HABER

'Cinayetleri bir hafta önce haber verdim'

Zirve Yayınevi Davası'nda tanık olarak dinlenen Ercan Gelni, önemli iddialarda bulundu.

Malatya'daki Zirve Yayınevi’nde 18 Nisan 2007 tarihinde 1’i Alman 3 kişinin öldürülmesi olayı ile ilgili Malatya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada tutuklu sanıklar bugün 36'ncı kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada dinlenen tanık Ercan Gelni, önemli iddialarda bulundu. Gelni, cinayetlerin azmettiricisi olduğu suçlamasıyla tutuklu yargılanan sanık Varol Bülent Aral'ın kendisine Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Levent Ersöz ve Cemal Temizöz gibi isimlerde diyalog içinde olduğunu söylediğini de iddia etti.

Sabah saatlerinde özel harekat ve çevik kuvvet polislerinin yoğun güvenlik önlemleri aldığı Malatya Adliyesi’ne, cezaevinde tutuklu bulunan Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeker, Cuma Özdemir ve Salih Gürler getirildi. Duruşmaya, tutuksuz yargılanan Hüseyin Yelki’nin yanı sıra, öldürülen Tilman Geske’nin eşi Suzanna Geske ile oğlu Lukas Geske ile tarafların avukatları katıldı.

Cinayetlerin azmettiricisi olduğu iddiasıyla tutuklanan ve başka bir suçtan dolayı Adıyaman Cezaevi’nde bulunan Varol Bülent Aral, rapor için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildiği ve halen dönmediği için duruşmaya katılmadı.

'OLAYDAN ÖNCE JANDARMAYA ANLATMIŞTIM'

Duruşmada ilk olarak, başka bir suçtan dolayı Mersin Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ercan Gelni’nin tanık olarak dinlenmesine geçildi. Mahkemeye önceden de mektup yazarak tanıklık yapmak istediğini dile getiren Ercan Gelni, önemli iddialarda bulundu. Gelni, önceden tanıştığı Varol Bülent Aral ile Adıyaman Cezaevi'nde aynı koğuşta kaldıklarını belirterek, Aral’ın kendisine Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Levent Ersöz ve Cemal Temizöz gibi isimlerde diyalog içinde olduğunu söylediğini öne sürdü. Tanık olarak ifade veren Ercan Gelni’nin iddiaları şöyle:

"Varol Bülent Aral, bu kişilerle görüştüğünü, birlikte çalıştığını söylüyordu. Yine Gülen cemaatinden Malatya'da tanıdığı kişiler olduğunu beyan ediyordu. Bu şekilde bana bazı şeyler anlattı. Bu anlattıklarının içerisinde Malatya'da Zirve Yayınevi diye bir yer olduğunu, burada misyonerlik faaliyetlerinin yapıldığını söylüyordu. Bunları anlatırken henüz Zirve Yayınevi cinayeti işlenmemişti. Emre Günaydın adlı bir şahıstan bahsediyordu, hatta bana benzediğini, düşünce olarak da benim gibi olduğunu söylüyordu. Bu şekilde bir takım hadiseler anlattı ve biz aynı koğuşta kaldığımız süre içerisinde Zirve Yayınevi’nde bu hadise oldu. Olaydan sonra yine bir süre aynı koğuşta kaldık. Olay olmadan önce, Varol Bülent Aral'ın anlatmış olduğu şeyler bana garip geldi. Ben de bu olayları ve anlattıklarını jandarmaya anlatmak ve iletmek istedim. Bu durumu cezaevi müdürüne ilettim. Cezaevi müdürü Hamza Avcı isimli kişi idi. O da İl Jandarma Komutanlığı'na benim beyanımı iletmiş, bunun üzerine istihbarattan bir kişi gönderilmiş, beni idareye çağırdılar. Gelenin kim olduğunu şu anda hatırlamıyorum. Gelen kişi üniformalı idi, rütbesini hatırlamıyorum. Varol Bülent, Zirve Yayınevi ile ilgili ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bu tür hadiseleri olaydan yaklaşık 1 hafta önce bana bahsetmişti ve hatta bu şahısların öldürüleceğini söylemişti. Bunu jandarmaya anlatmak istedim. Cezaevine jandarma görevlisi geldiğinde birinci müdür Hamza Avcı’nın odasında görüştük. Müdür bey o sırada dışarıya çıktı. Varol Bülent'in anlattıklarını aynen anlattım. Böyle bir şahsın geldiğini ve benim onunla görüştüğümü Hamza Avcı biliyor. Gelen jandarma görevlisi benim anlattıklarımı not etti, ilgileneceğini söyledi ve gitti. Bu olaydan, beyan ettiğim gibi yaklaşık bir hafta sonra Zirve cinayeti olduğu basına ve yayına düştü. Emre Günaydın’ın ismi geçti. Olaydan sonra da Varol Bülent ile aynı koğuşta kaldığımız için olaydan sonra yine konuşmalarımız devam etti. Bu olayı kendisinin yapacağını, tutuklu olduğu için Emre Günaydın’a yaptırıldığını söyledi. Olaydan önce bu olayı anlattığı bir çok isimler söylüyordu. Garip şeyler anlatıyordu, bana da garip geliyordu ancak olay olunca anlattıklarına inanmaya başladım, bana herhangi bir yerin üyesi olduğu gibi herhangi bir şey söylemedi. Eylemi kimlerin yaptırdığına ilişkin açık bir şey söylemedi, ancak konuşma içeriğinde ünlü ve meşhur olan kişilerden bahsediyordu. Bunlar adına çalıştığını söyleyip, bazı iddialarda bulunuyordu. Bu dosya sanıklarından ismini hatırladığım Emre Günaydın vardır. Olaydan önce ve sonra bu isimden bahsediyordu, diğer sanıklardan bahsedip bahsetmediğini bilmiyorum, bahsetmiş ise de hatırlamıyorum."

'DAHA ÖNCEKİ İFADE ÖNCESİ ALKOL VE UYUŞTURUCU ALMIŞTIM'

2008 yılında Hilvan Cezaevi'ndeyken Cumhuriyet Başsavcısı'na verdiği ifadelerle şimdi verdiği ifadeler arasında çıkan çelişkinin sorulması üzerine tanık Ercan Gelni, şunları söyledi:

"Hilvan Cezaevinde jandarma bana ifade vereceğimi ve savcılığa gitmem gerektiğini söyledi. Biz cezaevinde uyuşturucu kullanıyorduk. Toz esrar kullanıyorduk, yine dışarıdan viski getiriliyordu. Görüşe gelenler getiriyorlardı. Rahatlık vardı, içeri her türlü uyuşturucu, içki sokulabiliyordu. Hatırladığım kadarıyla o gün de alkol ve uyuşturucu almıştım. Hilvan Savcılığında verdiğim ifadenin içeriğini hatırlamıyorum. Ben avukat Kemal Cengiz diye bir isimden bahsetmedim. Ben Malatya ilindeki misyonerlik faaliyetleri diye Varol Bülent’ten duydum, Adıyaman ili diye bahsetmedim. Yine cezaevine Emre Günaydın’ın Varol Bülent i ziyarete geldiğine ilişkin herhangi bir şey söylemedim. Benim görüştüğüm kişi cezaevi jandarma komutanı değil, İl Jandarma Komutanlığı'ndan gelen yetkili kişi idi. Ben böyle biliyorum. Cezaevi jandarma komutanını da tanımıyorum. Yine Mustafa isimli rütbeli diye bahsedilen kişiyi de tanımıyorum. Ben ifade vermeye giderken araçta sivil giyimli bir kişi vardı ve kim olduğunu bilmiyorum, adliyeye gittiğimde savcı odasında yoktu, katip yazmaya başladı. Bu Sivil giyimli kişi katibin yanında duruyordu, kendi aralarında konuşuyorlardı, katip bu şekilde ifadeyi yazmış, daha sonra savcı odaya geldi, ifadeyi bana imzalattırdılar. Ben ifadeyi imzalarken okumadım. İmzalayıp cezaevine döndüm."

İfadesi tamamlanan Gelni, daha sonra çapraz sorguya alındı. Ercan Gelni, kendisine yönetilen sorulara verdiği cevaplarda, ifadelerinde hiçbir şekilde JİTEM ifadesini kullanmadığını ve bahsetmediğini söyledi.

Tutuklu sanık Emre Günaydın’ı hiçbir zaman görmediğini, sadece gazete ve televizyonlardan gördüğünü belirten Genli, 2009 yılında Mersin’de otogarda 4 kişinin kendisini durdurarak, "Malatya’daki duruşmaya gitmeyeceksin, daha önceki ifadelerini de kabul etmeyeceksin" diyerek tehdit ettiklerini söyledi.

Tanık Ercan Gelni, ifadesinde ayrıca Adıyaman Cezaevi'nde aynı koğuşta kaldığı Varol Bülent Aral’a tutuklanmasına sebep olan Kaleşnikof marka silahı nereden aldığını sorduğunda, Aral’ı kendisine, "Birileri verdi. Ben yakalanmasaydım, Keleş ile Zirve Yayınevi’ndeki kişileri ben tarayıp öldürecektim" dediğini ileri sürdü.

Tanık Ercan Gelni’nin ifadesinin ardından mahkeme heyeti, bir önceki celsede emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un İnönü Üniversitesi’nde olay günü ve öncesinde verdiği konferansların çözümünün tamamlanması için Üniversite Rektörlüğü’ne yazı yazılmasına, ayrıca tanık olarak ifade veren Ercan Gelni’nin beyanlarında geçen konular için, Adıyaman Cezaevi'ne ve Adıyaman İl Jandarma Komutanlığı’na yazı yazılmasına karar verdi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 17 Şubat tarihine erteledi.

En Çok Aranan Haberler