HABER

CPJ raporuna ilişkin tartışmalar sürüyor

Önümüzdeki hafta görülecek olan KCK ve OdaTV davalarının duruşma tarihleri yaklaşırken Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi‘nin (CPJ) 22 Ekim’de yayımladığı ve Türkiye’deki basın özgürlüğünü inceleyen raporu tartışılıyor.

Rengin Arslan

İstanbul

Gelecek hafta görülecek olan KCK ve OdaTV davalarının duruşma tarihleri yaklaşırken Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi ‘nin (CPJ) 22 Ekim’de yayımladığı ve Türkiye’deki basın özgürlüğünü inceleyen raporu tartışılıyor.

CPJ raporda, çalışmalarının sona erdiği 1 Ağustos itibariyle 76 gazetecinin hapiste olduğunu, bunların 61’inin doğrudan gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde olduğunu açıkladı. Kurum, kalan 15 gazetecinin durumuna ilişkin net bir tablo çıkaramadıklarını ve bu isimlerin tutuklanma gerekçelerini araştırmaya devam ettiğini belirtti.

Raporda, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti basına karşı yakın tarihin dünya çapındaki en büyük saldırısını yürütüyor,” denildi.

Adalet Bakanlığı ise geçen hafta CPJ’nin raporuna bir değerlendirmeyle yanıt verdi.

Bakanlık, “gazetecilikle ilişkileri daha muğlak olan 15 isim yer almaktadır. Bu gruba girdiği iddia edilen 15 isimden 7'si yargılamaları neticesinde hüküm giymiştir” dedi. Adalet Bakanlığı CPJ’yi “yargı kararlarıyla sabit bazı ağır cürümleri adeta temize çıkarmaktadır” diyerek suçladı.

Adalet Bakanı’nın mektubu

CPJ, raporun yayımlanmasından önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e tutuklu gazetecilerle ilgili durumu sormuştu.

Ergin, CPJ’ye gönderdiği ve raporda da yer alan mektubunda, listedeki gazetecilerden “sadece 6’sının basın kartı olduğunu” vurgulamıştı. Ergin mektubunda ayrıca, “gazetecilik kimlikleri ile alakalı gösterilmeye çalışılanların çoğunun” başka nedenlerle hapiste olduğunu belirtmişti.

Raporun açıklanmasının ardından Türkiye’ye gelen CPJ Yönetim Kurulu Üyesi Kati Marton, Ankara’da Adalet Bakanı’yla görüşmesinin ardından dün İstanbul’daydı.

Ergin’le görüşmesini sorduğumuz Marton, “Adalet bakanlığı ile yaptığımız çok iyi ve ciddi toplantıydı. Bakan çok yakından ilgilendi raporumuzla. Notlar aldı. Uygulanan politikayı savunmak konusunda çok istekli değildi. Belki kendisi de bunun doğru olmadığını düşünüyor diye düşündüm. Doğru olan şeyi yapmaya çalışıyor diye düşündüm,” dedi.

CPJ tarafından geçen yıl duyurulan, Türkiye’de hapishanede sekiz gazetecinin olduğu yönündeki değerlendirme de tartışma yaratmıştı.

Geçen yıl ile bu yılki rakam arasındaki farkı sorduğumuz Marton, şöyle dedi:

“O her yıl dünya genelinde yayımladığımız bir değerlendirmeydi. Türkiye’ye özel bir çalışma değildi. Bu yıl hazırladığımız gibi, sadece Türkiye üzerine bir rapor değildi. Rakamlarla ilgili çok dikkatli davranmaya ve doğru bir araştırmaya yapmaya çalışıyorduk. Bu rakam bizim araştırma için elimizdeki sürede ulaşabildiğimiz kişilerin sayısıydı,” dedi.

'Onlar gazeteci, terörist değil'

Bakanlığın da üzerinde durduğu ve “doğrudan gazetecilik faaliyetleriyle ilgili hapiste olmadığı belirtilen 15 kişi hakkında ise, Kati Marton, “Bu 15 kişi de adli suçlardan veya gazeteci olarak haber yapmaları dışında bir nedenle hapiste değiller. ‘Terörist’ değiller. Ancak davalarıyla ilgili ulaşabildiğimiz bilgiler yetersiz,” dedi.

Türkiye’nin dünyada hapiste en fazla gazetecinin olduğu ülke olduğunu vurgulayan Marton, “Türkiye hükümetle aynı düşünmeyen insanları hapishaneye koyacak türde bir ülke değil. Pek çok alanda ciddi bir gelişme kaydetti. Böyle bir ülkede bunların olmaması gerek. Biz de hükümeti bu konuda cesaretlendirmek istiyoruz,” dedi.

Hapishanelerde süren açlık grevi eylemini yapanların arasında gazetecilerin de olduğunu hatırlattığımız Marton, “Bu kabul edilemez ve çok üzücü. İnsanlar inandıkları şey için kendi hayatlarını tehlikeye atıyor. Eminim bir çözüm vardır. Ben kendi dilimi konuşmayı isterim. Kendimi ancak böyle ifade edebilirim,” diyor.

Gazetecilerin rapora ilişkin değerlendirmesi

Raporla ilgili görüşlerini sorduğumuz Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) yönetim kurulu üyesi Ferai Tınç, geçen yıl açıklanan rakamın kendileri için “şok olduğunu” söyleyerek “bu yıl çok daha çalışılmış bir raporun” ortaya çıktığını ekledi.

Tınç ayrıca, basın özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü hiçe sayan yasalar olduğunu, içerideki gazetecilerin serbest bırakılmasının şart olduğunu ancak gazetecilerin tutuklanmasına neden olan yasaların değiştirilmesi gerektiğini söyledi:

“IPI olarak Terörle Mücadele Yasası’nın acilen kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Önemli olan gazetecilerin olayların arkasından gitmesini engelleyen yasalar.”

Gazeteci Sedat Ergin ise, CPJ’nin Türkiye’de bugüne kadar basın özgürlüğü konusunda hazırladığı en kapsamlı çalışma olduğunu söyledi. Ergin de söylenen rakamların belirleyici olmadığını söyleyerek “hiçbir gazetecinin, görüşlerini açıkladığı için yargılanması kabul edilemez,” dedi.

Geniş yankı uyandıran bu rapora ilişkin tartışmalar sürerken, önümüzdeki hafta 12 Kasım’da, 36’sı tutuklu 44 gazetecinin yargılandığı KCK davası, 16 Kasım’da ise Soner Yalçın’ın tutuklu olarak yargılandığı Odatv davası duruşmaları görülecek.

Ahmet Şık, Nedim Şener, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Müyesser Yıldız, Sait Çakır ve Coşkun Musluk’un ise Odatv davasının önceki duruşmalarında tutuksuz yargılanmalarına karar verilmiş ve bu gazeteciler tahliye edilmişlerdi.

En Çok Aranan Haberler