Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Zirvesi'ndeki konuşmasındaki mesajlarını 5 başlıkta aktaran Erdoğan, “Bölgesel işbirliğini artıralım dedim. Enerji, altyapı ulaştırma gibi konular ki buna özellikle savunmayı da ekleyebiliriz. Bir diğer konu Ecobank ve vizyon uygulama programını uygulayalım. Aslında Ecobank var ama güçlü değil bunu güçlendirebiliriz. Tacikistan’a, “üye olmanızda fayda var” diye görüşümü ilettim. Terörle mücadele, güven ve istikrar konusu. Bir diğer konu da terör örgütlerinin insanlık dışı cinayetleri sebebiyle Müslümanların töhmet altında bırakılmaması. Bunun üzerinde durduk” diye konuştu.
“Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’le ailece ve ikili görüşmelerimiz oldu” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye ile Pakistan arasındaki ikili ilişkilerde bu süreci daha farklı bir hale nasıl hale getirebiliriz bunun üzerinde durduk” dedi.
Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ile de görüşmesinin olduğunu kaydeden Erdoğan, “Sağolsun FETÖ terör örgütüne karşı ilk kararlı duruşu sergileyen ülke Tacikistan. Hepsine el koydu ve yurdışı etti” dedi. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov ile görüşmesinde “Türkiye ile ikili ilişkileri nasıl ileri seviyelere getireceğiz bunlar üzerinde durduk” diyen Erdoğan, “İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile oldu gerek Türkiye İran arasındaki ikili gelişmeler gerekse bölgesel konuları Suriye Irak başta olmak üzere ele alma fırsatımız oldu. Malum onların mayıs ayında seçimi var. Bunun ardından Yüksek Stratejik Konsey toplantısını yapabiliriz dediler. Bu yıl onların ev sahipliğinde olacak bu toplantı” diye konuştu.
Erdoğan, gazetecilerin sorularına şu yanıtları verdi:
“RAKKA SÜRECİNİ BERABER YÜRÜTMENİN GAYRETİ İÇİNDEYİZ”
İran Cumhurbaşkanı ile görüştünüz El Bab’ta Türkiye’nin başarılı operasyonlar katettiği ortada. Bölgedeki durumla ilgili bir resim çizebilir misiniz? Rakka konusunda ABD ile hangi durumdayız?
Öncelikle biliyorsunuz Cerablus, Rai ve Dabık’tan sonra geldiğimiz nokta El Bab. “Bizler temizlik harekatı yapıyoruz” dersek yeridir. Daha devam ediyor. El Bab’tan sonraki sürecimiz Münbiç istikametinde olacak. Fakat ABD başta olmak üzere koalisyon güçleriyle eğer müşterek adımlar atabilirsek Rakka sürecini beraber yürütmenin gayreti içindeyiz. Bu arada Rusya Federasyonu’ndan da “DEAŞ’a karşı mücadeleyi beraber sürdürebiliriz” biçiminde talepler gelmesi halinde, bu mücadeleyi hep birlikte sürdürmemiz söz konusu olabilir. Mart ayında Rusya ziyaretimiz olacak. Bütün bu konuları orada etraflıca ele alma fırsatımız olacak.
Şu anda El Bab’taki çalışmalarımı ÖSO ile birlikte yürütmekteyiz. Şu an gelinen nokta bu.
ABD’nin Münbiç ile tavrı nedir? SDG’ye ağır silahlar verdiğine dair iddialar var. Muhtemelen bu silahlar bize dönecektir.
Yeni yönetimin Münbiç ve Rakka ile ilgili netleşmiş bir kararı var diyemem. Fakat Genelkurmay Başkanları biliyorsunuz Türkiye’ye geldi. Görüşmeleri oldu. Atılabilecek müşterek adımın ne olacağı noktasında. CIA Koordinatörü biliyorsunuz geldi. Onunla bazı görüşmeleri ben ve MİT müsteşarımız etraflıca yaptılar. Onunla bir aşama bu sürecin bir ön adımı diyebileceğimiz adımlar atıldı. Onlar da sanırım CIA’de değerlendirmesini yapıyorlar. Bize göre SDG bu işin içinde olmamalı. Terör örgütünün silahlı ve siyasi ayağını teşkil eden böyle bir yapıyı bizim yanımızda görmemiz asla mümkün değildir. Olamaz.... Baştan beri söylediğimiz bir şey vardı. Bunların Münbiç’i boşaltmaları lazım. Zira, oranın bunlarla bir ilgisi yoktur. Münbiç Araplarındır. Hakeza Rakka tamamıyla Araplarındır. Orada 2500 civarında DEAŞ’lı olduğu bize gelen bilgiler arasında. Bütün bu mücadeleyi ÖSO, Türkiye ve koalisyon güçleri hep birlikte destek vermemiz halinde bu iş çözülür dedik. Temennimiz odur ki dayanışma içinde oluruz.
“STRATEJİMİZİ BİRİLERİNİN MEMNUNİYETİNE GÖRE BELİRLEMEYİZ”
Fırat Kalkanı operasyonunun başarısı ve El Bab’ın ele geçirilmesi uluslararası muhataplar nezdinde Türkiye’ye bakışı değiştirdi mi, etkiledi mi? Sizin bir süredir gündemde tuttuğunuz tehdidi kaynağında vurma prensibi meyve veriyor mu?
Kaynağında vurma hususunda tüm güvenlik güçlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz bu işi başarılı şekilde sürdürüyor. Bunlardan da netice alıyoruz. Bab ve çevresinde yaşananlar konusunda Batı dünyasında kimileri bu işlerden memnuniyet duyuyor kimisi duymuyor. Stratejimizi birilerinin memnuniyetine göre belirleyemeyiz. Yaptığımız iş doğru mu değil mi, biz buna bakarız. Görünen o ki biz 6-7 yıldır bu konuda çok sabırlı davrandık. Kilis olsun Gaziantep ve Şanlıurfa olsun ciddi manada tehditler aldık, vurgunlar yedik. En son Gaziantep’te kına töreninde 56 vatandaşımızın ölümü bizim Cerablus’a girmemizi teşvik etti. Daha sonra Rai’ye girdik böylece devam ettik. Bizim Suriye topraklarına yerleşmek gibi bir derdimiz yok. Bizim hedefimiz, ülkemize yönelik tehditleri durdurmaktır. Bize olan tehdidi durdurmaktır. Bir diğeri de mülteci akınını durdurmaktır. Mülteci akınını durdurmak, mümkünse bize gelmiş olanlardan da geriye dönüşü sağlayabilmektir. Onun için de söylediğimiz şey, terörden arındırılmış güvenli bölgenin inşasıdır. Söylediğim ülkelerle bunu başarabilirsek ve orada uçuşa yasak bölgeyi ilan edebilirsek, o zaman içerde yerleşimi sağladıktan sonra, oraların insanlarından oluşturulacak güvenlik güçleriyle oraların güvenliğini sağladıktan sonra, sıkıntılar zaten minimize olacaktır.
ABD ile yeni bir döneme girildi. FETÖ’nün Kanada’ya başvurusu hakkında bilgiler var mı elinizde?
Bu tür haberleri bizler de duyuyoruz. Pensilvanya’daki çiftliğin macerası malum. Kanada o tür bir başvuruya olumlu cevap verir mi bilmiyorum. Neticede Kanada bizim Pensilvanya ile ilgili düşüncelerimizi biliyor. Bizler gerekli olan bilgileri aktardık. Şu an itibarıyla bu iddiayla ilgili ciddi bir duyum yok. Olursa, kendileriyle de üst düzey görüşürüz. Şu an için gündemde olan sadece Adalet Bakanlığımızın, Dışişleri Bakanlığımızın ve avukat arkadaşlarımızın ABD makamları nezdindeki girişimleridir. Sürekli olarak dosyalar gönderiliyor. Temenni ederiz ki netice almaya başlarız.
Suriye’de devam etmekte olan silahlı operasyonlar sırasında TSK ile Suriye rejimi ve Rus ordusunun karşı karşıya gelmemesi için hangi tedbirler alınıyor?
Amacımız bu sürecin içinde görev alan komuta kademesinde yer alan insanlar olarak elimizden geldiğince o tür kazalara fırsat vermeden bunları yönlendirmektir. İnşallah süreci böyle yönlendireceğiz. Bu tür yanlışlar yaşanmasını istemeyiz. Hayırlısıyla Kuzey Suriye’deki 4-5 bin kilometrelik alandaki meydana gelebilecek olumlu gelişme, yapılacak yatırımlar, oradaki insanları da bize iltica etmiş insanları da rahatlatacaktır.
“EVET İÇİN ÜZERİME DÜŞENİ YAPIYORUM”
Referandum sürecinde kamuoyunda Cumhurbaşkanı meydanlara indiğinde hava değişir gibi bir yaklaşım var. Bu ortam “evet” kampanyası için çalışması gereken parti teşkilatlarında yavaşlığa mı neden oluyor?
Bu süreçle ilgili olarak ben üzerime düşeni yapıyorum, yapacağım. Şu ana kadar 9 il dolaştım. Bunların 5’i büyükşehir. Bundan sonraki süreçte yine gerek iller gerekse büyük kapalı salon toplantıları yapmaya devam edeceğiz. Bazı televizyon programlarıyla da süreci değerlendirelim istiyoruz. AK Parti Genel Başkanı ve kadrosu da arazide. Çalışmalarını sürdürüyor. MHP de bu noktada çalışmalarını sürdürüyor, sürdürecek. Dayanışma içinde, ‘evet’ için çalışan bir heyetiz; bunu sürdüreceğiz. Karşı taraf şu ana kadar ne gibi çalışma yapıyor, pek bilemiyorum. Biz kendi yaptıklarımızdan sorumluyuz. Kendimizi anlatalım istiyoruz. Özellikle de milletimize evet oylarının ülkemize neler kazandıracağını anlatalım istiyoruz. Bu 18 madde ile neler ülkemize gelecek, ülkemiz neler kazanacak, bunu anlatmaya çalışacağız. Çünkü milletimiz neye oy verdiğinin farkında olsun, bilincinde olsun istiyorum. Gün geçtikçe bu bilinç artıyor. Meydanlar giderek hareketleniyor. Demek ki halkımız bir şeyler almaya başlamış durumda.
“CİDDİ SAYILABİLECEK KARARSIZ BİR KESİM VAR”
Referandum sonucuna dair tahmininiz var mı?
Anketler yapılıyor. Şu an benim değerlendirme yapmam erken olur. Ama olumlu olduğunu söyleyebilirim. Bu bilinç arttıkça, olumlu yaklaşım daha netleşecektir. Ciddi sayılabilecek kararsız bir kesim var. Henüz meseleyi tam kavramamış bir kesim. O da netleşecek, vatandaşlarımız istikametlerini belirleyecektir.
CHP'NİN 'POZİTİF' SİYASETİNE YORUM: HALK NİYETİ OKUR
Kararsız seçmenlerin AK Parti ve muhafazakarlardan oluştuğu söyleniyor. Başörtülü bir öğrenciye saldırı olmuştu, CHP onları ziyaret etti, referandum konusunda itiraz için Anayasa Mahkemesi’ne gitmediler. En son merhum Necmettin Erbakan ile ilgili anma toplantısına katıldılar. AKP, değil AK Parti demeye özen gösteriyorlar. CHP’deki pozitif siyaseti nasıl buluyorsunuz?
Partimizin kurucusu olarak yıllar yılı bunları söyledik. Partimizin tüzüğünde resmi kayıtlarda ismi Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Kısaltılmış adı AK Parti’dir. AKP diye birşey yok! ‘Herhangi bir parti için aynı şeyi yapıyor musunuz, niçin zorluyorsunuz?’ dedik. Şimdi dediğiniz noktaya gelmiş olmaları faydadır, kardır diye düşünüyorum. Başörtülü kardeşimizin uğradığı o saldırı sonrasında, onu evinde ziyaret etmeleri falan güzel şeyler. Merhum hocamızın ölüm yıldönümünde düzenlenen anma törenine katılmış olmaları da güzel bir şey. Aslolan nedir? Bu işe gönül verenlerin bunlardan ne çıkaracaklarıdır. Bu işlerde, niyet çok önemlidir. Sevgili Peygamberimizin çok çok güzel bir hadis-i şerifi var: ‘Ameller niyetlere göredir’. Sizin bu yaptığınız işte niyetiniz nedir? Onu halk gayet iyi anlar, bilir; orada niyetinizi iyi okur. Halk var ya ya halk, çok zekidir. Hafıza kaydını ilmik ilmik dışarıya döker. Ve oradan hemen çıkartır. Referandum konusunda benim temennim, birlik beraberlik içinde dayanışma içinde milli iradenin ortaya koyacağı neticeye hepimizin saygı duymasıdır.
MHP ve AK Parti dışında bütün siyasi aktörler bir araya geldiler ve ‘hayır diyorlar. Bu partiler ülke iradesi adına bir araya gelseler daha iyi olmaz mıydı? CHP’nin bu ülkeye fayda getirdiğine inanıyor musunuz?
Cumhurbaşkanı seçildiğim 10 Ağustos'ta 14 parti birleşti. Birleşerek bir aday çıkardılar. Bu birleşme ne getirdi malum, yüzde 36 getirdi. O kadar. Biz de yüzde 52 aldık. Şimdi bazı dostlar şunu söylüyor. Şu parti bu parti birleşti bu konuşulmasa diyorlar. Mesela Kandil, ‘Oylarımız hayır’dır, hayır verin’ diyor. Bunu bir kenara koyamayız. Bunu masaya yatırmak gerekir. Bir defa şunu bileceğiz: Kişi sevdikleriyle beraberdir. Terör örgütü, bugüne kadar bu ülkede 35 bin insanın canına kıydı. Böyle bir örgüt bu halkoylamasında eğer ‘hayır’ diyorsa, o zaman bizim de vatandaşlarımızı bilgilendirmemiz lazım. Buna kimler hayır diyor, kimler evet diyor, vatandaşımız bilmeli. Nitekim ben vatandaşımıza, ‘Böyle bir yanlışa düşmeyin’ diyorum. Ben hayır dersem, oyumun gideceği yer Kandil’dir. Hayır dersem bu ülkede gideceğimiz yer istikrarsızlıktır. Hayır dersem, benim oyumun gideceği yer, güven ortamının ortadan kaybolmasıdır.
‘Hayır’ demek, eşittir çukur; ‘Hayır’ demek eşittir, o çukurların altında açılan şehirler demektir. Son Mardin operasyonlarında güvenlik teşkilatımızın girdiği evlerin altında açılmış tüneller ve şehirler bulundu; 1500 kişi orada barınabilir diyorlar. ‘Hayır’ dersen oyun oraya gidiyor. Bunları vatandaşa anlatmayacak mıyız? Bunu halkımızın bilmesi lazım. Yaptığımız budur.
“BİZ 28 ŞUBAT'IN İKTİDAR DEĞİLİZ”
Hürriyet Gazetesi’nin başlığı ile ilgili bir açıklama yaptınız. Belediye başkanlığından bu yana bu grubun saldırılarına maruz kalmıştınız. Uzunca bir süredir böyle başlıklarla karşılaşmıyorduk. 28 şubatı andırır bir başlık. İlk gördüğünüzde ne hissetiniz? Dün de bir karikatür çıktı yine Hürriyet’te. Gördünüz mü onu? Bu başlıktaki olayı sürdürür anlamda mı?
Ben bunu hiç 28 Şubat’a benzetmek istemiyorum. Çünkü biz bir 28 şubat iktidarı değiliz. 28 Şubat’ın siyasi iradesi farklıydı. Bizim siyasi irademiz farklı. Hükümet olarak da Beştepe olarak da farklı. Biz bu yola kefenimizi giydik öyle çıktık. Manşetlerle şunlarla bunlarla kimse bizi bir yere yönlendiremez. O haberin, hele hele iç sayfada kullanılan ‘Karargah rahatsız’ ifadesinin edepsizce, ahlaksızca bir başlık olduğunu zaten söyledim. Yola çıkarken değerlendirmemi yaptım, Genelkurmay Başkanlığımızın bir açıklaması da oldu. Orada söylediğim gibi, bununla ilgili yargı süreci de bir vatandaşın talebiyle başlamış durumda. ‘7 Eleştiri 7 Cevap’ diye konuşulan şeyleri de anlamak mümkün değil. Diyorlar ki genelkurmay başkanı benimle nasıl yurtdışına gelir? Bunlar nasıl yurtdışına çıkar? Bundan daha doğal ne olabilir. Bunlar dünyayı da tanımıyorlar. Başbakan bile istediği anda genelkurmay başkanını yanına alır seyahatlere gider. Bunları geçiyorum. Kardak’a gidişini turistik ziyarete benzetiyorlar. Bence bu benzetmeyi yapanlara, Genelkurmay Başkanımızın da kuvvet komutanlarıyla birlikte dava açması gerekir. Bir genelkurmay başkanını bir turist olarak gösteremezsin. Oradaki şeyler arasında, mesela başörtüsü meselesi var. Başörtüsü, dünyada Amerika ordusunda var İngiltere’de var, Batı ülkelerinde var. Oralarda oluyor da halkının yüzde 99’u Müslüman olan ülkede niye olmasın? O devir kapandı artık. Başörtülü de olsa, bir vatandaşımız oraya girmeye hak kazandıysa girer ve pekala hizmetini yapar. Şu an bizim Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay dışında hanım kardeşlerimiz var. HSYK’da var Danıştay’da var, ilk derece mahkemelerinde var. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Bunlara alışılacak. Ayrımcılık yapılamaz. Vatandaşlık tanımından, başının açık veya kapalı olmasına bakılmaksızın, her kardeşim istifade eder. İnanç ve düşünce özgürlüğü diyorsak, bunlardan tüm vatandaşlarımızın istifade etmesi gerekir. Mesela (Hasan Karakaya hakkındaki) taziye mesajı konusu. Bununla ilgili Akit Gazetesi zaten açıklama yaptı. Üzerinde durmaya gerek yok. Velev ki taziyede bulundu, herhangi bir köşe yazarı için yapınca rahatsız olmuyorsun da, Hasan Karakaya için taziyeden niye rahatsız oluyorsun? Ben Cumhurbaşkanı olarak Hasan Karakaya için taziyede bulunduğum gibi, onun cenazesine katıldım, kabrine gittim. Vefatı öncesinde Suudi Arabistan’da beraberdik. İbadetlerimizi yaptığımız anlamlı bir gecemiz oldu orada. Hasan Karakaya’nın kriz geçirdiğini öğrendim. Hastaneye gittiğimde rahmetli olmuştu. Bu makamda olmak beni ondan koparmaz ki. Bunları eleştirenleri anlamak mümkün değil. Mesela, madalya alma konusu. Madalyayı veren onu kendiliğinden vermiyor ki, makamı adına veriyor. Genelkurmay Başkanımız almaya hak kazanmış, onlar da vermişler. Bunu sağa sola çekmenin anlamı yok. Arsa meselesi, zaten yalanlanmış bir konu...
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı cunta iddiasıyla açtı. KHK’lardan sonra düzenlemeler yapıldığı için orduda birilerinin rahatsız olduğu konuşuluyor. Belli bir kesim, mesala FETÖ dışındaki bir damar bu yapılanlardan rahatsız mı acaba? Böyle bir bilgi geldi mi size?
Bizim Karadeniz’de iplik karmakarışık oldugu zaman hohol oldu derler. Öyle bir hale geldi ki tüm olaylar iyice birbirine girdi. Kim ne dediğinin farkında değil. Birçok gerçekler var ortada. Niye saptırıyorsunuz bunları? Açık net yürüyen bir sistem var. Artık birçok şey geride kaldı.
Mesela Batı FETÖ’ye sahip çıkıyor. Ne zamandan beri tanıdılar da sahip çıkıyorlar? Normal bir sahiplenme mi bu? ‘Üst akıl’ ifadesini, ilk kez burada uçakta kullanmıştım. O üst akıl süreci irade ediyor. ‘KHK’larla ilgili bu sayılar çok değil mi, kararname çok çıkıyor, açığa alınma çok değil mi’ diyorlar. Size ne? Gidin Fransa’yla uğraşın? Niye uğraşmıyorsunuz? Oralarda da bazı terör olaylarının ardından OHAL’i aynı şekilde uzatıyorlar. Niye bir şey demiyorsunuz? Türkiye’de ise bir darbe girişimi olmuş. Bu kadar insanımızı kaybetmişiz. Mali boyutuna hiç girmiyorum bile. TBMM bombalanmış. Özel Kuvvetler, Özel Harekat, Emniyet bombalanmış, Külliye bombalanmış. Sanki hiç bunlar olmamış gibi gelip bize hesap sormaya kalkıyorlar. ‘Fazla değil mi?’ diyorlar. Bunun sayısını onlar belirleyemez. Bunu, her şey durulana kadar, her şey yerli yerine oturana kadar ilgili makamlarımız, yargımız belirler. Herşey yerli yerine oturacak, huzur tesis edilecek. Devlet niye var? Bunun için var. ‘Güneydoğu’da hükümet niye yapıyor kentsel dönüşümü?’ diyorlar. Oralarda bombardımanla, çukur vesaireyle her tarafı mahvetmişler. Şimdi oraları Çevre Bakanlığı ele almış, konutlar yapılıyor. Vatandaşlarımız yeni yapılan yerlere yerleşecek. Tutmuşlar bunu sormaya kalkıyorlar bize...
“18 YAŞ MESELESİ EN BÜYÜK REFORM”
Referandum sürecinde siz 18 maddeyi halka anlatacağınızdan söz ettiniz. Muhalefet ise yapılan değişiklikle, rejimin değişeceğini, tek adamlık dönemi başlayacağını iddia ediyor. Bu tür iddiaların halkta karşılığı var mı?
Karşılığı yok. Rejimin falan değiştiği de yok. Bu iş 1923’te bitmiştir. Değişen şey, yönetim sistemidir. Bize bugüne kadar hep patinaj yaptıran yönetim sistemi değişecek. Bunu değiştirmemiz lazım. Eğer parlamento içinden 339 el bu değişiklik için kalktıysa herkesin buna saygı duyması gerekir. Kaldı ki burada bitmiyor iş, şimdi de millete soruluyor. Millet bu değişiklik için yüzde 50 artı 1 oy verdiği an bu mesele bitmiştir. Bunun tek adamlıkla da hiçbir alakası yok. Biz tek adamlığı ve tek parti dönemini CHP zihniyetinde öğrendik. İl başkanları o zamanlar aynı zamanda şehirlerin valisiydi. Böyle bir şeyi sadece CHP yapmıştır. Bunların o dönemlerde, egemenlik konusunda bile ‘Egemenlik CHP eliyle uygulanır’ diye ifadeleri var. Oradan buralara geldik. 1950’de Menderes ile çok partili döneme geçtik. Onu da hazmedemediler. İpe götürdüler, bunu yapanların kim oldukları da belli. Dolayısıyla şimdi söyledikleri şeyler, sadece mugalatadır. Dolayısıyla değer vermeye değmez.
Benim,18 madde içinde en çok durmam gereken şey 18 yaş meselesidir. Seçme hakkı olan yaş grubuna seçilme hakkını da vermek en büyük reformdur. Bu bizim gençlerimize bir ufuk getirecek. Bu demek değildir ki parlamento 18 yaşındakilerle dolacak. Ama büyük düşünecek gençlerimiz. Parlamentoya girebiliriz diyecekler. Dünyada genç bakanlar var, pekala bizde de olabilir...
Ekonomideki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Dolar kuruyla ilgili uyarılarınız olmuştu. İş dünyasına da çağrınız olmuştu. ‘15 temmuzda Türkiye’yi çökertemeyenler bu yolla çökertmeyi deniyorlar’ demiştiniz. Mesajlar yerine ulaştı mı?
Kurda gerileme başladı. Ben daha da ineceği kanaatindeyim. Bu konuda geldiğimiz nokta bunun sinyallerini veriyor. İşsizliğe gelince, iş dünyasından çağrımıza çok ciddi cevaplar aldık, alıyoruz. İşe alımlar devam ediyor. Yıl sonu itibarıyla çok daha iyi bir noktaya geleceğine inanıyorum. İstihdamda mevsimsel işsizlik de var. Yaza doğru bu istihdam noktasında ciddi alımlar olacaktır. Özellikle turizm sektöründe ciddi bir patlama yapacağız diye inanıyorum. Bununla birlikte ciddi kapı açılacaktır.
Hayırcıların bir diğer tezi de Erdoğan’dan sonra ne olacağı üzerine kurulu. Ne diyorsunuz?
Eğer sistemleri fanilere bağlarsak, o ülkenin bekaası zaten söz konusu değildir. Devletin geleceği, iyi oturtulmuş bir sistem üzerinden konuşulmalıdır. Bizler faniyiz, bugün varız yarın yokuz. Temeli sağlam bir sistem kurar, bunu oturtursak, bu sayede nice Tayyip Erdoğan’lar, nice başarılı yöneticiler çıkar. Sağlam bir sistemle, geleceğe daha kararlı şekilde yürürüz. Biz faniler için, ölüm mukadderdir. Allah’ın takdirinden başka bir şey olmaz. Hiç kimsenin garantisi yok. Onun için diyoruz ki, sistem, sistem, sistem! Biz sistemi sağlam yapalım. İdareciye yön versin. Siz sistemi iyi kurarsınız kişiyi alır başarıya götür. Diyoruz ki sistemi en güzel şekilde yapıp yöneticilere teslim edelim.