Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Chris Roberts - Escapist Olayı, Neden Oyunun Basını Olmaması Gerektiğini Dönülmez Bir Şekilde Kanıtladı

Bizi biraz garipsettiren bir meseleyi, ele aldık, sizler için analiz ettik, yazdık.

Chris Roberts - Escapist Olayı, Neden Oyunun Basını Olmaması Gerektiğini Dönülmez Bir Şekilde Kanıtladı

Geçenlerde bir olay vuku buldu. Olayı burada uzun uzadıya anlatma niyetim yok. Sadece şunu bilseniz yeter: Ortada Star Citizen diye bir oyun var. Bu oyun, önce Kickstarter’a konuldu. Arkasında oyun dünyasının en saygıdeğer isimlerinden biri olan Chris Roberts vardı. Kickstarter’da yaklaşık 4.2 milyon dolarlık bir bütçe topladı onun Star Citizen projesi. Roberts, Star Citizen’a bütçe toplamaya Kickstarter kampanyası kapandıktan sonra da devam etti. Oyun bu sefer PayPal üzerinden topladığı bağışlarla, toplam 90 milyon dolarlık bir gelir elde etti.

Şimdi ortadaki sorun şu. Kickstarter toplanan bütçelere karşılık bir ürün çıkmaması hâlinde destek çıkanları mağdur etmeyecek bir takım güvenlik önlemlerine sahip. Fakat bu projenin elde ettiği geri kalan 85 milyon dolarlık geliri haliyle kapsamıyor. Chris Roberts bugün “eyterebey” çekip 85 milyon dolarıyla Meksika’ya kaçsa onu engelleyecek zerre hukuki bir platform yok. Ortada ilginç bir durum var anlayacağınız. Ve bu, kendini basın olarak kimseye sormadan ilan eden küçük ilginçliklerin ve hikayemsi meselelerin peşinden ölümüne koşan oyun medyası için hazine demek.

Benim de bu meseleyle kökten bir problemim var.

Baştan söyleyeyim, bu bir GamerGate yazısı falan değil. Hayatımda GamerGate kadar garip ve mide bulandırıcı bir oluşum daha duymadım. GamerGate’in dahiliyet gibi mevzularda korkunç problemleri ve ne aşabildiği ne de aşma niyetinde olduğu takıntıları var. Onlarla aynı cümlede anılmak istemiyorum, denklemin aynı tarafına düşmek de istemiyorum. Ama zaten, onların derdi çok uzun zamandır “oyun basını” denilen ne idüğü belirsiz yapı değil. Benim ise öyle.

Mevzu şu. Escapist konuyla ilgili bir “araştırma” yayınlıyor. Bu araştırmayı, Derek Smart adında, belli ki Chris Roberts’a karşı şahsi bir gıcığı olan bir adamın beyanları üzerine dayandırıyorlar. Roberts’a bir mail gidiyor. Bu mail, standart basın pratiklerini Newsroom dizisini izleyerek öğrendiği belli olan bir insan tarafından atılmış. Bir internet yazısı için, haberin tam göbeğinde duran adama, yani Chris Roberts’a “üç saat içerisinde yorum yapmazsan yayına giriyoruz” deniyor. “Akşam 8 haberlerine mi yetiştiriyorsunuz, ne bu acele?” diye sormuyor Roberts. Cevap yazıyor.

Ama o cevap yayınlanmıyor. Escapist yayına, Roberts’ın inanılmaz detaylı, kapsamlı ve uzun e-postasını kaale almadan giriyor.

Benim bu Star Citizen meselesinde bir betim yok. Kimseyi desteklemiyorum, kimseye de kızmak içimden gelmiyor. Ortada böyle bir durum yok bence zira. Chris Roberts o parayı yalan vaatler ve sözler vererek toplamadı. Bağış yapanlar kendi kararlarıyla, belirli bir oranda Roberts’a güvenerek ve risklerin farkında olarak bu kararı aldılar. Roberts da bugüne kadar ellerinin üzerinde oturup, paralarını tavana fırlatarak geçirmedi vaktini. Ortada Star Citizen ile ilgili belirli, elle tutulur şeyler var. Gerisi gelmezse, bu Roberts’ın ayıbı olur. Bir daha oyun sektöründe değil, hiçbir ticaret alanında yüzüne bakan olmaz zaten.

Beni burada çığırımdan çıkaran şey, ortada oynanan korkunç komik “basıncılık” mizanseni. Bakın, video oyunları bir sanat dalıdır. Sanat dallarının “basını” olmaz. Basın dediğin şey, gerçek kovalar. Bir şeyin işleyişini sorgular, her şeyin usulüne uygun olduğunu kontrol eder; mekanik olarak görevi budur. Kamunun kendi yararına olan alanlarda bilmesi gereken şeylerin peşine düşer. Sanat dallarının basını olmaz. Sanat dallarının yayınları olur.

Çünkü sanat dalları, kamuya yönelik bir alan değildir. Sanat dalları değerlendirilmesi, zenginleştirilmesi, tartışılması ve çözümlenmesi gereken alanlardır. Bu işleri üstlenebilirsiniz. Eserleri yorumlayabilir, üzerine konuşabilir; o eserleri tüketecek olanların tecrübesini çeşitlendirecek ve kalitelileştirecek içerikleri üretebilirsiniz. Hatta o eserlerin, hazırlanış süreçlerini konu edebilir; ön yorum çıkartabilir ya da süreç hakkında bilgilendirme yapabilirsiniz.

Yalnız -ve gerçekten bunun ne kadar altını çizsem az- siz basın olmuyorsunuz bunu yapınca. Siz yayın oluyorsunuz. Mecra oluyorsunuz, mecmua oluyorsunuz, blog oluyor, fanzin oluyorsunuz. Ama oyun “basını”, bunu yeterli bulmuyor kendisine yıllardır. Tanım olarak kendine hiç çekinmeden “Video Game Journalism” diyor ve buna münasip davranıyor. Gidiyor, haber kovalıyor, sanki Watergate Otel’inin lobisinden gelmiş gibi E3 koridorlarından muzaffet gülümselelerle çıkıyor, sızıntı peşinde gidiyor, kendi kendine görev edinip “gerçek” ortaya çıkarmaya davranıyor.

Bu küçük meselelerde, zararsız kalıyor genelde. Gidip EA’deki bağlantılarından “Yeni Battlefield, taşlı sopalı olacakmış” istihbaratını alıp, “flaş haber bastık” diye seviniliyor. Bunda bir problem yok. Ama işte ne zamanki işin içerisine böyle bir anda icra edenleri gerçek basın mensubuymuş gibi hissettirecek bir takım mevzular giriyor; işte o zaman oyun medyasının basın gibi davranma huyu, basın gibi davranmak için yeterli donanıma sahip olmadıklarından inanılmaz itici ve eksik gözükmeye başlıyor.

Bunun aynısını, Rock Paper Shotgun hiç arlanmadan Peter Molyneux’yü telefonda ağlattıkları röportajını bastığında da hissetmiştim. Muhtemelen röportajı yapan kişi, kendisini çok iyi hissediyordu Molyneux’ye “oyunlarınız için şunca söz verdiniz, gerçekleşmedi” diye bastırmak adına röportajı “Siz patolojik bir yalancı mısınız?” diye açarken. Bakın, mesele oyunlardan önce verilen sözlerin gerçekleşmemesiydi; yasadışı dinleme değil. Ama mühim değildi, çünkü o yazar kendisini akşam kocaman bir gazeteci gibi hissetti. Escapist’te o makaleyi yazan kişi gibi.

Ben buradan çok net bir ayrıma gitmeyi teklif ediyorum. Nasıl ki sinema basını diye bir şey yoksa, müzik basını diye bir şey yoksa, çizgi roman basını diye bir şey yoksa; hayatımızdan şu “oyun basını” kavramını Türkçe’siyle, İngilizce’siyle atalım. Bunların bir hobi medyası olduğunu kabul edelim. Daha fazlasına kalkıştıklarında, yüzlerine gülelim. Çünkü bir noktadan sonra, cevaplayamayacakları soruların da altına girmeye başlayacaklar. İşte o zaman, bence en sevdiğimiz hobimiz adına cümleten utanacağız…

En Çok Aranan Haberler