Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu’nda konuştu. "Ermenistan işgal ettiği yerlerden çekilmeli. Bölgede Dağlık Karabağ'ın işgaliyle başlayan krize artık bir son verilmelidir." diyen Erdoğan, 'Artık hesap vakti geldi' diyen Azerbaycan, ister istemez kendi göbeğini kendisi kesmek zorunda kalmıştır." ifadelerini kullandı. Erdoğan, "Minsk Üçlüsü" denilen, ABD-Rusya-Fransa bu güne kadar yaklaşık 30 yıldır bu sorunu çözmemişlerdir. Adeta bu sorunu çözmemek için de ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi ise akıl veriyorlar. Zaman zaman ise tehdit ediyorlar." diye konuştu ve "Bunu söyleyenler Suriye kuzeyini parselleyen, orada üstleri kuranlardır. Bunu söyleyenler Koalisyon Güçleri ile Suriye'de cirit atanlardır. Şu mantığa, şu akla bakın!" dedi.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Sözlerimin hemen başında dün Azerbaycan topraklarına saldıran Ermenistan'ı bir kez daha kınıyorum.
Ermenistan işgal ettiği yerlerden çekilmeli. Bölgede Dağlık Karabağ'ın işgaliyle başlayan krize artık bir son verilmelidir.
Türkiye Azerbaycan'ın yanında olmayı sürdürecektir.
Yaşanan gelişmeler, bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm yöntemlerini devreye sokmaları konusunda bir fırsat tanımıştır.
"Minsk Üçlüsü" denilen, ABD-Rusya-Fransa bu güne kadar yaklaşık 30 yıldır bu sorunu çözmemişlerdir. Adeta bu sorunu çözmemek için de ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi ise akıl veriyorlar. Zaman zaman ise tehdit ediyorlar. Nedir bu tehdit? Türkiye burada mı? Türk askeri burada var mı? Bunu söyleyenler güneyimizde özellikle Suriye'nin kuzeyinde binlerce TIR silahı oraya taşıyanlardır. Bunu söyleyenler Suriye kuzeyini parselleyen, orada üstleri kuranlardır. Bunu söyleyenler Koalisyon Güçleri ile Suriye'de cirit atanlardır. Şu mantığa, şu akla bakın!
İşgal edilen topraklar Azerbaycan'ın toprakları. 1 milyona yakın insan topraklarından uzak yaşıyor.
'Artık hesap vakti geldi' diyen Azerbaycan, ister istemez kendi göbeğini kendisi kesmek zorunda kalmıştır.
Doğu Akdeniz petrol ve doğalgaz jeopolitiğinin merkezine oturmuştur.
Bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Türkiye'nin bölgeye yönelik ilgisini sadece enerji kaynaklarıyla sınırlamak sığ bir değerlendirme olacaktır. Türkiye her şeyden önce bir Akdeniz ülkesidir. Tarih öncesi olduğu gibi biz burada misafir değil ev sahibiyiz.
Preveze Deniz Zaferi Akdeniz'deki köklü varlığımızın en görkemli sembollerindendir.
İnsanlık tarihi boyunca pek çok medeniyete beşiklik eden bu coğrafya asırlarca sürecek barış, huzur ve istikrar iklimine kavuşmuştur.
Literatüre Osmanlı Barışı olarak geçen bu dönem, aynı zamanda Akdeniz'in ticari-siyasi bakımdan altın çağıdır.
Akdeniz maalesef istikrarsızlık, çatışmalar ve son yıllarda sahile vuran mülteci cesetleriyle anılmaya başlandı.
Akdeniz'i gerilimi tırmandıranlar yine aynı zihniyetin temsilcileridir.
Doğu Akdeniz'de emperyalist yayılmacılığa nasıl karşıysak, tek taraflı emrivakilere de aynı şekilde karşıyız.
Akdeniz bizi birleştiren, işbirliğini güçlendiren denizdir. Öyle olmalı ve öyle kalmalıdır.
Tüm ülkeleri ve halklarıyla Akdeniz büyük ailemizin çatısı, yuvasıdır.
Sorunları birbirimizi dışlayarak değil, bölgedeki tüm aktörleri aynı masada buluşturarak çözebiliriz.
Türkiye'nin ve KKTC'nin içinde adil şekilde yer almadığı hiçbir denklemden Akdeniz barışı çıkmaz.
Öncelikle bakış açısının değişmesi gerekiyor.
Ayrıntılar geliyor...