18 Haziran tarihinde Kaşgar Belediyesi'ne bağlı 18. Okulun 2. Sınıfında okumakta olan 8 yaşındaki Doğu Türkistanlı Müslüman kız, Çin polisi tarafından tecavüze uğradı. Polis tecavüz ettikten sonra kız çocuğunu boğarak öldürdü. Daha sonra parçalara ayırıp bir sokağa terk etti. Polis halen görevine devam ediyor.
Olayın ardından ayaklanan Doğu Türkistanlı Müslümanlar, Çin polisiyle çatışmaya başladı. Bugün de dahil çıkan olaylarda 50'den fazla Doğu Türkistanlı hayatlarını kaybetti.
PEÇE TAKANA CEZA VAR
Çin Hükümeti'nin Doğu Türkistan'daki baskıları son yıllarda artmaya başlamıştı. Peçe takmak isteyen kadınlara 1500 yuan(470tl) ceza veriliyor ve 10 gün hapse atılıyor. Bu fiyat Doğu Türkistan'da bir aylık asgari maaştan daha fazla. Olayların yaşadığı Turfan bölgesine Çin Hükümeti tarafından 6 milyon Çinli yerleştirilmiş. Gelen Çinliler Müslüman halkın dükkanlarına ve arazilerine el koymuşlar.
Doğu Türkistanlı Müslümanlar ile Çin polisi arasında çatışmalar devam ediyor.
1949 yılında Doğu Türkistan nüfusunun % 3 ünü oluşturan Çinlilerin oranı şuanda % 53 ü aşmış bulunmakta. Müslüman annelerin %22’si tamamen kısırlaştırıldı, iki çocuktan fazlasına da müsaade edilmiyor. Tek çocuğa da 25 ila 35 yaş arasında izin veriliyor. “Kaliteli Nüfus” adı altında yapılan “resmi soykırım” ile zorla kürtaj, kısırlaştırma gibi engelleri aşıp fazla çocuk yapanları ise büyük para cezaları bekliyor. Buna göre fazla çocuğun cezası ortalama maaş ile tam 8 yıllık gelire denk geliyor.
Komünist Çin Yönetimi, Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerinin kökünü kurutmak maksadıyla, “Mecburi Doğum Kontrol Siyasetini zor kullanarak uyguluyor.” İsa Yusuf Alptekin Kültür, Eğitim, Araştırma, ve Sosyal Yardım Vakfı, tarafından hazırlanan “Komünist Çin’in Doğu Türkistan’daki doğum kontrol siyaseti” başlıklı rapor, durumun vehametini gözler önüne seriyor. Arslan Alptekin tarafından hazırlanan rapor, Komünist Çin’in, Doğum Kontrol Siyasetlerine ilişkin resmi kararnamelere, Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı Konvansiyonlara, Asya İzleme Komitesi ve diğer Uluslar arası Bağımsız insan Haklan Koruma Teşkilatlarının ve Uluslar arası Af Örgütünün, Tibet ve Demokratik Çin Teşkilatlarının kaynaklarına dayanılarak yazıldı.
Rapora göre, İslam ve Hıristiyan dini inanışlarına aykırı, ahlaki ve insani yönden kabulü imkansız, Uluslararası Hukukla bağdaşmayan vahşi bîr o kadar da insanlık dışı bir siyaseti dünyanın gözleri önünde Komünist Çin Yönetimi, Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türk analarına uygulayabilmektedir. Vakıftan yapılan açıklamaya göre Türk Dünyası ve İslam Alemi bu kadar vahşi ve insanlık dışı haksız uygulama karşısında ilgisiz ve sessiz kalmıştır. Vakfın açıklamasında şöyle deniliyor; “Türkistan’daki bu zulme ilgisiz ve sessiz kalmaları yetmiyormuş gibi, Komünist Çin Yönetiminin, bütün bu vahşi uygulamalara maruz kalan Müslüman Uygur Türklerini, ‘teröristtir’ suçlamalarına destek dahi çıkmışlardır.” Raporda yer alan bilgiler şöyle; Komünist Çin’in halihazırdaki milli doğum kontrol politikası, Doğu Türkistan “azınlık” Müslüman Türk kadınların; şehirde 2 çocuk, kırsal bölgede 3 çocuk sahibi olmasına izin vermektedir.
Müslüman Türk kadınının çocuk doğurabilmesi için resmen evli olması ve 25 ila 35 yaş arasında bulunma zorunluluğu vardır. İkinci bir çocuğa hamile kalmak isteyen Müslüman Türk kadım, tekrar hamile kalabilmek için en az 4 yıl beklemek zorundadır. Bu şartlara aykırı doğum yapan kadınlar, hem kürtaj ve/veya kısırlaştırma uygulamalarına, hem de ciddi sosyal ve iktisadi kısıtlamalara maruz kalmaktadır
Komünist Çin Yönetimi, Doğu Türkistan’da Müslüman Türk kadını üzerinde, onların ve ailelerinin izni ve rızası olmaksızın kürtaj ve kısırlaştırma siyasetleri uygulamaktadır. Resmi olarak kabul edilen “Bir Aileye Bir Çocuk” siyaseti aslında 10 milyonun üzerinde nüfusa sahip azınlıklar için geçerli olup, 8 milyon nüfuslu Doğu bu uygulamanın dışında tutulmalıdır ancak Çin’de doğum kontrol siyasetinin en yoğun olarak uygulandığı bölgeler Doğu Türkistan ile Tibet’tir.
Bu durum Beynelmilel Af Örgütü tarafından da aynen onaylanmaktadır. 1982-1990 yıllan arasında Doğu Türkistan Müslüman Türklere 2 çocuk izni verilirken, 1990 dan sonra ise bu sayının bire indirildiği görülmektedir. Ayrıca, fazla çocuk için verilen ceza tutan 7000 Yuana (takriben 1400 dolar) çıkarılmıştır ki, bu rakam ortalama bir çiftçinin sekiz yıllık gelirine eşittir. Cezayı ödemezlerse, zorla hastaneye götürülmekte ve kürtaja tabi tutulmaktadır.
Komünist Çin Yönetimi, Ekim 1994 yılında “Ana ve Çocuk Sağlığı Kanunu” adı altında bir kanunu kabul etti. Söz konusu kanun ile hükümet, ana ve çocuk sağlığı adı altında tüm evlilik ve doğumları kontrol altına alma konusunda tekel yetkisi elde etmiştir. Kanun; açıkça, çocukların hastalıklardan korunması amacıyla gerekirse anne üzerinde kısırlaştırma, kürtaj, ve engellemeler uygulanabileceğini hükme bağlamıştır.
Hamileyken doktora giden kadınlar, otomatik olarak tıbbi incelemelere tabi tutulmakta ve doğum için uygun olup olmadıkları tespit edilmektedir. Bunun anlamı açıktır: Devlet, hangi ebeveynin “sağlıklı” ve “yeterli” olduğunu kendi kararlaştıracağını belirtmektedir. Yani sağlıklı ve yeterli değerlendirmeleri, mevcut durumun sağlık bakımından teşhisinden çok siyasi tercihlere göre şekillenmektedir.
Doğu Türkistan’da kürtaj temel doğum kontrol yöntemi olarak uygulandığı halde, resmi ağızlarda daha basit ve kesin (SOYKIRIM için) çözüm olan kısırlaştırmadan bahsedilmektedir. Kısırlaştırma tercih edilmekte ve tüm resmi tüzüklerde üstü kapalı olarak tercih edildiği vurgulanmaktadır. Özellikle kırsal alanlarda bu yöntemin uygulanmasını savunmakta ve Doğu Türkistanlılar üzerinde yapılacak toplu kısırlaştırma için kredi sağlandığını belirtmektedir. Kolayca anlaşılacağı üzere doğum kontrol ekipleri Doğu Türkistan’da bilhassa kırsal bölgelerde hummalı bir faaliyet içine girmiş ve 1986 yılından itibaren oldukça yoğun bir şekilde kısırlaştırma operasyonları gerçekleştirmişlerdir, bu operasyonlar şiddeti artarak günümüze kadar gerçekleşmiştir.
1990 yılında yetkililerin açıkladığına göre, bir çoğu çocuk denecek yaşta olan yüz binlerin üzerinde Müslüman Türk kadını kısırlaştırılmıştır. Bu operasyonların gönüllü yapıldığına dair elde hiçbir kanıt bulunmazken, yine aynı Komünist Çin yetkilileri tarafından yapılan açıklamada “etkili ve zorlayıcı birtakım önlemlerin aile planlaması çalışmalarının güçlendirilmesi amacıyla uygulandığı” açıklamasını da yapmışlardır. 1990 dan bu yana milyonlarca Müslüman Türk Kadın ve Erkeğin kısırlaştırıldığını Beynelmilel Af Örgütü’nün raporlarından öğreniyoruz. Doğu Türkistan’da uygulanan doğum kontrol siyasetlerinde güç kullanıldığına dair elimizde yeterli kanıt bulunmaktadır. Komünist Çin Yönetmeliklerinde de güç kullanımının varlığı doğrulanmaktadır. Söz konusu Yönetmeliklerin, “Zorunlu Kürtaj ve Doğum Kontrol Siyasetleri” başlığı altında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere, plan dışı yapılan doğumlarda zorunlu olarak kısırlaştırma söz konusu olmaktadır.
Doğum Kontrol Siyasetlerine ilişkin bütün yönetmeliklerinde mali bakımdan verilecek ödüller ve cezalar da detaylı bir biçimde anlatılmıştır. Yönetmeliklerde, devlet kuruluşlarında, sanayide ve iş birimlerinde kadınların geç evlenmeleri, geç çocuk doğurmaları ve tek çocuk sahibi olduklarına dair belge almaları durumunda daha uzun doğum izni kullanabileceklerini belirtmektedir. İşçiler ve memurlar, geç evlenmeleri evlilik izinlerine ilave olarak l hafta daha izin kullanabilmektedir. Bu yönetmeliklere göre aile planlamasına uyan çalışanlara iş verence sağlanacak mali yardımlar konusunu düzenlemektedir. Buna göre, plana uygun doğum yapan çalışanların seyahat ücretleri ile hastaneden alacakları belge ile kanıtlamak kaydıyla tıbbi masraflarında %50 indirim yapılması öngörülmektedir. 1992 yılında yürürlüğe giren yönetmeliğin “Sınırlamalar ve Yasaklar” adlı maddesi plan dışı yapılacak doğumlarda uygulanacak cezalan hükme bağlamıştır. Buna göre Doğu Türkistan’da Müslüman Türk Kadınlar plan dışı doğum yapmaları durumunda, ikinci çocuk için 500 yuan (100 dolar) ceza ödeyecek ve çiftlerden hiçbiri iki yıl boyunca ekstra hizmetlerden (promosyon, İkramiye vb.) yararlanamayacaklardır.
Üçüncü çocuk doğurmaları durumunda ise ceza miktarı 1000 yuan daha arttırılacaktır. Tek çocuktan fazla çocuğa sahip Müslüman Türk kadınlara karşı uygulanan ekonomik baskılar bununla da sınırlı değildir. Çiftler, plan dışı doğum halinde unvan indirimi ve işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. 500 ila 3000 Yuan (100 İla 600 dolar) arasında değişen para cezalan da cabasıdır, (bu rakamlar, çalışanların ortalama l ila 6 yıllık gelirine eşittir.) Ayrıca, kürtaj olan ya da kısırlaştırmayı kabul eden kadınlara özendirici mali yardım yapılmaktadır.
1980 yıllarında Komünist Çin yönetimi tarafından korkunç bir siyaset daha yürürlüğe sokulmuştur. Buna göre Doğu Türkistan’a on milyonlarca, Komünist Çin Devlet teşvikiyle, Çinli göçmen yerleştirilmeye başlanmıştır. Hem bu göçmen siyaseti ve hem de güç kullanılarak Doğu Türkistan’da uygulanan zorunlu aile planlaması siyasetleri Doğu Türkistan’ın Din, Kültür, Milli ve insan varlığını tehdit altına almaktadır. 1952 yılında Mao Zedong, Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Doğu Türkistan siyasetine ilişkin Direktiflerine uygun olarak yaptığı açıklamada şunları söylemiştir: “Uygur Özerk Bölgesi (yani Doğu Türkistan) çok geniş bir alana yayılmasına rağmen, yerleşimi az olan bir bölge. Bundan dolayı, bölgenin nüfusunun tedrici olarak 200 milyona çıkarılması lazım”. Çinli göçmenlerin, Doğu Türkistan’a yerleşmesi için hükümet tarafından birçok avantajlı uygulamalar devreye sokulmuştur.
Bunlar arasında, barınma, tedavi, taşınma, kültür ve eğitim, ve ekonomik teşvikleri sayılabilir. Doğu Türkistan’da çalışan bir Çinli, Çin’de bir yılda kazandığı ücretin 100’lerce misli fazlasını kazanmaktadır. Çinli girişimciler, Doğu Türkistan’a yatırım yapmaları durumunda çeşitli vergi muafiyetlerinden yararlanmakta, ayrıca düşük faizli kredi olanaklarına sahip olmaktadır. Ama Doğu Türkistanlı işadamlarının yeterlilik belgesine sahip olsalar dahi kendi öz vatanlarında iş kurmaları hemen, hemen imkansız hale getirilmiştir.
1949 yılında Doğu Türkistan nüfusunun % 3 ünü oluşturan Çinlilerin oranı şuanda % 53 ü aşmış bulunmaktadır. Bu durum, 50 yıldır süren göçmen siyaseti ile Çinli aç işsizlerin ve Çinli suçluların kontrolsüz şekilde Doğu Türkistan’a akın edip yığılmasından kaynaklanmıştır.
Israrla kürtaj ve kısırlaştırma metotların kullanılması Müslüman Türk Kadını için oldukça aşağılayıcı bir durumdur. Bütün bunlar. Yalnızca ETİK değerlerin ayaklar altına alınmasıyla kalmamakta, aynı zamanda kadın özgürlüğü ve doğum yapma hakkını düzenleyen bütün Beynelmilel Anlaşmaların da ihlali anlamına gelmektedir
Komünist Çin Yönetimi, Doğum kontrolü uygulamalarını yaygınlaştırmak ve bu husustaki sınırlamaları meşrulaştırmak için yeni bir mantık ortaya koymuştur. Bunun adı “nüfus kalitesidir”. Burada dikkati çeken nokta, söz konusu kavramın nüfus miktarını değerlendirmeye almadan ve yalnız Çinli olmayan azınlıkların üzerine geliştirilen bir kavram olduğudur. Komünist Çin Kamu Sağlığı Bakanı Chen Minzhang, kendi önerisi olan yasa tasarısında: Doğumların kalitesi incelenirken devrimci esasların, etnik azınlıkların, sınırların ve ekonomik açıdan gelişmemiş olanların dikkate alınması ve devletin bu konuya eğilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Anlaşılacağı üzere, “azınlıklar”, “devrimci esas”, ve “sınırlardan” kasıt Doğu Türkistan ve Tibet’tir. Doğu Türkistan hakkındaki yönergeler 1992 yılında yeniden düzenlendi ve “nüfus kalitesi” doğum kontrolünün yeni bir aracı olarak devreye sokuldu, “az ama sağlıklı doğum” sloganıyla da resmi hale getirildi. Böylece soykırım siyaseti resmen uygulanmaya konuldu.
Doğum Kontrolünde Doğu Türkistanlı Müslüman Türk kadınlarına uygulanan 2 tür cerrahi müdahale vardır: Kürtaj ve Kısırlaştırma. Doğu Türkistanlı Müslüman Türk Kadınlar, kısırlaştırılırken veya kürtaja tabi tutulurken, onların küçük, yaş, fakir, işsiz, bekar, hasta vb. olmalarına kadar birçok bahane ileri sürülmektedir. Doğu Türkistan’da iki çeşit doğum kontrol ekibi görev yapmaktadır.
Bir Çin Hastanelerinde daimi olarak hazır bulunmakta, diğer ekip ise mobil olarak kırsal alanlarda ve çiftçilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde çalışmaktadır. Her iki ekip, ne kadar çok Müslüman Türk Kadınlarına kısırlaştırma ve kürtaj uygularsa, bunlara devlet o kadar çok parasal destek vermektedir. Devlete bildirilen cerrahi müdahaleye tabi tutulan Müslüman Türk Kadın sayısı arttıkça, devletin, doktorlara gönderdiği mali yardımın boyutu da büyümektedir.