Cuma hutbesi geçtiğimiz gün açıklandı. Birçok vatandaş "11 Kasım Cuma hutbesi konusunu araştırıyor. Geçtiğimiz hafta konu 'Hayat rehberimiz Kur'an' olarak belirlenmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 11 Kasım Cuma hutbesi konusunu "Önce tedbir sonra tevekkül" olarak belirledi. İşte ayrıntılar...
Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 11 Kasım Cuma hutbesi konusunu yayımladı.
Cuma hutbesi konu başlığı 'Önce tedbir sonra tevekkül' olarak belirlendi.
İşte 11 Kasım Cuma hutbesi:
"ÖNCE TEDBİR SONRA TEVEKKÜL
Muhterem Müslümanlar!
Mülkün yegâne sahibi olan Yüce Rabbimiz, en küçük zerreden uçsuz bucaksız kâinata varıncaya kadar her şeyi bir ahenk ve düzen içerisinde yaratmıştır. Yaratılıştaki bu muhteşem uyum, “Sünnetullah”a yani Allah’ın hükmüne ve kanunlarına göre işlemektedir. Bizlere düşen, bu ilahi düzen ve yasalara göre hareket etmek, evrende var olan sebep-sonuç ilişkisine uygun davranmaktır.
Aziz Müminler!
Sebepler dairesinde cereyan eden hadiselerden biri de afetlerdir. Deprem gibi afetlere engel olmak elbette mümkün değildir. Ancak akıl, bilim ve tecrübe ışığında afetlere karşı tedbir almak ve bunların yol açacağı tahribatı en aza indirmek öncelikli görevimizdir. İslam’ın emrettiği tevekkül anlayışının gereği de budur. Dinimiz, önce bütün tedbirleri almamızı, üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getirmemizi emreder. Ondan sonra Allah’a tevekkül etmeye, O’na güvenip teslim olmaya davet eder. Nitekim bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e gelerek, “Ya Resûlallah! Devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim.” diye sorduğunda Allah Resûlü (s.a.s), ona şöyle cevap vermiştir: “Önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et!”
Kıymetli Müslümanlar!
Aldığımız bütün tedbirlere rağmen acı bir hadiseyle karşılaştığımızda ise biz müminlere düşen sabırlı ve metanetli olmak, Allah’ın takdirine rıza göstermektir. İçinde bulunduğumuz durumu akl-ı selim ile değerlendirmek, ihmal, yanlış ve hatalardan gerekli dersleri çıkarmaktır. Cenâb-ı Hakk’a tazarruda bulunmak; tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla O’na sığınmak, rahmet ve yardımını istemektir.
Değerli Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah yanlış yoldan dönsünler diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” Evet, afetlerin kötü neticelerinin bir kısmı kendi hata ve ihmallerimiz sebebiyledir. O halde geliniz! Afetlere karşı bilinçli, tedbirli ve hazırlıklı olalım. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in “Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en sağlam şekilde yapmasından memnun olur.” hadisini kendimize rehber edinelim. Deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkemizin gerçeklerine uygun adımlar atalım. Evlerimizi en doğru yere, en sağlam malzemeyle ve en güzel şekilde inşa etmenin gayretinde olalım. Heyelan ve sel riski bulunan bölgelerde, dere yataklarında bina yapmaktan kaçınalım. Kendi elimizle kendimizi tehlikeye atmayalım.
Aziz Müslümanlar!
Yüzlerce vatandaşımızın vefatına, binlercesinin etkilenmesine sebep olan 12 Kasım 1999 Düzce depreminin sene-i devriyesi olan yarın saat 18.57’de depremlere karşı toplumumuzda farkındalık oluşturmak amacıyla ülke genelinde “Çök, Kapan, Tutun” hareketleriyle deprem tatbikatı yapılacaktır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ “Kim, bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” buyurmaktadır. Bir canı kurtarmak, bir insanın hayata tutunmasına katkıda bulunmak, bu amaca yönelik faaliyetlerin içerisinde olmak, son derece saygın ve değerlidir. Bu vesileyle siz kıymetli kardeşlerimizi bulunduğunuz yerdeki en güvenli noktada hem bu tatbikatta yer almaya hem de AFAD tarafından verilen eğitimlere katılmaya davet ediyorum.
Hutbemi bitirirken geçmişten günümüze afetlerde vefat eden bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, ülkemizi, milletimizi ve tüm insanlığı her türlü afetten muhafaza buyursun"
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan alınan bilgilere göre Cuma namazının kılınışı şu şekildedir;
Öğle ezânı okununca, önce dört rek'at Cum'a namazının ilk sünneti kılınır.
Niyet ederken
"Niyet ettim, Allah rızası için Cuma Namazının ilk sünnetini kılmaya" denilir.
Bu namaz aynı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
İlk rekatta önce Sübhaneke okunur. Sonra Euzü Besmele çekilir.
Bütün rekatlarda Fâtiha ve zamm-ı süre okunur.
İlk oturuşta sadece Etteahiyyatü okunur.
Son oturuşta:
Sonra, câmi' içinde, ikinci ezân okunur
Sonra, İmam hutbe okumak için minbere çıkar. Hutbe okunur.
Hutbe okunurken cemâ'atin namaz kılması ve konuşması tahrimen mekruhdur.
Hatîb efendi duâ ederken, cemâ'at sesli âmîn demez. İçinden sessiz denir
Namaz kılarken yapması harâm olan her şey, hutbe dinlerken de harâmdır.
Hutbe okunup bittikten sonra müezzin kamet getirir.
Sonra, cemâ'at ile iki rek'at Cum'a namazının farzı kılınır. Bu namaz aynı sabah namazının farzı gibi kılınır.
Niyet şöyle edilir: "Niyet ettim, Allah rızası için Cuma namazının farzını kılmaya, uydum hazır olan imama"
Sonra, dört rek'at son sünneti, Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının son sünnetini kılmaya".
Bu sünnetde aynı ilk sünnet gibi kılınır. Böylece esas itibariyle Cuma namazı farzı ve sünnetleriyle birlikte kılınmış olur.
Son sünnetin ardından zuhr-i ahir, niyetiyle dört rekat daha namaz kılınmaktadır. Niyet edilirken şöyle denilir: "Niyet ettim Allah rızası için edâsı üzerime olup da henüz üzerimden sâkıt olmayan en son öğle namazının farzına". Bu şekilde niyet edilirse, eğer o günün cuma namaz şartlarında bir noksanlıktan dolayı kabul olunmamışsa, öğle namazı kılınış olur. Kabul olunmuşsa, en son kazaya kalmış öğle namazına sayılır.
Bundan sonra, iki rek'at vaktin sünneti kılınır. "Niyet ettim Allah rızası için Vaktin sünnetine" diye niyet edilir. Cum'a sahîh olmadı ise, bu on rek'at, öğle namazı olur. Bundan sonra, Âyet-el-kürsi ve tesbîhler okunup, duâ edilir.
Cuma namazının farzı iki rekâttır. Bunun yanında farzdan önce dört rekât, farzdan sonra dört rekât olmak üzere sekiz rekât da sünneti vardır (Kâsânî, Bedâî’, I, 269).
İmam Ebû Yusuf’a ve İmam Muhammed’e göre ise farzdan sonra kılınacak sünnet bir selamla dört ve bir selamla iki rekât olmak üzere toplam altı rekâttır. Bu görüşün Hz. Ali’den rivayet edildiği nakledilmektedir.