Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, İnönü Üniversitesi'nde öğretim üyeleriyle bir araya geldi.
Üniversitedeki Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki toplantıda konuşan heyet başkanı Can Paker, hiçbir siyasi partinin veya bir oluşumun uzantısı olmadıklarını söyledi.
Heyetteki herkesin siyasi pozisyonunun birbirinden farklı olduğunu belirten Paker, "Ortak noktamız bu sürecin başarı ile sonuçlanmasını istememiz. Barışa varmak istiyoruz. Hepimiz Kürt sorununun çözülmesini istiyoruz" dedi.
Kürt sorununun temelde insan hakları sorunu olduğunu ifade eden Paker, bunun da Türkiye'de birey haklarının uzun yıllardır dikkate alınmamasından kaynaklandığını kaydetti. Türkiye'de bugüne kadar anayasa ve ona bağlı yasaların devleti korumak üzere yapıldığını belirten Paker, Türk hukukunun bireyi korumak üzere çalışmadığını söyledi.
Uzun yıllar siyasi ağırlığı çok büyük asker ve sivil bürokrasinin ülkeyi yönettiğini dile getiren Paker, temel sorunlara siyasi partilerin karar veremediğini, onların çalışma alanının ekonomi ile kısıtlı kaldığını anlattı.
Son 15 yıldır bunların değiştiğini vurgulayan Paker, "Çünkü Anadolu halkı zenginleşiyor ve siyasette ağırlığını koyuyor. Böyle bir vesayeti artık taşımayacağını söylüyor. Anadolu artık barış istiyor, başka dünya hedeflerini kendisine dert etmek istiyor" ifadesini kullandı.
Paker, anayasanın yapımı ile Kürt sorununun çözümünün aynı sürece rastlamasının sosyolojik bir olay olduğunu, bunun bir rastlantı olmadığını belirterek, "Türkiye demokratikleşme konusunda çok yol aldı. Daha alacak yolu var. Bu yolu, barış süreci içinde oluşacak demokratikleşme sağlayacaktır. Çünkü Türkiye temel olarak insan haklarına ve birey haklarına dönen bir yasal yapıya doğru ilerliyor" diye konuştu.
-"Bir görüş dikte ettirmek, öğretmek gibi bir gayemiz yok"-
Heyet başkan vekili Sibel Eraslan ise heyetin müştereğinin "kanın durması ve barışın bütün Türkiye'ye hakim olması" olduğunu söyledi. Onun dışında herhangi bir görüş dikte etmek, öğretmek gibi bir gayelerinin olmadığını kaydeden Eraslan, gezecekleri yörelerde kulak verecekleri kanaat önderlerinin isteklerini, seslerini adeta bir arzuhal gibi taşıyacaklarını anlattı.
Eraslan, meselenin ne sadece terör ne Kürt sorunu ne de yeni bir anayasa yapımı olduğuna dikkati çekerek, "Hepsi üst üste geldi. Bir kısmı siyasi ve yönetsel ağır işleyişlerden kaynaklandı. Bir kısmı küresel değişen dünyanın şartları ile de ilgili. Herkesin her şeyi aynı anda tartıştığı yeni bir dönemdeyiz" dedi.
Yeni dönemde bulunması gereken en önemli şeyin temel insan hakları olduğunu dile getiren Eraslan, bunların atasının yaşama hakkı ve düşünme hakkı olduğunu, ifade hürriyeti olmazsa bu diğer hakların bir önemi bulunmadığını söyledi.
Terörü önleme, sosyal barışı sağlama noktasında dünyada çeşitli deneyimler olduğunu belirten Eraslan, şöyle devam etti:
"Her toprak kendi bağrından akan ırmaklarla yeşerir. Biz Türkiye tipi, kendi içimizde, bin yıllık tarihi birikimimizin de doğurduğu, bir arada yaşama kültürünün bize verdiği, kötü tecrübeleri de içine katarak söylüyorum, deneyimle çözümü sağlayabiliriz. Akıl sahibi bir vicdanla ve hukukla bu işin üstesinden gelebileceğimize dair bir ümidim var. İnşallah çocuklarımız insan onuruna yaraşır, huzurlu, güzel bir dünyada, güzel bir ülkede yaşarlar."
-"Demokrasi kültürü oturmaya başladı"-
Zübeyde Teker de yeni dönemde herkesin zekası, kişiliği, duyguları ile ölçüleceği, bu noktada değer göreceği bir mekanizmanın olduğu ülke istediklerini belirtti.
Bu mekanizmanın yeni anayasa ve demokratik çözüm olduğunu kaydeden Teker, "Bu çözümün olabilmesi için hepimizin bu süreci güçlü olarak karşılaması gerekiyor. Birbirimizle yüzleşmeliyiz. Neler yaşadık, neler yaptık birbirimize, bunlar ayrı konu ama artık acıları yarıştıracak bir zaman dilimi içerisinde değiliz. Sonuçlar almış, bütün bu yaşananlardan dersler çıkarmış ve bir arada yaşamak için çırpınan, dostlukta, eşitlikte, özgürlükte birleşen bir halklar topluluğu olarak bu ülkede var olmayı bilmeliyiz. Bu kültürü yaratmak için uğraş içinde olmalıyız" diye konuştu.
Türkiye'de bir demokrasi kültürünün oturmaya başladığını anlatan Teker, "Zengin biri değilim ama çok büyük bir zenginliğim var miras olarak bırakmak istediğim. O da gerçekten bu ülke için onurlu bir barış. Demokrasinin işlediği, insan haklarının işlediği, milletin devletine feda edilmediği, devletin milletinin emrinde olduğu bir mekanizma olur inşallah" ifadelerini kullandı.
Abdurrahman Dilipak ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Barış Akademisi" kurulmasını önerdiğini kaydederek, "Bizim katlanmak zorunda olduğumuz güçlükler bizden sonraki çocuklarımız için bir baht kaynağı olabilir mi- İnönü Üniversitesi bir Barış Araştırmaları Enstitüsü kurabilir" dedi.
Dilipak, barışın önemine işaret ederek, İslam'ın barışa giden yol demek olduğunu, kendilerinin de barışın sözcüleri olmak istediklerini söyledi.
Ayhan Ogan, dünyada ve özellikle de Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada toplum merkezli bir siyaset anlayışının yükseldiğini belirterek, "Milletimiz kendisini ve devletini, siyasal paradigmasını yeniden yapılandırıyor. Bu siyaset anlayışında sırtını halkına dayamış bir devlet işleyişi olacak" diye konuştu.
-Şehit eşinin görüşleri-
Heyetin konuşmalarının ardından öğretim üyeleri de görüşlerini dile getirdi.
Erzincan'ın Kemah ilçesinde 2008 yılında şehit olan Kara Pilot Kurmay Yarbay Miktat Şamdancı'nın eşi, Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emine Şamdancı, heyetin, görüşlerini iletileceğinden emin olmadığını söyledi.
Şamdancı, "Fikirlerimiz nasıl yansıyacak- Bu süreçle ilgili ne yapılacak- Bir şeyler duymak isterdim. Ben şehit eşiyim. Ne uğruna ben eşimi kaybettim, güvenlik için. Barış sürecine tabi destek veriyorum ama benim içimi rahatlatacak ne olabilir ki- Bir taraftan kızgınım. Bence siz bilinmezliklerle karşımızdasınız" dedi.
Bunun üzerine söz alan Ayhan Ogan, Şamdancı'nın söylediklerinin önemli olduğunu belirterek, "Siz aslında 'ben nasıl barışacağım' dediniz. Bu, önemli bir sorudur. Bunların ortaya çıkarılması lazım. Elbette her birimizin çözümle ilgili bir yol haritası var ama esas olan bu yaklaşımları ne kadar ortaklaştırabiliyoruzdur" diye konuştu.
Heyetten Abdurrahman Kurt da terör örgütü üyelerinin annelerinin de benzer kaygıları olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Biz bu soruların cevabını vermek adına birbirimizi öldürmeye devam mı edeceğiz- İki taraftan çatışanların geldiği bir nokta var, 'Biz silahla bunun ötesinde bir şey yapamıyoruz. Biz öldürerek bu işi bitiremiyoruz'. Bu, Genelkurmayından siyasilerine kadar söylenen bir şey. Öbür tarafta bu örgütün lideri de diyor ki 'Biz silahla bir yere gidemeyiz'. Genel olarak zaten onları aşan Türkiye toplumu da diyor ki, 'Biz birlikte yaşamak istiyoruz'. Biz diyoruz ki 'Buna dur demek gerekiyor'. İslam'da kan davası diye bir şey yoktur."
Muhabir: Yeter Erdine
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz