HABER

Cinsellikte sorunlar ve konuşulamayanlar

"Global Cinsel Tutum ve Davranışlar Araştırması" sonuçlarına göre, Türkiye'deki kadın ve erkekler, cinsel sorunları, ciddi olmayan, geçici olduğu düşünülen, tıbbi bir sorun olarak görülmeyen ve yaşlanmanın doğal bir parçası kabul edilen bir süreç olarak görüyor

Cinsellikte sorunlar ve konuşulamayanlar

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 32 ülkede, 40 - 80 yaş arasındaki 27 bin 500'den fazla kadın ve erkeği kapsayan bir araştırma gerçekleştirildi. "Pfizer Global Cinsel Tutum ve Davranışlar Araştırması"nın Türkiye ayağı; Ankara, İzmir, Adana, Samsun, Diyarbakır ve Erzurum'da yaşayan bin 500 kadın ve erkekle, yüzyüze görüşme yöntemiyle yapıldı. Araştırmanın amacının, 40 ila 80 yaşları arasında bulunan kadın ve erkeklerin cinsel sağlıkları ile ilgili tutum ve inanışlarını öğrenmek, seksin ve cinsel yaşamın önemini ve yaşamdaki rolünü saptamak, kadın ve erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluğu konusundaki tedavi arayışlarını belirlemek ve cinsel yaşama ilişkin tutumları değişik toplum ve kültürler ile karşılaştırmak olduğu ifade edildi.

ARAŞTIRMADA 12 UZMAN YER ALDI

12 uluslararası uzmanın yer aldığı araştırmanın sonuçları, kişisel görüşmeler, telefon görüşmeleri ve postayla gönderilen, katılımcının kendi kendine doldurduğu anketlerden elde edildi. Araştırma sonuçlarına göre, cinsel sağlığa ilişkin bakış açısının oluşmasını engelleyen güçlükler halen devam ediyor. Özellikle 40 yaş ve sonrasındaki kadın ve erkeklerin cinsel sağlığı ve iyilik hali, yalnızca kısa bir süreden bu yana açıkça konuşulabiliyor. Uzmanlar, cinsel işlevlerle ilgili sorunların altında yatan nedenlerin yeterince anlaşılamamasının, kolay uygulanabilir tedavi seçeneklerinin olmaması ve bu yaş grubunda bu tür sorunların konuşulmasıyla ilgili damgalanma ve ilerlemeyi engellediğini ifade ediyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün 1975 yılında yayımladığı bildiriye göre; insanların, korku, utanma, suçluluk duygusu, yanlış inanışlar ve cinsel tepkileri engelleyen ve cinsel ilişkileri bozan diğer faktörler olmaksızın, cinsel ve üreme işlevlerini olumsuz etkileyen organik bozukluklar, hastalıklar ve yetersizlikler olmaksızın cinsellik ve üremeyle ilgili davranışları kontrol etme ve bunlardan keyif alma kapasitesini içeren temel bireysel hakları var. Bildirgenin yayımlanmasından bu yana, sertleşme sorunu için geliştirilen çeşitli tedavilerin daha kullanışlı seçeneklerle desteklendiği ve gerek tıp alanında gerekse toplum içinde hem erkek hem de kadındaki işlev bozukluklarını tartışmaya yönelik ilginin çarpıcı biçimde arttığı ifade edildi.

CİNSEL SAĞLIK NEDİR?

Uzmanlara göre cinsel sağlık, cinselliğin fizyolojik ve psikolojik bileşenlerini içeren geniş kapsamlı bir terim. Dünya Sağlık Örgütü tanımlamasına göre ise cinsel sağlık; cinselliğin bedensel, duygusal, entellektüel ve sosyal yönlerin hayatı zenginleştiren ve kişilik, iletişim ve sevgiyi güçlendiren biçimde bütünlük oluşturması. Cinsel sağlık, hem erkek hem de kadınlarda ilişkileri, mutluluğu ve yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor. Cinsellik ve yakın ilişkinin, insanların yaşamlarında önemli bir rol oynadığı belirtilirken, araştırma sonuçlarına göre çoğu erişkin, tatmin edici bir cinsel ilişkinin yaşam kalitesi için önemli olduğunu düşünüyor.

"Pfizer Global Cinsel Tutum ve Davranışlar Araştırması"na katılan her 10 kişiden yaklaşık 9'u, bir eş ya da partnerle iyi bir ilişkinin yaşam kalitesiyle doğrudan bağlantılı olduğunu düşünüyor. Araştırma sonuçlarına göre, genel mutluluk ile partnerle fiziksel olarak sevk alınan bir ilişki arasında pozitif bir bağlantı olduğu saptandı. Araştırmaya katılan erkek ve kadınların yüzde 45'i yaşamlarından son derece memnun olduklarını, yüzde 42'si ise orta derecede memnun olduklarını belirtti.

CİNSEL SAĞLIĞIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Uzmanlara göre cinsel sağlık, iletişim eksikliği ve stres gibi çeşitli engellerle bozulabiliyor. Araştırma sonuçları, erkek ve kadınlar arasındaki cinsel sorunların, düşünüldüğünden daha yaygın olduğunu ortaya koydu. Cinsel işlevlerdeki yetersizliğin, sıklıkla cinsel ilişkilerdeki olumsuz deneyimlerle bağlantılı olduğu, fiziksel ve duygusal sağlığı kötü olan erkek ve kadınlarda genellikle daha sık olduğu belirlendi.

Araştırma sonuçlarına göre, sertleşme sorunu, erken boşalma ve orgazm güçlüğü, her 10 erkekten 3'ünün yaşadığı yaygın cinsel sorunlar. Erkek cinsel işlev bozukluğunun çeşitli nedenleri ve alt sınıfları bulunduğunu belirten uzmanlar, "Cinsel sorun yaşayan erkeklerde kaygı ve kendine güven eksikliği gelişebilir. Ayrıca, sertleşme sorunu bulunan erkeklerde bu tür sorunu bulunmayanlara göre daha fazla depresyon görülür. Ereksiyon sorunları diyabet, kalp - damar hastalığı ve yüksek kolestrol gibi çeşitli durumlardan kaynaklanabilir ve bunların açığa çıkan ilk belirtisi olabilir" açıklamasında bulundu.

Kadının cinsel işlev bozukluğunun (KCB) ise, kadınların yaşadığı çok sayıdaki farklı psikolojik ve fiziksel cinsel sorunu içeren geniş kapsamlı bir klinki terim olduğu belirtildi. KCB'nin ilerleyici ve yaşa bağlı olarak kadınların yüzde 19 ila 50'sini etkilediğini belirten uzmanlar, "Cinsel işlev bozukluğu bulunan kadınlar, yaşam kalitelerini etkileyebilecek ölçüde fiziksel ağrı, duygusal sıkıntı ve ilişkilerinde gerilim yaşayabilirler. Cinsel işlev bozuklukları, çoğu kez psikolojik, fiziksel ve kişiler arası sorunların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. KCB, sürekli ya da yineleyici belirtiler ortaya çıktığında tanı konulan, cinsel istek bozuklukları, cinsel uyarılma bozuklukları, kadın orgazmı bozukluğu ve cinsel ağrı bozukluklarını içermektedir" dedi.

CİNSELLİKTE UYUM

Uzmanlar, yakın ilişkinin bazı psikolojik ve tıbbi durumların olumsuz etkilerini azaltabileceğini belirtiyor. The American Journal of Cardiology dergisine göre, sosyal destek ve evliliğin kalitesi ile kardiyovaksüler hastalıkların daha iyi sonuçlanması arasındaki bağlantıyı gösteren kanıtlar giderek çoğalıyor. Araştırmalar, prostat kanserli evli erkeklerin evli olmayanlara göre daha uzun süre yaşadığını gösteriyor. Uzmanlara göre, evli olmayan erkeklerin ağır bir hastalık nedeniyle hastaneye yatma olasılığı, evli erkeklere göre daha fazla. Uzmanlar, cinsel ilişki de uyumun önemine dikkat çekerken, araştırma sonuçlarına göre ankete katılan kadın ve erkeklerin yüzde 49'u, son yıl içinde partneriyle olan ilişkisinde fiziksel olarak son derece zevk aldığını, yüzde 37'si de bu zevk oranının orta derece olduğunu belirtti. İlişkide fiziksel olarak hiç zevk almayan ve ya çok az zevk aldığını belirtenlerin oranı ise yüzde 14.

Yapılan araştırmalar, erkek ve kadınların büyük bölümünün yaşamlarının ileri dönemleri de cinsel olarak aktif kaldığını gösteriyor. Böyle olsa bile, bazı yaşlı erişkinlerde cinsel sorunların gelişme riski artmış olabileceğinden, yaş, cinsel sağlık ve yakın ilişki için bir engel oluşabilir. Uzmanlara göre, bir erkeğin ortalama yaşam süresi bir kadına göre 7 - 8 yıl daha kısa olduğundan, yaşlı kadınlar için başlıca sorunlardan biri eş bulmak.

İLETİŞİM EKSİKLİĞİ

Bir ilişkide yakınlığın tanımlanmasında başlıca kriterlerden birinin, iki kişinin birbirine olan ilgisinin düzeyi olduğunu belirten uzmanlar, özellikle eşler arasında cinsellik ve yakınlık açısından açık bir diyalog kurulmasının, cinsel mutlulukla doğrudan ilişkili olduğunu belirtiyor. Araştırma sonuçlarına göre, kadın ve erkeklerin yalnızca yüzde 39'u, yaşadıkları cinsel sorunları eşleriyle konuşuyor. Çoğu erkek ve kadında cinsel güçlükler, eşleriyle yakınlaşmaktan kaçınmalarına yol açan ve aileleriyle ilişkilerinde gerilime neden olan zihinsel, duygusal ve fiziksel strese neden oluyor.

Düzenli doktor kontrollerinin öneminin bilinmesine karşı, araştırmalar; erkeklerin düzenli sağlık kontrolleri ve yaşamlarını etkileyecek ciddi hastalıklar için koruyucu tarama testleri yaptırma olasılığının kadınlara göre yüzde 25 daha düşük olduğunu gösteriyor. Kadınların daha düzenli olarak doktora gitmelerine karşı, çok az kadının, özellikle cinsel sorunları için tıbbi yardım istediği ortaya çıktı.

EŞLER ARASINDAKİ DİYALOG

Araştırmalar, eşler arasındaki iletişimin önemini ve cinsel sağlık konusunda daha açık diyaloğa gereksinim olduğunu gösteriyor. Cinsel yakınlığın çeşitli açılardan önemli olmasına rağmen, cinsel sorunlar yaşayan insanların halen bir doktordan yardım istemediği ortaya çıktı. Ankette sorulara yanıt veren her 10 kişiden 8'i, eşlerine duygusal açıdan yakın olmak ve sevgi ya da duygularını ifade etmek için cinsel ilişkinin önemli olduğunu söyledi. Son bir yıl içinde cinsel sorun yaşayan erkek ve kadınların çoğunun, sorunlarının yaşlanmasının doğal bir parçası olduğunu düşünmeleri nedeniyle bir doktordan yardım istemedikleri belirtildi. Ankete yanıt veren her 4 kişiden 3'ü, cinselliğin yaşamlarının son derece önemli bir parçası olduğunu belirtirken, erkek ve kadınların yüzde 35'i, cinsel ilgi eksikliği ya da cinsel doyuma ulaşmadaki zorluklar nedeniyle cinsel ilişkiden kaçınıyor. Uzmanlara göre cinsel sorunlar, yakınlaşma üzerine olumsuz etkide bulunabilmekle birlikte, bir çok cinsel zorluk açık bir iletişim kurularak ve durum ya da durumları öğrenmeye yönelik ortak bir yaklaşım izlenerek düzelebilir ya da çözümlenebilir.

Bir çok uzman, cinsel sağlık ile genel sağlık arasındaki bağlantının, rutin hasta değerlendirmelerinin bir parçası olması konusunda görüş birliği içinde. Bunun gerçekleşmesi için sağlık çalışanlarının, hastalara kişisel ilişkilerine ilişkin soru sorarken kendilerini rahat hissetmelerine yardımcı olacak dili bulmalarının gerekli olduğu belirtilirken, bu konunun, cinsel sorunların çözümünde büyük rol oynayacağı ifade ediliyor.

CİNSELLİK VE YAŞLANMA Araştırma sonuçları, cinsel sorun yaşayan erkek ve kadınların çoğunun, sorunlarını çok ciddi olmadığını ve yaşlanmanın doğal bir parçası olduğunu düşünmeleri nedeniyle bir doktora başvurmadıklarını ortaya koydu. Ankete katılan kadın ve erkeklerin yüzde 57'sinin, "İnsanlar cinsel sorunları için neden yardım istememektedir" sorusuna; 'bu durumun yaşlanmanın normal bir parçası olduğunu düşündüm' yanıtını verirken, yüzde 33'ünün, 'bir doktorla konuşma konusunda kendimi rahat hissetmedim' yanıtını verdiği ifade edildi.

Uzmanlara göre en son araştırmalar, cinsel sağlığın genel sağlık ve yaşam kalitesiyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Cinsel işlev bozukluğunun, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi tanı konulmadığında daha ciddi sonuçlar doğurabilecek başka genel sağlık sorunlarının göstergesi olabileceğini belirten uzmanlar, yaşlanmanın, cinsel sorunların bir parçası olarak görülmemesi gerektiğini vurguluyor.

TÜRKİYE'DEKİ ANKET SONUÇLARI "Pfizer Global Cinsel Tutum ve Davranışlar Araştırması"nın Türkiye'deki bazı sonuçları şöyle:

- Türkiye'de partneriyle ilişkisinin fiziksel olarak zevk verici ve duygusal olarak tatmin edici olduğunu düşünen erkeklerin oranı, kadınlara kıyasla daha yüksek.
- Erkeklerin bu konudaki memnuniyet düzeyleri yaş ilerledikçe düşme eğilimi gösteriyor. Kadınlar arasında ise, özellikle 40 - 49 yaşından sonra, memnuniyet düzeyinde anlamlı azalma görülüyor.
- Bu sonuçlar, tüm dünya ülkelerinde olumlu değerlendirme yapan erkeklerin oranı ile benzerlik gösteriyor. Ancak, Türk kadınlarının memnuniyet düzeyleri diğer ülke kadınlarına kıyasla daha düşük.
- Erkekler arasında herhangi bir nedene bağlı cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşayanların oranı, kadınlarla karşılaştırıldığında daha düşük. Sonuç erkekler yüzde 28, kadınlar yüzde 43.
- Cinsel ilişkiye girme isteğini kaybetme, ereksiyonu sağlama ya da sürdürme, erkeklerin 60 yaşından sonra daha fazla yaşadığı sorunlardır.
- Erken boşalma ve cinsel ilişkiden zevk almama, erkeklerin tüm yaşlarda benzer oranlarda yaşadığı sorunlardır.
- Yaşı ilerlemiş kişiler cinsel istek duymazlar, yaşı ilerlemiş k işiler cinsel ilişkiye girmezler şeklindeki düşüncelere sahip Türk kadınlarının oranı, erkeklerle karşılaştırıldığında daha yüksektir.
- Cinsel sorunlar, ciddi olmayan, geçici olduğu düşünülen, tıbbi bir sorun olarak görülmeyen ve yaşlanmanın doğal bir parçası kabul edilen bir süreç olarak algılanıyor.
- Diğer dünya ülkelerinden farklı olarak, Türk erkekleri arasında cinselliğin yaşamlarının önemli bir parçası olduğunu düşünenler çok daha yüksek orandadır.
- Cinselliğin yaşamlarının önemli bir parçası olduğunu düşünen Türk kadınlarının oranı, erkeklere göre daha düşük olmakla birlikte, diğer ülkelerdeki kadınlarla benzerlik göstermektedir.
- Türk erkekler ve kadınlarının ortalama olarak yüzde 71'i, son bir yıl içinde cinsel ilişkiye girdiğini belirtmiştir.
- Erkekler arasında son bir yıl içinde cinsel ilişkiye girdiğini belirtenlerin oranı yüzde 83'tür.
- Kadınlar arasında son bir yıl içinde cinsel ilişkiye girdiğini belirtenlerin oranı yüzde 58'dir.
- Tüm yaş gruplarındaki kadınlar arasında cinsel ilişkiye girme sıklığı ayda 1 - 4 kez olarak bildirilmiştir.

En Çok Aranan Haberler