Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları;
dalet kavramı üzerinde en çok konuşulan kavramlar arasındadır. Filozoflar adaletin sadece erdemlilere mahsus bir özellik olduğunu söyler. Vicdanlarda karşılığı olmayan adaleti sadece kanunlarla ve kolluk gücüyle sağlamak mümkün değildir. Adalet, asıl güçlüde olursa anlamlıdır. Güçlülerin erdemli, erdemlilerin güçlü olmadığı dünyada yaşadığımızı kabul etmek durumundayız. Güçlü olanlar sadece kendi çıkarlarını daha ileriye taşıma gayretindedir.
Zulümle payidar olunmayacağının sayısız örneği var. Bugün dünyanın pek çok yerinde vicdanları kanatan zulümler yaşanıyor. İslam dünyasını DEAŞ, FETÖ, El Şebab gibi terör örgütleriyle cendereye almaya çalışanların asıl hedefi Müslümanların hayat damarlarını kurutmaktır.
CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ
Kısa bir süre önce önemli bir basın dünyasından malum Cemal Kaşıkçı'nın İstanbulumuzda Suudi Arabistan başkonsolosluğunda öldürülmesi olayı bir kenara atılacak konu değildir. Konu her yönüyle açıktır. Failinin kim olduğu da bana göre belli. Zira İstanbulumuza gönderilen 15 kişinin içinde olduğu çok açık net. Olayın işlendiği yer de belli. Biz, bize gönderilen yetkililere şunu sorduk; Bu 15'in içinde fail var, biliyorsunuz ve siz bu faili çıkarmakta da mahirsiniz. Verdikleri cevap; Şu anda 18 kişiyi tutukladık, daha sonra 22'ye çıkardık. E şimdi failini ortaya çıkarın. Önce bu suçu buraya yıkmanın gayretine girdiler. İşlemleri yaptı ve çıktı dediler, yalan. Bu sıradan bir insan değil, kalemi olan bir insan. Oradan nişanlısını almadan gitmesi mümkün değil. Daha sonra ileri gittiler, 'Yerli işbirlikçilerle bunu yaptık'. Peki kimdir yerli işbirlikçi, bunu söyleyin. Bunu söylemedikleri gibi 'Böyle bir ifade kullanmadım' diyerek yine yalan söylediler. Biz ses kayıtlarından gelenlerin içinde şu andaki veliaht prensin en yakınında olanlar bu işin aktif rol üstlenicisi.
Her şey gün yüzüne çıkıyor. Başsavcısı geldi, görüştüler, ipe un serdiler. En ufak bir bilgiyi, belgeyi vermediler.
Petrolün zengini olan bu ülke henüz kararını vermedi. Fakat hak yerini bulacak. İşte dün Amerikan Senatosu'ndaki gelişmeleri duydunuz. Ve daha gelişerek devam edecek. Neden? Zira biz, Amerikalılara, istihbarat örgütlerine bütün bilgileri verdik. İngilizler istedi onlara da verdik. Almanlar istedi onlara da verdik. Fransızlara, Suudi Arabistan'a da verdik. Neden? Adalet mülkün esasıdır, adalet yerini bulsun diye verdik.
Dedik ki verin biz yargılayalım. Bakın vermiyorlar. Ve dışişleri bakanı açıklama yapıyor. "Vatandaşlarımızı veremeyiz" diyor. Şu ifadeye bak. Zerre kadar adalet anlayışı olsa ne demek, tabi ki veririz diyebilirdi. Neden diyemiyorlar? Bu işin sıçrayacağı yer neresi olduğu ortaya çıkıyor. İşte BM'nin Daimi Temsilcisi açıklama yaptı. Ve açıkça isim verdi. Bu da bir şeyi gösteriyor. Bütün çıplaklığıyla iş ortaya çıktı. Bizim temennimiz de bu işin gerçek manada ortaya çıkmasıdır.
"DÜN VURDUK, GERİSİ GELECEKTİR"
Dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Ve sürekli sınırlarımıza tehdit oluşturan Sincar'da ve Mahmur'un etekleri Karaçar'da buralardaki atılan adımlara karşı operasyonumuzu yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir. Çünkü oradan bize bir tehdit varsa ki var; bu tehdidin cevabı da anında verilecektir. Bu terör örgütlerini ya yok edecekler, onlar etmiyorsa biz yok edeceğiz.
Dünkü kalleş saldırı aldığımız kararın ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir. Sınırlarımıza yığılan teröristlerin eninde sonunda bizi hedef alacağı gerçeğini bu olay ispatlamıştır. Suriye'nin kuzeyine, malum Amerika'nın 22 üssü var orada. Silah gönderiliyor, araç gereç gönderiliyor. Buradaki PKK, YPD, YPG bunlara geliyor.
"TEMİZLEMEZSENİZ MÜNBİÇ'E DE GİRECEĞİZ"
Münbiç hikayesiyle bizim dikkatimizi dağıtmaya çalışıyorlar. Münbiç yüzde 85-90 Arapların yaşadığı bir yerdir. Ama orayı tamamen o terör örgütlerine vermiş durumdalar. Onlardan orayı boşaltacağız dediler. Göndermediler. Şimdi de diyoruz ki, temizlediniz temizlediniz. Çıkarmadığınız takdirde biz Münbiç'e de gireceğiz. Açık konuşuyorum. Türkiye, Fırat'ın doğusundaki terör bataklığına müdahale konusunda yeteri kadar zaman kaybetmiştir. Bundan sonrası için tek bir günlük gecikmeye dahi tahammülümüz yoktur.
Afrin operasyonunda sahada karşılaştığımız manzara istihbarattan gelen raporlarla tescillidir. Bu veriler bize Fırat'ın doğusunda neler yapıldığını, şayet harekete geçmezsek ileride karşımıza ne çıkacağını göstermeye yeterlidir. Biz Suriye'de attığımız adımlarla, sadece kendi ülkemizin güvenliğini sağlamakla kalmıyoruz. Hiçbir mezhep fanatizmi bu gerçeğin üzerini örtemez.
Lafa geldiğinde demokratlığı, özgürlükçülüğü kimseye bırakmayan batılı ülkelerin en küçük bir tehdit karşısında nasıl faşizan uygulamalara yöneldiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Demokrasiyi ve hukuku bir makyaj olarak kullananlarla aynı değerleri hayatının merkezine yerleştirenler arasındaki fark bu tür sınamalarda ortaya çıkıyor.
İslam toplumlarının çoğunun yönetimi bu sınamalara maruz kalmayacak şekilde adaletten, hukuktan, özgürlükten uzak bir görüntü içindedir. Bunu bir özeleştiri olarak söylüyorum. Az önce Kaşıkçı cinayetinden sonra sergilenen tavırlar bu gerçeği bir kez daha yüzümüze çarpmıştır. Gerçekten insanlık dışı yöntemle işlenen cinayetin takibini neredeyse tek başımıza yapıyoruz. Bu eksiklikleri gidermeden hak ettiğimiz yere gelmemiz, Rabbimiz ve Peygamber efendimizin müjdelediği huzura kavuşmamız mümkün değildir."