Çorlu'da, 9 yaşından itibaren, 9 yıl boyunca akrabası Vedat Tarhan'ın cinsel istismarına uğrayan Emre Y., 29 Nisan 2019 günü, 15'inci kattaki evlerinin penceresinden atlayarak, yaşamına son verdi. İntihar etmeden 1 ay önce ailesine, 2002- 2003 yıllarında evlerinde kalan Vedat Tarhan'ın 2011 yılına kadar kendisine cinsel istismarda bulunduğunu açıklayan Emre Y.'nin, sanık ile yüz yüze gerçekleştirdiği görüşmeye ait ses kaydıyla Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduğu, ancak dilekçenin intihardan sonra işleme koyulduğu ortaya çıktı.
Emre Y.'nin intiharından sonra gözaltına alınan ve 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı' gerekçesiyle tutuklanan Vedat Tarhan, 3 ay sonra görülen ilk duruşmada tahliye edildi. Cumhuriyet Savcısı’nın itirazı üzerine hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan Vedat Tarhan, 19 Ağustos 2019'da Çanakkale'de yakalanıp, tutuklandı. Tarhan, Edirne 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren davanın 10'uncu duruşmasında, 'Çocuğun nitelikli istismarı' suçundan herhangi bir indirime gidilmeden 26 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme, davaya ilişkin gerekçeli kararını da açıklayarak, Tarhan'ın 26 yıl hapis cezası almasını sağlayan en kritik delil konumundaki gizli ses kaydını 'hukuka uygun ve hükme esas delil' olarak kabul etti. 20 dakikaya yakın süren kayıtta Tarhan, Emre Y.’ye yönelik eylemlerini kabul etti. Kararda, "Mağdurun uğradığı cinsel istismar eylemleri nedeniyle beden ve ruh sağlığı bozuldu. Ruhsal olarak çöküntü yaşaması nedeniyle sanığın eylemlerine karşı koyması hayatın olağan akışına da uygun değil. Sanığın, mağdura yönelik zincirleme şekilde ‘nitelikli cinsel istismar’ suçunu işlediği yönünde mahkememizde tam bir vicdani kanıya varılmıştır" denildi.
Mahkemenin gerekçeli kararını açıklamasından sonra yaşadıklarını Demirören Haber Ajansı’na (DHA) gözyaşları içinde anlatan anne Hülya Oya Y., oğlunun yaşadığı cinsel istismar olayının vatani görevini yaptığı sırada kendisine yapılan bir el şakasında krize girmesiyle ortaya çıktığını söyledi. Çocuğunun askerdeyken hastaneye götürüldüğünü ve komutanın da durumu, çağırdığı ablalarına anlattığını belirten anne, 20 gün izin aldıktan sonra oğlunun bir daha askere gitmediğini teskere aldığını kaydetti.
Oğlu Emre ile askerden geldikten sonra konuşmaya çalıştığını ancak önceleri konuşmak istemediğini söyleyen Hülya Oya Y., "Dedim ki, 'Oğlum bu işleri senin başına kim açtı, ne olur bana söyle, ben herkese şüpheyle bakıyorum' dedim. 'Ben seni okulda yalnız bırakmadım, sokakta bırakmadım. Sen sokağa çıkmadın nasıl oldu bunlar' dedim. Döndü bana dedi ki, 'Sen beni dışarıdaki kurtlardan korudun ama evdeki kurttan koruyamadın anacığım' dedi. 'Benim hayatım zindan oldu' dedi. 'Ben çocukluğumu yaşayamadım' dedi. 'Kim oğlum' dedim. O da Vedat Tarhan olduğunu söyledi. İnanamadım. Saatlerce yerimden kalkamadım. 'Oğlum nasıl olur' dedim. 'Evet anne' dedi. 'Sünnet olduktan sonra bana tecavüz etti' dedi. İlk önce tecavüzle başlamadığını, sonradan olduğunu söyledi. İnanamadık. Tabi oğluma güvenim sonsuzdu. Yalan söyleyen bir çocuk değildi. Ama o kişiyi de ben babam gibi seviyordum. Evimizden hiç eksik olmuyordu. Her şeyimize gelirlerdi. 2,5 sene burada çalıştı. Ben de gelip kalıyordu, yatıyordu. Karısı da geliyordu, çocukları da geliyordu. Devamlı evimizin içindeydiler. Hiç aklıma öyle bir şey gelmemişti. Yapabileceğine inanmamıştım. Bir hafta kadar sonra oğlum 'Anne ben bununla yaşayamayacağım, bunu deşifre etmek istiyorum. Cezasını çeksin. Benim çocukluğumu bitirdi, gençliğimi bitirdi, hayatımı bitirdi' dedi. Ablalarıyla Edirne'ye gittik. 'Anne, ben ses kaydı alacağım' dedi. Ben böyle şeyleri pek bilmediğim için 'Oğlum peki ne olacak' dedim" diye konuştu.
Oğlunun her seferinde onu deşifre etmek istediğini ve Edirne'de buluştuklarını belirten Hülya Oya Y. Şöyle devam etti: "O kişi onu karşıladı Edirne'de. Ondan sonra köy evine götürüyor. Biz de takip ediyoruz. Arabaya biner binmez oğluma dokunmaya başlıyor. Sonra köy evine götürüyor. Emre onu konuşturmaya çalışıyor. Biraz konuşturduktan sonra, bu ses kaydını aldıktan sonra ablasını arıyor. 'Abla yetişin, beni kurtarın, ben çok kötüyüm' diyor. Gittik aldık. Ondan sonra ablalarının yardımıyla gitti, bir avukatla konuştu. Ses kaydını dinlettirdi. Ondan sonra savcılığa gittiler, suç duyurusunda bulundular. Fakat hiçbir haber gelmedi. Her gün kalktım ben, 'Anne güneş doğmuyor, anne ben ne yapacağım şimdi, anne hayatım bitti benim, ben nasıl yaşayacağım, o geziyor tozuyor ben okulumu bitirdim askerliğimi bitirdim bir işe yaramıyorum, bir şey yapamıyorum' deyip ağlamaya başladı. Hep isyan ediyordu. ‘Aramadılar, mahkemeden bir haber gelmedi’ diye."
Olay günü birlikte kahvaltı ettiklerini belirten anne Hülya Oya Y., "Bana, 'Anne niye beni bekliyorsun, ben çocuk muyum, bebek miyim' dedi. Onu yalnız bırakmak istemediğimi anlamasın diye 'yok oğlum. Benim evde işim çok oluyor, biliyorsun. Sana yemek yapacaktım' dedim. 'Yok anne ben yemek istemiyorum, git biraz dolaş' dedi bana. O sırada yakında oturan bir arkadaşım telefon ederek 'gel kahve içelim' dedi. Kalktım gittim. Çok da gitmek istemedi canım. Bir ayağım gidiyordu, bir ayağım geri geliyordu. Ben gittim bir kahve içtim. Telefon geldi. Çabuk gel dediler. Geldim dünyam bitti. Bir baktım yavrum yerlerde yatıyor. Yanına sokmadılar" dedi.
Cinsel istismarda bulunduğu oğlunun ölümüne neden olan Vedat Tarhan'ı katıldığı duruşmalarda görünce, krize girdiğini söyleyen Hülya Oya Y., "Onu karşımızda görüyorduk. Gördükçe krize giriyordum. Ben, eşim, çocuklarım, hepimizin hayatı alt üst oldu. Torunlarım bile çok etkilendi. Yavrumun acısına yanamadım. Hep üst üste geldi. Mahkeme güzel bir karar verdi. Ama benim çocuğumu geri getirmeyecek tabi bu karar. Çok uğraştık, çok didindik, hasta olduk, ayakta duramadık, yıkıldık, döküldük ama gene ayaktayız Allah'a çok şükür. Adaletin yerini bulduğuna inanıyorum. Yavruma da bundan sonra güneşin doğduğuna inanıyorum. Adalete teşekkür ediyorum. Buna 26 yıl verdiler. 40 yıl da verseler benim çocuğum geri gelmeyecek. Ben hep böyle resimlerle konuşacağım" dedi.
Emre Y.'nin ablası Aslı K., mahkemenin açıkladığı gerekçeli kararda şüphelinin aldığı 26 yıl hapis cezasının kendileri için yeterli olmadığını söyledi. Aslı K., "Biz bu davaya Emre'yi 29 Nisan 2019 tarihinde kaybederek başladık ve bir sürü celse gördük. Bu celselerde adliyelerde çok koşturduk, çok uğraştık. Gerek o insanın akrabaları tarafından çok şiddetli bir şekilde sıkıntılı günler geçirdim, adliye koridorlarında çok sıkıntılı günler geçirdik. Sürecin uzaması beni, annemi, babamı ve diğer kardeşlerimi çok yıprattı. Bizim içimizi en çok acıtan şeylerden bir tanesi Emre'nin ses kaydının 53 gün boyunca dinlenmeyip, mahkemede dinlenmesiydi. Emre'nin vefatı ile tekrardan bizlerin adliyeye gidip, Emre'nin böyle bir davası var deyip, davayı tekrardan başlatmamızdı. Ben şunu çok iyi biliyorum, Emre'yi intihara sürükleyen en önemli şey adalete olan güvencini kaybetmesiydi. Ben Emre ile her gün beraberdim. 'Abla ben bu hayata nasıl başlayacağım. Ben burada hayatıma başlayamazken karşı taraf elini kolunu sallayarak geziyor' diye her gün ağlıyordu” ifadelerini kullandı.
Aslı K., her şeye karşın mahkemede ses kaydının delil olarak kabul edilmesinin kendilerini mutlu ettiğini ifade ederek, "Bu kararla bir yandan çok mutluyum, çok huzurluyuz. İçimiz rahat, adalet yerini buldu, adalet tecelli etti ve Türkiye'de örnek temsil eden bir karar olduğunu düşünüyorum. Ses kaydı delil olarak kabul edildi heyet tarafından, eminim ki diğer Emrelere de ışık olacaktır. Emre bir kahraman, evet Emre'nin adalet savaşını kazandık. Mutluyuz ama tabii ki de içimiz buruk" dedi.
Kaynak: DHA