Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu'nda gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak'ın toprak bütünlüğü temelinde varılacak uzlaşmalara ve ortak gelecek inşa etme ideallerini hayata geçirmeye ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bağımsızlık talepleri gibi bölgede yeni krizler, çatışmalar ortaya çıkartabilecek adımlardan uzak durulması gerekiyor. Buradan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye'nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir. Yeni çatışmaların fitilini ateşlemek yerine hep birlikte bölgede huzuru, barışı, güvenliği, istikrarı tesis için çalışmalıyız" dedi.
120'DEN FAZLA DEVLET VE HÜKÜMET BAŞKANI KATILIYOR
Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu görüşmeleri, 120'den fazla devlet ya da hükümet başkanının katılımıyla başladı. Erdoğan, BM Genel Kurul Salonu'nda, BM 72. Genel Kurulu Genel Görüşmeleri Açılışı'nda yer alarak, Genel Kurul'a hitap etti. Konuşmasına, "Birleşmiş Milletler 71'inci Genel Kurul Başkanı sıfatıyla geçtiğimiz yıl boyunca yürüttüğü başarılı çalışmalar için Sayın Peter Thomson'a teşekkür ediyorum. Genel Kurul Başkanlığını devralan Sayın Miroslav Layçak'ı da özellikle tebrik ediyorum" diyerek başlayan Erdoğan, "İnsana Odaklanmak: Sürdürülebilir bir dünyada herkes için barış ve insanca yaşama mücadelesi' temasıyla toplanan bu yılki Genel Kurulumuzun tüm dünya halkları için hayırlara vesile olmasını diliyorum." ifadesini kullandı.
"HİÇBİR TEHDİT, KENDİ HALİNE BIRAKILARAK ÇÖZÜLEMEZ"
Erdoğan, Genel Kurul'da bulunanlara "Sayın Başkan, değerli delegeler, geçtiğimiz yıl bu salonda sizlerle birlikte oluşumuzun üzerinden geçen sürede maalesef, küresel barış ve istikrar daha da geriye gitmiştir. Terörün ve savaşın çirkin yüzünü, dünyanın farklı köşelerinde görmeye devam ediyoruz." sözleriyle seslendi.
Çatışma ortamlarından beslenen teröristlerin, faaliyetlerini muhtelif bölgelere yayarak sürdürdüğünü belirten Erdoğan, yabancı düşmanlığının, kültürel ırkçılığın ve İslam karşıtlığının etrafında buluşan radikal akımların, şiddet dolu eylemlerini endişeyle takip ettiklerini dile getirdi. Erdoğan, bu olumsuz tabloyu tersine çevirmenin en etkili yolunun, bu çatı altında gerçekleştirilecek samimi iş birliği olacağına vurgu yaparak, "Dünya barışı için yeni bir bakış açısı geliştirmeye ihtiyacımız var. Hiçbir kriz ve hiçbir tehdit, kendi haline bırakılarak çözülemez. Daha güvenli ve müreffeh bir dünya için hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Türkiye, işte bu anlayışla girişimci ve insani bir dış politika yürütüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"SURİYE HALKINI, MAALESEF ULUSLARARASI TOPLUM YALNIZ BIRAKMIŞTIR"
Yedinci yılına giren Suriye ihtilafının, ülkede, bölgede ve tüm dünyada derin yaralar açtığına işaret eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Suriye'de siviller ve günahsız yavrularla birlikte bir medeniyet de yok ediliyor. Bu ülkeyi yerle bir eden, istikrarsızlığın ve zulmün beslediği terör, sınırları aşarak bir kanser gibi yayılıyor. Demokrasi, özgürlük, adalet, aydınlık bir gelecek talebiyle harekete geçen Suriye halkını, maalesef uluslararası toplum yalnız bırakmıştır. Biz Türkiye olarak, hangi kökenden, hangi meşrepten olursa olursun hepsini de kardeşimiz olarak gördüğümüz, derin tarihi ilişkilerle bağlı olduğumuz bu insanların yaşadıkları trajediye kayıtsız kalamazdık."
Erdoğan, Suriye'de çatışmaların başladığı 2011 baharından beri sorunun çözümü için her türlü insani ve siyasi gayreti gösterdiklerini vurgulayarak, Türkiye'nin 3 milyonun üzerinde Suriyeli ile 200 binin üzerinde Iraklı sığınmacıya ev sahipliği yaptığını anlattı.
"ATILACAK HER ADIMIN DESTEKÇİSİYİZ"
Ülkede kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya ve İran ile tüm kesimlerin katılımıyla Astana toplantılarını başlattıklarına dikkati çeken Erdoğan, bu girişimlerin ardından uzun zamandır tıkanmış olan Cenevre Süreci'nin de yeniden canlandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana'da varılan mutabakat çerçevesinde İdlib bölgesinin güvenliğe kavuşturulmasıyla ilgili yeni bir planı hayata geçireceklerini bildirerek, "Ülkenin toprak bütünlüğü esasına dayanan, halkın demokratik taleplerine saygı duyan, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye'nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisiyiz." diye konuştu.
"AB, SADECE 820 MİLYON AVROSUNU GÖNDERDİ"
Suriye krizinin başlamasıyla Türkiye'ye gelen sığınmacılar ve Avrupa'ya yönelen mülteci akınının önüne geçmek için her türlü tedbiri aldıklarını ve almaya devam edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, barınmadan gıda ve giyime, sağlık hizmetinden eğitime kadar sığınmacıların tüm ihtiyaçlarını, Türkiye'yi ziyaret eden herkesin takdirini kazanan bir standartta karşıladıklarını ifade etti. Erdoğan, ancak bu doğrultuda yürüttükleri çalışmalara Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere uluslararası toplumdan yeterli desteği alamadıklarını özellikle belirtmek istediğinin altını çizdi.
"YARDIMLAR İHTİYAÇ SAHİPLERİNE ULAŞTIRILDI"
Türkiye'deki kamplarda ve şehirlerde yaşayan sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için kamunun, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın yaptığı harcamaların tutarının 30 milyar doları bulduğunu bildiren Erdoğan, "Buna karşılık, Avrupa Birliği söz verdiği 3 milyar avro artı 3 milyar avro yardımın sadece 820 milyon avrosunu göndermiştir. Uluslararası toplumdan Birleşmiş Milletler aracılığıyla gelen yardımların tutarı da 520 milyon dolar civarındadır." ifadesini kullandı. Erdoğan, Suriyeli sığınmacılar için gelen yardımların Türkiye'nin bütçesine girmediğini, bunların sadece Birleşmiş Milletlerin ilgili kurumları üzerinden yardım kuruluşları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığını belirtti.
"MAĞDUR VE MAZLUM DURUMA DÜŞMÜŞ HERKESİN YARDIMINA KOŞUYORUZ"
"Buradan tüm dünyanın huzurunda, topraklarında barındırdığı 3,2 milyon sığınmacının tüm yükünü Türkiye'nin omuzlarına bırakan ülkeleri ve uluslararası kuruluşları, verdikleri sözlere tutmaya davet ediyorum." ifadesine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Esasen Türkiye, dünya çapında insani yardım ve kalkınma yardımı faaliyetleri yürüten bir ülkedir. Sadece ülkemize gelen sığınmacılara kucak açmakla kalmıyoruz. TİKA, AFAD, Kızılay gibi kurumları ve çeşitli sivil toplum örgütleri aracılığıyla dünyanın neresinde olursa olsun mağdur ve mazlum duruma düşmüş herkesin yardımına koşuyoruz. Örneğin Türkiye, Somali'nin yeniden yapılandırılması için resmi kurumları ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla 1 milyar dolarlık bir kaynak kullanmıştır. Somali konusunda yaptığımız çalışmalar ve elde ettiğimiz sonuçlar, gerçekten benzer çalışmalara örnek olacak düzeydedir
Kesinleşen OECD istatistiklerine göre ülkemiz, 2016 yılında yaptığı 6 milyar dolarlık insani kalkınma yardımlarıyla, bu alanda rakam olarak dünyada ikinci sırada, milli gelirine oranla da ilk sırada yer almaktadır. Halbuki Türkiye, dünyanın en büyük 17'nci ekonomisidir. Gerçekleştirdiği insani kalkınma yardımları milli gelirinin binde 8'ine ulaşan Türkiye, bu çerçevede Birleşmiş Milletler hedeflerini tutturabilen 6 ülkeden biri olmuştur."
Erdoğan, görüldüğü üzere Türkiye'nin, Genel Kurul'un ana mesajını oluşturan "Sürdürülebilir bir dünya" hedefi için tüm gücüyle çalıştığının, ilerleyen süreçte de bu hassasiyetlerle yoluna devam edeceğinin altını çizdi.
"DÜNYANIN YENİ DEAŞ'LARIN TEHDİDİ ALTINA GİRMESİ KAÇINILMAZDIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye ve Irak'taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ ve PKK gibi bölgenin en eli kanlı terör örgütleriyle kıyasıya bir mücadele içinde olduğunu vurguladı. Erdoğan, bunun yanında, ülkenin meşru, demokratik rejimini kanlı bir darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden FETÖ terör örgütüyle de mücadelesinin devam ettiğini belirtti.
Erdoğan, DEAŞ'ın, Türkiye'nin sınırlarına yönelik saldırılarına karşı Suriye'de başlattıkları Fırat Kalkanı Harekatı'yla, 243 meskun mahali ve 2 bin kilometrekarenin üzerinde toprağı örgütten temizledikleri bilgisini paylaştı. Bu operasyon sırasında 3 bine yakın DEAŞ militanının etkisiz hale getirildiğini bildiren Erdoğan, teröristlerden temizlenilen bölgeye 100 bine yakın Suriyelinin geri dönerek yerleştiğini söyledi.
ERBİL'E "GİRİŞİMDEN VAZGEÇ" ÇAĞRISI
Erdoğan, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin işgalinden bu yana DEAŞ'a karşı elde edilen en büyük başarı olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Şu gerçeği huzurlarınızda ifade etmek durumundayım, Bölgede, 'DEAŞ'a karşı mücadele verdiğini' söyleyen grupların ve güçlerin büyük bir bölümünün kesinlikle böyle bir amacı yoktur. Bu gruplar ve güçler, DEAŞ'ı kendi gündemlerini hayata geçirmek için bir araç olarak kullanıyor. PYD-YPG'nin, Suriye'de ele geçirdiği bölgelerde demografik yapıyı değiştirme, halkın mallarına el koyma, kendisine karşı çıkanları öldürme veya sürgün etme yönündeki çabaları insanlık suçudur. DEAŞ'la mücadele meşru bir zeminde yürütülmediği takdirde, dünyanın yeni DEAŞ'ların tehdidi altına girmesi kaçınılmazdır. Benzer yaklaşımlar, Irak'ta da söz konusudur. Irak'ın da toprak bütünlüğü temelinde varılacak uzlaşmalara ve ortak gelecek inşa etme ideallerini hayata geçirmeye ihtiyacı vardır. Bağımsızlık talepleri gibi, bölgede yeni krizler, yeni çatışmalar ortaya çıkartabilecek adımlardan uzak durulması gerekiyor. Buradan, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni, bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye'nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir. Yeni çatışmaların fitilini ateşlemek yerine, hep birlikte bölgede huzuru, barışı, güvenliği, istikrarı tesis için çalışmalıyız."
"ARAKAN'DA BÜYÜK BİR TRAJEDİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
"Bugün Myanmar'da karşı karşıya kaldığımız insanlık dramı esasında yeni bir gelişme değildir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasının devamında şöyle konuştu:
Rakhine (Arakan) eyaleti genelinde evlerini ve mülklerini kaybeden 120 bini aşkın Müslüman başta idari başkent Sitre olmak üzere beş yıldır çok zor şartlarda hayata tutunmaya çalışıyor. Bu insanların yaşadıkları kamplar gerçekten içler acısı bir durumda, ancak bugün yüzbinlerce Arakanlı Müslümanın vatanlarını terk etmelerine yol açan 1978 ve 1991 insani krizlerinden çok daha büyük bir trajediyle karşı karşıyayız. Öncelikle şu noktayı ifade etmek isterim; ülke olarak kimden gelirse gelsin ve ne adına yapılırsa yapılsın şiddeti asla kabul etmiyoruz. Myanmar güvenlik güçlerine yapılan saldırıları lanetliyoruz fakat saldırıların sorumluluğunun bütün bir topluluğa mal edilmesi de aynı şekilde yanlıştır, hatalıdır. Maalesef olay sonrasında kollektif cezalandırmaya gidildiğini görüyoruz.
Rakhine (Arakan) Eyaletindeki sorunların şiddetle çözülemeyeceği açıktır. Myanmar'ın ikinci en yoksul eyaleti olan Rakhine Eyaletinin kalkınması ve istikrarı ancak temel insan haklarına riayetle mümkündür. Hiçbir ayrım yapmadan tüm sivillerin can ve mal güvenliğinin temini Myanmar hükümeti ve güvenlik güçlerinin en temel vazifesidir. Öncelikle insani yardımların erişimi önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Yardımların ihtiyaç sahibi herkese ulaştırılması, yerlerinden edilen kişilerin emniyet içinde evlerine geri dönmelerinin sağlanması da büyük önem arz ediyor. Hak ihlallerine, sürgünlere, radikal grupların Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddet eylemlerine de son verilmesini istiyoruz.