HABER

Çin depremi akılları karıştırdı

Çin’de dün yaşanan ve yüzlerce kişinin hayatına mal olan 6.9’luk deprem 2010’un başından beri yaşanan büyük depremler serisinin son halkası.

Dolayısıyla akıllarda 'Bir yıl içinde bu kadar çok büyük deprem olması doğal mı?' sorusu uyanıyor.

Çin’den bir hafta önce Endonezya’nın Sumatra Adası’nın güneyi 7.7’yle, ondan iki gün önce de Meksika’nın Baja şehri 7.2’yle sallandı. Şubat ayının sonunda yaşanan 8.8’lik deprem Şili’yi vurdu. Şili’den bir ay önce de Haiti’de yaşanan 7.0’lık deprem 230 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Türkiye’de de Mart ayında yaşanan 6.0’lık Elazığ depremi büyük can ve mal kayıplarına neden olmuştu.

Listenin bu kadar kabarık olması 2010 yılının kıyamet yılı olduğu ya da en azından doğal felaketler açısından olağan dışı bir yıl olduğunu düşündürüyor. Ancak ABD Jeoloji Birliği (USGS) uzmanları aynı fikirde değil. Uzmanlar deprem sayısında bir artış olmadığını sadece bizim depremlere ilgimizin arttığını söylüyor.

Tarih boyunca 7.0 ya da üzeri büyüklükteki depremlerin yaşanma sıklığı büyük oranda sabit kaldı. 1900 yılından bu yana toplanan kayıtlar her yıl büyüklüğü 7.0 ile 7.9 arasında değişen 17 deprem, büyüklüğü 8.0 ve üzerinde de en az bir deprem yaşandığını gösteriyor. Dolayısıyla bugüne kadar yaşanan depremler herhangi bir olağan dışılık sergilemiyor.

USGS’nin depremlerin verdiği zararların incelenmesinden sorumlu koordinatörü Michael Blanpied, “Bu yıl insanların üzerinde büyük etki yapan ve çok kısa aralıklarla yaşanan büyük depremler yaşandı” dedi. Blanpied, “Depremlerin sayısında bir olağan dışılık yok. Evet, korkunç ve heyecan verici bir durum ancak olağan dışı değil” dedi.

2007 YILINDA REKOR KIRILDI

Blanpied, herhangi bir yılda yaşanan depremlerin sayısında değişmeler yaşandığını, birçok yılın ortalamalarına göre değişkenlik gösterdiğini belirtti. Geçtiğimiz 12 ayda 7.0 ve üzerindeki büyüklüklerde 18 deprem oldu. Geçtiğimiz üç buçuk ayda altı deprem yaşanması ise dönemsel ortalamanın çok az üzerinde.

Geçtiğimiz onyıllık döneme bakıldığında, 2007 yılı, yaşanan dört adet 8.0’ın üzerindeki depremle dikkat çekti. 2009 yılında 8.0’ın üzerinde bir tane deprem yaşandı ancak büyüklüğü 7.0’dan büyük 17 deprem yaşandı. 2004 ise can kaybının en ağır olduğu yıl olarak kayıtlara geçti. 2004’te yaşanan depremlerde toplam 228 bin 802 kişinin öldüğü tahmin ediliyor, öte yandan dün itibariyle 2010 yılında deprem vakaları yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı 223 bin 142’ye ulaştı.

Ancak Blanpied, 1943 yılında 7.0 ve üzeri büyüklükte, yıllık ortalamanın yaklaşık iki katı sayıda, yani 32 deprem olduğunu, tarihin bilinen en büyük yer sarsıntılarından birinin de 1963’te Şili’de yaşanan 9.5’lik deprem olduğunu söyledi.

DEPREMLER DEĞİL NÜFUS ARTIYOR

Yaşanan farklılık için en mantıklı açıklama depremlerin sıklığının ya da şiddetinin artması değil, deprem araştırma merkezlerinin daha fazla depremi belirleyip kayıtlara geçirebiliyor olması. USGS verilerine göre dünya genelinde 1931 yılında toplam 350 sismograf istasyonu vardı bugün ise yaklaşık 8 bin adet istasyon var. Bugün itibariyle ABD Ulusal Deprem Bilgi Merkezi günde 50, yılda 20 bin depremin kaydını tutuyor.

Dahası iletişim teknolojisindeki önemli gelişmeler bu istasyonların ellerindeki verileri küresel çapta yayabilmesine, daha önceden yaşanmış yerel depremlerle ilgili kamuoyunun bilgilenmesine izin veriyor. Sosyal paylaşım sitesi Twitter bile bunun için kullanılabiliyor.

Bir başka önemli faktör de depremlerin olduğu yerler. Son zamanlarda yaşanan büyük depremler nüfusun yoğun olduğu karaların değil de derin okyanusların altında yaşanmış olsaydı bu kadar dikkat çekmeyecekti.

"DEPREMLERİN HEDEFLERİ ARTIYOR"

Blanpied, “Muhtemelen depremler konusunda bu kadar bilinçli hale gelmemizin asıl sebebi nüfus artışı” dedi. Dünyada nüfusun en hızlı arttığı bölgelerin Ekvator çevresinde olduğunu, sismik faaliyetlerin büyük bir kısmının da burada yaşandığını hatırlatan Blanpied, “Depremin hedefleri günden güne artıyor. Zaman zaman da Haiti gibi örnekler yaşanıyor” dedi.

Bu yıl yaşanan depremler arasında bağlantı kurmak için elde yeterli kanıt olmadığını da ifade eden Blanpied, örneğin Haiti ile Çin arasındaki mesafenin çok büyük olduğunu ve iki olayın birbiriyle ilişkili olma ihtimalinin çok düşük olduğunu söyledi.

“Şili yüzyılın en büyük beşinci depremiydi” diyen Blanpied, buradan yayılan sismik dalgaların dünya genelindeki diğer fay hatlarını etkilemiş olabileceği ihtimalini de reddetmedi. “Belki zamanla bir yerde yaşanan bir büyük depremin başka yerlerde yaşanan büyük depremler üzerinde etkisi olduğunu da keşfederiz ama şimdilik değil” dedi.

En Çok Aranan Haberler