İSTANBUL (AA) - AYŞE BÜŞRA ERKEÇ - Türk Edebiyatı Vakfı Müdürü Özcan Ünlü, vakfın, çizgi romanlarla çocuklara kitap okuma sevgisi aşılamak istediğini belirterek, "Ömer Seyfettin'in hikayelerine baktığımız zaman, döneminin sosyolojisini düşündüğümüzde Türk milletinin reflekslerini ne kadar iyi tanıdığını daha iyi anlarız. Çocuklarımıza ulaşmak adına yola çıkma noktamız olarak Ömer Seyfettin'in, doğru adres olduğunu düşünüyorum." dedi.
Türk Edebiyatı Vakfı, çocuk edebiyatının öncü isimlerinden Ömer Seyfettin'in hikayelerini çizgi roman olarak yayımladı.
Ömer Seyfettin'in çok sevilen "Kaşağı", "Pembe İncili Kaftan", "Perili Köşk", "Kütük", "İlk Namaz" ve "Forsa" isimli hikayelerini, sadeleştirilmiş haliyle minik okuyuculara sunan TEDEV Yayınları, ilköğretim seviyesindeki çocuklara okuma zevki kazandırma amacıyla harekete geçti.
Türk edebiyatının önemli yazarlarının eserlerinin neşredileceği çalışmalara, usta hikayeci Ömer Seyfettin ile başlayan TEDEV, yazar ve ressam Yücel Kaya'nın çizimleriyle renklendirdiği hikayelerin metinlerini ise yazar ve eğitmen Erhan Genç hazırladı.
AA muhabirine konuşan Türk Edebiyatı Vakfı Müdürü Özcan Ünlü, "Ömer Seyfettin, yerli hikayeciliğimizin öncü ismidir. Genç yaşta hayatını kaybetmiş olmasına rağmen kaleme aldığı yüzlerce metin, bugün arşivlerde yerini korumaya devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ömer Seyfettin'in, Türk milletinin hayat trajedisini ve geleneklerini çok iyi özümsemiş bir kalem olduğunu belirten Ünlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ömer Seyfettin'in hikayelerine baktığımız zaman, döneminin sosyolojisini düşündüğümüzde Türk milletinin reflekslerini ne kadar iyi tanıdığını daha iyi anlarız. Çocuklarımıza ulaşmak adına yola çıkma noktamız olarak Ömer Seyfettin'in, doğru adres olduğunu düşünüyorum. Bir de bu metinlerin dil zevki açısından da değeri çok büyüktür. Özellikle 'Kaşağı'da yalan söylemenin veya başkalarına iftira atmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu çok keskin bir örnekle dile getiriyor. Bunu yaparken belirttiğim yaş aralığının algılarına göre hareket ettik. Resimli kitabı okuduktan sonra çocuğun zihninde kötü bir şey uyanmıyor ve doğru konuşmanın ne kadar önemli olduğunu idrak edebiliyor."
Ünlü, Ömer Seyfettin hikayelerini okuyan çocukların, kitap bittikten sonra kendilerini test etmeleri açısından, kitapların sonuna birtakım sorular ilave ettiklerini aktararak, "Çocuğun, kitabı okuyup bir kenara atmaması için boyama bölümüyle, farkı bulma sayfaları ekledik. Böylece çocuğun, anlatılan konunun tamamen içine girmesini, kitabı uzun süreli muhafaza etmesini hedefledik. Bazı kelimeleri orijinaliyle birlikte verdik ve açıklamasını da sözlükte belirttik. Bunun sebebi de günlük konuşma dilinin sosyal medya dili seviyesine indiği günümüzde, çocuklarımızın birkaç kelimeyi öğrenmesi veya en azından aşina olmalarını sağlamaktır." diye konuştu.
- "Kitapları pedagog, eğitimci ve birkaç anne-babaya okuttuk"
Çocuk edebiyatının, yayıncılık dünyasının hem vazgeçemediği hem de ihmal ve suistimal ettiği bir alan olduğunu ifade eden Ünlü, "Türkiye'de çocuk edebiyatı dediğimiz zaman ya çocuklar için yazılan edebi metinleri anlıyoruz ya da çocukluğun edebiyatını yansıtan metinleri. Fakat işin aslına baktığımız zaman, gerçekte bu metinlerin de çoğunun sorunlu olduğu aşikardır. Türk Edebiyatı Vakfı olarak, ülkemizde giderek açılan okuma makasını nasıl yeniden eski haline döndürebiliriz diye düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
Ünlü, vakıf olarak, okuma çağının okul öncesinden başlayarak özellikle liseye kadar olan döneminde ciddi ve bilinçli bir program yapılması gerektiğine inandıklarını kaydederek, şöyle konuştu:
"Bilinçli programlama yaparken de önce kendi medeniyet metinlerimizi çocukların sevip okuyabileceği bir hale getirme gayretine girdik. Bu sebeple ilk önce milli hikayemizin büyük ismi Ömer Seyfettin'in 3. ve 6. sınıf öğrencilerimiz için uygun olabilecek 6 eserini yeniden düzenledik. Sonra bu metinleri resimleştirdik ve yayına girmeden önce de bir pedagog, eğitimci ve birkaç anne-babaya okuttuk. İstedik ki metinlerde herhangi bir sorun olmasın ve okuyan çocuk, hikayeyi hemen anlasın, zihninde herhangi bir yıpranmaya veya aşınmaya sebep olmasın. Bir çocuğa okuma zevki kazandırmak için çok fazla bileşene, öncelikle sağlam bir konu ve dil zevkine, sonra da görsel malzemelere ihtiyacımız var. Bunlardan biri eksik kalırsa ortaya çıkan eserler sadece ticari birer metaya dönüşüyor. Yayıncılık elbette ticari bir alan kitap üretilip-satılacak, muhatapları para kazanacak ve çark dönecek ama bunun bu kadar basit olmaması gerekiyor. Yayıncılarımız, 'Ben, çocuğuma bunu okutur muydum?' sorusundan yola çıkarlarsa daha verimli bir çocuk edebiyatı alanını açmış oluruz. Elbette iyi işler yapanlar var, onları tenzih ederek bu tespiti yapıyorum."
Çocuk edebiyatında dikkat ettiği ve hassasiyetle yaklaştığı alanın en başında "çocuklar için yazmak" olduğunu dile getiren Ünlü, "Birinci şartım çocuklar için yazmaktır ve bunu herkese tavsiye ederim. Yurt dışı fuarlarında gördüğümüz bir şey var, çocuk yayıncılığı yapan yayınevleri bu işi hem mesleğe dönüştürmüşler hem de suistimalin önüne geçmişler. Kendi geleneklerine yaslanan hikayeleri, masalları, destanları öyle profesyonel hale getirmişler ki yeni metinler ve kitapları da onlarla birlikte okura sunuyorlar. Yani tek boyutlu bir yayıncılık yapmıyorlar." görüşünü dile getirdi.
- "Geleneğin mirası eserlere öncelik vererek, kitap yayınlamayı sürdüreceğiz"
Çocuklar için harekete geçen Türk Edebiyatı Vakfı'nın çalışmalarını anlatan Ünlü, "Üzerine çalıştığımız Dede Korkut kitaplarımız var. Resimlendi, hikayeleri yazıldı ve son okumaları yapılıyor. Sanırım bir-iki hafta içinde baskıya girmiş olacağız. Yayınlarımızda büyükler için Dede Korkut kitabı vardı ama çocuklar için yoktu. Küçüklerimiz için de kitapta yer alan hikayeleri, tıpkı Ömer Seyfettin'de yaptığımız biçimde hazırlayıp, basacağız. Sonra Oğuz Kağan Destanı ve başka sürprizler gelecek. Şu anda yoğun olarak kendi klasiklerimizi çocuklarımıza uygunlaştırmaya çalışıyoruz." bilgisini paylaştı.
Ünlü, çocuğun eğitildiği ve yetiştirildiği sosyal çevreye göre şekil aldığını söleyerek, şunları kaydetti:
"Kitap okunan bir evde doğan çocukla gece-gündüz televizyonu açık bir evde yetişen çocuk arasında elbette büyük fark vardır. Yahut derste sadece müfredata bağlı kalarak ders alan bir çocukla program dışında atölye çalışmalarıyla desteklenen bir çocuk arasında da büyük fark vardır. Biz çocuğu, çocukluğu düşünürken böyle bir hassasiyet taşıyoruz. Türkiye'de yayıncılığın birçok sorunu var. Bir piyasa oluşmadan önce bunları konuşmak daha kolaydı, en azından entelektüel bir meseleydi şimdi bir yayın piyasasından ve endüstriden söz ediyoruz. Maalesef, okulların ve kamu kurumlarının da içinde olduğu bir sanayi oldu yayıncılık. Bu çok önemli ve güzel bir gelişme ancak içi doldurulmadığı zaman birçok sorunu da beraberinde getiriyor. İlişkilerin sonucu belirlediği bir dönemdeyiz ve bunu içeriğe tahvil etmemiz gerekiyor."
Bu anlamda ciddi adımların atılması ve komisyonların kurulmasının önem arz ettiğini vurgulayan Ünlü, sözlerini şöyle tamamladı:
"Komisyonlara alanında uzman danışmanların istihdam edilmesi gerekiyor. Belki gelecek yıllara seslenen kitaplar üretilecek. 'Çocuk şiiri veya hikayesi' diye ortaya konulan metinler, bu mercekle incelendiğinde çocuğu ve çocukluğu ciddiye alan eserler ortaya çıkabilir. Vakıf olarak, geleneğe yaslanan, geleneğin mirası eserlere her zaman öncelik vererek, diliyle, kurgusuyla, içeriğiyle yeni şeyler de söyleyen kitapları yayınlamayı sürdüreceğiz."