Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda "Afrika'da Sağlık" başlıklı uluslararası kongrenin gala yemeğinde çeşitli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün her fırsatta demokrasi, hukuk ve insan hakları dersi vermeye yeltenenlerin, Afrika'da nasıl bir enkaz bıraktığını yerinde gördüklerini ve görmeye devam ettiklerini belirterek, "Asrın başında Namibya'da, Kongo'da, daha yakın tarihte Ruanda'da milyonlarca insanın nasıl katledildiğini, nasıl soykırıma tabi tutulduğunu çok iyi biliyoruz. Batılı ülkelerin bugün zevkini sürdükleri refahı kime borçlu olduklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Şatafatlı binaların, şık kaldırımların altında kimlerin canının, kanının, alın terinin olduğunu, bizler gayet iyi biliyoruz. Her ne kadar onlar unutturmak istese de biz bu karanlık ve kanlı tarihin unutulmasına, asla izin vermemeliyiz. Afrikalı mazlumların gözyaşı ve sömürülen emeği üzerine inşa ettikleri medeniyetlerinin gerçek yüzünü ifşa etmeyi sürdürmeliyiz" dedi.
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen "Afrika'da Sağlık" başlıklı Uluslararası Kongre Gala Yemeği'nde yaptığı konuşmada, Afrika kıtasının kronik sorunlarının temel sebebinin, yaklaşık 4 asır boyunca kıtanın tüm kaynaklarını istila eden sömürgecilik olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Her ne kadar 1960'lı yıllardan itibaren kıta ülkeleri bağımsızlıklarına kavuşmuş olsa da maalesef sömürgecilerin geride bıraktıkları acı mirasın etkileri henüz silinmemiştir. Bugün kıta hala ciddi bedel ödemektedir çünkü kolonyalistler yalnızca yer üstü ve yer altı kaynaklarını gasbetmekle kalmamış, aynı zamanda kıtanın sosyal, siyasi ve beşeri dokusunu da kökten tahrip etmişlerdir. Kıtayı kendi aralarında pay eden sömürgeciler, sınırları, etnik fay hatlarını derinleştirecek şekilde çizerek, kabileler arası çatışmaları körüklemişlerdir. Aileleri parçalamışlar, insanları göçe zorlamışlar, arazileri yağmalamışlar, günde 16-17 saat köle gibi çalıştırdıkları işçilere ücret yerine alkol vermişlerdir. Çalışmak istemeyenleri ya da en ufak bir itirazda bulunanları ise katletmişlerdir."
Hemen her yıl Afrika'yı, birkaç ülke ziyaret etmek suretiyle dolaştığını, cumhurbaşkanı ve başbakan olarak görev yaptığı süre zarfında 23 Afrika ülkesini ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, bazı ülkelere birkaç kez gittiğini, her bir Afrika ülkesinde benzer dramlara, benzer insanlık dışı hikayelere, yürek burkan hadiselere şahit olduğunu anlattı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün bize her fırsatta demokrasi, hukuk ve insan hakları dersi vermeye yeltenenlerin, Afrika'da nasıl bir enkaz bıraktığını bizzat yerinde gördük, görüyoruz. Asrın başında Namibya'da, Kongo'da, daha yakın tarihte Ruanda'da milyonlarca insanın nasıl katledildiğini, nasıl soykırıma tabi tutulduğunu, çok iyi biliyoruz. Batılı ülkelerin bugün zevkini sürdükleri refahı kime borçlu olduklarını, hepimiz çok iyi biliyoruz. Şatafatlı binaların, şık kaldırımların altında kimlerin canının, kanının, alın terinin olduğunu, bizler gayet iyi biliyoruz. Her ne kadar onlar unutturmak istese de biz bu karanlık ve kanlı tarihin unutulmasına asla izin vermemeliyiz. Afrikalı mazlumların gözyaşı ve sömürülen emeği üzerine inşa ettikleri medeniyetlerinin gerçek yüzünü ifşa etmeyi sürdürmeliyiz. Afrika, bugün daha çok sorunlar, sıkıntılar, açlık ve hastalıklarla gündeme geliyor olsa da 21. yüzyıla damgasını vuracak olan kıtadır. Açık ve net söylüyorum. İnşallah, güç şimdi Afrika'da toplanmaya başladı. Şu an dünyanın ekonomik, ticari, beşeri anlamda, en dinamik, en canlı, en mümbit kıtası Afrika'dır. Hiçbir güç, bu potansiyelin harekete geçmesine mani olamayacaktır. Özellikle halen Afrika kıtasını kendi arka bahçeleri olarak gören müstemlekeciler, kıtanın yükselişine, gerçek anlamda bağımsızlığını eline almasına çelme takamayacaklardır. Bu süreçte Türkiye, tertemiz tarihiyle değerleriyle adaletiyle insana kıymet veren bakış açısıyla Afrikalı kardeşlerinin yanında olmayı sürdürecektir."
Her geçen günün, Türkiye ile Afrika'nın dostluğunu perçinleyeceğini, gücüne güç katacağını vurgulayan Erdoğan, "Afrika'da Sağlık" gibi kongrelerin, sorunların çözümünün yanı sıra Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki iş birliğini daha da derinleştireceğine, karşılıklı tecrübe paylaşımına fırsat verdiğine inandığını ifade etti.
"İSTEDİKLERİ GİBİ MÜSLÜMANLARIN KADERİ ÜZERİNDE OYNUYORLAR"
"Dünya 5'ten büyüktür" diyen Erdoğan, dünyada 196 ülkenin BM üyesi olarak gücünün farkında olmadığını söyledi. Erdoğan, "Dünyayı öyle efsunladılar ki şu anda 5 daimi üye, 15 geçici üye, o 15 geçici üyenin hiçbir yaptırım gücü yok ama bir lütufta bulunur gibi 'Seni geçici üye yaptık' diyorlar, hepsi de bir yarışın içine giriyorlar. Biz de geçici üye olduk. Hiçbir kıymeti harbiyesi yok, yaptırımı yok. Her şey o 5 üyenin bir tanesinin dudağı arasında. 'Hayır' dediği zaman iş tıkanır. Ne anlamı var bu işin?" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarının şu anda mevcut olmadığını dile getirerek, "Şu anda farklı bir dünya var ve bu farklı dünyanın yeniden reforme edilmesi gerekiyor. Eğer demokrasiyse, insan haklarına saygıysa, eğer tüm dünyanın saygınlığı konuşuluyorsa, o zaman 20 ülke diyorsak dönerli olarak her yıl 20 ülke daimi ülke sıfatıyla görev yapmalı. 2 yılda bir bunlar değişebilir. Bunun 20'si birden değişmemeli. 10 tanesi değişir, diğer 10'u da ikinci 10'da değişir ve böylece bu 20 üye ülke aynı haklara sahip olarak, dünyanın kaderi üzerinde hak sahibi olur. Burada her kıtadan, her inançtan üyelerin olması, adaleti getirecektir. Şu anda her kıtadan yok. Asya, Avrupa, Amerika var. Her dinden yok, hele hele Müslüman hiç yok. Böyle bir şey olabilir mi? Nerede inanç özgürlüğü? İstedikleri gibi Müslümanların kaderi üzerinde oynuyorlar" diye konuştu.
"TERÖRİST DİYEMEZSİNİZ DEDİM"
İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda buyurun, Kudüs'te bugün cuma, Müslümanların kutsal bir günü ve Kudüs polisi, askeri, bütün güvenlik güçleri orada Müslümanların üzerine saldırdılar ve 350'ye yakın yaralı var, aldığım son rakam 3 tane şehidimiz var. Dün akşam İsrail Cumhurbaşkanı ile görüştüm, 'Bakın yarın cuma. Lütfen bu işe müdahale edin.' dedim. 'Biz terörizmle mücadele ediyoruz' dedi. 'Lütfen, bu yaklaşım tarzınız da çok yanlış. Bu insanlar kendi kutsal mabetlerine gidiyorlar ve burası onların cuma namazını kılmak için gittikleri, önemsedikleri bir makam, bir mekan, ibadethane, mabet, ne derseniz deyin, buraya gidiyorlar. Bunlara terörist diyemezsiniz. Biz Türkiye'de bir sinagoga, bir havraya giden Musevi'ye veya Yahudi'ye, asla terörist yakıştırmasını yapmadık. Siz bunu nasıl yaparsınız? Biz bu noktada inancı sebebiyle insanlara bu yakıştırmanın yapılmasını kabul etmiyoruz. Şiddete karşıyız, o ayrı bir konu ama bu insanlar bırakın da rahatlıkla ibadethanelerine gitsinler, ibadetlerini yapsınlar. Kalkıp da metal parmaklıklar arasından onları sokma, oralarda arama, bunlar olacak işler değil' dedim. 'Biz de bu noktada insanların özgürce ibadetini yapmasını istiyoruz ama orada insanlar öldürüldüğü için bu tedbirleri almak zorundayız.' Ne kadar da ısrar ettiysek, 'Elimizden geleni yapmaya gayret edeceğiz' dediler ama Netanyahu ve Cumhurbaşkanıyla aralarındaki benimle yaptığı görüşme de ayrı bir sıkıntı sebebi oldu ve bugün maalesef bugün böyle bir müdahalede bulundular."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Müslüman, bir sokulduğu delikten bir daha sokulmamalı. Biz her türlü iletişimi herkesle yaparız, yapalım ama hakkımıza, haklarımıza da sahip çıkalım. Sonuna kadar biz, hakkımızın ve haklarımızın savunucusu olacağız, kim olursa olsun her yerde, her dem. Biz, zalim hükümdarlar karşısında susmayı kesinlikle zulüm addediyoruz. Buna da asla katlanamayız" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika'ya, kaynakları sömürülecek bakir kıta olarak yaklaşmadıklarını belirterek, "Biz kendimizi Afrika'nın, şunun altını çiziyorum, kaderdaşı, kara gün dostu olarak, karşılıklı saygı ve eşitliğe dayalı, kazan-kazan temelinde uzun vadeli bir iş birliği geliştirmek istedik. Bir taraftan ticaret hacmimizi arttırırken, diğer taraftan kalkınma odaklı insani yardımlarımızla Afrikalı mazlumların yükünü hafifletiyoruz" dedi.
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen, "Afrika'da Sağlık" başlıklı Uluslararası Kongre Gala Yemeği'nde yaptığı konuşmada, İslami Tıp Dernekleri Federasyonu ile Hayat Vakfı'nın, Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nin katkılarıyla düzenlediği Afrika'da Sağlık Kongresi'nin başarılı geçmesini temenni etti.
Kongrenin icrasında emeği olanları tebrik eden Erdoğan, özellikle dünyanın 40 farklı ülkesinden kongreyi teşrif edenlere iştirakleri ve destekleri için şükranlarını sundu. Afrika'da sağlık gibi oldukça önemli bir temayla toplanan kongrenin, bu alanda kritik bir boşluğu dolduracağına, kıtanın yüzleştiği devasa sağlık sorunlarının çözümüne katkı sağlayacağına inandığını ifade eden Erdoğan, bunun yanında kongrenin, kökleri 10. asra kadar giden Afrika kıtasıyla münasebetleri daha da geliştirmesi temennisinde bulundu.
Her ne kadar Türkiye'nin son bir asırda farklı nedenlerden dolayı kıta ile ilişkilerinde bir durağanlık yaşanmış olsa da asla Afrika'ya, Afrikalı kardeşlerine sırtını dönmediğini dile getiren Erdoğan, "İçinden geçtiği onca sancılı döneme rağmen ülkemiz, Afrikalı dostlarının yanında olmaya azami gayret göstermiştir. 2005 yılını Afrika yılı ilan etmek suretiyle, Afrika ülkelerini dolaşmaya başladık ve dolaşmaya da devam edeceğiz. Elbette Afrika kıtasıyla ilişkilerde asıl büyük dönüşüm, AK Parti iktidarıyla başlamıştır. 2005 yılından itibaren yeni bir döneme girilmiş, Afrika tekrar Türkiye'nin dış siyasetinde en üst sıralara yerleşmiştir" diye konuştu.
Erdoğan, 2005 yılında başlayan sürecin son 10-12 yıldır istikrarlı bir şekilde her alanda güçlendiğini, bir üst aşamaya doğru geçildiğini aktararak, daha 10 yıl öncesine kadar 7'si Sahra Altı Afrika'da olmak üzere toplam 12 büyükelçilik Afrika'da varken, bu sayının 39'a yükseldiğini, Afrika ülkelerinin Türkiye'deki büyükelçilik sayısının ise 33'e ulaştığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, THY'nin 32 Afrika ülkesinde 51 noktaya seferler düzenlediğini, tüm Afrika ile ticaretin 2005 yılında yaklaşık 7 milyar dolarken, 2016 yılında bu rakamın 17 milyar dolara yükseldiğini ifade etti.
Geride kalan 12 senede kat edilen mesafenin, Türkiye'nin Afrika kıtasına ilgisinin dönemsel veya geçici bir heves olmadığını ispat ettiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2008'de ilk kez İstanbul'da, 2014'te de Ekvator Ginesi'nin başkenti Malabo'da toplanan Türkiye-Afrika Ortaklık Zirveleri, Türkiye'nin ciddiyetini, kıta ile münasebetlere verdiği önemi ortaya koymuştur. Her zaman ifade ediyorum, biz Afrikalı kardeşlerimizi kendimize asla uzak görmüyoruz, onlara tepeden bakmıyoruz. Somali'ye kimsenin uğramadığı dönemde ilk defa bir başbakan olarak eşimle, dışişleri bakanımızla birlikte 2011'de Somali'ye gittik ve Somali'ye dünyanın bakışını değiştirdik, oraya doğru yaklaşımlarını başlattık. Az önce ekranda Somali'yi izlerken 2011 aklıma geldi, son gidişimde elhamdülillah artık bu Somali yok. Bundan sonra daha da iyi bir Somali olacak. Dünyada en büyük büyükelçilik kompleksimiz, Somali'dedir. 80 dönüm üzerinde ve muhteşem bir projedir. Hiç bir yerde bizim böyle bir büyükelçilik binamız yok. Her türlü tehdide rağmen orada durmaktadır. Ne Amerika'nın ne İngiltere'nin orada böyle bir büyükelçiliği yok. Konteynerler içinde büyükelçilik hizmeti veriyorlar. Ama Türkiye öyle değil. Yatırımlar şeklinde de şu anda Mogadişu Havalimanı'nı bir Türk firması işletiyor. Oradan da Somali yönetimine ciddi bir gelir sağlamış durumdayız."
"EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERE YARDIMDA TÜRKİYE BİR NUMARADIR"
Türkiye'nin Somali'de modern bir hastane kurduğunu dile getiren Erdoğan, ayrıca orada öğrenci yetiştirme çalışmalarına başladıklarını, Türkiye'deki Somalili öğrencilere de yetiştikçe Somali'ye gitmelerini tavsiye ettiklerini söyledi.
G-20 toplantısına değinen Erdoğan, "Herkes bir şeyler söylüyor. 'Şuraya şu kadar para yardımı yaptık', 'buraya şu kadar para yardımı yaptık'. Ben de bakıyorum bu kadar para yardımı yaptık diyorlar da İngiltere'nin resmi rakamlarına bakıyorum, böyle bir şey yok. Bilir misiniz şu anda dünyada milli gelire oranla en az gelişmiş ülkelere yardımda Türkiye, bir numaradır. Normalinde ise onda da Amerika bir, biz ikinci sıradayız. Aramızda da çok fark yok. Ama milli gelire oranla baktığımızda bir numarayız. Niye? Çünkü bu bizim insani, vicdani, İslami görevimizdir. Olaya böyle bakıyoruz. Bundan sonra da böyle bakmaya devam edeceğiz. Afrika'ya, kaynakları sömürülecek bakir kıta olarak da yaklaşmadık. Öyle yaklaşmıyoruz. Biz kendimizi Afrika'nın kaderdaşı, kara gün dostu olarak, karşılıklı saygı ve eşitliğe dayalı, kazan- kazan temelinde uzun vadeli bir işbirliği geliştirmek istedik. Bir taraftan ticaret hacmimizi arttırırken, diğer taraftan kalkınma odaklı insani yardımlarımızla Afrikalı mazlumların yükünü hafifletiyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, genel sağlık taramaları, katarakt ameliyatları, yeni hastanelerin kurulması gibi sağlık alanında bugüne kadar birçok başarılı projeyi hayata geçirdiklerini aktararak, şunları kaydetti:
"Batı Afrika'da 12 bin insanın hayatına mal olan ebola salgınıyla mücadeleye 5 milyon dolarlık ayni ve maddi yardımda bulunduk. Kıtanın en büyük ihtiyaçlarından olan nitelikli insan kaynağı eksiğini gidermek için her yıl 54 Afrika ülkesinden binlerce öğrenciye ülkemizde eğitim öğretim imkanı sunuyoruz. Bugün sadece Türkiye burslarıyla 4 bin 500 Afrikalı öğrenci, ülkemizde üniversite eğitimi alıyor. Bu öğrencilerin seçiminde özellikle ziraat, tıp, mühendislik, madencilik gibi kıtanın önceliği olan alanlara daha fazla hassasiyet gösteriyoruz. TİKA, Kızılay, AFAD gibi resmi kurumlarımız yanında üniversitelerimiz, müteşebbislerimiz, yardım görevlilerimiz, sivil toplum örgütlerimizle de sahadayız. Türkiye'nin Afrika politikasının somutlaştığı, ete, kemiğe büründüğü ülke Somali'dir.
Somali, 2011 yılında kuraklığın pençesinde kavrulan milyonlarca insanın ölümle burun buruna kaldığı tüm dünyanın sırtını döndüğü bir ülkeydi. İç savaş ve çatışmalar, ülkeyi esir almış, çökmüş devlet olarak nitelendirilen Somali, uluslararası toplum tarafından tamamen kaderine terk edilmişti. Biz o gün kardeşlerimizin göz göre göre ölmesine, açlık, kuraklık ve kıtlıkla tek başlarına mücadele etmesine seyirci kalmadık. 2011'de gittim, ondan sonra iki kez ve havalimanını inşa ettik, uluslararası hizmete açtık, böylece Somali dünyaya açıldı. Bir dönem çökmüş devlet diye tanımlanan Somali'den benzer durumdaki ülkelere umut kaynağı olan bir Somali'ye kavuştuk. Türkiye'nin ve diğer bölge ülkelerinin de destekleriyle bu başarı hikayesinin katlanarak devam edeceğine inanıyorum."
(AA / İHA)