Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Paris ziyareti dönüşünde kendisini izleyen gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cemal Kaşıkçı cinayetinin ses kaydını dinleyen ABD Başkanı Donald Trump, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ciddi derecede rahatsız olduğunu söyledi. Erdoğan, Suudi istihbaratçının "Bunu yapan herhalde eroin almış" diyerek şoke olduğunu belirtti. Star gazetesinden Mustafa Kartoğlu'nun haberine göre Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Sayın Trump İdlib konusuna çok önem veriyor. Oradaki başarımızı takdirle karşılıyor, övüyor. YPG konusunda da bazı konularda kendi aralarında bir iletişimsizlik var gibi geliyor bana. 'Bu konuda da beraber yapabileceğimiz çok şey olabilir' dedim. Fırat'ın doğusunu görüyorsunuz çözemiyoruz ve burada farklı gelişmeler var. Bu konuda gerek Mevlüt (Çavuşoğlu) Bey'in gerek Savunma Bakanımızın (Hulusi Akar), muhatapları ile yapacakları çalışmalar inşallah bizi daha rahatlatacaktır.
"GEÇ KALMIŞ BİR ADIM"
ABD'nin PKK'lı üç isim için para ödülü koyması geç kalmış bir adımdır. Buna da değinme imkanımız oldu. Biz bunu, PKK ile PYD'nin ayrı yapılar olduğu iddiasını meşrulaştırmak için ortaya atılmış bir oyun biçiminde telakki ediyoruz. Tabii ki bu oyuna gelemeyiz, gelmeyiz. Aslında YPG'nin yaptığı açıklama da ABD'lileri yalanlıyor. Açıklamada, PYD-YPG olarak esasen PKK'dan ayrı olmadıklarını belirtiyorlar. Bunu artık ABD'nin de görmesi gerekiyor... Uluslararası camianın PKK konusunda çok büyük vebali var. Birleşmiş Milletler'in çok büyük vebali var. Zira sadece Kandil değil, bir de Mahmur Kampı meselesi var. Mahmur Kampı, biliyorsunuz, PKK'nın kuluçka yuvası. Şu anda orada 12-13 bin kişi var. Burayı kimin dağıtması lazım? Buranın BM ile özel bir statüsü vardı. BM de artık bu işten bıktı. Orayı dağıtma havası içinde. Malum Irak'ta merkezi yönetim de artık oluştu. Bu konuda gerek ABD, gerek koalisyon güçleri, gerek merkezi yönetim ile daha yoğun temas içine girerek, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimini de dahil ederek, Irak'taki PKK varlığı hususunda bir çalışma yapmamız gerekecek. Bu çalışmayı hep beraber yürütmemiz lazım. Temenni ederim ki bu adımlarla inşallah buradaki bu sıkıntıyı çözeriz. ABD'nin bu iddialı çıkışını Kandil'de böylece farklı bir zemine oturturuz.
"TRUMP 'NE KADAR UZADI' DEDİ"
Halkbank konusu ile ilgili olarak telefon görüşmemizden sonra Sayın Trump, 24 saat içinde kendi ilgili bakanına, Hazine Maliye Bakanı'na talimatı verdi ve bakan da bizim Hazine ve Maliye Bakanımız Berat (Albayrak) Bey'i aradı. Bu konunun halli ile ilgili olarak neler yapılabileceği konusunu görüştüler. Fakat daha sonra farklı bir gelişme olunca, bunun üzerine arkadaşlar Sayın Pompeo ile görüşmeyi yaptı. Görüşmeyi Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey yaptı. Pompeo da konuyu takip etti. Washington'dan New York'a kaydırılması söz konusuydu. Ben dün akşam (yemekte) söyleyince Trump, 'Döner dönmez talimatı vereceğim; Hazine ve Maliye Bakanıma bizzat konunun takibi için talimat vereceğim' dedi. 'Bu işi takibini isteyeceğim, ben bu işin bittiğini zannediyorum. Niye bu kadar uzadı?' şeklinde konuştu.
"BİZİ ZORA SOKMAYIN DİYORUZ"
(Doğu Akdeniz) Bu konu ile ilgili olarak çıkarlar çatışıyor muhakkak. ABD'lilerin Exxon Mobil ile Rumların müşterek bir çalışması var. ABD'liler de 'Oraya siz girmeyin bunun dışında ne yapacaksınız yapın' havasındalar. Biz malum önce kuzeyden başladık şu anda. Bu iş için iki sondaj gemimiz, iki sismik gemimiz olacak. Sondaj gemilerimizden biri Doğu Akdeniz'de, diğeri Karadeniz'de çalışacak. Sismikler zaten çalışıyor. Kararlı şekilde biz bu yola devam edeceğiz. Yanlarında koruma, güvenlik olarak her türlü tedbir alınmış vaziyette. Biz dostlarımıza da gerekeni söylüyoruz. 'Bizi dara, zora sokmayın' diyoruz. Uluslararası yasalara göre kara sularda ne çıkarsa tüm Kıbrıs halkınındır. Bizim ne kadar var ise Kuzey Kıbrıs, Güney'de ne kadar var ise nüfusuna göre pay edilir. Ancak çıktıktan sonra dağıtımı kastetmiyoruz. Siz anlaşmayı kiminle yapacaksınız? Bu anlaşmayı yaparken KKTC yetkililerinin de orada olması lazım ya da garantörlerin de işin içinde olması lazım. Şu kadar ürün çıkarttım demek suretiyle bir dağıtım düşünüyorsanız, bu adil bir şey olmaz. Adil olması için, ihale süreci de dahil olmak üzere işin baştan itibaren birlikte ele alınması lazım. Karşılıklı güven ancak bu şekilde tesis edilebilir. Bizim anlayışımız budur.
"CİNAYET TALİMATI ÜST MAKAMLARDAN"
Kaşıkçı cinayetini akşam yemeğinde ele aldık. Görüşmemize Merkel ile Macron'u da dahil ettik. Dörtlü olarak Yemen'deki durumu da konuştuk. Kaşıkçı cinayeti konusunda bizim yaklaşımımızın ne olduğunu, Washington Post'ta yayınlanan yazımda ortaya koyduğumu anlattım. Bu cinayetin, önceden planlanmış olduğu; emrin Suud'daki üst makamlardan geldiği ortada. Makalemde de ifade ettiğim üzere, kendisine sonsuz saygı duyduğum Hadimü'l-Harameyn Kral Selman hakkında benim bu tür bir şey düşünmem asla mümkün değildir. Ancak biz, talimatı verenin kim olduğunun da ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bu talimatı kim vermiş, bunu söylemeleri lazım.
"OLAYDA BİR ŞEYLERİN DÖNDÜĞÜ ÇOK AÇIK VE NET"
Katilleri sağda solda aramaya gerek olmadığını Sayın Trump'a da söyledim. Bir defa katiller bu 18'in içinde... Malum cumadan (Kaşıkçı'nın) konsolosluğa gelişi ve o gün iyi karşılamaları var. Ondan sonra salı gününe ayrıca davet var. Pazartesi'yi Salı gününe bağlayan gece gelen ekip var. Onların da ertesi güne yönelik çalışmaları ve hazırlıkları var. Cinayetin hemen akabinde, yetkili ağızların Kaşıkçı'nın konsolosluktan çıktığını iddia ettikleri açıklamaları var. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Çünkü nişanlısı dışarıda bekliyor. Kaşıkçı o kapıdan ya da başka bir kapıdan çıkacak, nişanlısını almadan oradan ayrılacak? Bu olayda bir şeylerin döndüğü çok açık ve net. Suud Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr'in bu işte bir yerli işbirlikçiden söz ettiği yönünde haberler çıktı. Daha sonra "El-Cübeyr öyle bir şey söylemedi" dediler.
"SES KAYDI FELAKET! SUUDİ İSTİHBARATÇI ŞOK OLDU"
Biz bu cinayetle ilgili ses kayıtlarını bizden isteyenlerin hepsine dinlettik. İstihbarat örgütümüz hiçbir şeyi saklamadı. Suudiler dahil, ABD, Fransa, Kanada, Almanya, İngiltere kim istediyse hepsine biz bunu dinlettik. Kayıt gerçekten bir felaket. Hatta Suudilerin istihbaratçısı kaydı dinlediğinde, "Herhalde bu eroin almış; bunu ancak eroin alan birisi yapar" diyecek kadar şok oldu. (Bunu Suudi Arabistan'ın istihbarat görevlisi mi söyledi?) Evet. Dinlediğinde şok oldu adam. Buna rağmen olayı saptırma peşinde olanlar var.
"GELEN SAVCIDA İPE UN SERME HAVASI VAR"
Veliaht Prens beni telefonla aradığında, 'Başsavcımı gönderebilir miyim' dedi. Ben de 'Elbette, buyursun gelsin' dedim. Geldi, İstanbul Başsavcısı ile görüşme yaptı. 'Cumhurbaşkanı ile görüşebilir miyim?' deyince, İstanbul Başsavcısı da kendisine, doğal olarak, 'Sizin muhatabınız benim, ancak benimle görüşürsünüz' dedi. Gelen savcıda maalesef ipe un serme havası var. Tüm bu olaylar olmuş; ortada bu kadar bilgi belge vs. var. Başsavcı hala kararsızlığın içerisinde, bu olamaz.
"TALİMATI KİMİN VERDİĞİ ORTAYA ÇIKARILMALIDIR"
Veliaht Prens özel temsilcilerime, "Ben olayı aydınlatacağım, gereğini de yapacağım" diyor. Biz de sabırla bekliyoruz. Ortada bir gazetecinin katledilmesini olayı var, olayın aydınlatılması, faillerinin ortaya çıkarılması gerekiyor. Suudi Arabistan'da 18 tutuklu var. Failler kesinlikle bu 18 tutuklunun içinde. Bunların dışında olan kim? Talimatı veren. Dediğim gibi, onlara cinayet talimatını kimin verdiği de ortaya çıkarılmalıdır. Kaşıkçı'nın cesedinin akıbeti ne oldu? Gömüldü ise nereye? Yoksa parçalanıp kaçırıldı mı? Bizler uluslararası düzeyde de bu olayın takipçisi olacağız. Bu cinayet İstanbul'da işlendi. İstanbul Başsavcılığımız bu nedenle zanlıların Türkiye'de yargılanmasına yönelik talebini de Suud makamlarına iletmiş bulunuyor.
"LİDERLER DE RAHATSIZ"
(Ses kayıtlarının dinletilmiş olduğu ülkelerin liderlerinden nasıl bir tepki aldınız?) Biliyorsunuz, bu tür görüşmelerde siyasetçiler ne yapılacağının, ne yapacaklarının cevabını anında vermezler. Kendi kayıtlarına girerler, gerekli değerlendirmeleri yapmalarının ardından da adımlarını atarlar. Dün akşamki görüşmeyi ben böyle değerlendiriyorum. Reflekslerinden hareketle, bu cinayetten çok ciddi manada rahatsız olduklarını hissediyorum. Sayın Trump'ta da Sayın Merkel'de de Sayın Macron'da da bunu müşahede ettim. Öyle zannediyorum ki kendi istihbaratlarının verdiği bilgilerle bu işi çok daha farklı bir konuma oturtacaklardır. Biliyorsunuz, ABD'de Kongre, bu konuda CIA'dan bilgilendirme istedi. Bu bilgilendirme de yapılınca bakışın değişeceğini düşünüyorum.
"ÜÇ DÖNEMLİKLER İSTİRAHAT EDECEK"
(Yerel seçimler yaklaşıyor. İsimler ne zaman netleşir?): Bir, partimizin kendi takvimi var. Bir de Yüksek Seçim Kurulu'nun takvimi. Partimizin kendi takvimine göre memurların istifa süreçleri daha erkenden bitmiş oluyor. Belediye başkanları ile parti organlarında olan arkadaşların durumu ay sonuna kadar vakti var. Şu anda çalışmalarını sürdürüyorum. Bu isim belirlemekten ziyade bir ön hazırlık. Sonra bazı geleneklerimiz var. Nedir bu gelenekler? Alt komisyon, üst komisyon ve nihai kararı verecek olan onay mercii. Bu çalışmaları şu anda belirleyip hemen illerde çalışmalara başlayacağız. Tabii büyük şehirlerimiz üzerindeki çalışmalarımızın çok çok önemi var. Belli bir noktaya kadar gelmedik diyemem; geldik, devam edeceğimiz arkadaşlar var. Ama üç dönem mantığı diye bir anlayış var. Üç dönem belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımızı da büyük oranda istirahate çekeceğiz. Hepsi için geçerli mi? Tamamına yakını için geçerli. Çünkü halk değişim istiyor. Değişim isteği için biz üç dönem aynı yerde belediye başkanlığı yapmış arkadaşları dördüncü dönem için aynı yeri düşünmüyoruz. Ha ne olabilir? Dördüncü dönem bir başka yerde bir başka il veya ilçede belediye başkanı adayı olabilir. Bu daha ziyade ilçeler bazında böyle olur.
"KILIÇDAROĞLU İLMİNİ ARTIRSIN"
Haram helal gibi meseleleri Kılıçdaroğlu ile konuşacak değiliz. Haramı da helali de elhamdülillah biz gayet iyi biliriz. Kılıçdaroğlu bir defa bu noktada ilmini artırsın, bilgisini artırsın, ondan sonra konuşsun. Bugün Türkiye'de 1800'e yakın belediye AK Partili ise bunun bir sebebi var. Bu millet niçin bu kadar belediyeyi geliyor da AK Partiye teslim ediyor. Bunun bir sebebi var. Eğer demokrasi ise demokraside halkın iradesine saygı duyacaksın.
"MÜDAHALE EDEBİLME GÜCÜ LAZIM"
Birleşmiş Milletler'in (BM) reforme edilmesi şart. Paris'te tüm bunları BM Genel Sekreteri Sayın Guterres'e de söyledim. Yeni bir BM Güvenlik Konseyi yapısının oluşması şart. Sayın Guterres de sağ olsun bu düşüncelerimizi aynen destekliyor. BM Güvenlik Konseyi çok daha dinamik hale getirilmeli; yaptırım gücünün de çok yüksek olması lazım. Müdahale edebilme gücü olması lazım. BM Güvenlik Konseyi, beş ülkenin iki dudağı arasında ya da bir ülkenin dudağı arasında olmamalı. Bunun sayısı 20 olur ve 20'si de daimi olur. Bunlara bir yaptırım gücü sağlanır ve bu yaptırım gücü ile birlikte de müdahil olur. Bu başarıldığı zaman ortaya farklı bir konum gelebilir.
"BARIŞ GÜCÜ NEYİ ÇÖZDÜ?"
BM noktasında güvenlik dendiği zaman akla ne geliyor? Barış gücü. Belki burada barış gücü ötesinde bazı şeylerin de düşünülmesi gerekir. Yaptırım gücünün olabilmesi için barış gücü dışında bir şey düşünülmesi gerekir. Kıbrıs'ta barış gücü yıllar yılı var. Ne oldu? Neyi çözdü? Devamlı bir araya geliniyor. Görüşmeler esnasında biz yine Kıbrıs'ı görüştük. Hep aynı şey söyleniyor. Bunu aşmamız lazım. Artık İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarında bir dünya yok.. Bu halledildiği zaman ben inanamıyorum ki dünyadaki bu sınır savaşlarından tutunuz, ülkelerin mağduriyetlerine varıncaya kadar bir çok konuda önemli adımlar atılabilir. Mesela az gelmiş ülkelere destek amacıyla sık sık toplantılar yapılıyor. Bunlar yeterli değil. Bunları ileri taşımamız lazım. İleri taşırken de BM öyle güçlü olmalı ki, icabında BM kendi ceb-i hümayunundan vermek suretiyle işi çözmeli. Yani sen ne verirsin, sen ne verirsin noktasında değil. Osmanlı'da olduğu gibi ceb-i hümayunundan verir, işi bitirir.
MERKEL'DEN YEMEN TEKLİFİ
(Le Figaro'da yayımlanan makale) Tehlikeler maalesef halen devam ediyor; sona ermiş değil. Mesela Filistin'de olanları görüyorsunuz... Yemen'deki mevcut gelişmeler malum. Çok kısa zaman içerisinde Yemen'de on binlerce insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Yemen'deki gidişat iyi değil. Dün akşam gerek Sayın Trump, gerek Sayın Macron, gerek Sayın Merkel ile Yemen'in durumunu da konuştuk. Şansölye Merkel, 'Yemen için çok ciddi bir parasal destek hazırlamamız lazım. Bunu sadece ben yapamam, bunu beraberce yapalım' diye ortaya bir teklif attı. Sefalet, açlık meydana gelirse Yemen'de de Suriye'dekine benzer bir durumla karşılaşılabilir... Arakanlı Müslümanların sıkıntıları ortada. Keşmir meselesine yıllardır bir çözüm üretilemedi. Afganistan'da istikrarsızlık devam ediyor; daha bir kaç gün önce yüzlerce insan hayatını kaybetti.
"RESMİ DEĞİL AİLECEK BEKLİYORUM"
(Hac ve umre meselesi) Konuyu inceler, gerekli girişimleri elbette yaparız. İSEDAK toplantısında gündeme alabiliriz. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında da gündeme alabiliriz. Ürdün Kralı Abdullah'ı Türkiye'ye davet ettim. 'Resmi değil, ailece bekliyorum' dedim. Memnun oldu, gelecek. Geldiğinde bu tür sorunları konuşma imkanımız da olacaktır. Zira Filistinliler noktasında en büyük sıkıntıyı Ürdün çekiyor. Daimi kamplarda kalanların sayısı 500 binin üzerindeydi. Suriyelilerden gidenlerle 1.5 milyonu bulmuştur. Bu durum ekonomik olarak da Ürdün'ü elbette olumsuz etkiliyor.
AÇIKLAMAYI SAVUNMA BAKANIMIZ YAPACAKTIR
(Hakkari'de meydana gelen patlama) Olayın bir top atışı testi sırasındaki bir patlama ile cereyan ettiği kesin. Fakat teknik heyetin raporunu henüz alamadım. Buraya gelirken Milli Savunma Bakanımızla konuştuk. Döner denmez teknik heyetin raporunu öğreneceğiz. Bildiğimiz şey burada sadece top atışları sırasında patlamada cereyan eden bir olay. Mühimmat deposu ile birbirine yakın, bundan kaynaklanan bir olay. Yedi evladımız maalesef mühimmat deposunun yakınında bir konumdaydı. Rapor netleştikten sonra açıklamayı Savunma Bakanımız yapacaktır.
DİPLOMASİ GÜNDEMİ DEVAM EDECEK
Uluslararası diplomasi gündeminin yoğun şekilde devam edeceğini açıklayan Erdoğan, "19 Kasım'da nasip olursa sayın Putin İstanbul'a geliyor. Türk Akımı Boru Hattı'nın deniz kısmının tamamlanması münasebetiyle İstanbul'da Yenikapı'daki Avrasya Gösteri Merkezi'nde bir program yapacağız. Kıyıköy'e de bir bağlantı kurmak suretiyle, inşallah dev bir program yapalım istiyoruz. 26 Kasım'da Katar Emiri geliyor. Onlarla da Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite Toplantısı'nın altıncısını İstanbul'da gerçekleştireceğiz. Ay sonunda da İstanbul'da İSEDAK toplantısına başkanlık edeceğiz. Yine Kasım sonu ve Aralık başı G-20 zirvesine katılmak için Arjantin'e gideceğiz. Oraya gitmişken o bölgede iki-üç ülkeyi de ziyaret etmeyi düşünüyorum. Arkadaşların çalışmaları sürdüğü için şu an ülke ismi açıklamam doğru olmaz. Ama bir haftalık bir Latin Amerika ziyaretimiz olacağını söyleyebilirim" dedi."
Kaynak: Milliyet