ANKARA (İHA) - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, CHP'nin laikiliğin noteri olmadığını belirterek, "Çernobil Santrali gibi radyoaktif korku ve dehşet saçıyorsunuz bu ülkeye" dedi. Çiçek, CHP'nin tavrının ikiyüzlülük olduğunu savundu. Öte yandan, teklifin maddelerine geçilmesi 397 oyla kabul edildi.
Anayasanın 10. ve 42. maddesinin değiştirilmesine ilişkin kanun teklifinin tümü üzerinde TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmelerde hükümet adına bir konuşma yapan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek, 40 yıldır çözülemeyen bir sorunu çözmek için iki siyasi partinin birararaya geldiğini ve soruna çözüm aradığını ifade etti. Kamu hizmetlerinden yararlanma noktasında Türkiye'de keyfi bir uygulama bulunduğunu dile getiren Çiçek, sorunun kaynağında bir hukuksuzluğun olduğunun ifade edildiğine işaret etti. Bu değişiklikle bu ayrımcılığın ortadan kalkmasını istediklerini bildiren Çiçek, bu ayrımcılığın yapıldığı alanın yükseköğretim alanı olduğuna işaret etti.
Değiştirilmek istenen 2 maddenin, birbiriyle irtibatlı olarak kanun önünde eşitliğin sağlanması ve yükseköğrenimde hak kayıplarının ortadan kaldırılmasını amaçladığını dile getiren Çiçek, "Konuyu bunun dışına çıkarmaya gerek yok. Seçim zamanı gelince farklı, başka zaman farklı. O zaman öyle, şimdi böyle yok. Özgürlük bir haktır ve bu kamu görevlilerinin, üniversite rektörlerinin, valilerin, kaymakamların, yasaları uygulayanların insafına, lütfuna, lütfu şahanesine ve toleransına bağlı bırakılamaz. Bu anayasayla, evrensel hukukla tanınır ve herkes bunu uygulamak mecburiyetindedir" diye konuştu.
Ortada 40 yıldan beri süren bir sorun bulunduğuna işaret eden Çiçek, bu sorunun çözülemediğini ama herkesin bunu konuşmaya devam ettiğini anlattı. İlk defa daha derli toplu ve barışçıl bir yoldan hareketle bu konunun gündeme geldiğine dikkat çeken Çiçek şunları söyledi:
"Ülkenin her sorununun konuşulacağı yer burasıdır, sokak değildir. İnsanlar demokratik tepkilerini koyabilir. Biz de bu hakkı sağlarız, buna saygı duyarız. Ama sorunun çözüleceği yer burasıdır. Buranın dışında kim nerede ne çözüm arıyorsa, demokrasiden bahsetmemesi lazım. Herkesin sözlerini dikkate alırız ama en evvel dikkate almamız gereken şey, milletin bizzat kendisidir. Millet ne diyor ona bakmak lazım. Milletin oyunu almak gerektiğinde son derece yumuşak, son derece demokrat, son derece toleranslı, ondan sonra tukaka. Bu olmaz işte. Bu ikiyüzlülüktür, bu ikiyüzlülüğün daniskasıdır. Şu günlerde yapılan tartışmaların özünde de bu var."
Başörtüsü sorunu konsunda yapılan kamuoyu araştırmaları bulunduğunu ifade eden Çiçek, bu araştırmaları yapanların daha çok sosyal demokrat çizgide bulunan insanlar olduğunu belirtti. Konda'nın araştırmasına göre Türkiye'nin yüzde 78'inin üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasını istediğini, Tesev'in yaptığı araştırmanın da aşağı yukarı aynı sonuçları verdiğini anlatan Çiçek, bu oranın içinde her partiden olanlar bulunduğunu söyledi. Çiçek, "Bunları bir veri olarak kabul edeceksek, CHP'ye oy verenlerin önemli bir kesimi bu yasağın kalkmasını istiyor. Bir toplumsal talebi herkesin dikkate alması gerekir" diye konuştu.
Çiçek, konuşması sırasında CHP sıralarından gelen sözlü sataşmalar üzerine şu karşılığı verdi:
"Siz laikliğin kantarı değilsiniz, benim laik olup olmadığımın onayını da siz verecek değilsiniz. Laiklik noteri değilsiniz siz. Oturun oturduğunuz yerde. Ya millet sizi anlamıyor, ya siz milleti anlamıyorsunuz. Her seçim öncesi bunları getiriyorsunuz. 50 yıldan beri iktidara gelenleri suçluyorsunuz. Sizin dışınızda iktidara gelenler ya gericidir, ya yobazdır, ya çağdışıdır. 50 senedir anlatıyorsunuz. Millet mi anlamıyor, siz mi anlamıyorsunuz. Evvela buna bir karar verelim."
"KAFALARDAKİ ENDİŞELERİ KALDIRALIM"
Türkiye'de ocakların sönmesine, gençlerin hayallerinin yıkılmasına sebep olan bir dramatik olayı konuştuklarını dile getiren Çiçek, herkesin huzurunda açıkça bir teklifte bulunmak istediğini belirtti. Çiçek, "Gelin hem bu yasağı kaldıralım, hem de samimi olanların bazı endişeleri varsa bu endişeleri ortadan kaldıracak bir düzenlemeyi yapalım. Hiçbir şey geçmiş değil. Bu yasakları, bu ayıpları kaldıralım. Yakışmıyor bunlar. Bir taraftan haydi kızlar okula, baba beni okula gönder kampanyaları. Öbür
taraftan üniversitenin kapılarını kapat bu memleketin çocuklarına. Bu yanlış, bu ayıp. Bu ayıpla bir yere varamazsınız. Gelin bu yasakları kaldıralım ama toplumun kafasında ne endişe varsa onu da giderelim. Niye uzlaşmaya yanaşmıyorsunuz da Çernobil Santrali gibi radyoaktif korku ve dehşet saçıyorsunuz bu ülkeye. Olacak iş midir bu? Yazıktır, bu memleketin huzurunu kaçırmayalım." diye konuştu.
"LAİKLİKLE İLGİLİ SORUNUMUZ YOK"
Her endişenin rejim bağlamına çıkarılması halinde hiçbir sorunun çözülemeyeceğini kaydeden Çiçek, laikliğin Türkiye'de 71 yıldır ayakta olduğuna işaret etti. Çiçek şu değerlendirmeyi yaptı:
"71 yıl evvel bir fidan olarak dikilmiş. Bugün kocaman bir çınar ve hepimiz onun altında oturuyoruz. Bundan dolayı hiçbir sıkıntımız yok. Teklifin altında imzası olan hiçbir milletvekilinin ve iki partinin laiklikle ilgili bir sorunu yok. Laikliği ayrıştırıcı değil, birleştirici bir ilke olarak görüyoruz. Laikliği bir seküler din olarak görmüyoruz. Din laikliğin, laiklik de dinin alternatifi değildir. Siz her hak ve özgürlük talebini ille de rejimle, rejimin nitelikleriyle bağdaştırır, ilerde şöye olursa böyle olursa diye papatya falı açmaya kalkarsanız, o zaman bugün sahip olduğumuz bir çok hakların izahını yapamamışsınız, haketmemişsiniz demektir. Bugün sahip olduğumuz bir çok haklar, bir süre evvel bu ülkenin yasaklarıydı. Bir kısım öğretim üyeleri toplantılar yapıyorlar. Arkasından da bir özgür üniversite, özerk üniversite talepleri var. Aynı mantıkla gidersek varacağımız nokta şu olur. Eğer bunların özgürlüğünü verirsek o zaman bunlar yeniçeri ocağına döner, ikide bir Sultan Ahmet'e giderler. Bunları
yola getirmek için de bir Nizam-ı Cedid gerekir, böyle mi dememiz lazım yoksa özgür üniversite talebinin doğru tarafları olduğunu düşünmek mi gerekir. Bir hukuk devletinde haklar, özgürlükler verilir, bunun sınırları anayasada ve yasalarda korunur. Bu ayrımcılığı uzun süre götüremezsiniz. Bu vicdan azabıdır. Başkalarının istismar etmiş olması, bugün üniversiteye gidemeyen çocuğumuzun vebalini almamızı gerektirmez. Kim istismar etmişşe tarih onu yazacaktır. Millet de zaten gereğini yapıyor. Yükseköğrenimle sınırlı olarak 'bu hakkı kullanırken şunun dışına çıkamaz' diyelim, yasada bunların hepsini birlikte yapalım. Dediğiniz şey şu; 'Biz türbana karşıyız. Bu bir siyasi simge. Anamız gibi örtene birşey diyor muyuz. Yengemizde örtüyor ona birşey diyor muyuz.' Vallahi aynen koyalım, isterseniz fotoğrafını çekip getirin koyalım."
Görüşmelerin başında Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç'in bir çözüm önerisi gündeme getirdiğini hatırlatan Çiçek, bunun da büyük alkış aldığını söyledi. Genç'in, 'Başbakan'ın Cumhurbaşkanı'nın, bakanların hanımları başlarını açsın, sorun bitmiş olur' dediğine işaret eden Çiçek, bunu diyenlerin 1 ay evvel söyledikleriyle tezata düştüğünü dile getirdi.
Her özgürlük talebinin laiklikle irtibatlandırılmaması gerektiğini vurgulayan Çiçek, bunun, laikliğin istismar olmasına neden olacağı uyarısında bulundu. Çiçek, "Bu millet, laikliğin en büyük teminatıdır. Kimse laiklik üzerinden ucuz kahramanlık yapmasın. Bizim laikliğimizin Kuzey Kore'deki laiklikten, eski Sovyet rejimindeki laiklikten de farklı tarafı var. Bizim laikliğimiz insan haklarına dayalı, demokratik laikliktir. İkisi arasındaki fark siyahla beyaz gibidir. Ama gelin görün ki şu anda Türkiye'de
bir kısmının arzuladığı laiklik Kuzey Kore'deki laikliktir. Buna bu millet müsaade etmez" diye konuştu.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin sonunda soru-cevap bölümüne geçildi. Milletvekillerinin sorularını cevaplayan Çiçek, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, 'CHP'yi iki yüzlülükle suçladınız. Ben siyasi hayatımı hep CHP'de sürdürdüm. Sizin ANAP'ta, Refah Partisi'nde, MHP'de, AK Parti'de siyaset yaptığınızı biliyoruz. Sizin ikiyüzlülük anlayışınız nedir?" sorusu üzerine geçmişinin gizli bir tarafı olmadığını vurguladı. Yasalara aykırı hiçbir şey yapmadığını ifade eden Çiçek, şöyle konuştu:
"Ben kendi partimden ihraç edildim. O dönem sizin partinizin evet dediği bir yasa tasarısına evet demediğim için. O evet demediğim tasarı bugün Türkiye'yi mesleksizler toplumu haline getirdi. Hepsi lise mezunu, iş arıyor. O zaman benim partim beni ihraç etti. Ondan sonraki sürece bakarsanız Türkiye'de ben Refah Parti'li olmadım. Eğer her bildiğiniz böyleyse yazıklar olsun. O zaman bilmeden nelerin yanlışlığı içindesiniz. MHP'li olmadım. Bir organik bağım olmadı. Paylaştığım değerler var ama bir siyasi ilişki olarak MHP ile benim bir siyasi ilişkim olmadı. Eğer her bildiğiniz böyleyse yazıklar olsun size. Onun için, benim bir hocam vardı, 'Yarım hoca dinden, yarım doktor candan, yarım hukukçu maldan eder' derdi. Yarım siyasetçi de bunların hepsinden eder işte. Sizin gibi siyasetçilerin Türkiye'yi getirdiği nokta da burasıdır."
Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin sona ermesinin ardından maddelere geçilmesi için gizli oylama yapıldı. 517 milletvekilinin katıldığı oylamada 397 kabul oyuna karşı 113 ret oyu kullanıldı. 4 milletvekili çekimser kalırken, 3 oy da boş çıktı.