İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB Hastalıkları Servisi Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. İbrahim Engin Çekin, zekanın oluşması ve gelişmesi konusunda işitmenin diğer duyuların önünde yer aldığını belirterek, "Bu süreçte yer alan herhangi bir aksama veya gecikme çocuğun bilişsel gelişimi üzerinde önemli izler bırakabilir." dedi.
Çekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukların zihinsel gelişiminde rol alan önemli duyulardan birinin de işitme olduğunu bildirdi.
Yaşamın ilk yılında, çocuğun sesleri tanıması ve taklit etmesi yoluyla dil gelişiminin, dolayısıyla sosyal iletişim yeteneklerinin artmasının sağlandığını dile getiren Çekin, bu şekilde çocuğun yönlenmesi, kendini yönlendirmesi ve tehlike uyaranları konusunda bir algı geliştirmesi yönünde etkili bir ilerleme süreci oluştuğunu söyledi.
Prof. Dr. Çekin, "Unutmamak gerekir ki zekanın oluşması ve gelişmesi konusunda işitme diğer duyuların önünde yer alır. Bu süreçte yer alan herhangi bir aksama veya gecikme çocuğun bilişsel gelişimi üzerinde önemli izler bırakabilir. Dolayısıyla psikososyal gelişimle birlikte işitmenin anne-baba tarafından dikkatle izlenmesi ve şüpheye yol açan durumlarda KBB hastalıkları uzmanı bir hekime başvurulması çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki bazı sorunlar geç kalınması halinde ilerleyen bazı geri dönüşsüz süreçlere ve sonuçta kalıcı büyük hasarlara sebep olabilir." diye konuştu.
Türkiye'de, her yıl yaklaşık 2 bin 500 bebeğin işitme kaybıyla doğduğuna ve okul çağına dek işitme kaybının her bin kişiden beşini etkileyecek orana ulaştığına işaret eden Çekin, şunları kaydetti:
"Ülkemizde tüm yenidoğanlara işitme değerlendirmesi amaçlı tarama testi yapılmakta, burada tespit edilen bozukluklar bir süreç dahilinde takip edilmektedir. Öncelikle böyle bir testin varlığı ve çok önemli olduğu muhtemel anne-babalar tarafından bilinmelidir. Bu testte sağlam olarak değerlendirilen çocuklar ise bundan sonra ebeveyni tarafından dikkatle izlenmelidir; çünkü sonraki olası problemlerin tespitinde en büyük görev onlarındır. Yenidoğan taramasında normal olduğu halde daha sonraki dönemde çeşitli nedenlerle işitme kayıpları ortaya çıkabilmektedir. Bu süreçte değişik sebeplerle ani olarak gelişen işitme kayıpları hemen fark edilir fakat yavaş ve sinsi gelişen işitme kayıpları genellikle gözden kaçabilir. Bu nedenle işitme seviyesinin değerlendirilmesi amaçlı muayenelerin belli aralıklarla yapılmasında yarar vardır."
- Okul başarısı ve sosyalleşmedeki eksikliklere dikkat
Prof. Dr. İbrahim Engin Çekin, okul öncesi çağda işitmeyi değerlendirmenin zor olduğunu ancak yaşamın ilk 3 ayında çocuğun yüksek ve ani seslerle irkildiğini ve sese döndüğünü anlattı.
Çocuğun, 3-6 ay sürecinde seslerle ilgilenmeye ve ses çıkarmak için uğraşmaya başladığını ifade eden Çekin, şöyle devam etti:
"Çocuk, 6-12 ayda 'baba', 'mama' gibi sözcükleri anlamaya ve mırıldanmaya başlar. Yaşını dolduran çocuk genellikle 10-20 sözcükle konuşur ve yaklaşık 50 sözcüğü anlar. Kullanılan sözcük sayısı 2 yaşında 200'ü geçer. 3-4 yaşlarında ise rahatlıkla duygu, durum ve ihtiyaçları gösteren cümleler kurabilir. 4 yaş sonrası ve okul dönemi ise hızlı bir sosyalleşme sürecidir. Bu dönemdeki içe kapanık davranışlar, konuşmada fark edilen bozukluklar, sesin yüksek ya da kısık kullanılması, sadece yüksek sesle yapılan çağrılara yanıt verme, sesin geldiği yönü tayin etmede güçlük ve konuşma tonuyla hızının ayarlanamaması uyarıcı olmalıdır. Bunlara ek olarak kulak akıntısı, tekrarlayan kulak ağrısı, sık kulak enfeksiyonları dikkat çekmelidir. Yuva ve okul dönemindeki okul başarısı ve sosyalleşme konusundaki eksiklikler açıkça fark edilmeyen işitme kayıpları için ipucu verir. Böyle durumlarda anne-babanın öğretmenle sıkı iş birliği erken tanı için önemlidir.
Herhangi bir dönemde şüphe uyandıracak bir gözlem ya da bulgu olması halinde normal şartlarda çocukluk döneminde yılda bir defa yapılması uygun olan kulak, burun, boğaz muayenesi ve ek olarak odyolojik inceleme acil olarak yapılmalıdır."
Muayene ve testler sonrasında tespit edilen hastalıkların tedavi edilmesi ve işitme kaybının kalıcı dahi olsa rehabilitasyonu yoluna gidilmesi gerektiğini aktaran Çekin, tanının, tedavi şeklini belirlediğini belirtti.
Çekin, enfeksiyon varlığı ve sıvı birikimi gibi durumlarda ilaç tedavisi, düzelmezse tüp takılması gibi önlemlerin sürecin kontrol altına alınmasını sağlayacağına dikkati çekerek, kronik orta kulak enfeksiyonları ve zar hasarlarında ise farklı cerrahi girişimler gerekebildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Çekin, kalıcı işitme kayıplarında işitme cihazı, gereken hallerde de biyonik kulak uygulaması ve bunların devamında gereken uyum amaçlı eğitim programların ise altın standartta olduğunu ifade ederek, "Sonuç olarak bilinmelidir ki çocukluk döneminde mevcut olan veya gelişebilecek ve kişinin tüm gelişimini etkileyebilecek işitme kayıpları anne-babanın farkındalığı sayesinde çok basit önlemlerle kişiyi topluma kazandıracak şekilde yönetilebilir." diye konuştu.