Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gümülcine'de yaptığı konuşmada; buradaki Türkler'in Lozan, AB müktesabatının ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin tüm haklarından yararlanmasını istediklerini vurguladı.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Bu toprakları 2004 yılında Başbakanken ziyaret etmiştim. Hamd olsun tekrar görüştük, kavuştuk. Aradan geçen uzun zamana rağmen aramızdaki muhabbet aynıdır. Onda bir değişiklik yok. Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik.
Aramızdaki bu muhabbeti ne zaman etkileyebilir ne de mesafeler etkileyebilir. Başbakanlığım döneminden bu yana Yunanistan ile ilişkilerimizi geliştirmek öncelikli hedeflerimiz arasında yer almıştır.
'HER TÜRLÜ İMKANDAN YARARLANMANIZI İSTİYORUM'
2010'da iki ülke arasında yüksek düzeyli işbirliği konseyini kurduk. Tüm bu gelişmeler bizim kararlı adımlarımızın sonunda mümkün olabildi. Yunanistan ile her alanda üst düzey diyaloğumuzun gelişmesine özel önem veriyoruz. Sayın Başbakan da geçtiğimiz ramazanda iftarını sizlerle açmıştı. Atina'da sayın Pavlopulos ve Çipras ile görüşmeler gerçekleştirdim. Bu görüşmelerde sizlerin sorunlarını da gündemde tuttuk.
Sizlerin Lozan anlaşması, AB müktesebatı ve evrensel insan hakları anlayışına uygun olarak her türlü imkandan yararlanmanızı istiyoruz. Bu çerçevede AİHM kararlarının uygulanmasını bekliyoruz. Görüştüğüm tüm Yunanistan yetkililerine bunları ifade ettim. Azınlık sorunlarının çözümünü de kolaylaştıracaktır. bunların çözümü ise, Türkiye ile Yunanistan'ı birbirine daha da yakınlaştıracaktır.
Tüm yaşayan azınlıkları zenginlik kaynağı haline dönüştürmek her iki ülkeyi de güçlü kılacaktır. Rum kökenli vatandaşlarımızın taleplerini, onlarla diyalog içinde karşılamak için biz çok önemli adımlar attık. Hayat kalitelerini artırmak için çalışmayı sürdürüyoruz. Benzer yaklaşımları Yunanistan'dan beklemenin de hakkımız olduğuna inanıyoruz.
İyi birer Yunanistan vatandaşı olarak sizler, kendinizle birlikte bu ülke için de çalışıyorsunuz. Bunun karşılığında da Lozan'daki hükümlere ve AB standartlarına uygun davranış beklemek hakkınızdır. Sizlerin Türkçeyi, Yunancayı ve hatta uluslararası geçerliliği olan bir başka dili çok iyi konuşan, inancını ve kimliğini koruyan bireyler olmanız ülkeniz Yunanistan için de bir kazançtır.
'EĞİTİME ÇOK ÖNEM VERİN'
Bunun için sizlerden eğitim-öğretim meselesine çok önem vermenizi bekliyoruz. yüksek eğitim çocuğunuza yapacağınız en büyük yatırımdır.
Bunları açıkça konuşmam lazım. Zaten televizyonlarda izlemişsinizdir. En büyük sorunlardan birisi malum, buradaki baş müftülük sorunudur, din adamları sorunudur. Ve burada atanmış müftü ile işi götürmek isteme anlayışı var. Bunun Lozan’da yeri yok. Tam aksine seçilmiş müftünün yeri var. Nitekim biz seçilmiş din adamını kendi ülkemizde uyguluyoruz. Örneğin patrik bizim tarafımızdan atanarak görev yapan bir insan değildir, tam aksine Sen Sinod meclisi tarafından seçilen bir insandır. Sayı iyice azalmıştı, azaldığında ben patriğe haber gönderdim. Bize dedim, siz din görevlisi gönderin, biz bu sayıyı vatandaş yapmak suretiyle dolduralım. Ve bize isimler gönderdiler ve biz onları vatandaş yaptık. Nitekim şu anda üye sayısı 17’ye yükselmiştir. Peki burada niçin bizim baş müftümüzü, biizm din görevlilerimiz seçmesin? Niçin burada hala atama kararlılığını gösteriyorsunuz? Bu yanlış bir şey, bunun Lozan’da yeri yok.
'ONLARIN BURADA NE İŞİ VAR'
Tabi şunu da söylemem lazım. Lozan bir defa sadece Türkiye ile Yunanistan arasında bir anlaşma değildir ki. Burada bir şey diyeceğim şaşıracaksınız. Ege’nin bir kıyısında Türkiye, bir tarafında Yunanistan. Peki Japonya’nın burada ne işi var? Bulgaristan, Fransa, İngiltere.. Onların burada ne işi var? 11 ülke Lozan görüşmelerine katıldı. Şimdi bizim söylediğimiz neydi? Bak 94 yıl geçti, 94 yıl aradan sonra burada bir güncelleme gerekebilir dedik.
'KORKUMUZ YOK'
Nedir o güncelleme? Olaya illa böyle adalar ve karar meselesi olarak bakmaya gerek yok ki. Baş müftülük meselesi diyoruz, eğitim öğretim meselesi diyoruz. En önemli meselelerden bir tanesi. Ama bizim ülkemizde böyle bir sıkıntılarımız yok. Rum vakıflarının gayrimenkulleri vardı, bedelse bedel gayrimenkulse gayrimenkul ödemeye bşaladık. Bizim böyle bir endişemiz korkumuz yok.
Size çok daha ilginç bir şey söyleyeceğim. Patrik yurtdışına çıkmak istese, Eyüp kaymakamlığının iznine tabiidir. Biz bunu uygulamıyoruz şu anda. Ama burada hakikaten bazı şeyleri yaşıyoruz ki bunların olmaması lazım. Bizim bir çok şeyleri aşmamız lazım. Bir çok şeyler var ki tarih oldu, biz şimdi geleceğe bakalım. Endişeyle birbirimize bakmamızın anlamı yok. Bunları kaldıralım ve birbirimize güvenle bakalım.
Ben burada kendi soydaşlarıma da sesleniyorum. Mesela azınlıklar kavramı içerisinde, burada Müslüman Azınlık noktasından mı hareket, yoksa Türk azınlık noktasından mı hareket? Tabi kendileri dediler ki “Orada Pomak da Roman da var” “Değerli arkadaşlar bana göre zaten bizim ortak paydamız İslam’dır” dedim. Türküyle, Romanıyla, Pomağıyla biz biriz beraberiz.