Güven Özalp
Brüksel
Yayımlandığında istisnasız tartışma yaratan ve hemen her defasında ağır şekilde eleştirilen Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından hazırlanan Türkiye raporu, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda ele alındı.
İçeriği dikkate alındığında rapordaki olumsuzlukların ağır bastığını söylemek mümkün. Bununla birlikte özellikle süreçle ilgili kilit kurum olan AB Komisyonu tarafından yapılan açıklamalar ve oturumdaki vurgular, Türkiye’nin ciddi eksiklerine rağmen ilişkilerde olumlu bir havanın giderek zemin kazandığını göstermesi açısından önemliydi.
Oturumda söz alan AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, konuşmasının başlangıcında, “AB-Türkiye ilişkilerindeki yeni gelişmeler iyimserliğin artmasını sağlıyor” ifadelerini kullandı.
Müzakere sürecinde Fransa’nın bir başlık üzerindeki blokajı kaldırması, vize ve göç konusundaki görüşmelerde ilerleme sağlanması, TBMM’den geçen yabancılar ve uluslararası korumayla ilgili yasa, dış politika alanında artan diyalog, İsrail ile Türkiye arasındaki “yakınlaşma”, Füle’nin altını çizdiği olumlu gelişmeler arasında yer aldı.
Olumlu havaya katkı sağlayan bir başka unsuru da Kürt sorununa çözüm arayışları bağlamında başlatılan süreç oluşturdu. Gerek Füle gerekse AP üyelerinin yaptığı açıklamalarda bu sürece verilen desteğin tam olduğu net şekilde görüldü.
AB’nin uzun süredir kabul edilmesini beklediği 4. Yargı Reformu Paketi’nin devreye sokulması da AP’de “önemli bir gelişme” olarak değerlendirildi. Paketle ilgili tam bir memnuniyetten bahsetmek ise mümkün değil. Bu pakette eksikler bulunduğu, beklentilerin tümünü karşılamadığı, eksiklerin yeni adımlarla giderilmesi gerektiği yapılan vurgular arasında yer aldı.
Eksiklerin ciddi boyutta olduğu alanlar konusunda Komisyon ve AP arasındaki uyum da dikkat çekici boyuttaydı. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargıdaki aksaklıklar olumsuz yorumların yoğunlaştığı başlıkları oluşturdu.
Genelde Rum ve Yunan parlamenterlerin tekelinde olan Kıbrıs sorunuyla ilgili mesajlardaki artış da oturumun dikkat çeken unsurları arasında yer aldı. Komisyon kanadında çözüm odaklı görüşmelere bir an önce başlanması yönündeki beklenti öne çıkarılırken AP kanadında öne çıkan vurguyu Türkiye’nin yükümlülüklerini bir an önce yerine getirmesinin gerekliliği oluşturdu.
Yavaş yavaş oluşmaya başlayan olumlu havanın “kalıcı olma potansiyelini güçlendirmek” için Türkiye’nin üç unsura dikkat etmesi gerekiyor. Bunlar ise Türkiye’nin son dönemde attığı adımların devamını getirmesi, yasal düzenlemeleri Avrupa standartlarına uygun uygulamalarla desteklemesi ve süreci baltalayacak adımlardan kaçınması olarak sıralanabilir.
Olumlu havanın kalıcılığının sadece Türkiye’nin atacağı adımlarla sağlanamayacağının, AB’nin de hem kurumsal bazda hem de üyeler bazında üzerine düşenleri yapmasının gerekli olduğunun da unutulmaması gerekiyor.
Verilen değişiklik önergeleriyle birlikte AP’nin perşembe günkü oturumunda oylanacak rapor, Türkiye açısından hukuki bağlayıcılığı olmasa da parlamenterler arasındaki hakim havayı yansıtması nedeniyle gözden kaçırılmaması gereken bir belge olma özelliğine sahip.