YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Cumhurbaşkanı Gül, Dünya Tüketici Ürünleri Forumu’na Katıldı

“Dünya Tüketici Ürünleri Forumu”nda konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Somali'de yaşanan son açlık krizinin herkes için...

“Dünya Tüketici Ürünleri Forumu”nda konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Somali'de yaşanan son açlık krizinin herkes için utanç kaynağı olması gerektiğini belirterek, “Benzer krizlerin bir daha yaşanmaması için gerek devletler, gerekse burada bulunan küresel şirketler olarak gerekli adımları şimdiden atmalıyız” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Dünya Tüketici Ürünleri Forumu”na katıldı. Forumda konuşan Gül, tüketici ürünleri sektörünün Türkiye ekonomisi bakımından kritik öneme haiz bir sektör olduğunu söyledi. Dünya ekonomisinin 2007 Ağustos ayından beri, ciddi türbülanslar yaşadığını, durgunluk ve resesyonun dünya ekonomisindeki hakim havayı oluşturduğunu anlatan Gül, “Küresel düzeyde ve özellikle Avrupa'da yaşanmakta olan ekonomik krizin olumsuz etkilerinden hiçbir ülkenin muaf olmadığına hep birlikte tanıklık etmekteyiz. Çünkü günümüzde tüm ekonomiler artık birbirine bağımlı hale gelmiştir. Büyük kamu borç yükleri, bütçe açıkları, reel sektörde yaşanan durgunluktan kaynaklanan negatif makro ekonomik göstergeler geleceğe yönelik olumlu beklentileri azaltmaktadır. Birçok ülkedeki yüksek işsizlik oranları ise toplumsal yansımaları da olan diğer bir kritik sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan, finans sektöründe 2008 yılından itibaren görülmeye başlanan sorunlar maalesef köklü bir şekilde çözülememiştir. Ülkeler ağırlıklı olarak merkez bankalarının şimdiye kadar görülmemiş büyüklükteki likidite operasyonlarıyla bazı tedbirler almaya çalıştılar. Ancak sadece merkez bankaları sahnede olunca ve sadece para basmak bir çözüm olarak ortaya konunca güven ortamını sağlamak mümkün olmamıştır” diye konuştu.

Sürünen bir küresel kriz algısının tüketiciler, üreticiler ve aynı şekilde yatırımcıların beklentilerini olumsuz yönde etkilediğini kaydeden Gül, halihazırda dünya ekonomisinin adeta bir "ekonomik dehşet dengesi" halinde olduğunu dile getirdi. Gül, “Büyük ekonomilerden birinin kamu borçlarını çevirememesi; veya ekonomik bloklar arasında başlayacak bir korumacılık savaşı; tüm dünya ekonomisini alt-üst etme potansiyelini haizdir. Böyle bir felaket senaryosundan kurtulmanın yolu; gelişmiş, yükselen veya gelişmekte olan tüm ülkelerin aynı güvertede olduklarının bilinciyle; daha fazla üretim, daha fazla yatırım ve daha fazla ticaret için hep birlikte hareket etmekten geçmektedir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, son 50 yılda dünya ekonomisinin çeşitli ülke grupları arasındaki gelir dağılımında büyük değişikliklerin yaşandığını ifade etti. Türkiye’nin yükselen ekonomiler arasında müstesna bir yere sahip olduğunu dile getiren Gül, şöyle devam etti;

“Ülkemiz her geçen gün dinamizm kazanan ekonomisiyle, hem kendini, hem de etrafında yer alan kritik coğrafyaları dönüştürebilecek vizyon ve potansiyele sahiptir. Avrupa'da yaşanan derin ekonomik kriz ve Orta Doğu'da cereyan eden büyük halk hareketlerine rağmen, Türkiye büyümeye, kalkınmaya devam etmektedir. Bu başarının arkasında ne yatmaktadır? Bugün son 4-5 yıldır süren küresel ekonomik krize rağmen Türk ekonomisinde görülen ekonomik istikrar, sıkı mali disiplin, hızlı büyüme ve güçlü bankacılık sektörünün ardında; 2002 yılından itibaren hayata geçirilen köklü iktisadi, siyasi ve hukuki reformlar yatmaktadır.”

“BÜYÜMEDE ÖNCÜ ROLÜ ÖZEL SEKTÖR OYNAMIŞTIR”

Kriz sırasında Türkiye'de ekonomi yönetiminin almış olduğu kararlar ve bunların ekonomiye yansımalarının pek çok ülkeden farklı olduğunu vurgulayan Abdullah Gül, Türkiye ekonomisinin başta Euro Bölgesi ülkeleri olmak üzere birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeden kendini pozitif bir şekilde ayrıştırdığının altını çizdi.

Gül, Türkiye’nin yakalamış olduğu etkileyici büyüme performansında kamunun katkısının son derece sınırlı olduğunu ifade ederek, “Büyümemizde asıl öncü rolü özel sektörümüz oynamıştır. Zira, bu dönemde sıkı bütçe disiplininden asla vazgeçmedik. Nitekim, Türkiye'de toplam kamu borç stokunun milli gelire oranı yaklaşık yüzde 39 civarında olup, bütçe açığının milli gelire oranı ise yüzde 1.4'e gerilemiştir. Bugün Euro Bölgesi'nin bazı ekonomilerinde bu oranların sırasıyla yüzde 100'ün ve yüzde 10'ların üstünde seyrettiği dikkate alındığında; Türk ekonomisinin diğer ekonomilerden ne denli pozitif olarak ayrıştığı daha iyi anlaşılacaktır” dedi.

Türkiye’de günlük 1 doların altında gelire sahip nüfusun sıfırlandığını kaydeden Gül, günlük geliri 4,3 doların altında olan nüfusun 2002 yılında yüzde 30 iken, 2010 yılında bu oranın yüzde 3,66'ya düştüğünü söyledi.

Gül, küresel krizden sonra dünya genelindeki eğilimin, gelir adaletsizliğinin artması yönünde olurken, Türkiye'de tam tersi bir gelişmeye şahit olunduğunu ifade ederek, şunları söyledi;

“Bunu sadece biz söylemiyoruz. OECD, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar Türkiye'yi bu açıdan örnek bir ülke olarak göstermektedir. Netice olarak, gelir dağılımımız her geçen yıl iyiye gitmekte, zenginle fakir arasındaki uçurum daralmaktadır. Böylece ortaya çıkan geniş orta sınıf, iç piyasamızın canlılığının en önemli sebeplerinden birisidir. Bu durum, siz perakende sektörünün önde gelen firmaları için de altın fırsatlar sunmaktadır. Bugün Türkiye ekonomisinin ayaklarını yere sağlam basmasını sağlayan önemli bir alan, örnek bir bankacılık sektörü ile güçlü bir düzenleme ve denetleme çerçevesidir. Günümüzde pek çok gelişmiş ülkenin bankacılık sektörünün karşı karşıya kalmış olduğu zafiyetler, vakitlice alınan tedbir ve düzenlemeler sayesinde Türk Bankacılık sektörü için söz konusu değildir. Son 5 yılda yaşanan krizler sırasında Türk bankalarına 1 liralık dahi kamu kaynağı aktarılmazken, bankalarımızın sermaye yeterlilik oranı ise yüzde 17 gibi yüksek bir seviyededir.”

Son dönemde Türkiye’nin, kıtalar, medeniyetler ve kültürler arasında pasif bir köprü olmanın çok daha ötesine giderek, artık bir "bölgesel ve küresel hub" haline dönüştüğünü anlatan Gül, “Söz konusu realiteyi görmek için, Haziran'ın ilk 20 gününde Türkiye'yi değişik vesilelerle ziyaret eden 10 devlet başkanı ve 4 hükümet başkanı ile görüştüğümü söylemem, herhalde yeterli olacaktır” dedi.

“TÜRK EKONOMİSİNİN GELECEĞİNE İLİŞKİN TAHMİNLER PARLAKTIR”

Gül, Arap Baharı ve küresel ekonomik dengelerin Asya'ya kayması nedeniyle, dünyanın kadim medeniyetleri olan Akdeniz Havzası, Ortadoğu, Çin ve Hindistan’ın yeniden tarih sahnesine çıktığını belirterek, “Türkiye ise bu tektonik kaymaların kesişme noktasında yer alan bir ülke olarak emsalsiz bir konumdadır. Esasen Türkiye gerek tarihi olarak, gerekse günümüzde çok boyutlu münasebetlere sahip bir ülkedir. Bugün burada toplandığımız yedi bin yıllık tarihi bulunan İstanbul şehri, 3 büyük imparatorluğa yaklaşık 1600 yıl boyunca başkentlik yapmış bir şehirdir. Bu itibarla, İstanbul, tarihi olarak Avrupa, Asya ve Afrika arasında siyasi, ekonomik ve kültürel bir hub vazifesi görmüştür” dedi.

Türk ekonomisinin geleceğine ilişkin tahminlerin çok daha parlak gözüktüğünü dile getiren Gül, “Türkiye, firmalarınızın bölgesel üretim, lojistik ve dağıtım merkezi olmasının yanı sıra, küresel operasyonlarınız bakımından da önemli bir tedarikçi olabilir. Bu kapsamda, Türkiye'de kendileri de küresel bir firma olma yolunda ilerleyen çok sayıda ortak bulabileceğinizden eminim. Ülkemizin genç ve eğitimli işgücü ile jeopolitik ve iktisadi-kültürel avantajlarının, firmalarınıza küresel düzeyde önemli mukayeseli üstünlükler sağlayacağı kanaatindeyim. Türkiye'de son dönemde yatırım ortamını geliştirmek için önemli teşvikleri hayata geçirdik. Ayrıca, firmaların araştırma-geliştirme faaliyetlerine ciddi destek ve teşvikler sağlıyoruz. Bu çerçevede, bölgesel Ar-Ge merkezlerinizi Türkiye'ye kaydırmanızdan büyük fayda sağlayacağınızı düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“SOMALİ'DE YAŞANAN AÇLIK KRİZİ, HEPİMİZ İÇİN UTANÇ KAYNAĞI OLMALIDIR”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tüketici ürünleri sektörünün, tüm insanların refahını, mutluluğunu ve sağlığını ilgilendiren bir sektör olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti;

“Bu nedenle gerek perakendeciler, gerekse üreticiler olarak sorumluluğunuz çok yüksektir. İçinde bulunulan zor dönemde sorumlu davranıldığında ve doğru politikalar uygulandığında önemli fırsatların da yakalanabileceğine inanıyorum. Bu meyanda, yükselmekte olan ekonomilerin dünyada üretimin yeniden canlandırılması ve küresel krizin sona erdirilmesi açısından önemli bir potansiyeli haiz olduğunu düşünüyorum. Küresel refah tüm dünyaya olabildiğince adil dağılmadan, dünyada gerçek bir barış ve huzurdan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu itibarla, tüketici ürünleri sektörünün halen dünya nüfusunun önemli bir bölümünde görülen yetersiz beslenme, açlık ve yoksullukla mücadelede önemli sorumlulukları olması gerektiği kanaatindeyim. Somali'de yaşanan son açlık krizi, hepimiz için utanç kaynağı olmalıdır. Benzer krizlerin bir daha yaşanmaması için gerek devletler, gerekse burada bulunan küresel şirketler olarak gerekli adımları şimdiden atmalıyız. Öte yandan, tüketici ürünleri sektörünün, adil ticaret, çevre ve gıda güvenliği ile sürdürülebilir kalkınma bakımından da önemli sorumlulukları olduğu aşikardır. İleride müşterileriniz olacak gelecek nesillerin sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmesi, sürdürülebilir bir gelir ve çevre imkanlarına sahip olması bugünden atacağınız adımlara bağlı olacaktır.”

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler