Hannover Üniversitesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alexander Kapp, gelişen tıp imkanlarının her hastalıkta olduğu gibi atipik egzamanın tedavisinde de önemli aşama kaydedilmesini sağladığını belirtti.
Çukurova Dermatoloji Günleri'ne katılmak üzere Adana'ya gelen ve atipik egzamanın çocukluk dönemindeki tedavi yöntemlerinde yaptığı araştırmalarıyla tanınan Kapp, kronik, tekrarlayan, pembe renkli, yüzeyi pütürlü kaşıntılı döküntülerle kendini gösteren bu hastalığın tüm vücutta, özellikle boyun ve yüzde görüldüğünü kaydetti.
Atipik egzamanın aşırı kaşınma sonucu enfeksiyonlara da neden olabildiğine dikkati çeken Kapp, şunları söyledi:
"Hastalığın sürekli olarak nüksettiği veya iyileşmediği dönemlerde cilt kalınlaşması, çizgileşmesi, soyulmalar ve renk koyulaşması görülebilir. Hastalığın başlangıç yaşına göre vücuttaki dağılımı farklılık gösterir. Güneşsiz ve soğuk ülkelerde daha yüksek oranda görülen bu hastalıkta en riskli dönem 0-2 yaş arasıdır."
BUGÜNE KADARKİ İLAÇLARIN YAN ETSİSİ YOĞUNDU
Kapp, dünya genelinde yüzde 10-15, bebeklik döneminde ise yüzde 1-3 oranında görülen atipik egzama tedavisinde bugüne kadar birçok yöntem denendiğini, ancak, kullanılan ilaçların yan etkilerinin yoğun olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Yan etkileri en aza indirmek için daha önce yetişkinlerde uygulanan pimekrolimus etken maddesinden yapılan ilacı bebeklerde denedik. Yaklaşık 5 yıl süren bu araştırmamız olumlu sonuçlar verdi. Yeni ilaçlar sayesinde anne ve babalar artık daha rahat uyuyacak. Çünkü, bu hastalık, bebeklerde özellikle gece uykusuzluğuna neden oluyor."
Kapp, tedavide kullanılan ilaçların yan etkilerini en aza indiren yeni yöntemin dünyada 5 milyondan fazla hastaya uygulanarak olumlu sonuçlarının alındığını kaydetti.
TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE İZ BIRAKIYOR
Kapp, süt ve yumurta akı gibi besinlerin tetikleyici rol oynadığı bu hastalığın genetik yönünün de bulunduğuna işaret ederek, "Bu nedenle anne ya da baba atipik egzamalı ise daha dikkatli olunmalı. Çünkü, bu durumdaki bebeklerin yüzde 60'ında da aynı sorun görülüyor" dedi.
Hastalığın kesin tedavisinin olmadığına, ancak, seyrini yavaşlatma ve verdiği rahatsızlığı en aza indirmenin mümkün olduğuna dikkati çeken Kapp, tedavi edilmediği takdirde ise aşırı kaşıntı ve deri döküntülerinden dolayı iz bırakabildiğini kaydetti.
Kapp, özellikle risk grubunda bulunan kişilerin hastalığın tekrarlayıcı olduğunu göz önünde tutarak, tedaviyi sürekli kılmaları gerektiğini sözlerine ekledi.