma davaları ve Yüce Divan yargılamaları korku yaratmaktan uzaklaşacaktır. En önemlisi de bu Anayasa değişikliği, Anayasayı, Anayasaya aykırı olarak değiştiren kanunların iptalini getirdiği düzeneklerle imkansız denecek kadar güçleştirdiği için; Cumhuriyetin, kuvvetler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerinin dışındaki niteliklerini, örneğin; laikliği veya Cumhuriyet yönetim biçiminin kendisini değiştirecek başka Anayasa değişikliklerinin de önünü açacaktır. Böylece Cumhuriyetin temel felsefesi ve bu felsefeye dayalı devlet yapısı, yapılacak yeni Anayasa değişiklikleriyle rahatça başkalaştırılabilecektir” denildi.

-“İPTAL EDİLME OLASILIĞI OLAN KANUN İÇİN HALKOYLAMASI SANDIĞI KURULMASI GİDERİLEMEYECEK BİR ZARAR”-

Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ya ilişkin düzenlemelerin ‘hukuk devleti’ ilkesine aykırı olduğu, yürütmenin yargı üzerinde üstünlük kurduğu bir tabloya işaret ettiği vurgulanan gerekçede, “Yargının yürütmeye bağımlı kılınması ve yürütmenin yargı üzerinde üstünlük kurması, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Bunun yanı sıra, yargının yürütmeye bağımlı kılınmasının ve yürütmenin etkisi altına sokulmasının, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracağı da açıktır” denildi. Yine değişiklikte birbiriyle ilgisiz bir çok madde bulunduğuna işaret edilen gerekçede birbiriyle ilgisiz maddelerin tümünün birlikte halkoyuna sunulmasının vatandaşların iradesini tam anlamıyla oylarına yansıtmalarını engelleyeceği vurgulandı. Gerekçede ayrıca “Şekil bakımından bu kadar önemli bir sakatlıkla malul olan kanunun, hukuk düzeninde yürürlüğünü sürdürmesi, Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğinin bu yürürlüğün sürdüğü her an için tekrar tekrar darbe alması anlamına gelmektedir. Kanunun tüm maddeleriyle yürürlüğünü sürdürmesi, öncelikle Anayasa Mahkemesi iptal kararını verip bu karar Resmi Gazete'de yayımlanıncaya kadar halkoylaması yapılması halinde, halkoyuna sunulması sonucunu verecektir. Anayasa Mahkemesince tüm hükümlerinin iptal edilme olasılığı bulunan bir kanun için halkoylaması sandıklarının kurulması ise başlı başına sonradan giderilemeyecek bir zarardır” denildi.(ANKA)

En Çok Aranan Haberler