Yapılan DNA testinde, Adli Tıp önce 'Çocuklar babadan değil' diye rapor verdi. Ancak daha sonra baba M.A.'nın askerliği sırasında ilik nakli nedeniyle DNA'sının değiştiği ve birden fazla DNA'ya sahip olduğu ortaya çıktı. Davayı 30 Aralık'ta karara bağlayan mahkeme, 3'üncü ve son rapora göre babanın M.A. olduğuna hükmetti.
Sarıgöl ilçesinde 3 çocuk annesi A.V.'nin inanılmaz hukuk mücadelesi, eşine az rastlanır bir davaya sahne oldu. 2005'te M.A. ile evlenen A.V.'nin, tüp bebek tedavisi sonrası bir erkek çocuğu oldu. Çiftin daha sonra normal yoldan iki kız çocuğu daha oldu. 13 yıl evli kalan çift, 2018'de anlaşmalı olarak boşandı. A.V. bir süre sonra çıkan dedikodular ve ailesinin baskısı üzerine, çocukların eski kocasından olduğunu ispatlamak için, M.A.'yı soybağı davası açmak için ikna etti. M.A., 2019'da soybağı tespit davası açtı. İzmir Adli Tıp Kurumu, çocuklar ve babadan örnekler alarak DNA incelemesi yaptı.
Adli Tıp'ın 26 Eylül 2019'daki raporunda, çocuklar ile babanın DNA profilinin karşılaştırıldığı, M.A.'nın çocukların biyolojik babaları olmadığı kaydedildi. Anne A.V. ise yaşadığı şaşkınlık ve endişeyle Manisa Barosu avukatlarından Zeynep Avcı ve Ece Yavaş'a ulaştı. Avukatlar rapora itiraz etti. Dilekçede, baba M.A.'ya askerdeyken ilik nakli yapıldığı, bu nakil nedeniyle kan grubunun bile değiştiği ancak DNA testinde bu durumla ilgili hiçbir tespit olmadığı dile getirildi. Dilekçede Adli Tıp'ın dünyada çok nadir görüldüğü belirtilse de çift DNA (kimerizm) faktörüne ilişkin değerlendirme yapılması da talep edildi. Mahkeme itirazı kabul etti. Adli Tıp ikinci kez test yaptı. İtiraz süreci, davanın ve ailenin kaderini değiştirdi.
Adli Tıp, 4 Eylül 2020'deki son raporunda, ilik nakli sonucu bir insanda, iki insana ait DNA'nın bulunabileceğini, buna tıpta 'kimerizm' denildiğini bildirdi. Babadan bu kez 'ağız içi sürüntüsü', 'köklü kıl' ve 'sperm' örnekleri, çocuklar ve anneden de ağız içi sürüntü örnekleri istendi. Raporda, babanın ağız içi sürüntü örneğinde birden fazla şahsa ait DNA profilinin bir arada karışık olarak elde edildiği belirtildi. Karışık DNA profilinin, daha önce babaya ait kan örneğinden elde edilen DNA profilini de içerdiği tespitine yer verildi. Bu raporda sonuç olarak, baba M.A.'nın yüzde 99.99 ihtimalle üç çocuğun da biyolojik babası olduğu kaydedildi. Davayı 30 Aralık'ta karara bağlayan mahkeme, son rapora göre babanın M.A. olduğuna hükmetti.
Manisa Barosu avukatlarından Zeynep Avcı ve Ece Yavaş, dava sürecini anlattı
Avukatlardan Zeynep Avcı, "Çiftin üç çocuğu var. İlk bebek erkek ve tüp bebek tedavisi sonrası hayata geliyor. Sonrasında ise doğal yolla iki kız çocukları daha oluyor. Süreç içerisinde çift anlaşmalı boşanma ile evliliklerini sona erdiriyor. Kısa bir süre sonra anne ve özellikle de iki kız çocuğuyla ilgili dedikodular yayılıyor. Bu iki kız çocuğunun babadan olmadığına yönelik çirkin iddialar ortaya atılıyor. Küçük yerlerde bu tür dedikodular hızlı bir şekilde çok kişiye ulaşır, bu da anneyi rahatsız etti. Anne özellikle babaya bu davanın açılmasını istedi. 'Davayı aç, bu iş noktalansın, kızlarım ve ben artık zan altında kalmayalım' dedi. Sonrasında baba soybağı reddi davası açtı. Üç çocuk için açtı ama sonrasında iki kız çocuğu ile devam edildi. Kan örnekleri alınmasının ardından adli tıptan, iki kız çocuğunun babadan olmadığı yönünde rapor geliyor" diye konuştu.
Avcı, şöyle devam etti:
"Bunun üzerine anne bize ulaştı. Annenin hikayesini öğrendiğimizde babanın askerlik sırasında ilik nakli olduğunu öğrendik. Buraya yoğunlaştık. Sarıgöl Devlet Hastanesi'nde alınan kan örneklerinin yönetmeliğe uygun şekilde alınmadığını fark ettik. Ayrıca tüp bebek olup da babadan olduğu kesin olduğu düşünülen ilk çocuğun da kan örneklerinin alınarak olayın sağlanmasının yapılmasını istedik. İtiraz dilekçemizi hazırladık. Hakim itirazımızı yerinde gördü. Dosya tekrar kıl kökü, tükürük ve sperm örneği alınması için ikinci kez Adli Tıp'a yollandı. Adli Tıp'tan ikinci rapor annenin de DNA'sını istiyoruz şeklinde geldi. Sürenin uzaması ve sürekli devam eden uyumsuzluk anneyi yıprattı. Tekrar DNA örneklerinin alınması için Adli Tıp'a birlikte gittik. 'Bu çocuklar babadan mı?' diye sorduk. Adli Tıp da bize ilk kez karşılaştıkları bir vaka olduğunu söylediler. 'Evet, babadan' dediler. Kimera vakası olduğu ortaya çıktı. Kimera bir vücutta birden fazla DNA bulunmasıdır. Bazen fetüs aşamasında ikiz bebeklerinin ölmesi bazen de ilik nakli gibi durumlarda insan vücudunda birden fazla DNA taşıması söz konusu olabiliyor. Dolayısı ile burada da böyle bir vaka yakalandı. Üçüncü raporda çocukların babadan olduğu kesinleşti."
Yaşanan olayın Türkiye'deki davalara örnek teşkil etmesi gerektiğine dikkat çeken Avcı, "Kötü ve çirkin haberler çok çabuk duyuluyor ama bu haberin henüz duyulmadığının farkına vardık. Müvekkilim bu süreçte çok zorluklar yaşadı. Sonuçta baba şiddet eğilimli birisi olabilir ve eşini öldürebilirdi. Kendi çocuklarını gayrimeşru zannederek, çocuklarını kaybedebilirdi. Annenin psikolojisi çok kötüydü ve zaten intihar edeceğini dile getiriyordu. O psikoloji ile anne çocuklarına ne kadar iyi bir anne olabilirdi. Biz bir ailenin hayatına dokunduğumuzu düşünüyoruz. Sadece anne ve çocuklarının değil, babanın da çok mağdur olduğunu düşünüyoruz. Mesleğimizin en keyifli sonuçlarından birine ulaştığımızı düşünüyoruz. Çok mutluyuz" diye konuştu. (DHA)