Cuma namazı saati 5 Ağustos 2022 Cuma günü en çok sorgulanan konular arasında yer alıyor. Cemaat eşliğinde camilerde namaz kılacak vatandaşlar cuma namazının saatlerini merak ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer tüm illerin Cuma namazı saat bilgisini paylaştı. Peki Cuma namazı saat kaçta? İşte Diyanet'e göre İstanbul, Ankara, İzmir ve il il cuma namazı vakitleri..
5 Ağustos Cuma günü Cuma namazı saat bilgileri şu şekilde:
İstanbul - 13:15 , Ankara 13:00, İzmir 13:23, Bursa - 13:15, Antalya 13:08
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan il il Cuma namazı vakitleri için aşağıdaki linke tıklayın:
https://namazvakitleri.diyanet.gov.tr/tr-TR/9541/istanbul-icin-namaz-vakti
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan alınan bilgilere göre Cuma namazının kılınışı şu şekildedir;
Öğle ezânı okununca, önce dört rek'at Cum'a namazının ilk sünneti kılınır.
Niyet ederken
"Niyet ettim, Allah rızası için Cuma Namazının ilk sünnetini kılmaya" denilir.
Bu namaz aynı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
İlk rekatta önce Sübhaneke okunur. Sonra Euzü Besmele çekilir.
Bütün rekatlarda Fâtiha ve zamm-ı süre okunur.
İlk oturuşta sadece Etteahiyyatü okunur.
Son oturuşta:
Sonra, câmi' içinde, ikinci ezân okunur
Sonra, İmam hutbe okumak için minbere çıkar. Hutbe okunur.
Hutbe okunurken cemâ'atin namaz kılması ve konuşması tahrimen mekruhdur.
Hatîb efendi duâ ederken, cemâ'at sesli âmîn demez. İçinden sessiz denir
Namaz kılarken yapması harâm olan her şey, hutbe dinlerken de harâmdır.
Hutbe okunup bittikten sonra müezzin kamet getirir.
Sonra, cemâ'at ile iki rek'at Cum'a namazının farzı kılınır. Bu namaz aynı sabah namazının farzı gibi kılınır.
Niyet şöyle edilir: "Niyet ettim, Allah rızası için Cuma namazının farzını kılmaya, uydum hazır olan imama"
Sonra, dört rek'at son sünneti, Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının son sünnetini kılmaya".
Bu sünnetde aynı ilk sünnet gibi kılınır. Böylece esas itibariyle Cuma namazı farzı ve sünnetleriyle birlikte kılınmış olur.
Son sünnetin ardından zuhr-i ahir, niyetiyle dört rekat daha namaz kılınmaktadır. Niyet edilirken şöyle denilir: "Niyet ettim Allah rızası için edâsı üzerime olup da henüz üzerimden sâkıt olmayan en son öğle namazının farzına". Bu şekilde niyet edilirse, eğer o günün cuma namaz şartlarında bir noksanlıktan dolayı kabul olunmamışsa, öğle namazı kılınış olur. Kabul olunmuşsa, en son kazaya kalmış öğle namazına sayılır.
Bundan sonra, iki rek'at vaktin sünneti kılınır. "Niyet ettim Allah rızası için Vaktin sünnetine" diye niyet edilir. Cum'a sahîh olmadı ise, bu on rek'at, öğle namazı olur. Bundan sonra, Âyet-el-kürsi ve tesbîhler okunup, duâ edilir.
Cuma namazının farzı iki rekâttır. Bunun yanında farzdan önce dört rekât, farzdan sonra dört rekât olmak üzere sekiz rekât da sünneti vardır (Kâsânî, Bedâî’, I, 269).
İmam Ebû Yusuf’a ve İmam Muhammed’e göre ise farzdan sonra kılınacak sünnet bir selamla dört ve bir selamla iki rekât olmak üzere toplam altı rekâttır. Bu görüşün Hz. Ali’den rivayet edildiği nakledilmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 5 Ağustos Cuma hutbesini yayınladı.
5 Ağustos Cuma hutbesinin konusu "Muharrem ayı ve Kerbela" oldu.
İşte 5 Ağustos Cuma Hutbesi:
Muharrem ayıyla başlayan hicri takvimin, 1444. yılını idrak ediyoruz. Muharrem, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in “hürmete şayan” olarak nitelediği, rahmet ve hikmet dolu bir aydır. Efendimiz (s.a.s), “Ramazan’dan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” buyurarak bu ayın manevi bereketine işaret etmiştir. Muharremin onuncu günü olan Âşûrâ gününde ise, bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla birlikte oruç tutmayı ümmetine tavsiye etmiştir.
Muharrem, aynı zamanda Kerbelâ’nın hüzünlü hatırasıdır… Çöllerde bir yudum suyun özlemidir... Ehl-i beyt aşkıyla dolu gönüllerin, “Âh Hüseynim” diyerek sızladığı bir hasret mevsimidir... Seyyidü’ş-şühedâ Hz. Hüseyin Efendimiz ve beraberindekilerin acımasızca şehit edildiği vaktin gözyaşlarıdır.
O Hz. Hüseyin ki, Resûlüllah (s.a.s)’in sevgili torunu, ehl-i beytidir. Hz. Aliyyü’l-Murtaza’nın, Hz. Fatımatu’z-Zehra’nın ciğer paresidir. Rahmet Peygamberinin “Dünyadaki çiçeğim, reyhanım” diyerek bağrına bastığı, cennet gençlerinin efendisi olarak taltif ettiği yiğittir. O Hz. Hüseyin ki Allah yolunda yüce bir ahlakın ve çağları aşan onurlu bir duruşun mümtaz temsilcisidir.
Kerbelâ, mezhebi, meşrebi ve düşüncesi ne olursa olsun bütün ümmetin ortak acısıdır. Allah’a ve Resûlüne iman eden, ehl-i beyte muhabbet besleyen her Müslümanın yürek sancısıdır. Neredeyse her evinde bir Hasan, bir Hüseyin, bir Ali, bir Fatıma bulunan ve gönlü evlâd-ı Resûl aşkıyla yanıp tutuşan aziz milletimizin ehl-i beyt muhabbeti asırlar geçtikçe daha da artmaktadır. Milletimiz bu sevgiyi yüreklerinin ta derinliklerinde hissetmeye devam etmektedir.
Bizler, Kerbelâ hadisesinin hüznünü yaşarken, aynı acıların bir daha yaşanmaması için Kerbelâ’yı ibret nazarıyla okumaya ve ondan dersler çıkarmaya mecburuz.
Kerbelâ’dan çıkaracağımız ilk ders, onu ayrılık ve gayrılığa değil, tevhide ve kardeşliğe vesile kılmak, gönül birlikteliğine dönüştürmektir. Sevinç ve tasayı, muhabbet ve meşakkati paylaşmaktır. Yüce Rabbimizin “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın...” emrine kulak verip sımsıkı kenetlenmektir. Fitneye, fesada ve tefrikaya karşı vahdete sarılmak, kardeşliğimize kastedenlere fırsat vermemektir.
Kerbelâ’dan çıkarmamız gereken bir diğer ders ise Hz. Hüseyin Efendimiz ve arkadaşlarının uğruna can verdikleri yolun Peygamberi Zîşan Efendimizin yolu olduğunu bilmektir. Hz. Ali’nin buyurduğu gibi Allah’ın farzlarına riayet etmek, özellikle namaz konusunda hassas olmak, namazla Allah’a yaklaşmaktır. Tıpkı Hz. Hüseyin gibi İslam’ın şartlarını, emir ve nehiylerini doğru anlayıp yaşamaktır. Hak, adalet, sevgi, şefkat ve merhameti yüceltmek, kötülüğü engelleyip iyiliği yaymaktır. Makâlât yazarı büyük velinin öğütlediği gibi insani ilişkilerde toprak gibi mütevazı olmak, herkese aynı gözle bakmak, kimseyi ayıplamamaktır. Dünyanın aldatıcılığına kanmamak, daima Hakkın hoşnutluğunu aramaktır. Haksızlık ve zulüm karşısında dimdik durmak, gerektiğinde Allah yolunda şehadete koşmaktır.
Bu vesileyle başta şehitler serdarı İmam Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere din, iman, vatan ve mukaddesat uğruna canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.