HABER

Çocukları açlık grevinde olan aileler Adalet Bakanlığı'nın 'İmralı açıklamasını' nasıl karşıladı?

PKK'nın İmralı Cezaevi'ndeki lideri Abdullah Öcalan'a uygulandığını söyledikleri 'tecridin kaldırılması ve demokratik siyasetin önünün açılması' talepleriyle HDP milletvekili Leyla Güven'in başlattığı açlık grevine ve ölüm orucuna katılan tutuklu ve hükümlülerin yakınları, Adalet Bakanlığı'nın 'avukat görüş yasağının kaldırıldığı' açıklamasını nasıl değerlendiriyor? Hatice Kamer'in haberi.

Çocukları açlık grevinde olan aileler Adalet Bakanlığı'nın 'İmralı açıklamasını' nasıl karşıladı?

DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 7 Kasım 2018'de, PKK'nın cezaevindeki lideri Abdullah Öcalan'a 'uygulanan tecridin kaldırılması' ve 'demokratik siyasetin önünün açılması' talepleriyle süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlamasının ardından çok sayıda siyasetçi ve tutuklu Güven'e destek için açlık grevine katıldı.

30 Nisan'da 15, 8 Mayıs tarihinde de yine 15 kişilik farklı bir grup hükümlü açlık grevini ölüm orucu eylemine çevirdi. Ölüm orucu eylemindeki tutukluların kritik bir aşamada olduğu ifade ediliyor.

Selma Irmak, Sebahat Tuncel gibi eski milletvekillerinin de aralarında olduğu onlarca isim de Güven'den sonra süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine giren isimlerden.

HDP'den yapılan açıklamalara göre 1 Mart'tan itibaren birçok cezaevinde binlerce tutuklu ve hükümlü de bu eyleme dahil oldu.

1999 yılından beri İmralı'da bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'a sekiz yıldır avukat görüş yasağı uygulanıyordu.

2 Mayıs'ta iki avukatın Öcalan ile görüştüğü bilgisi başta çocukları açlık grevinde olan ailelerde eylemin sona ereceği konusunda bir beklenti yaratsa da bu beklenti karşılanmadı ve tutuklular 'tecrit tamamen son bulana kadar eylemlerine bitirmeyeceklerini' duyurdular.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün geçen hafta, Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesine yönelik yasağın kaldırıldığını ve görüşme imkânının getirildiğini açıkladı.

DBP Diyarbakır İl Başkanı Garip Kandemir, Adalet Bakanı'nın yaptığı açıklamayı 'devletin tecrit uyguladığının kabulü' olarak gördüklerini ifade ediyor.

Öcalan'ın avukatları ise açıklamayı "hukuken yapılması gerekenlerin ifadesi'' olarak niteleyerek, 2 Mayıs tarihli görüşmeden sonra her gün görüşme başvurusunda bulunmuş olmalarına karşın yeni bir görüşmenin gerçekleşmediğini duyurdular.

Avukatlar ayrıca Öcalan'ın aile görüşünün de 22 Nisan 2019 tarihli yeni bir disiplin cezası gerekçesiyle mahkeme kararı uyarınca engellendiğini belirttiler.

Öcalan'ın avukatlarının yaptıkları açıklamadan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) de Nisan 2016 tarihinden bu yana ilk kez Mayıs ayında İmralı'ya bir ziyaret gerçekleştirdiği de anlaşılıyor.

Oğlu ölüm orucundaki baba: 'Her geçen saat aleyhine işliyor'

30 Nisan tarihinden itibaren ölüm orucuna giren 30 hükümlünün beşi Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde bulunuyor.

29 yaşındaki Ferhat Turgay ölüm orucuna giren hükümlülerden biri. Ailesi çocuklarını geçen hafta ziyaret etmiş.

Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyken 2016 yılında 'örgüt üyeliğinden' tutuklanan oğluyla yaptığı görüşmeyi babası Abdullah Turgay şöyle anlatıyor:

"Bir arkadaşının yardımıyla yürüyordu, ayakta kalmaya takati yoktu ama morali çok yüksekti, bir tek moralli olması bizi teselli etti, onu moralli görünce biz de mutlu olduk ama biliyoruz ki ölüm orucunda ve her geçen saat onun aleyhine işliyor."

Turgay ailesinin yaşadığı Lice'ye bağlı Licok (Çavundur) Köyü 1993 yılında yakılmış. Diyarbakır'a geldiklerinde yokluk ve zorluklar içinde bir yaşam sürdürdüklerini anlatıyorlar.

Anne Fatma Turgay, sekiz çocuğun en küçüğü olan Mustafa Turgay'ın 23 yaşındayken Suriye'nin kuzeyinde Rojava'da Işid'e karşı savaşırken 2015 yılında hayatını kaybettiğini belirterek, "Bir çocuk kaybetmenin acısı nedir biliyorum" diyor ve şunları söylüyor:

"Çocuğunuz öldükten sonra dünyanın tüm hazineleri sizin olsa ne yazar! Ferhat'ım ve arkadaşlarına birşey olmadan tecrit sona ersin diye sabahlara kadar dua ediyorum."

Televizyon izlerken sürekli 'hayırlı bir haber' duymayı beklediklerini aktaran Fatma Tugay "Ne gecemiz kalmış ne de günümüz, ne yemek kalmış ne de içmek, geceden sabaha kadar televizyon ve internet önünde hayırlı bir haber bekliyoruz, acaba avukatlar düzenli olarak adaya gitmeye başladı mı diye, biz de ne olacak bilmiyoruz. Ramazan ayındayız ama tüm aile fertleri adeta açlık grevinde gibiyiz, gözümüz sadece televizyonda" diyor.

Aile, Adalet Bakanı'nın açıklamasını ise, "Eğer gerçekten tecrit kalkmış olsaydı 2 Mayıs'tan beri avukatların adaya gitme talepleri kabul edilirdi" diyerek samimi bulmadıklarını söylüyor.

Anne oğlunun ölüm orucuna başlayacağından haberdar değilmiş, ama görüş gününde "Bir fotoğrafımı büyütün" dediğinde içine kurt düşmüş. oğlunun ölüm orucuna başladığını basından öğrenmiş.

"Haberi görünce donup kaldım, ciğer bu, aklından çıkmaz ki... Ona neden böyle bir karar verdin diye soramadık çünkü o aklı başında, ne istediğini bilen bir genç. Hukuk okumuş, yanlış karar vermez. Aldığı karardan da geri dönmez. Biz de kanımızın son damlasına kadar onun arkasında duracağız. Tüm dünya Erdoğan'a akan bu kanı durdurması için baskı yapmalı, başka da bir şeye ihtiyacımız yok bizim."

Grevdekilerin talepleri kabul edilmez ve süreç uzarsa ölüm orucundaki tutukluların hayatlarını kaybetme riskinin giderek arttığı konuşulduğunda da Fatma Tugay'ın yanıtı şöyle:

"Bizi kötü günlerin beklediğini biliyoruz, ama çocuklarımıza verdiğimiz sözden geri dönmeyeceğiz. Katiyen ne biz ne de çocuklarımız bu karardan pişman olmayacağız. Çocuklarımız bir hakkın peşinde, Öcalan'ın da diğer tutuklular gibi 'yasaların tanıdığı aile ve avukat görüşü hakkından yararlanması gerektiğini' söylüyorlar."

Diyarbakır'daki aileler her gün oturma eyleminde

Çocukları açlık grevi ve ölüm orucunda olan aileler ise bir süreden beri oturma eylemi, yürüyüş, basın açıklaması gibi eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ama açlık grevleri ile ilgili tüm eylem ve açıklamalar valilikler tarafından yasaklandı. Annelerin eylemleri ise daha çok polisin eylemlere müdahale etmesi nedeniyle gündeme geliyor.

Bazı anneler, geçen hafta TBMM'de oturma eylemine başladı. Çocukları Gebze Cezaevi'nde açlık grevinde olan bazı anneler ise bir aydır cezaevi önünde oturma eylemi yapıyor.

Diyarbakır'da da tutuklu aileleri yaklaşık 20 gün önce Koşuyolu Parkı'nda oturma eylemine başladı. Park yasaklandığı ve çevresi polis bariyerleri ile kapatıldığı için anneler her gün saat 12'de parkın karşısındaki kaldırımda, polis kordonu içinde oturma eylemi yapıp sloganlar atarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Eylem yasaklı olduğu için basın mensuplarının oturma eyleminden görüntü almasına da izin verilmiyor.

İki polisin de kendi aralarında "Avukatlar İmralı'ya da gitti, artık bu eylemler bitecek diye beklerken her gün aynı saatte yine buradayız" dedikleri duyuluyor.

Eylemi dışarıdan izleyen 55 yaşlarında bir adam da başını sallayarak "Çok yazık bu yaşlı başlı kadınlara ve ölüme yatan gençlere" diyor.

İmralı'ya avukatların gönderilmesinin de 'seçimlerle ilgili olduğunu' savunuyor:

"Yaklaşık yedi aydır açlık grevleri devam ediyor, bu insani duruma gözünü kapatan hükümet her ne hikmetse seçimlerden sonra, İstanbul seçimlerinin iptal edilmesiyle İmralı'ya avukatları gönderdi. Açlık grevlerini seçim pazarlığı meselesine getirecek hükümet..."

Kadınlar eylemlerini bitirdikten sonra dernek binasına doğru sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçiyor. Polis bazı gençleri gözaltına almak isteyince arbede çıkıyor. Bazı gençler darp ediliyor, darp edilen gencin annesi fenalık geçiriyor.

Aileler Adalet Bakanı'nın açıklamasını '**inandırıcı**' bulmuyor

Dernek binası önünde kısa bir basın açıklaması yapan DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Aslan, Öcalan üzerinden toplumun terbiye edilmeye çalışıldığını savunan bir açıklama yapıyor. Açlık grevleriyle meydana gelebilecek ölümlerin Türkiye toplumları arasında kaosa neden olacağını söyleyen Aslan, Adalet Bakanı'nın çağrısını hatırlatıyor.

Aileler adına konuşan Aysel Ateş de tüm çabalarının ölümleri engellemek olduğunu söylüyor.

"Kimse çocuklarımızın bedeni ve ölümü üzerinden siyaset yapmasın, kimse gözünü cenazeler çıkacak diye cezaevi kapılarına dikmesin, biz ölümler olmasın diye mücadele ediyoruz. Müslüman ve demokrat olduklarını söyleyen yetkililere sesleniyorum, bizim bu Ramazan ayında evimizde tüm ibadetlerimizi yapmamız gerekirken, oruçlu halimizle sokaklarda eylemlerdeyiz. Adalet Bakanı bizi 20 gün önceki açıklama ile oyalamak istiyor ama bizi o açıklama ile kandırmazlar. Ya bizi öldürün, ya tutuklayın ya da bu soruna bir çözüm bulun" diyor.

1 Mart tarihinden beri açlık grevinde olan oğlu Mehmet için oturma eylemine gelen Hazal Yıldırım bir gün önceki eylemde aldığı bir darbeden dolayı moraran bacağını göstererek anlatıyor.

"Yerlerde sürüklendim, tekmelendim, dün gece sabaha kadar aldığım darbelerin ağrısıyla yatamadım ama buna rağmen oruçlu halimle geldim. Biz buraya kavgaya değil, çözüm bulmaya geliyoruz, sesimizi duyurmazsak çocuklarımız için çok geç olacak" diyor.

Hazal, Adalet Bakanı'nın yaptığı açıklamayı da inandırıcı bulmadığını söylüyor.

"Avukatları en son ayın 2'sinde gitmiş, madem tecrit kalktı neden hala açlık grevleri sürüyor, tecridin kalktığına inanmıyoruz, biz eylemlerimizi bitirelim diye yaptılar bu açıklamayı."

Oğlunun 10 yıldır tutuklu olduğunu söyleyen Hazal, oğlunun açlık grevine başladığı üç ay öncesine kadar bir kere bile eylemlere gitmediğini söylüyor.

"Gelmezsem dayanamıyorum, üç aydır oğlum açlık grevinde. O cezaevinde bedenini ölüme yatırmışken ben hiçbir şey yapamadan elim kolum bağlı durmaya dayanamıyorum, varsın bizi darp etsinler ama yeter ki çocuklarımızın talepleri kabul edilsin."

Garip Pehlivan da sekiz yıldır tutuklu olan oğlu için oturma eylemine katılan bir diğer anne. Oğlunu, kasım ayında sevkedildiği Kayseri Cezaevine iki hafta önce ziyaret etmiş.

"1 Mart'ta açlık grevine başladı, genel durumu çok kötüydü. Ayakta duramıyordu, baş ağrısı ve kusma şikayetleri artmış. Biz onların halini anlatabilmek adına eylem yapıyoruz ama çocuklarımız cezaevinde biz de dışarıda resmen tecride maruz kalıyoruz, her gün resmen işkence görüyoruz" diyor.

Garip, Adalet Bakanı'nın açıklamasının ailelerin dışarıda gerçekleştirdiği eylemlerin son bulması amacıyla gerçekleştirdiğine inanıyor:

"Madem tecrit kaldırılmış neden Öcalan'ın avukatları gidip göremiyor, ailesi gidemiyor, bana göre bu açıklama bizleri oyalamaya hatta kandırmaya dönük bir adım. Ama biz, çocuklarımızın talepleri gerçekleşinceye kadar eylemlerimize devam edeceğiz."

HDP: 'Tecrit konusu seçim polemikleri dışında ele alınmalı'

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, Adalet Bakanı'nın açıklamasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede açlık grevleri ve ölüm oruçlarını geldiği aşamayı "sözün bittiği noktada" olarak tanımladı. Buna karşılık hem Öcalan ile yapılan görüşmenin hem de Adalet Bakanı'nın açıklamasının önemli olduğuna söyledi.

'Yasal engeller kaldırılmış ise avukat görüşünün önünün açılması gerektiğini' belirten Kubilay'ın açıklaması şöyle:

"Eğer biz tecrit konusunu, seçim polemiklerinin dışında ele alabilirsek, partiler arası politik çekişmeler dışında evrensel değerler kategorisinde ele alabilirsek, bu meseleyi çözmek mümkündür. Demek ki bu zamana kadar yasalara aykırı davranılmıştır, yanlış bir yol izlenmiş, politik tutum alınmıştır. Bu yanlıştan dönme erdemi hızla gösterilmelidir."

En Çok Aranan Haberler