HABER

Çin dışında yaşayan Uygurlardan ailelerine baskı iddiası

Farklı ülkelerde yaşayan Uygurlar, Çin'deki ailelerinin siyasi eğitim merkezlerinde tutulması ya da bu merkezlere alınmasından endişe ediyor

Çin dışında yaşayan Uygurlar, ailelerinin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki "siyasi eğitim merkezleri"nde bulunmasından dolayı korku ve endişeyle yaşıyor.

Avustralya menşeli yayın kuruluşu ABC'nin hazırladığı özel habere göre, Çin dışında yaşayan Uygurlar, bulundukları ülkenin vatandaşı olmalarına rağmen, ailelerinin Sincan'da yaşamasından ötürü endişe duyuyor. Yayın kuruluşu, Avustralya'daki Uygurlar ve bu kişilerin ülkelerine döndüklerinde yaşadıklarını anlatan bir haber hazırladı.

Habere göre, 2009'da Çin'den gelip Avustralya'ya yerleşen inşaat işçisi Almas Nizamidin, 2 aylık hamile eşinin Sincan bölgesindeki "siyasi eğitim merkezine" götürülmek üzere polis tarafından evinden alındığını daha sonra aşırıcılık gerekçesiyle 7 yıl hapis cezasına çarptırıldığını anlattı.

Nizamidin, geçen yıl eşini bulabilmek için ülkesine gittiğinde ise Sincan'ı tanıyamadığını söyleyerek sokaklarda ağır silahlı zırhlı araçların dizildiğini, 100 metrede bir bulunan polis noktalarında kimlik kontrolü ve telefon içeriklerinin tarandığını belirtti.

Avustralya'da özel bir okulda din öğretmenliği yapan Abdul-Salam Alim, siyasi eğitim merkezleri ve bölgede yaşananlarla ilgili konuları Avustralya'da dahi konuşmayı arzu etmediklerini, bunun Uygur toplumunda travmatik etkisinin olduğunu ifade etti. Sincan'da yaşayan birçok akrabasından haber alamadıklarını söyleyen Abdul-Salam, "Sincan'daki akrabalarımdan beş aileden bir kadın hariç tüm yetişkinler tutuklandı ve bu kadın 21 çocuğa bakmak zorunda kaldı." diye konuştu.

Alim'in kayınvalidesi de Sincan'daki çocuklarıyla 18 aydır görüşemediğini belirterek "Eğitim merkezlerindeki çocukların ailelerinin bakımı olmadan nasıl yaşayabildiklerini düşünemiyorum." dedi.

İsminin "Sam" olduğunu söyleyen diğer bir Uygur kökenli Avustralya vatandaşı, Sincan'a gittiğinde polise Avustralya pasaportunu gösterdiğini ancak darp edilerek hastanelik olduğunu vurguladı.

Sam, polisin, "Avustralyalı mı olduğunu düşünüyorsun?" dediğini belirterek 15 polisin kendisine saldırdığı iddiasında bulundu.

Avustralya'da bir üniversitede okuyan Elminur da ailesinin Sincan'da olması nedeniyle soyadının gizli tutulmasını isteyerek bölgedeki baskılardan dolayı korku içinde büyüdüğünü kaydetti. Elminur, bu travmadan dolayı Avustralya'da da dini gruplara katılmaktan çekindiğini belirtti.

- "Çin rüyasıyla" örtüşmüyor

Sydney Üniversitesi Çin Tarihi Bölümünde kıdemli öğretim görevlisi David Brophy de bölgede dini özgürlükler ve Uygur halkına karşı ayrımcılığı gösteren raporların olduğunu söyledi.

Brophy, Uygurlara yapılan uygulamaların, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in dillendirdiği, ülke birliğini öngören "Çin Rüyası" vizyonuyla örtüşmediğini ifade etti.

Avustralya Dışişleri ve Ticaret Bakanlığı, Sincan'daki Uygurlara uygulanan kötü muamele raporlarının artan sayısından endişe duyduklarını ve bu endişenin Çin'e iletildiğini açıkladı.

Daha önce bu kamplarda tutulan Uygur kökenli kişiler, uluslararası basına açıklamalarda bulunmuştu. Görgü tanıkları, kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların siyasi düşünceleri ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını savunuyor.

Kazakistan'da yaşayan Uygur kökenli Ömer Bekali geçen ay Associated Press (AP) ajansına yaptığı açıklamada, ailesini ziyaret etmek için gittiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde gözaltına alındığını belirtmişti. Bekali, 7 ay boyunca tutulduğu hücreden tahliye belgesi verilerek çıkarıldığını ancak serbest kalmadığını, Karamay'da binden fazla kişinin gözaltında tutulduğu tel örgülerle çevrili bir yerleşkeye gönderildiğini söylemişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bir süre önce yayımladığı raporda, son 2 yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbiri" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın "siyasi eğitim merkezleri" denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği iddialarına yer verilmişti.​

ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkili geçen ay yaptığı açıklamada, on binlerce Uygur'un gözaltına alındığını kaydetmişti. Amerikalı yetkili, "siyasi eğitim" kisvesi altında yapılan toplu gözaltıların rahatsız edici olduğunu, Çin'in daha şeffaf sisteme sahip olması gerektiğini belirtmişti.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

En Çok Aranan Haberler