HABER

Çocuğunuzla empatiyle iletişim kurun

Çocuğunuzla empatiyle iletişim kurun

Çocukların yaşadıkları sıkıntıları genellikle dolaylı yoldan, davranışları ve tutumlarıyla ifade ettiğini belirten uzmanlar, birçok ruhsal ve davranışsal problemin empatik yaklaşım sayesinde çözüme ulaşacağını vurguladı.

Uzmanlar, anne ve babaların, çocukların duygularına duyarlı oldukları takdirde onlardaki değişimlerin kaynağını ve neden olan temel duyguları fark edebileceklerini ve problem hafif düzeydeyken çözebileceklerini söyledi.

Duyguların anlaşılmasının, duyguların referans alınarak iletişim kurulmasının, psikolojik olgunlaşmanın en önemli kriterlerinden biri olduğunu ifade eden Uzman Pedagog Belgin Temur, "Çocuklar bebeklikten çıkıp bireyleşmeye başladıklarında, ben ve başkalarının ayırdına vardıklarında, başkalarının ne hissettiğini daha net olarak anlamaya ve buna göre hareket etmeye başlarlar. Bu da yaklaşık 2.5 yaş civarında olur. Elbette çok daha küçük, bebekken bile annesinin sesinin tonundan, ona dokunuşunun niteliğinden bile kızgınlığı veya mutluluğu ayırt edebilirler. Ancak iletişim içinde etkin olarak kullanabilmek anlamında empatinin yerleşmesi 3 yaş civarında gerçekleşmektedir. Empati aynı zamanda öğrenilen-öğretilen bir şeydir. Bu anlamda anne-babaları ve çevrelerindeki yetişkinler tarafından duyguları anlaşılan, ifade edilen çocuklar empatiyi daha kolay öğrenirler. Çünkü empati becerisinin gelişimi için öncelikle kişinin kendi duygularının farkında olması, bu duygular arasındaki farkları hissedebilmesi önemlidir. Örneğin yeni doğan kardeşi nedeniyle yuvaya gitmek istemeyen bir çocuğa annesinin bu bir okula uyum problemiymiş gibi yaklaşması, çocuğun agresif tavırlarını sıradan bir davranış problemiymiş gibi algılaması, çocuğun da kendi duygusunu ayırt edememesine neden olacaktır. Böyle bir durumda annenin 'Biliyorum, sen de bizimle evde kalmak istiyorsun, hep kardeşinle vakit geçirdiğim için bana kızgınsın' gibi empatik bir yaklaşımda bulunması çocuğun da hem duygusunu fark etmesine yardımcı olacak hem de olumsuz duyguların kabul edilir olduğunu anlamasını sağlayacaktır" açıklamasını yaptı.

Anne-babaların, doğduğu andan itibaren bebeğin duygularına odaklanmalarının önemini vurgulayan Belgin Temur, bebeklerin dikkatle gözlemlendiklerinde ağlamalarının bile farklı anlamlar içerdiğini fark etmenin mümkün olacağını söyledi. 2. veya 3. aydan itibaren bebeklerin sosyal gülümsemeye başladığına dikkat çeken Belgin Temur, "Yüzüne gülerek baktığınızda bebek size gülerek tepki vermeye başlar. Bu dönem kendi duygularınızı ona aktarmanın ve karşılıklı sıcak ve şefkatli bir iletişim kurabilmenin mümkün olabildiği bir dönemdir. Güldüğünde gülmek, ağlayarak bir ihtiyacını dile getirdiğinde yumuşak bir ses tonu eşliğinde ihtiyacını gidermek aslında bebeğin de kendi duygularını iletişim içinde kullanmayı öğrenmesine yardımcı olur. Ağlamasına bir yanıt alamayan ya da her türlü ağlamasına aynı tepkiyi alan bir bebek bir süre sonra her türlü ihtiyacını aynı şekilde ifade etmeye başlayacaktır" dedi.

"YUVA DÖNEMİNDE TEPKİLER DEĞİŞİR"

Çocuklar biraz daha büyüyüp yuva çağına geldiğinde birçok değişik durumda birçok değişik tepkiler vermeye başladıklarını da belirten Belgin Temur, bu konuda anne ve babaların izlemesi gereken yolları, "Bunlar arasındaki farkı görmek ve çocuğa fark ettirmek de çok önemlidir. Davranışlar ve bu davranışlar sırasında ortaya çıkan duygular arasındaki ton farkını anne-babanın fark edip çocuğa geri bildirim vermesi empatinin gelişmesinde çok gereklidir. Üstelik duyguları anlayan ve geri bildiren bir yaklaşım birçok davranış probleminin azalmasına, çocukların kendi davranışlarının sorumluluğunu alabilmelerine yardımcı olmaktadır. Çünkü anne-baba çocuğun bu davranışıyla aslında neyi ifade etmek istediğinin şifresini çözmektedir. Oyuncağını tekmeleyen bir çocuğa 'Bugün yuvada canını sıkan bir şey olmuş' demek ile 'her zaman oyuncaklarını böyle hırpalıyorsun' demek arasında çocuğun içgörü kazanması açısından büyük fark vardır" şeklinde açıkladı.

Anne-babaların kendi duygularını ifade etmek konusunda örnek olmaları gerekliliğine değinen Uzman Pedagog Belgin Temur, "Duygularını açık ifade eden, kendi aralarındaki ilişkide de hem olumlu hem olumsuz duyguları uygun bir şekilde dile getirebilen anne-babalar çocuklarına bu konuda model olmaktadırlar. Kızgınlık ve öfke genelde daha kolay ifade edilen duygulardır. Ancak doğru bir şekilde ifade edilmezler. Çocuklara kızgınlığın ifade edilmesi agresyon ve yargılama içerdiğinde çocuklar da kızgınlıklarını bu şekilde ifade etmeyi öğrenirler. Oysa bizi kızdıran durumu ve davranışı anlamaya çalışmak ve kızgınlığımızın altında yatan temel duyguyu fark etmek önemlidir. Örneğin engellenmek bizi rahatsız ediyorsa ve engellenme karşısında uzun süre sabretmişsek bir süre sonra bu ciddi bir kızgınlığa dönüşebilir. Bu durumda çocuğunuzun bir davranışının sizi engellemiş olduğunu ve bundan rahatsızlık duyduğunuzu söylemek yerine çocuğunuza öfkeli bir şekilde bağırabilir ve onun ne 'laf anlamaz, yaramaz vs' bir çocuk olduğunu söyleyip agresif davranabilirsiniz. Bu durumda çocuğunuz da sizi model alacaktır ve kendisini rahatsız eden her durumda saldırgan davranacak ve duyguları anlama konusunda becerisini geliştiremeyecektir. Aynı şekilde olumlu duyguların da ifade edilmesi önemlidir. Toplumumuzda genellikle iyi ve memnun edici şeyler pek dile getirilmez. Çocukların bu tip şeyleri doğal olarak 'zaten' yapmaları beklenir. Çocuğunuzun bir davranışı sizi mutlu ettiğinde bundan duyduğunuz sevinci de dile getirmelisiniz. Bu durumda çocuk hem kendi olumlu yönlerini fark edecek hem de başkalarının hangi durumlarda sevinç ve mutluluk hissedeceğini anlama fırsatı bulacaktır. Ayrıca kendi olumlu duygularını gerekli durumlarda kolayca ifade etmeyi öğrenecektir" değerlendirmesini yaptı.

" 'SENİ ANLIYORUM' MESAJI SORUNLARI ÇÖZER"

Çocukların, sosyal yaşam içinde yer alırken kabul etmeyi, uyum sağlamayı, nerede nasıl davranmaları gerektiğini öğrendiklerini, bu aşamaların ardından kabul görmeye başladıklarının da altını çizen Belgin Temur, "Çocuk ancak sosyal olarak kabul gördüğünde sosyal iletişim içinde yer alabilir. Kabul görmenin en önemli koşullarından biri de empatidir. Kendi ihtiyaçları ve duyguları kadar grup içindeki diğer bireylerin de duygularını ve ihtiyaçlarını fark etmek önemlidir.

Başkalarının davranışlarının altında yatan duyguları fark etmek, bu duyguların hangi tepkilere neden olduğunu anlayabilmek uyum için çok önemlidir. Empatik düşünebilen çocuklar çevrelerinde olup bitenleri daha iyi yorumlayabilirler, başkalarının problemlerini daha kolay anlayabilirler ve ilişkileri içindeki problemleri daha kolay çözebilirler. Bu özellikleri de diğer çocuklar tarafından kolayca kabul görmelerini sağlar. Empatik düşünebilen çocuklar kendi duygularının farkında oldukları ve duygularını da ifade edebilmeyi becerdikleri için ilişkilerinde daha az sorun yaşarlar" dedi.

Aile içinde zaman zaman sorunların ve iletişim problemlerinin yaşanabileceğini, karşılıklı memnuniyetsizlikler, mutsuzluklar, başka faktörlere bağlı sıkıntılar olabileceğini belirten Temur, aile bireylerinin özellikle olumsuz duygular yaşanırken birbirlerini anlamalarının çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Kişiler yaşadıkları sıkıntılar ve bu sıkıntıların doğurduğu duygularla baş edebilmekte zaman zaman zorlanabilirler. Bu durumda ailenin diğer bireylerinin sıkıntı yaşayan kişinin duygularını anlaması ve bu duyguları referans alarak hareket etmesi hem kişinin sıkıntısını hafifletecek hem de olası bir iletişim çatışmasını ortadan kaldıracaktır. Çünkü empatinin var olmadığı ortamlarda bireylerin tek tek yaşadıkları problemler diğer bireylerin yanlış yorumlamalarına neden olabilmektedir. Kişinin kendi olumsuz duyguları nedeniyle yaşadığı bir problem eğer doğru anlaşılmazsa çatışmalara da neden olmaktadır. Oysa davranışın altında yatan duyguyu anlamak ve kişiye duygusunu anladığımıza dair bir mesaj vermek hem olası bir çatışmayı önleyecek hem de kişinin kendi problemini çözme fırsatı elde etmesine yardımcı olacaktır. Çünkü özellikle çok yoğun duygular yaşanırken bazen kişiler kendi temel duygularını fark etmekte zorluk yaşayabilirler. Kendisine empatik yakalaşan ve duygusunu yansıtan biri olduğunda duyguları üzerinde düşünme fırsatı bulmak mümkün olacaktır" açıklamasını yaptı.

Anne-babaların çocuklarıyla ilişkilerinde empatinin önemi büyük olduğunu ve özellikle disiplin uygulamalarında çocuktan ne istediğimizi ve ne istemediğimizi dile getirirken kendi duygularımızı ifade edebilmenin çok önemli olduğunu işaret eden Temur, "Hangi davranışın bizi rahatsız ettiğini, bizde hangi duyguyu yarattığını uygun bir dille ifade ettiğimizde, çocuğumuzda istediğimiz davranışları görme olasılığımız artar. Aynı şekilde hoşumuza giden, bizi memnun eden davranışları ifade ettiğimizde çocuğumuzun bu davranışları pekişecektir. Çocuklar sıkıntı yaşıyorken onların sıkıntılarını anlayabilmek, duygularını fark etmek-yansıtmak ve bu durumu sıradan bir disiplin ve davranış problemi gibi ele almamak önemlidir.

Anne-babaları tarafından duyguları anlaşılan çocukların ister istemez davranış problemleri de azalacaktır. Ayrıca anlaşılmış olma duygusu güven gelişimi için de önemlidir" şeklinde sözlerini tamamladı.

En Çok Aranan Haberler